Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KURBAN - NECDET SEVİNÇ

Bir sabaha karşı Antep garında,
Üzerimde abavari bir ceket,
Ayağımda teki kara,
Teki kırmızı bir çarpana,
Başımda kasket!
Ben Antepli Ahmet!..

Bir sabaha karşı Antep garında,
Gözlerimde nem, kollarım kelepçeli,
Ensemde bir demir ki, soğuk mu soğuk,
Ben idam mahkûmu Antepli Ahmet.
Hayatımın ilkbaharında.

Babam seferberlikte
Yemen’e gitmiş,
Anam hâlâ yolunu gözler,
Dayımı kâfir Sakarya’da şehit etmiş,
Ve yetim kalmışız bizler.

Şu dağlar şu ovalar hep bizimmiş,
Dâvarımız varmış sürü sürü,
Kervanımız çekermiş yükümüzü.
Bir tahıl gelirmiş,
Bir tahıl gelirmiş ki deme gitsin;
Hem bizi beslermiş, hem köyümüzü.

Önce düşman basmış ovayı,
Dâvarı da, deveyi de yemişler,
Sonra eşkıya talan etmiş,
Yetim malı,
Garip malı,
Öksüz malı dememişler!
Anam ancak bacımı kurtarmış,
Köşe bucak,
Yorgan yastık saklamış onu,
Daha on dördünde kalkıp evermiş,
Öyle güzelmiş,
Öyle güzelmiş ki
Hafif bir eğilse saçı yere değermiş.

Bir ana, bir oğul kalmıştık evde.
Derdimiz pek yoktu ama
Mutlu da sayılmazdık.
Sonsuz bir hasret vardı içimizde,
Ama kime karşı
Ne için bilmezdik.

Yıllar hep böyle geçti.
Renksiz mi, renksizdi hayatımız,
Hiçbir meşgalemiz yoktu çalışmaktan başka,
Yazın yolma, harman,
Kışın ekinle uğraşırdık.

Bir bahar oldukça bereketli geçti.
Tanrı esirgemedi Nisan yağmurunu.
Suyun kenarında bir tarla,
Bir de söğütlük almıştık.

İşte beni o söğütlük mahkûm etti!
Ben o mavi suyun, yeşil yaprakların kurbanıyım
Hem öyle bir kurban ki,
Sırılsıklam sevdalıyım.

Zeynep’le orada tanıştık,
Orada bakıştık birbirimize,
Orada gezdik, orada konuştuk,
Ve bir sabah günden erken,
Orada su içtim testisinden.

Yitik bütün sevgileri bulmuştum onda.
Bacım kadar temiz, bacım kadar güzeldi.
Yüzünü dizime yaslayıp,
‘Seviyorum’ demesi yok mu?
Bir ömre bedeldi.

Atası da, ağası da ‘He’ dedi bu işe.
Anam dünden razıydı,
Zaman komayıp bitirdik;
Elele, diz dize, göz göze…
Azığımı o getirdi tarlaya,
Oturup baş başa yerdik:
Kuru yavan,
Ama hayat güzeldi, güneş sımsıcak;
Yamacında ben,
Yamacımda o vardı ya…

Bir gece yarısı sancısı tuttu,
O gül yüzü sarardı, soldu birden.
Kıvrandıkça kıvrandı yavrucak,
Sırılsıklam olmuştu terden.

Sarıp, sarmalayıp şehre getirdik.
Omuzunda şal yerine pamuk balyası,
Önümüzde iki öküz,
Altımızda şahra arabası!

Doktor:
-Bir çocuğun olacak, dedi.

Kız mı erkek mi bilmem
Yalnız buda adettir,
Bin beş yüzü almadan bu hastaya el sürmem.

Yıkıldık ..
Ezildik..
Kalmadık orda..
Yedi buçuk lira kadardı paramız.
Ama satardık evi, tarlayı, söğütlüğü hatta,
Öderdik parayı harmanda.
Fakat doktor buna sadece güldü.
Oysa biz ne kadar içtendik, samimiydik.
Sonra Zeynep de, karnındaki de, doktor da öldü.
Bir şeyin fakında değildim.
Ölümü bağrıma basıp, köyüme götürdüm
Kapandım anamın kucağına,
Delikanlılığıma, yiğitliğime,
Erkekliğime inat, ağladım.

-Köyü zaptiyeler bastı, dediler:
-Kaç Ahmet!..
O şefkat dolu kucaktan kalkamazdım,
Kalkmadım. Sonra anamın da kucağı soğudu.
Elleri okşamaz oldu başımı Ve enseme bir demir dayadılar
Kollarım arkadan bağlandı.

Ne karakolda namuslu bir zabıt tutuldu,
Ne mahkemede konuşturdular.
Doktor iki cana kıymıştı,
Ellerim boğazında kalmış diyemedim.
Anamı ben değil,
Zaptiyenin bana attığı kurşun öldürmüştü.
Söyledim, söyledim ama,
Dinletemedim.

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

TASNİF DIŞI ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi