Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

NEDİM –MEST-İ NAZIM KİM BÜYÜTTÜ BÖYLE Bİ-PERVA SENİ

GAZEL
1. Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî-pervâ seni
    Kim yetiştirdi bu gûnâ servden bâlâ seni


2. Bûydan hoş rengden pâkizedir nâzik tenin
    Beslemiş koynunda gûya kim gül-i ra’nâ seni


3. Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder
    Nazenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni


4. Bir elinde gül bir elde câm geldin sâkiyâ
    Hangisin alsam gülü yûhut ki câmı yâ seni


5. Sandım olmuş ceste bir fevvâre-i âb-ı hayât
    Böyle gösterdi bana ol kadd-i müstesnâ seni


6. Sâf iken âyîne-i endâmdan sînem dirîğ
    Almadım bir kerrecik âgûşa ser-tâ-pâ seni


7. Ben dedikçe böyle kim kıldı Nedîm’i nâtüvân
    Gösterir engüşt ile meclisteki mînâ seni


Vezni: Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün


Günümüz Türkçesi
1. Ey benim naz sarhoşu olan sevgilim! Seni kim böyle çekinmeden, sere serpe büyüttü; kim böyle selviden yüksek, uzun boylu yetiştirdi?
2. Gülü rana seni koynunda beslemiş gibi, nazik tenin kokudan güzel, renkten temiz ve lekesizdir.
3. Nazlım! Güllü elbise giydum ama korkarım ki ipek kumaştaki gülün dikeninin gölgesi seni incitir
4. Ey sâkî! Bir elinde gül, bir elinde kadeh tutarak geldin. Acaba hangisini alsam: gülü mü, kadehi mi, yoksa seni mi?
5. O eşsiz derecede güzel boyunu görünce bir abıhayat fıskiyesi sıçramış sandım.
6. Ben: "Nedimi böyle mecalsiz bırakan kimdir?" dedikçe, meclisteki, emzikli şarap şişesi parmağıyla seni gösterir.

İzahlar:
1. Mest-i nâz : (f. is. t.) Naz sarhoşu. Aslında sıfat olan mest kelimesi burada isim gibi kullanılarak nâzın tamlananı olmuştur. Mest-i nâzdan maksat şudur: şarabın keyif ve neşesine tutulanların hareketlerine nasıl bir gevşeklik gelir de gözleri mahmurlaşır ve "yürüyüşleri hafi bir salıntı peyda ederse, şairin hitap ettiği güzele de naz denen hal öyle tesir etmiş. Şair, bundan dolayı ona naz sarhoşu diye hitap ediyor.
İkinci mısradaki Selviden yüksek boy mubalâğası, bugünün zevkiyle, bize hoş gelmemektedir. Ancak, eskilerin, boy için, kemal ve güzellik örneği olarak selvi ağacını kabul ettikleri düşünülürse, bu mısraındaki mübalâğanın, zamanı için, zevksiz olmadığı anlaşılır.
Serv kelimesinin vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette okumak lâzımdır.

2. Gül-i ra'nâ : (f. s. t.) Yarı sarı ve yarısı kırmızı olan bir çeşit güle verilen isimdir.
Bu beyitte bûy ve reng kelimelerini, vezinde birer kapalı ve birer açık hece karşılığı olacak tarzda okumalıdır.

3. Güllü dîbâ : (f. is. t.) Gül desenli ipek kumaş.
Hâr-i gül-i dîbâ: (Zincirleme f. is. t.) Kumaştaki gülün dikeni.
Sâye-i hâr-i gül-i dîbâ: (Zincirleme üçüzlü f. is. t.) Kumaştaki gülün dikeninin gölgesi.
Bu beytin birinci mısraındaki dibâ kelimesi, çiçekli ve dallı bir nevi ipek kumaşın adıdır. Güllü diba tertibi, böyle kumaştan yapılmış elbise manasına alınmak gerektir.
Şairin, sevgilisi diba kumaşından elbise giydiği için, diba gülünün dikeni, hatta dikeni de değil, dikeninin gölgesi, gülden güzel olmuş diye onu kıskanarak, incitecekmiş.

4. Birinci mısradaki câm kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda uzatarak okumak lâzımdır.
Kangîsîn, hangisini demektir.

5. Fevvâre-i âb-i hayât : (f. is. t.) Abıhayat fıskiyesi.
Kadd-i müstesnâ: (f. s. t. Müstesna boy; güzellikte emsalsiz endam.
Bir güzelin boyunu bir fıskiyeden yükselen su sütununa benzetmek Nedim’in güzel hayallerinden biridir.
Ceste olmak; sıçramak, sıçrayıp yükselmek demektir.

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ, N.H.ONAN

SON EKLENENLER

Üye Girişi