NAİMA - KATL-İ NEFİ ŞAİR NESRİNİN İNCELEMESİ
KATL-İ NEF'İ'İ ŞAİR
(ŞAİR NEF'İNİN ÖLDÜRÜLMESİ)
Nef'i, aslında Erzurum yakınında Hasankale dedikleri yerden olup İstanbul'a gelerek kâtipler zümresine girdi. Merhum Sultan Ahmet zamanında şiirleriyle ün yapıp hükümdarları, vezirleri ve ileri gelenleri öven güzel kasideler söylemekle tanınmıştı. Sultan Murad Han (IV) Hazretlerinin yakınları arasına girip onu öven nice kaside, ok ve cirit attıklarında tarihler söyleyip çok beğenisini kazanmıştı. Fakat adı geçen, hiciv alanında çok kötü dilli olup yaşadığı çağın ileri gelenlerine söz atma ve büyük bilginler ile gözde vezirlerin namuslarını yıkma cesaretini gösterip zamanın ünlülerinin çoğunu hicvetmişti. Sultan Murad Han Hazretleri, yaptığı toplantılarda teklifsizce şakalara eğilimli olduğu için bazı kere Nef'i'yi getirip bazı hicivlerini dinlerdi. Hatta bir gün 1039 hicri yılında Beşiktaş’ta Sultan Ahmet Köşkünde Nef'i'nin Siham-ı Kaza (Kaza Okları) adlı hiciv dergisine bakarken havada gök gürültüsü ve şimşek meydana gelip padişah tahtı yakınına bir yıldırım düştüğünde dergiyi yırtıp o saçma sözlere bakmamaya tövbe edip terbiye etmek amacıyla Nef'i'yi görevli olduğu memurluktan uzaklaştırarak hiciv yazmaya tövbe ettirmişlerdi. Sonra yine iltifat görüp Haraç Muhasebeciliğine atanarak padişahın yakınlarından biri oldu. Padişahın iltifatından gururlanıp bir nedenle Vezir Bayram Paşa'ya gücenerek uzun bir kaside ile açık kalpli veziri hicvetti. Padişah Hazretleri bir özel toplantıda:
- Nef’i, bir yeni hicvin yok mudur? diye sorarak ağzını aradığında o da Bayram Faşa hicvini Padişahın avucuna sundukta padişah okuyup beğenir göründükten sonra Bayram Paşa'yı çağırıp hicvi göstererek öldürülmesine izin verdi.
Tarihçi böyle yazmıştır amma, halk arasında yaygın olan, Sultan Murad Han Hazretleri bir özel toplantıda ısrar edip:
- Bayram Paşa'yı hicvet! diye istek gösterip Nef'i de hicvedince, Bayram Paşa bunu öğrenip padişahın katına gelerek:
- Bu hicivden sonra halk arasında benim namusum, onurum kalmadı Padişahım, o kötünün öldürülmesine izin ver! diye yalvarınca padişah idamına izin verdi, diye aktarılan öykünün aslı olmayıp tarihçinin anlattığı doğruya en yakındır; çünkü vezirlerin hicvedilmesine izin vermek padişahlara yaraşır bir iş değildir.
Her ne biçimde olursa olsun Bayram Paşa, şairin öldürülmesine izin alıp sarayına geldikte, adam göndererek, zavallı Nef’i'yi çağırır, o da habersizce geldikte iyice azarlandıktan soma sadrazam:
- Kaldırın! dedi; saray odunluğunda hapis ederek orada boğup denize attılar.
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nesir (düzyazı).
Türü: Tarih.
Konusu: Şair Nef'i'nin öldürülmesi olayı ve bu olayın nedenleri anlatılıyor.
İçerik Yönünden:
Araştırmalar:
1. Nef'i, hicivleri (yergileri) yüzünden öncelikle yakın çevresinin öfkesini üzerine çekiyor. Ardından işi elinden alınıyor, en sonunda boğularak hayatını yitiriyor.
2. Osmanlı İmparatorluğu'nda devletin görevlendirdiği tarih yazarlarına "Vak'anüvis" denir. 1591-1659 yılları arasında yaşayan Naima, bunlardan biridir. Bu metinde Naima, Şair Nef'i'nin öldürülme olayını anlatıyor, nedenini açıklıyor. Bunun için, önce başka bir tarihçiden alıntı yapıyor; ardından halk arasındaki yaygın söylentiyi dile getiriyor ve kendi düşüncesini ekleyerek bir yargıya varıyor. Naima, tarihçinin anlattığını akla daha yatkın buluyor. Tarihçinin anlattığı daha mantıklı olduğundan doğru sayılıyor.
3. Naima'nın bu yazısında görülen dil özellikleri şöyle sıralanabilir:
a) Dil sade, anlatım açıktır.
b) Kimi sözcükler günümüz Türkçesi'nde değişmiştir: Gelüp (gelip), idüp (edip), olmağın (olduğu için), söyleyüp (söyleyip), deyu (diye), çağırup (çağurup), nazar ederken (bakarken-okurken), pareleyüp (parçalayıp-parçalayarak) vb.
c) Cümielerin yüklemleri "idi" ek fiiliyle bitmektedir.
d) Bağ fiillerle cümleler gereğinden çok uzatılmıştır. Temel cümle ile yan cümlecikleri birbirine bağlayan "ederken, idip, olup" biçimindeki sözcükler, birer bağ fiildir.
e) "Ve" bağlacı gereğinden çok kullanılmıştır. Bu, o dönemde dilbilgisi kurallarının tam olarak bilinmemesinden, noktalamanın olmamasından ileri gel mistir, örneğin : "Nice kasaid ve ok ve cirit. Harfendazlık ve ulemâyı izâm ve vüzerâ-yı kiram."
Bu yazıdaki dil ve anlatım, Sinan Paşa ile Mercimek Ahmet'in dil ve anlatımıyla karşılaştırıldığında, Naima'nın dil ve anlatım yönünden Mercimek Ahmet'e daha yakın olduğu görülür. Yalnız yabancı söz ve tamlamaları çokça kullanma özelliğiyle de Sinan Paşa'ya da benzemektedir. Bu bakımdan Naima'nın yazısını "orta nesir" olarak adlandırılabiliriz.
4. Yazıya göre Nef'i, Erzurum yakınında bulunan Hasankale kasabasında doğmuş, İstanbul'a gelip kâtip olmuştur. İlk önceleri yazdığı kasideleriyle tanınmış, hicivleriyle ün salmıştır. IV. Murat, hicivden hoşlanmasının sonucu, Nef'i'ye ilgi göstermiş ve onu desteklemiş bir kişidir. Ancak Nef'i, hicivleriyle yakın ilişki içine girdiği padişah başta olmak üzere çevresinin öfkesini üzerine çekmiş, daha sonra boğdurularak öldürülmüştür.
5. Zamanımızda tarih, ilke ve metotları olan, bu ilke ve metotlara göre çalışan bir bilim dalıdır. Tarih bilimi, geçmişteki olayları ele alır, kendi çağı ve koşulları içinde tarafsız bir gözle değerlendirir, kimi sonuçlara varır. Vardığı sonuçlarla toplumlara ışık tutar, geleceğe yön verir. Osmanlı dönemi tarihçilerinde bu özellik görülmemektedir. Onlar, olayları daha çok kendi kişisel yorumları ve devletin resmi olan tutumu doğrultusunda okuyucuya aktarma yolunu seçmişlerdir. Ancak Naima, Nef'i'nin öldürmesi olayında, olayı tüm boyutlarıyla ele alıyor, tarih biliminin mantıksal metoduyla konuyu aydınlatmaya çalışıyor. Naima, bu tutumuyla modern tarih bilimi anlayışına yaklaşıyor.
N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990