ELMÂS-I GAM OLSAK DA NEMEK-DÂNA DÖKÜLSEK - NAİL-İ KADİM
GAZEL
Mef'ûlü / mefâ'îlü / mefâ'îlü / fe'ûlün
Elmâs-ı gam olsak da nemek-dâna dökülsek
Nâsûr-ı leb-i zahm-i dil ü câna dökülsek
Bir şîşe mey olsak dökülüp sâgara evvel
Sonra ciger-i bâde-perestâna dökülsek
Çıksak ser-i tâk-i çemene berk-i rez-âsâ
Bâd-ı seher esdikçe hıyâbâna dökülsek
Düşsek dehen-i yâra sadeften hele geçdik
Tek katre-i Nîsân gibi ’ummâna dökülsek
Bin katre-i hûn-âb-ı ciger bir yere gelsek
Eczâmızı hep rîk-i beyâbân-ı gam itsek
Cânâna giden nâme-i hicrâna dökülsek
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Gam elması olsak da tuzluğa girsek, oradan da can ve gönül yarasının dudağından içeriye dökülsek. (Şair, yaraya tuz basmak âdetini kastediyor. Acı verir, fakat yarayı tedavi eder.)
Bir şişe şarap olup, önce kadehe: sonra da şaraba tapanların içine dökülsek.
Asma yaprağı gibi, bahçede, ağacın yüksek dallarına çıksak da, sabah rüzgârıyla birlikte yolları toprağına dökülsek.
İnci meydana getiren nisan yağmurunun sadefe ve ummana düşüşü gibi, sevgilinin dudağına dökülsek.
Âşkın gibi bir âteş-i sûzâna dökülsek Parça parça ve yaralı gönlümüzü bir araya getirsek de, senin aşkına benzeyen yakıp kavurucu bir ateşe dökülsek.
Zerrelerimizi gam çölünün kumları haline getirsek ve sevgiliye giden ayrılık mektubunun üzerine dökülsek. (Eskiden mektuplarını mürekkebini kurutmak için üzerine ince kum dökerlerdi.)
İLGİLİ İÇERİK