EY TÂB-I HÜSNÜN ÂFET-İ NÎRÛY-I ÂFİTÂB - NAİL-İ KADİM
GAZEL
Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Ey tâb-ı hüsnün âfet-i nîrûy-ı âfitâb
Haclet-pezîr -i reng-i ruhun ruy-ı âfitâb
Feyz-âşinây-ı dâğ-ı dil olmak muhâldir
Reng-i şikeste-i gül-i hod-rûy-ı âfitâb
Mânend-i zerre mahv-ı vücûd eyler uğrayan
Ol mâhun oldı kuyı meğer gûy-ı âfitâb
Sahrâ-neverd-i âlem olaldan o hâl-veş
Bir nâfe ḥâsıl etmedi âhû-yı âfitâb
Aks-i ruhûn o bâdeye bir kerre kim düşer
Tâ haşr lây-ı hummı verir bûy-ı âfitâb
Ey nahl-i tâze uğrasa gülzâr-ı kûyuna
Gülbün-firâz-ı dûzah olur cûy-ı âfitâb
Ey Nâ’ilî o turra ki cevgân-i fitnedir
Pâmâl iken rubûdesidir gûy-ı âfitâb
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ey güzelliğinin parlaklığı güneşin ışığının gücünü kıran sevgili senin yanağının rengi utançtan güneşin yüzünü kızartır.
Güneşin kendi kendine yetişmiş yaban gülünün soluk rengi gönül yarasından feyz alamaz, yararlanamaz: buna imkan yoktur.
O ay yüzlü sevgilinin bulunduğu yer sanki ateşten bir güneş topuna döndü. Buraya uğrayan zerre gibi varlığını kaybeder.
Bir nâfe hâsıl etmedi âhûy-ı âfitâb Güneş âhusu dünyanın çöllerinin dolaşıp durduğu halde sevgilinin yüzündeki ben gibi bir misk kokusu meydana getiremedi.
Ey sevgili! Senin yanağın aksi hangi şaraba bir kerecik düşse güneşin kokusu tâ kıyâmet gününe kadar bu şarabın alındığı küpün tortusunun kokusunu verir.
Ey taze fidana benzeyen sevgili! Güneş ırmağı senin bulunduğun gül bahçesine benzeyen yerlere uğrasa cehennemde gül fidanları yetiştirir.
Ey Nâ’ilî! Sevgilinin alnına dökülen o büklüm büklüm saç bir fitne cevgânıdır. Ayaklar altında sürünürken bile yine güneş topunu yakalar.
İLGİLİ İÇERİK