Erdem Beyazıt (d. 1989), şiirini İkinci Yeni'nin anlatım tekniklerini İslami izlekle birleştirerek geliştirmiştir. Onun şiirlerinde kent yaşamının doğurduğu maddi ve manevi kirliliğin tahribatını görürüz. Şair, bu kirliliğin karşısına düşünsel birikiminin yönlendirdiği referanslarla çıkar. İslam estetiğinin biçimlendirdiği kapalı ve imgeci bir söylemi geliştirir. Mehmet Kaplan'ın onun şiiriyle ilgili tespitleri şöyledir: "Erdem Beyazıt'ın şiiri değil eski dindar şairlerinkinden, Mehmet Akif'inkinden de çok farklı bir şekil ve üslûpla yazılmıştır. Bu farklılık sadece üslûp bakımından değil, hayat karşısında aldığı tavır bakımından da böyledir. Onun şiirlerinde dini ve manevî havadan çok, politik bir hava hissedilir." (Kaplan 1975: 611-613)
Şair, bunun için genel bir söylemi şiirine çıkış yolu olarak seçmiştir. Onun imgeleri, İslamın ve insanlığın evrensel kalıplan üzerine kuruludur. Ancak imge yaratış biçimi, daha çok Marksist dünya görüşüne sahip şairlerinkine benzer. Serbest tarzda bir dil virtüözü gibi dizenin düzenini alt üst eder. Amacı; dilin anlatım imkânım genişletmektir. Tekliflerinin tümünde İslami dünya görüşünün ortak belirteçleri vardır. Şikâyetleri özümsenmiş değerler dünyasından gittikçe uzaklaşan; uzaklaştıkça yalnızlaşan ve mutsuzlaşan zamanın in-sanmadır. Bütün kaçışları ve dönüşleri yaşadığı şehrin bu kahırlı çehresinedir;
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soy atlar gibi
Bu şehirden gidiyorum
Kentin kahırlı hayatından sürekli olarak kaçmasına rağmen bu kaçış, kökensel bir umutsuzluğa ve yabancılaşmaya dönüşmez. Şiirlerini Sebep Ey (1972), Risaleler (1987) kitaplarında toplamıştır.
(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)
İLGİLİ İÇERİK
ERDEM BEYAZIT HAYATI ve ESERLERİ
- Önceki
- Sonraki >>