SERBEST NAZIM ÖZELLİKLERİ, SERBEST NAZMA ÖRNEK ŞİİRLERİ
Ölçü, uyak, nazım biçimi gibi bağlardan ayrılmış şiir. Nazmın belli kurallara bağlı olduğu düşünülürse, serbest şiir kavramını yeğlemek gerekmektedir. Nitekim ilk serbest şiir örneklerinin verildiği 1930'larda, eski alışkanlıklara bağlı kalınarak serbest nazım terimi kullanılmışsa da, yeni şiir anlayışının yerleşmesiyle nazım terimi bile kullanılmaz olmuştur. Günümüzde değil okur için, genç ozanlar için de nazım terimi hiç bir anlam taşımamaktadır. Cevdet Kudret serbest şiir konusunda şu bilgiyi verir: "özgür (serbest) nazım, ölçeksiz nazımdır. Dizelerdeki hecelerin ne sayıları ne de uzunluk ve kısalıkları belli bir düzene ve belli bir kalıba göre sıralanmaz. O bakımdan, özgür nazımda dizelerin uzunlukları ozanın tutumuna bağlıdır, başka herhangi bir düzene bağlı değildir. Ozan, eğer isterse ayak kullanabilir, isterse hiç kullanmaz; isterse manzumeyi birtakım bentlere ayırabilir, isterse hiç ayırmaz. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, özgür nazım, hiçbir bağ ile bağlı bulunmayan bir nazım biçimidir. Burada gözden uzak tutulmaması gereken nokta, özgür nazmın ayırıcı niteliğinin ölçeksiz oluşudur; ayaksızlık ve bentlere ayrılmamışlık, özgür nazmın temel öğeleri değildir (nitekim ölçekli fakat ayaksız ve bentlere ayrılmamış nazım yazılabilir; ama ölçekli özgür nazım yazılamaz; o yoldaki nazımlar ancak özgür müstezat olur).' ölçekli ve ayaklı nazımda ölçek ve ayaktan gelme bir dış ahenk; bir de, sözcüklerin birbiriyle birleşmesinden doğan bir iç ahenk vardır, özgür nazımda ise ölçek, hattâ kimi zaman ayak da bulunmadığı için, dış ahenkten yararlanma olanağı yoktur, nazmın bütün ağırlığı iç ahengin üzerine yüklenir. Bu da, özgür nazımda sözü kullanma işinin çok önemli olduğunu gösterir.
Özgür nazımda ölçek bulunmadığı için, dizelerde durak yoktur; ozan, durak gereksemesi duyduğu zaman, satırı kırar, aşağıya geçer:
Kuşlara, yapraklara dönmüşüm;
Kuşlara,
Yapraklara.
(Orhan Veli, Pırpırlı Şiir)
Kimi ozanlar, dizelerin başlıklarını —klasik nazımda olduğu gibi— böyle bir hizaya getirir ve dize başlarında büyük harf kullanır; kimi ozanlarsa, kırılan dizeleri, yerine göre merdiven biçiminde yazar; söz dizeden dizeye geçerken cümle bitmemişse, o zaman dize başlarında küçük harf kullanılır; büyük harf, nesirde olduğu gibi, yalnız cümle başlarında kullanılır:
Yaşamak: Birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi... Hep birağızdan
sevinçli bir destan okur gibi
yaşamak...
(Nâzım Hikmet, Taranta Babu'ya Mektuplar)
Klasik nazımda ölçek, ayak ve belli nazım biçimleri, ozanın söyleyişini sınırlayan bağlardı; düşüncenin ya da anlatılan olayın bu bağlarla uzlaşma olanağı kıttı; sözgelimi, çok kısa söylenmesi gereken bir sözü, kullanılan ölçeğin uzunluğuna uydurmak zorunluluğu vardı; ya da uzun bir düşünceyi, ölçeğe ve nazım biçimine (sözgelimi, beyite) sığdırmak için kırpmak gerekiyordu, özgür nazım, ozanı işte bu türlü zorlamalardan; anlatımı, ölçek, ayak ve biçim hatırı için gereksiz sözcüklerle doldurulmadan ya da gerekli sözleri kırpmalardan kurtarmış; düşünce ile nazım biçimi arasında bir denge, bir koşutluk kurulmasını sağlamıştır. O kadar ki, klasik nazma uygulama olanağı bulunmayan birtakım söyleyiş biçimleri ancak özgür nazımla gerçekleşebilmiştir; sözgelimi, çok dalgalı bir denizde dalgaların üstünde inip çıkan bir kayığın gittikçe gözden kaybolması (belki uzaklaşması, belki batması), olayı anlatan sözcüklerin de gittikçe azalmasıyla verilmiştir:
Çıkıyor kayık
iniyor kayık... Çıkıyor ka
iniyor ka... Çık... in... çık...
(Nâzım Hikmet, Bahr-i Hazer)
Gerçekten biçim açısından bakıldığında, serbest nazım, serbest şiir, özgür koşuk adlarıyla nitelenen ve şiirden ölçü, uyak gibi bağları atan bu akımın başlatıcısı Nazım Hikmet'tir. Ondan önce de bu yolda denemeler yapılmış, özellikle Tevfik Fikret serbest müstezatı alabildiğine geliştirerek şiiri düzyazıya yaklaştırmış, Ahmet Haşim dizeyi kırarak serbest söyleyişe ulaşmak istemiştir, ama böylesi denemeler aruz kalıplarıyla oynayarak gerçekleştirilmiştir. Başlangıçta Milli Edebiyat akımı etkisinde heceyle şiirler yazan Nazım Hikmet ise Anadolu'ya gidişiyle (1921) başlayan ve Moskova'daki öğrenim yıllarında ilkeleri belirginleşen yeni bir şiir anlayışıyla, ölçüsüzlüğü (vezinsizliği) düşünemeyen Türk şiirini kökten değiştirmiştir. Moskova'dayken tanıdığı fütürizm ve constructivisme akımlarından etkilenerek yazdığı şiirlerinde ölçüyü atmakla birlikte uyağı boşlamaz. Ama bu, alışılmışın dışında, geleneğin, divan şiirinin birikimlerinden yararlanan yeni bir uyak anlayışıdır. Türkiye'ye dönüşünde Aydınlık dergisinde yayınladığı (1923-1925) yeni şiirleri, bu nedenle en çok yapıları açısından yankı uyandırmıştır. 1940'lara gelindiğinde, biçim açısından serbest şiirin utkusu tamdır. Heceyi, hemen hemen yalnızca Behçet Kemal Çağlar sürdürmekte; Ahmet Kutsi Tecer, Ülkü dergisi çevresinde halk şiiri geleneğinin yaygınlaşmasına çalışmaktadır. Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Cahit Külebi gibi değişik çizgilerdeki ozanlar da serbest şiirler yazmaktadırlar. Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday'ın başlattığı Garip akımı ise nazım anlayışını kökünden yıkar.
Serbest şiir anlayışı, biçimi boşlamak, önemsememek olarak alınmamalıdır. Boşlanan, önemsenmeyen, şiiri birtakım kalıplara sıkıştırıp özü biçimin buyruğuna sokan kurallardır. Nazım Hikmet bu konuda şunları söyler: "Şiir kafiyeli de kafiyesiz de, vezinli de vezinsiz de, bol resimli, hiç resimsiz de, bağırarak- da fısıldayarak da yazılabilir, yeter ki yazılacak şey olsun ve bu yazılacak şey en uygun şeklini-bazan belirli bir tarihi merhaleye göre en uygun şeklini-en ustaca bulmuş olsun."
ATİLLA ÖZKIRIMLI, TÜRK EDEBİYATI ANSİKLOPEDİSİ, CEM YAYINEVİ, c.4, s.1027-1028.
SERBEST NAZIM VE ÇEŞİTLERİ
Vezin, kafiye gibi kayıtlarla bağlı olmayan nazım şekli dünya edebiyatında Witman, Arnod'ı Heine. Eliot Claudel, Eluard bu akımın önemli kişileridir. Edebiyatımızda ilk defa Fransız sembolistlerinin etkisi altında serbest nazımı kullanan Cenap Şahabettin oldu. Edebiyatımızda serbest nazmın; vezinli-kafiyeli, vezinsiz - kafiyeli, vezinsiz - kafiyesiz olmak üzere üç merhalesi vardır:
1. Vezinli -kafiyeli serbest nazım; hiçbir dış düzene bağlanmadan sıralanan, bazen bir kelimeye kadar kısalan mısralarla kurulan, kafiye örgüsü yerine göre değişen serbest müstezattakinden daha serbest bir aruzla yazılan manzumelere denir. O Belde ’den bir örnek:
Ne sen Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-ı fikre bir mersa Olan bu mai deniz
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Ahmet HAŞİM
2. Vezinsiz - kafiyeli serbest nazım; mısraları hiçbir dış düzene bağlanmaksızın sıralanan, kafiye örgüsü oldukça serbest olan, vezinsiz olduğu için yerine göre iç ritimden de faydalanan parçalara denir. “Yol Türküleri’nden bir örnek:
“Düzce yolu düz gider Aman bir edalı kız gider. ”
Düzce ’deyim Yeşil Yurt otelinde Otelin önü çarşı,
Salepçiler salep satar otele karşı,
Yine dertli geçirdim geceyi,
Şarkılar, türkülerle,
“Evlerinin yüzü aşı boyası
İnsaf bilmez yüreğince acı değesi,
Duyduğumdan beterini duyası. ”
Orhan VELİ
3. Vezinsiz - kafiyesiz serbest şiir; hiçbir ölçüye bağlanmayan, hiçbir kaide ve kayıtla sınırlandırılmayan, kafiye - vezin tanımayan şiirin ritminden dilin duygulu öz sesinden şairin varlığından kuvvet alan serbest söyleyiş. Aruz, hece diye bir ölçü kullanılmayan nazım kelimesiyle de hiçbir ilgisi bulunmayan bu çığır bizde 1937’den sonra Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’la açıldı. Şair, anlatıma göre parçaları istediği gibi sıralar Daha çok yaşanılan duyurulmağa çalışılır. İnsan, hayat sevgisine önem verilir. En küçük bir yardımcı öğesi olmayan “Köprü” şiirinden:
Burada insanların içinde büyük dürbünler
Güller gibi açmıştır
Yufkacılar burada açarlar kocaman oklavalarla
—içlerindeki hamurdan—
Şeffaf ve titrek memleket rüyalarını
Al yanaklı, beyaz kalın şekerciler;
Akide ve bergamutlarını mermer tezgahlara
Vurdukları zamanki kasvetsiz hallerini
Burada kaybeder, burada şairleşirler.
Sait FAİK
(S.Kemal KARAALÎOĞLU, Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, İst. 1983.)
BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
ORHAN VELİ KANIK
YOLCU YOLUNDA GEREK
Hastalar,
Kar isterler
Kafdağının ardından
Ve buluttan döşek,
Onlar,
Yaramaz çocuklardır,
Sallar durur,
Dünyanın balkonundan,
Düştü düşecek!
Gölgen kaçıyorsa senden,
Düşmüşse gökte yıldızın,
Kavga başlar canla ten arasında
Ne bilelim;
Hangi pınarın suyu,
Ya da çiçeğin özünde derman,
Büyük yerden geldi ferman
Yolcu yolunda gerek
Ali Akbaş
İLGİLİ İÇERİK
BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
ORHAN VELİ KANIK
İLGİLİ İÇERİK