Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ALP ER TUNGA DESTANI -2


Bugünkü bilgimize göre, eski çağlar Türk tarihinin ilk destan kahramanı Alp Er Tunga isimli, büyük bir Türk ve Turan hükümdarıdır. Alp Er Tunga, M.Ö. VII. asırdaki Türk - İran savaşlarında un kazanmış; İran ordularını defalarca mağlup etmiş, sonunda İran (Medya) hükümdarı Keyhüsrev (Kiyaksares)e yenilerek öldürülmüştür.
Su, Saka (Skit) (16) adlı Türk devletine altın devri yaşatan bu hükümdarı İranlar hile ile öldürmüşler, onun ölümünden sonra da Saka Devleti eski büyüklüğünü kaybetmiştir.
Bu kahraman için Türkler arasında söylenen destanlar zamanımıza kadar yaşamamıştır, Buna mukabil, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar gibi Milâddan ve İslamiyet’ten sonra devlet kuran Türk ailelerinin, kendilerini Alp Er Tunga soyundan bildiklerini; bu hükümdar ailelerinin Alp Er Tunga'yı en eski ataları diye tanıdıklarını gösteren tarih kayıtları vardır.

Alp Er Tunga’nın hâtırası bilhassa şehir hayatına alışan Türkler arasında asırlarca yaşamıştır. Bu Türk hükümdarının İran Destanı’ndaki adı Afrâsyâb’dır. M. XI. asırda Dîvanü Lugaati’t-Türk adiyle ve Arap diliyle Türkler’in ilk lügat ve gramer kitabını yazan Kâşgarlı Mahmud’un bu kitabında, büyük Saka hükümdarının her fırsatta anıldığı görülür. Meselâ Türklerin en büyük başbuğlarına Han denildiği bildirilirken, Afrâsyâb oğullarına Han, fakat Afrâsyâb’a Hâlcan denildiği söylenir. (C. II S. 157) Yahud Türkçe kaz kelimesi açıklanırken, bunun aynı zamanda Afrâsyâb’ın kızının adı olduğu bildirilir. Hattâ “Kazvin şehrinin asıl adı, kaz oyunu: Kaz oyu’dır. Çünkü Afrâsyâb’ın kızı orada oturur, orada oynarmış.” gibi yakıştırmalarla, yine onun hâtırası anılır. İle ırmağına akan büyük bir çayın adı Kaz Suyu’dur, denilirken “Afrâsyâb’ın kızı, bu suyun kenarına bir kale yaptırmıştı; bu ad oradan kalmıştır.” gibi bilgiler verilir, (C. II, S. 149 - 151) Milâddan sonra XIV. asır sonunda yazıya geçirilen Dede Korkut Hikâyeleri’nde “güzel kız” manasında “kaza benzer kız” tâbirinin kullanılması, bu hâtıranın Türk edebiyatına bıraktığı izler arasındadır.
Alp Er Tunga’nın ölümü konusunda söylenmiş bir Sagu (ağıt, mersiye) ise M- XI. aşıra kadar yaşayarak, eserine böyle hâtıralardan örnekler alan Kâşgarlı Mahmud tarafından yazıya geçirilmiştir. Bu mersiyenin Alp Er Tunga Destanı’nın son bölümüne ait bir parça olması da mümkündür. Alp Er Tunga’ya İranlılar arasında Afrâsyâb denildiği de İslamiyet’ten sonra (M. XI. asırda) yazılan Türk eserlerinden Kutadgu Bilig'in şu mısralarında bildiriliyor:


Bu Türk beglerinde atı belgülüg
Tunğa Alp Er irdi kut” belgülüg
Bedük bilgi birle öküş erdemi
Biliglig ukuşlug budun ködremi
Tacikler a yur ânı Afrâsyâb
Bu Afrâsyâb tutdı iller talab

“Türk beğleri içinde adı ve kutu tanınmış, Alp Er Tunga, büyük bilgili, çok faziletli bir hükümdardı. Bilgili, anlayışlı, meziyetli bir büyüktü. Tacik 1er (yâni İranlılar) ona Afrâsyâb diyorlar. Bu Afrâsyâb yağma ile illeri (dünyayı) tuttu.” mealindeki bu mısralarda Alp Er Tunga’nın Türk hâtıra ve hafızasındaki ehemmiyeti aşikârdır. (18) Kutadgu Bilig ve Dîvânü Lûgaatı’t-Türk gibi her iki XI. asır eserinde Alp Er Tunga’ya ayrılan bilgi ve mısralar bu Saka destanının o asırlarda hâlâ ne kadar yaygın olduğuna delildir.
Fakat Alp Er Tunga’ya ait, geniş ölçüde destan mısraları Şehnâme isimli İran destanındadır.


Şehnâme’de geniş yer tutan İran - Turan savaşları boyunca, en büyük Turan kahramanı; önce şehzâde sonra hükümdar olarak, Afrâsyâb’dır.
Aynı savaşlarda İran zaferlerini ise, sırasıyla, Kabil Padişah, Zâl, sonra Zâloğlu Rüstem ve nihâyet İran hükümdarı Keyhusrev kazanır.
Bu destanda anlatılan İran - Turan savaşlarının çok kısa bir hulâsası şöyledir.


(Turan şehzâdesi Afrâsyâb, babasının öğüdüyle. İran üzerine yürüdü. İki ordu Dihistan’da kartlaştılar.


Boyu servi gibi, göğsü ve kolları arslan gibi ve fil kadar kuvvetli Afrâsyâb İranlıları yendi. İran Padişahı Afrâsyâb'ın eline düştü, esiri oldu.
İran’ın ilk intikamını, o zaman İran’a bağlı, Kabil Pâdişâhı Zâl aldı. Fakat Zâl’in zaferi Afrâsyâb elindeki İran padişahını kurtaramadı. Şah öldürüldü.
İran tahtına geçen Zev de öldükten sonra Afrâsyâb, İran’ı almak için yeni bir savaş açtı. O tarihte Zâl ihtiyar olduğundan kendi yerine oğlu Rüstem’i yolladı. İran ülkesinin yetiştirdiği en büyük kahraman Zâloğlu Rüstem Afrâsyâb üzerine yürüdü. Teke tek veya ordu hâlinde vuruşmalar yapıldı. Bitmez tükenmez savaşlar oldu. Bu savaşları çok defa Rüstem, bazen Afrâsyâb kazanıyordu- Kâh Rüstem orduları Tûran’a giriyor. Çin’e kadar ilerliyor; Turanlıları nerde bulsa öldürüyordu. Bazen Afrâsyâb orduları İran’da ilerliyor, ekinleri yakıyor, kıtlık çıkarıyordu.


Bir aralık İran hükümdarı Keykâvûs, hem oğlu Siyâvuş’u hem de Rüstem’i darılttı. Siyâvuş, Afrâsyâb’a sığındı; Türk kahramanlarından Piran'ın kızıyla evlendi ve bu izdivaçtan doğan oğluna Keyhusrev adını koydu. Afrâsyâb, Siyâvuş'a kendi güzel kızı Ferengis’i de verdi.


Afrâsyâb uzun yıllar Turan’da hüküm sürerken Keyhusrev de büyüdü ve İranlılar tarafından kaçırılıp yurda padişah yapıldı. Keyhusrev, Zâloğlu Rüstem’le işbirliği yaparak Turan ordularını yendi. Zamanla büyük hükümdar oldu. Afrâsyâb’la defalarca savaştı. Bu savaşlar umumiyetle Afrâsyâb’ın yenilmesiyle bitti. Sonunda ordusuz ve yalnız kalan Afrâsyâb, kayalık bir dağda bir mağaraya sığınarak, uzun zaman, insanlardan ayrı yaşadı, izi keşfedilince bir suya atılıp kurtulmak istediyse de Keyhusrev’in adamları tarafından tutulup öldürüldü.


Şehnâme şairi Firdevsî, pek tabiî olarak, Afrâsyâb’ı destanının en büyük kahramanı saymamış, ona ancak İran kahramanlarının şerefini artıran, yenilmesi müşkül bir kahraman şahsiyeti vermiştir.


Fakat bir düşman destanında o derece esaslı yer almak için, bu Türk ve Turan hükümdarının İran halkı içinde ve İran an’anesinde büyük iz bırakmış olduğunu kavramak güç değildir. Firdevsî’nin, destanını bütünleyen birçok menkıbeleri, Türk halkı arasından derlemiş olması da mümkündür. Çünkü bu İran şâiri, bir Türk devleti olan Gazneliler devrinde yaşamıştır. Sarayında Türkçe konuşulduğu iyi bilinen, milliyetçi hükümdar Gazneli Mahmud’un çevresinde yaşamış; ister istemez, Türkleri iyi tanımak mevkiinde kalmıştır.


Bununla beraber İran destanında Türkler arasındaki destan ruhunu aksettiren çizgiler var denemez, İran destanını yazmak için otuz yıl heyecan duyan şair, malzemesinin bir kısmını Türkler arasından da toplasa onları İran ruhunun terennümleri hâline koymasını bilmiştir.
Bu sebeple yukarıdaki hulâsa, Türk milletinin Alp Er Tunga destanını tanıtmaz ancak Alp Er Tunga’nın İran Destanı’ndaki izleri hakkında bir fikir verir. Fakat Şehnâme’nin Türkler arasında çok tutunduğu bir çağda yazılan Kutadgu Bilig ve Divânü Lûgaati’t - Türk gibi XI. asır Türk eserlerinde Afrâsyâb’a ait hâtıraların canlanıp toplanması dikkate değer hâdisedir. O kadar ki, bu hâdise üzerinde Şehnâme'nin derin tesiri olduğu bugün cesâretle söylenebilir.

NİHAT SAMİ BANARLI, RESİMLİ TÜRK ED.TARİHİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi