Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ESERİN KİMLİĞİ:

Adı:                                    Kutadgu Bilig

Anlamı:                              Saadet Veren Bilgi, Kutlu Olma Bilgisi

Yazarı:                               Yusuf Has Hâcip

Yazıldığı Tarih:                   1069-1070 yıllarında tamamlanmış

Yazıldığı Yer:                      Balasagun Şehri

Yazıldığı Dil:                      Kaşgar-Hakaniye Türkçe’si

Kime Sunulduğu:               Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.

Eserin İçeriği:                     İyi bir devlet yönetiminin ilkelerini anlatır, ahlâk ve dilin öneminden bahseder.

 

ESERİN ÖNEMİ:

  • İslâmî Dönem Türk Edebiyatının bilinen ilk eseridir.
  •  Türk edebiyatının ilk siyasetnâme örneğidir.
  •  Aruzla yazılan ilk Türkçe eserdir.
  •  Söze Allah adı ile başlayan ilk Türkçe Eserdir.
  •  Geçiş Dönemi eseridir.

 

ESERİN ÖZELLİKLERİ:

  •   Manzum bir eserdir.
  •   Mesnevî nazım şekliyle yazılmıştır.
  •   Nazım birimi beyit + dörtlüktür. (6645 beyit + 173 dörtlük + 77 beyit )
  •   Aruz ölçüsü ile yazılmıştır. ( Şeh-nâme vezni: feûlün / feûlün / feûlün / feûl )
  •   Dörtlüklerde yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
  •   Eserde aliterasyon ve tekrirlere sık sık rastlanır.
  •   Didaktik bir eserdir.
  •   Dili oldukça sadedir.
  •   Eserin yazılışında karşılıklı konuşma tarzı kullanılmıştır.
  •   Eserde yer yer tiyatro üslûbuna rastlanır.
  •   Eserin alegorik bir anlatımı vardır.
  •   Eser dört sembolik şahsiyet ve bunların temsil ettiği dört ana kavram üzerine kuruludur.

 

 

ESERDEKİ SEMBOLİK ŞAHSİYETLER:

ESERDEKİ SEMBOLİK ŞAHSİYET                 TEMSİL ETTİĞİ KAVRAM         SEMBOLİK ŞAHSİYETİN GÖREVİ                                                          

KÜN TOGDI:                                                  HÜKÜMDAR             ADALET

AY TOGDI                                                     VEZİR                    KUT

ÖGDÜLMİŞ                                                    VEZİRİN OĞLU          AKIL

ODGURMUŞ                                                   BİLGE KİŞİ              AKIBET VE KANAAT

 

ESERİN İÇ DÜZENİ:

1)   Tanrı Övgüsü

2)   Peygamber Övgüsü

3)   Dört Halifenin Övgüsü

4)   Parlak Bahar Mevsiminin Tasviri

5)   7 Yıldız 12 Burç Hakkında Bilgi

6)   Akıl Hakkında Bilgi

7)   Dilin Meziyeti Hakkında Bilgi

8)   Kitabın Adı Hakkında Bilgi

9)   Eserdeki Temsili Şahsiyetlerin Tanıtılması

10)Asıl Vak’a

 İLGİLİ İÇERİK

KUTADGU BİLİG

KUTADGU BİLİG'İN NÜSHALARI

 


YUSUF HAS HACİP, "KUTADGU BİLİG” (1069)

SÜER EKER

İSLAMİYET sonrasında Arap fütuhatının İran ve Türkistan coğrafyasında yarattığı çatışma ortamı, önce İranlıların, ar­dından Türklerin İslam dinini kabulü ile yerini ortak İslami kültüre bırakmaya başlar.

XI. yüzyılın sonları Kutadgu Bilig (KB) ve Divanü Lügâti’t-Türk (DLT) gibi, Türk dili ve kültürünün mirasını gelecek kuşaklara aktaracak iki anıtsal çalışmaya sahne olur. KB ve DLT-, yeni Türk-İslam uygarlığının ön­cü düşünce, sanat ve bilim eserleri olarak El-Biruni, Farabi, İbn Sina gibi bi­lim adamlarının da yetiştiği sosyo-kültürel iklimin ürünleridir.

Kurana, dayalı İslam inancında Arap olanla olmayan arasında, inanç ve iba­detteki üstünlükten başka, herhangi bir üstün olma ya da olmama ilişkisi yok­tur. Pratikte ise, özellikle Emevilerin kavmî asabiyyete (kendi akraba, vatan, din ve milliyetini aşırı derecede kayırma gayreti) dayalı baskıcı politikalarına karşı İranlılar, Türkler ve Arap olmayan diğer topluluklar arasında şuubiyye adı verilen bir tür tepkisel ulusalcılık akımı ortaya çıkmıştır.

Şuubiyye, dinî-siyasi bakımdan İslam birliğini zayıflatmış, ancak İslam çev­resinde bir özgürlük ortamı yaratarak Arap dili ve kültürü dışındaki dil ve kül­türlere yönelişi başlatmıştır (Köprülü 1977: 101). Firdevsî’nin Bu Şehname ile İran dilini dirilttim.’ sözü ile Yusuf Has Hacip ve Kâşgarlı Mahmut’un, Türk dili ve Türk ulusu ile övünmeleri, Şuubie’nin yansımalarıdır.

X.  Yüzyılın ilk yarısında Müslüman olan Karahanlılar; Türkistan’da, başkent Kâşgar olmak üzere, Türk dünyasının ikinci büyük kültürel dönüşümünü ha­yata geçirecek bir devlet kurar (840-1213). İslam dünyasının en doğudaki kültür merkezi, kültürlerin ve dinlerin buluşma noktası olan Kâşgar, Kara­manlılarla birlikte İslam uygarlığı çerçevesinde şekillenen Türk uygarlığının da başkenti hâline gelir. Bu dönemde Kâşgar ile Bağdat arasında sıkı kültürel ve siyasi bağlantılar vardır.

Karahanlıların Türk dünyasındaki rolü, bir yüz yıl önce Samanilerin (819- 1005) İran toplulukları için oynadığı role benzer (Dankoff 1988: 2). Samaniler döneminde, Pehlevi kültürü ve dili, yerini, İslami esaslı yeni İran kültürü­ne ve Farsçaya bırakmıştır.

Karahanlıca, XI-XII. yüzyıllarda ürünlerini Doğu ve Batı Türkistan’da veren, yerini daha sonra Harezm Türkçesine (XIII-XIV. yy.) bırakan İslami dönem ilk Türk edebî dilidir. Bu dönem Johanson’un sınıflandırmasında, altı yüzyıl süren Eski Dönem’in son aşaması olarak kabul edilir (1998: 85). Arapçanın Orta Çağın Latincesine benzer bir işlev kazanarak, Türkistan’dan İspanyaya kadar yayıldığı bir dönemde, KB'nin Türkçe yazılması, şuubiyye anlayışının yanı sıra Köktürk ve Uygur geleneğinin, yani Türkçe yazma geleneğinin deva­mı olarak da değerlendirilebilir.

Yusuf, İslami dönem Türk edebiyat, sanat ve bilim hayatının bilinen Türkçe eser sahibi ilk aydım, ilk sosyoloğu, ilk siyaset kuramcısıdır. Yusuf hakkında di­zelere serpiştirilenler dışında, herhangi bir bilgi yoktur. Bu bilgilere göre Yusuf,

XI. Yüzyılın başlarında Karahanlı Devleti’nin en önemli şehirlerinden biri olan Balasagun’da dünyaya gelmiş, XI. yüzyılın üçüncü çeyreği içinde ölmüştür. Gü­nümüzde, Kâşgar şehrinde ona ait olduğu söylenen bir mezar bulunmaktadır.

Eseri, sanatçısının cebir ve Öklit geometrisi bilecek kadar iyi bir eğitim aldığı­nın (Arat 1991: 4883, beyit), entelektüel bir kişiliğe sahip olduğunun göstergesi­dir. Düşüncelerini eserin kahramanları aracılığıyla sunan Yusuf, Horasanlı İmam Gazâlî, Harezmli Zemahşerî, Hasan Sabbâh ve Ömer Hayyâm’ın çağdaşıdır.

KB, XI. yüzyılın sonlarında (462/1069) kaleme alman, didaktik, mesnevi tarzında bir siyasetnamedir. 6500 beyti aşan KB, İslami Türk edebiyatının ilk önemli ürünü olarak kabul edilir. KB'nin içeriği İslami edebiyattaki kabusname, pendname/nasihatname/nasihatü’l-mülük, siyasetname türleri ile benzeşir. Bir ilkler eseri olan KB, Batı’da prenslerin aynası (mirror for princes) olarak bilinen geleneğe de uygundur.

XVIII. yüzyılın sonlarında tarihçi Hammer tarafından İstanbul’da bulunan ve Viyana’ya götürülen Uygurca yazılı KB, bilim dünyasında A. Jaubert’in, 1825 yılında Journal Asiatique'te yayımlanan makalesiyle tanınır. Eserin, ikisi Arap harfli, bilinen üç nüshası vardır. Özgün nüshanın hangi alfabe ile yazıldığı belli değildir.

KB, Türkoloji dünyasında üzerinde en çok araştırma yapılan eserlerdendir. Başta dil ve edebiyat olmak üzere pek çok çalışmaya konu olmuş, kısmen veya bütünüyle Almanca, İngilizce, Rusça, İtalyanca, Özbekçe, Çince vb. çeşitli dil­lere çevrilmiştir. Bağımsız bir bibliyografik eser oluşturabilecek nicelikteki KB çalışmaları, 1825’ten günümüze değin aralıksız sürmektedir.

KB, Tavgaç Ulug Buğra Han’a (Tavgaç Kara Buğra Hanlar Hanı, Tavgaç Buğra Han), huzurunda okunarak sunulur. Eser, şairine Karahanlı bürokrasisinde hanın özel kalem müdürlüğü olan 'Ulug Has Haciplik’ unvanını kazandırır.

'Kutlu olma bilgisi’ anlamındaki KB, ismiyle de özgün bir eserdir. Kut sa­adet, mutluluk anlamının yanında, siyasal bir terim olarak siyasal erke sahip bulunma, iktidar, hâkimiyet kavramlarını da içerir. Arapça kökenli devlet söz­cüğünün anlamları kut’â aktarılmıştır. Kutadgu Bilig, dünyevi iktidara ve/veya uhrevi saadete ulaştıracak bilgi olarak anlaşılabilir.

Eserde, otokratik yönetimin temsilcisi bilge kralın, adalet ilkesini esas ala­rak yönettiği, tüm toplumsal katmaların birbirine sevgi bağlarıyla bağlandığı ideal devlet ve toplum düzeni önerilir. Eski Mısır, Mezopotamya, Yunan, Çin, Hindistan, İran uygarlıklarında ve sonraki dönemlerde farklı kültür çevrele­rinde KB'de ele alman hususlara paralel çok sayıda eser yazılmıştır (Dilâçar 1988: 159-163).

İç Asya ve İran-İslam geleneklerinin bir sentezi olan ZB (Dankoff 1988: 4), herhangi bir eserin bütünüyle kopyası ya da tercümesi değildir; ancak İslami kavramlar, bire bir ayet ve hadis mealleri, sanatçının çevirilerden de yarar­landığını gösterir.

KB-, hâkim, şöhreti dünyayı tutan bir bey ve bilgin olan Kün-Togdı’nın sal­tanat işlerinde kendisine yardımcı olacak seçkin, akıllı, bilgili ve yetenekli bi­rini araması ve aradığı özelliklere uyan Ay-Toldı ile tanışma öyküsü ile başlar. Bey, Ay-Toldı ve onun ölümünden sonra oğlu Ögdülmiş ve ardından Odgurmış'ın, yani dört simgesel şahsın dinî, felsefi ve sosyal konulardaki diyalogla­rı, tartışmaları eserin kurgusunu oluşturur. KB, bu yönüyle alegorik ve teatral bir eserdir. Felsefi sorunların soru-cevaplardan oluşan diyaloglarla çözümü, Sokrat’tan, Eski Doğu geleneklerinden beri bilinen ve uygulanan bir yöntem­dir. Dikkati çeken bir husus da, konuşmaların daima iki kişi arasında kalma­sı, üçüncü şahsın konuya müdahil olmamasıdır.

18 ayda tamamlanan eser, 85+3bölüm (bap), 13.290 mısra (Arat 1988,1991) ve yaklaşık 68.000 sözcükten oluşur. KB’nin söz varlığı ise 2.861 sözcüktür (Arat 1979: VI).

KB, mensur ve manzum ön sözlerle (mukaddime) başlar. Yazanı belli olma­yan 77 beyitlik manzum ön söz ile manzum ön sözün özeti niteliğindeki men­sur ön sözün esere bir yüzyıl sonra eklendiği tahmin edilmektedir (Dankoff 1983; Banarlı 1983: 240).

KB’de, İslami eserlerdeki akışa uygun olarak Tanrı (tevhit, münacat), pey­gamber (naat) ve dört halife övgüsü ardından geçiş niteliğindeki bahar mevsimi tasviri ile Buğra Han’a yazılmış bir kaside yer alır. İnsanoğlunun değeri, dilin meziyeti ve kusuru, kitap sahibinin özrü, bilgi ve akim meziyet ve faydalan vb. konular üzerinde durulduktan sonra (Arat 1991; I/397 beyit) asıl metne geçilir.

Asıl metin, içerik ve tema bakımından iki bölüme ayrılabilir. Eserin ortası 320 no’lu beyit, yani 38. babın sonudur (Dankoff 1988: 27). İlk bölüm hü­kümdar Kün Togdı ve vezir Ay Toldı karakterlerine odaklanır. İkinci bölümün teması ise, toplumun politik idealleri ile bireyin dinî inançları arasındaki ça­tışmadır. Bu çatışma Ögdülmiş ile kardeşi Odgurmış arasında dramatize edilir. Klasik İslam’da sufî ve devlet adamı karşıt kutuplan temsil eder, ortaya çıkan çatışma ortamı da zengin dramatik fırsatlar ortaya çıkarır (Dankoff 1988: 27, 28). KB, kitap sahibine nasihatin yer aldığı son bölümde peygambere ve dört halifeye selam ile biter.

KB, ölçülü ve kafiyeli yazıldığı için yalnızca bir edebî eser olarak değerlen­dirilemez. Eser, özellikle bürokratik kademelerin gerektirdiği ideal yönetici niteliklerini ortaya koymayı amaçlar. Karahanlı siyasi coğrafyasında yaşanan iç ve dış kargaşalıklar bireysel ve toplumsal ahlak prensiplerinin yeniden dü­zenlenmesini gerekli kılmış da olabilir (Arat 1991: XXV).

Dinî-tasavvufi bir tema olarak, "zamaneden şikâyet” ve "dünyanın geçicili­ği” üzerinde sıkça durulmasına karşılık, eserin bütününde maddî dünyada sosyal ilişkilerle ilgili normların altının çizildiği daha ilk bakışta göze çarpar. Nitekim "Sözüm sözledim men bitidim bitig / Sunup iki ajunnı tutgu elig” (Arat 1991; I/351. beyit) (Ben sözümü söyledim ve kitabı yazdım / Bu kitap uzanıp iki dünyayı tutan bir eldir.) mısralarında, KB'nin her iki dünyada insanın 'elin­den tutacak’ bir eser olduğu vurgulanır. Ancak KB' de yaşamdan örnekler ve tarihî olaylar yoktur (Köprülü 1977: 65).

KB’de İran hatta Çin etkisinden söz edilir (Köprülü 199i: 22, 23). Grek mi­tolojisinin tanrıçaları Dike ve Dixe, Adalet ve Akıbet tiplemelerinde görülür (Dankoff 1983: 12, ı3). KB, içerik ve biçim açısından genel olarak Şark-îslam geleneğinin bir parçasıdır; ancak, yazarın Türk topluluklarının kültür mira­sından da yararlandığı söylenebilir. Örneğin, komutanların hasletlerinin çe­şitli hayvanlarla karakterize edildiği dizeler (Arat 1991; I/2309~2316. beyit)büyük bir ihtimalle sözlü Türk edebiyatından alınmıştır (Dankoff 1983: 8). Benzer şekilde 5378 no’lu beyitte Odgurmış hükümdara kök bön (bozkurt) di­ye seslenir (Tezcan 1981).

KB dört soyut ilke üzerine bina edilir: adl/adalet (köni törö), devlet (kut), akıl (ulugluk) ve akıbet/Kanaat (KB-65-66). Kahramanlar ve simgeledikleri ilkeler şematik olarak şu şekildedir (Dankoff 1988: 3):

ad                            iş/görev          ilke            

Gün Doğdu (KB-68)    padişah          adalet (köni törö)

(Kün Togdı)

Ay Doldu (KB-69)       vezir             devlet (kut)

(AyToldı)

Öğülmüş (KB-70)         bilge             akıl (ulugluk)

(Ögdülmiş)

Uyanmış (KB-71)           sofu               akıbet/kanaat

(Odgurmış)

Eserde bu kahramanlardan başka, Ay-Toldı’nın dostu Küsemiş, Odgurmış’ın yardımcısı Kumanı, haber götürüp getiren Yumuşçı, hükümdarın mabeyncisi Ersig gibi tali şahsiyetler de vardır. Türkçe kökenli bu adlar gelişigü­zel seçilmemiştir. Örneğin Ögdülmiş antroponiminin Ahmed veya Muhammed'e karşılık gelebileceği savı, Ögdülmiş’in eserin bütünündeki rolü yani ikinci planda kalışı ile zayıflar (Dankoff 1988: 271). Odgurmış da İslami uya­nıklığı ve duyarlığı temsil eder.

KB, dünyevi hayata ilişkin çözümler de sunar. Örneğin "Adın iki nen ol bu il tutrukı / birisi saw altun kılıç bir takı” (Arat 1991; 1/3089. beyit) (Memleketi ayakta tutan daha iki şey vardır: Biri som altın, diğeri de kılıç.) mısralarında ifade edildiği gibi, devletin varlığının ve idamesinin sağlıklı işleyen ekono­mik sistem ile kudretli bir orduya dayalı olduğunun altı çizilir. Ancak, zama­nın ve şartların değişmesi, çocuk yetiştirme, kadınlar vb. kimi beşerî konu­larda KB'nin sunduğu görüşlerin, bugün için kabul edilemez olduğu söylene­bilir (Arat 1991; I/4510-4536. beyit)

KB, DLT’nin standartlarını ortaya koyduğu dilin hayata geçen, yazılı örneği­dir. Dinî terim niteliğinde Arapça, Farsça sözler ve klişeler görülür; ancak eserin söz varlığı ve dil özellikleri, Eski Türkçe dönemi söz varlığının, ses ve biçim özelliklerinin hemen hemen aynısıdır.

Dilin yeni kültüre uyması kuşkusuz daha uzun bir süreci gerektirmiştir. Ni­tekim manzum ön sözde, Arapça ve Farsça emsalleri çok olan KB’nin, bu tür­den yegâne Türkçe eser olduğu ifade edilir.

Yusuf’un Türkçeye, özellikle Hakaniye Türkçesine vurgu yapması, yüksek zümrenin, yönetici kesimin diline özel bir önem vermesi dikkat çekicidir. KB, Yusuf’un deyişiyle hantilinçe yazılmıştır. Han dili de, doğal olarak hanların, yani devletin dilidir.

KB nazmı DLT ve AH'deki aruz ölçüsü ile yazılan manzumelerle birlikte, ge­nel olarak Karahanlı aydın zümre nazmı içinde değerlendirilir (Tekin 1986: 112). Sasaniler Arap nazmı ve aruzla eski İran edebiyatından farklı, yeni bir İslami İran edebiyatı kurmuş, Türkler de aynı olguyla iki, üç yüzyıl sonra kar­şı karşıya gelmiştir (Köprülü 1986: 339).

KB, İran geleneğine uygun olarak şehname vezni ile kaleme alman, çoğu za­man öğretici, zaman zaman epik üsluba sahip bir mesnevi olmakla birlikte, Firdevsî’nin Şehnâme’si tarzında bir edebî eser niteliği taşımaz. Yusuf, Firdevsî’nin antik İran epiğini İslami İran biçimine aktarmasından farklı bir yol tutar. Hareket noktası olarak Türk destanlarını değil, İran edebiyatında gör­düğü devlet yönetimi ile ilgili İran-İslam ideallerini alır (Dankoff 1988: 1), ama kuşkusuz bu, ulusal geleneği reddetme anlamında değildir.

Gençlik, yaşlılık, zamanenin dönekliği, eser sahibinin kendisine öğüdü vb. temaları işleyen üç kaside kafiye, ölçü ile biçim ve sözcük bilgisi bakımından da asıl metinden farklıdır (Dankoff 1988: 33).

Çeşitli bölümlerde dağınık olarak 173 dörtlük yer alır. Dörtlüklerin varlığı ancak kafiye sisteminden anlaşılabilir. Halk şiiri geleneğini yansıtan bu dört­lüklerin bir bölümü aaba, yani mani tarzında kafiyelenmiştir. Yusuf’un halk edebiyatı geleneğinden yararlandığını gösteren diğer bir gösterge de esere serpiştirilen atasözleridir Dörtlüklerden biri ve eserin sonunda yer alan üç kaside fe'ûlün, fe'ûlürı, fe’ûlün; fe’ûlün ile geri kalan bölümler ise aynı bahrin kısaltılmış biçimi fe ’ûlün, fe ’ûlün, fe 'ûlün, fe ’ûl ile yazılmıştır.

Aruz ölçüsünün, eserin tamamında aynı başarıyla uygulandığı söylenemez. On ve son ekli, uzun ünlülere sahip Farsçanın aksine, Türkçenin ünlüleri kı­sa, çekimli sözcükleri çok heceli ve uzundur. Bu nedenle, Türkçenin, aruza uyum sağlaması daha uzun bir süre alacaktır.

Hacimce çok geniş bir eser olan KB'de şiir tekniklerinden geniş ölçüde ya­rarlanılır. Asıl metin aa-bb-cc..., eserin sonundaki kasideler ise aa-ba- ca...şeklinde kafiyelenir. Mısra sonunda çoğunlukla yarım kafiye (önür-yanur, KB-1624), bazen tam kafiye (ilig-elig, Arat 1991; I/2139. beyit) nadiren ci­naslı kafiye kullanılır: iş edgüsi/iş edgüsi (Arat 1991; 1/429. beyit) (eşlerin iyisi/ işlerin iyisi). Kimi zaman redif sayılabilecek tekrarlarla yetinilir (Arat7997; I/1616. beyit).

KB'de eski Türk şiirindeki mısra başı ve iç kafiye dizgelerine de yer verilir, tekrarlardan ve aliterasyonlardan yararlanılır. Örneğin, "Kayusı kopar kör kayusı konar” (Bak, kimisi kalkar, kimisi konar) / Kayusı çapar kör kayu suw içer (Kimisi koşar, kimisi su içer) (Arat 1991; I/73. beyit) mısralarında tekrir, iç ka­fiye, ilk mısrada bütün sözlerin /k/ sesi ile başlaması, /ka/ ses grubunun tek­rarlanmasıyla önceki beyitte ve bu beyitte tasvir edilen kuşların seslerinin ve­rilmesi gibi ses oyunları vardır. Yukarıdaki özellikler eski Türk nazım özellik­lerinin sürdüğünü gösterir. Ses oyunlarının yanı sıra zaman zaman ustalıkla kurgulanmış söz hatta imla oyunlarından da yararlanılır (bk. Tezcan 1981: 41).

Eser, edebî ölçülerin uygulanışı bakımından değerlendirildiğinde, sanatını toplumun hizmetine sunan Yusuf un hikemî yanının ağır bastığı, musannadan ziyade öğretici bir eser ortaya koyduğu söylenebilir. Bu denli geniş hacimli bir eserin tamamında yüksek edebî düzeye ulaşmak zordur. KB'yi "tatsız mecazlar ve hayattan çok uzak bir takım kuru nasihatlerle dolu” görenler ve edebî ba­kımdan başarısız bulanlar vardır (Köprülü 1977: 67, Kafesoğlu 1980: 6); an­cak, Yusuf’un kimi mısralarında kendisinden sonra gelen birçok şairin man­zumelerinden daha üstün bir musiki görülür (Banarlı 1988: 232). Başarılı li­rik öğeler az değildir.

Mısralara İslami edebiyat geleneğindeki klişeler, mazmunlar yerine, çok­lukla gerçek dünyanın güzellikleri yansır. KB, klasik edebiyatın aksine tahlil ve tasvirde yalın ve gerçekçidir, mübalağaya yer vermez. Zaman zaman özel­likle tasvir bölümlerinde başta kişileştirme olmak üzere, edebî sanatlardan yararlanır. "Kalık kaşı tügdi köziyaş saçar (Gök kaşını çattı, gözü yaş saçıyor)/ Çiçek yazdı yüz kör külerkatgurar (Çiçek yüzünü açtı, bak gülmekten katılıyor)” (KB-80) mısraları kişileştirme sanatı örneklerindendir. Eserde, tenasüp, teşbih, tekrir vb. sanatlar da sıkça görülür. Özellikle eserin sonundaki kasi­delerin ilkinde şair geçip giden gençliğinden söz ederken çok duyarlıdır. Bu şiir, Türk edebiyatında gençlikle ilgili ilk ve en eski manzumedir (Tekin 1986: 148). Sanatçının üslubundaki doğallık, yalınlık ve içtenlik, söyledikle­rini içselleştirdiğinin göstergesidir. Ancak KB'nin görünüşteki yalınlığının altında, çağma ulaşan Doğu ve Batı uygarlıklarının yarattığı düşünsel ve fel­sefi birikim vardır.

KB yalnızca edebiyat ve dil araştırmaları için değil; sosyolojiden hukuka, as­kerlikten yönetim bilimlerine değin pek çok disiplin için çok değerli bir kay­nak eserdir. Yusuf’un dokuz yüzyıl öncesinde, Türk topluluklarının insanlığın ortak kaynaklarından, kültür mirasından sağladığı düşünsel birikimlerini belgelemesi ve bugüne ulaştırması, Türk ve dünya kültür tarihi için büyük bir kazançtır. Bu nedenle KB, edebî eser olarak başarısından ziyade, sunduğu zengin kültürel malzeme ve Türk-İslam geleneğinin bir ilkler eseri olması bakımından önem taşır.

Kültür Bakanlığı, Türk Edebiyat Tarihi

 

 İLGİLİ İÇERİK

KUTADGU BİLİG

KUTADGU BİLİG'İN NÜSHALARI

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi