Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAYATI VE ESERLERİ
                1703-1780

Her şeyden Önce sistemli bir ilim adamı, bir ansiklopedisi, çağını izleyen bir bilgin, samimî, nüfuzlu, mutasavvıf ve İslâm ilimleri allâmesi olarak bilinen İbrahim Hakkı, aynı zamanda 18. asrın, Bursalı İsmail Hakkı ile birlikte en güçlü dergâh şairlerindendir.

Değişiklik dolu hayatında, evliyanın en seçkinlerinden olan İbrahim Hakkı'yı maddî manevî hareketlilik içinde görüyoruz. Uzun seyahatleri ona, öğrenme ve ir-şad fırsatları vermiştir: Hasankale'de doğan İbrahim Hakkı, o sırada manevî buhran geçirerek, Kadirî Şeyhi Fakirullah'a sığman babası Derviş Osman Efendi ile beraber Tillo’ya, gittiği zaman, dokuz yaşındadır, İslâmî ve tasavvufî ilimleri şey¬hinden tahsil eden İbrahim Hakkı, daha sonra Erzurum'a, Hicaz'a (iki defa) Mısır'a ve İstanbul'a birkaç seyahat yaptı. Bu arada eserlerini yazıyor, şiirlerini söylüyor, vaz ve irşadlar yapıyordu. İlim merakına bakınız ki, İstanbul'a geldiği zaman, Sultan I. Mahmud'a başvurarak, saray kütüphanesinde çalışma izni istiyordu,

Manevî-tasavvufî hayatı, Şeyh Fakirullah'la başlayıp onunla devam etmiştir. 1764'ten sonra 16 yıl, Siirt'in Tillo ilçesinde, hiç ayrılmamacasına oturup ünlü eserlerini yazmış, astronomi tecrübeleri gerçekleştirmiş, rasathane aletleri kullanmıştır. Türbesi Tillo'da şeyhinin yanı başındadır.

İbrahim Hakkı'nın ünlü eseri Mârifetnâme, İslâm âleminin tanınmış bilgi ki¬taplarından, bir ilimler ansiklopedisi olup zamanında bilinen her konuyu içine almaktadır.
Ünlü bir şeyh ve irşad adamı olan İbrahim Hakkı'yı, diğer bazı dergâh şeyhlerinden ayıran taraf, ilim üzerindeki sürekli ısrarıdır. İbrahim Hakkı'nın pîre ve geleneğe dayalı ilmî tasavvuf görüşünü âdeta Hacı Bayram-ı Velî'nin, (ona nasi¬hat gibi) bir dörtlüğü ile özetleyebiliriz:

Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil, sen seni.

Ona göre şeriat, tarikat ve ma'rifet'ten maksat, Allah'ın yüksek hakikatına varmaktır. O'na giden yol, insandan geçer. İnsan ise madde ile ruhun birleşiğidir

Ruhu yani "öz"ü tanımak, bedeni yani fizikî yapımızı iyi öğrenmeye bağlıdır. Bedeni tanımak için ise matematik, astronomi ve diğer maddî ilimleri de bilmek icap etmektedir.

Bir anlamda Hacı Bayram gibi İbrahim Hakkı da hayatın içinde koşuşan, çalışan, doymaz tecessüsü, merakı ile keşifler yapan bir âlim -sofi'dir. İslâm itikad, inanç ve usulünden zerrece ayrılmaksızın her türlü kitabı okuyarak, her deneyi yaparak çağma ve geleceklere ünlü Mârifetnâme'si ile seslenmiştir.

İbrahim Hakkı'nın, hayatı ve şiiri, çok yerde İslâmî iyimserlik ve Kur'anî ümid temalarını işlemiştir. Şiirde Yunus Emre ve Fuzulî havalarını taşımakta olan İbrahim Hakkı, ünlü Tefviznâmesinde, kimsede görülmedik bir orjinalliğin de şairidir. Gazellerinde dahi, aynı iyimser havanın ve neşeli şarkıların söylendiğini, istersek duyabiliriz.

Tefvîznâme'si edebiyatımızda bir benzeri daha olmayan şiirlerdendir. Ayrıca, İslâm düşüncesini, Kur'an ahlâkım ve olgunluk yolunu da, en kolay, en rahat üslûpta harf be harf dile getirir. Aşağıda sunacağımız iki gazelinde ise, kendisinden çok sonraları yaşayacak olan Şeyh Galib'in insanı ululaştıran ve sanki ledünnî bilgilere sahip söyleyişi, düşünce ve tasarıları bize sunulmuş gibidir.

AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI TARİHİ, 2.CİLT

SON EKLENENLER

Üye Girişi