Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

CAHİT SITKI TARANCI KİMDİR?

(1910-1956) Cumhuriyet dönemi şairi.

Diyarbakır'da doğdu. Asıl adı Hüseyin Cahit'tir. Diyarbakır'ın eski ve köklü ailele­rinden Pirinççizâdeler'e mensup Bekir Sıt­kı Bey'in oğludur. İlk ve orta okulu Diyar­bakır'da okudu; daha iyi bir öğrenim gör­mesi için babası tarafından İstanbul'a Saint Joseph Lisesi'ne gönderildi. Daha son­ra bu okuldan Galatasaray Lisesi'ne geçti. Burada ölünceye kadar dostlukları devam edecek olan Ziya Osman (Saba) ile tanıştı. Mezun olunca yine babasının isteğiyle Mül­kiye Mektebi'ne kaydoldu (1931). Derslere karşı ilgisizliği ve çirkinliği dolayısıyla ken­dini içkiye vermesi, birtakım gönül mace­raları yaşaması yüzünden dört yıl sonra diploma alamadan okuldan ayrılmak zo­runda kaldı, ancak kaydını Yüksek Ticaret Mektebi'ne nakletti (1935). Bu arada Sümerbank'ta memur olarak çalışmaya baş­ladı (1936). Cumhuriyet gazetesinde hi­kâyelerini yayımlayan Nadir Nadi'nin mad­dî desteğiyle öğrenimine devam etmek üzere 1938 yılı sonlarında Paris'e gitti ve orada Ecole Sciences Politiques'e kaydol­du. Paris'te Oktay Rifat'la birlikte bir süre Paris Radyosu Türkçe Yayınlar Servisi'nde spiker olarak çalıştı. Temmuz 1940'ta Pa­ris Almanlar tarafından bombalanırken Pa­ris'i terkedip önce Lyon'a, oradan Cenev­re'ye geçti. İsviçre'de kısa bir süre kaldık­tan sonra güçlükle Türkiye'ye dönebildi.

Bir süre Diyarbakır'da ailesinin yanında kalan Cahit Sıtkı, Mart 1941'de askere git­ti; Ekim 1943'e kadar Ankara, Burhaniye ve Ilıca'da görev yaptı. Askerlik dönüşü iş­lerini İstanbul'a nakletmiş bulunan baba­sının yanında ticarethanenin muhasebe defterlerini tutmaya başladı. Ancak baba­sıyla anlaşmazlığa düşünce işten ve aile­sinden ayrıldı. 1944 yılı sonlarında Anka­ra'ya gitti ve Anadolu Ajansı'na mütercim olarak girdi. Bu tarihten itibaren araların­da Orhan Veli Kanık, Ahmet Muhip Dranas, Melih Cevdet Anday, Baki Süha Ediboğlu, Oktay Rifat, Ceyhun Atuf Kansu, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret Aksal, Sabahattin Eyüboğlu gibi şair ve yazar­ların bulunduğu edebiyatçılar çevresin­de yaşamaya başladı. Daha sonra Top­rak Mahsulleri Ofisi'nde yine mütercim olarak çalıştı; buradan Çalışma Bakanlığı'ndaki mütercimlik kadrosuna geçti. 1951'de Cavidan Hanım'la evlendi. 1954 yılında hastalandı; kısmî felç dolayısıyla konuşamadığı gibi hareket de edemiyordu. Hastalığı sırasında bir süre İstanbul'da, bir süre de Diyarbakır'da ailesinin yanında kal­dı. Arkadaşı Samet Ağaoğlu'nun yardımıy­la tedavi için gittiği Viyana'da öldü (12 Ekim 1956); cenazesi Türkiye'ye getirile­rek Ankara'da toprağa verildi. Diyarbakır'­da doğup büyüdüğü ev daha sonraki yıl­larda Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi haline ge­tirilmiştir.

Ünlü bir şair olmaya hevesi daha lisede okuduğu yıllarda başlayan Cahit Sıtkı ede­biyatla ilişkisinin, küçük yaşta ailesinden uzakta sıkıcı yatılı okul hayatının hasta ru­huna yüklediği sıkıntıdan kaynaklandığını söyler. Dayısının teşvikiyle yazdığı, Abdul­lah Cevdet'in de takdirle karşıladığı dene­melerinden sonra ilk şiirleri 1930'lu yıllar­da Servet-i Fünûn-Uyanış ve Muhit ile Galatasaray Lisesi'nin Akademi dergisin­de, daha sonraki yıllarda Varlık, Yücel, İnkılâpçı Gençlik, Ağaç, İnsan, Gün­düz, Akpınar, Ülkü, Kültür Haftası, İs­tanbul, Yaratış, Cumhuriyet, Akşam, Vatan, Sanat ve Edebiyat gibi gazete ve dergilerde yayımlanır. Edebiyat dünyasın­da tanınmasında Peyami Safa'nın 1932 yı­lında Cumhuriyet gazetesinde şiiri üze­rine yazdığı üç yazının büyük etkisi olur. 1945'te Cumhuriyet Halk Partisi şiir yarış­masında "Otuz Beş Yaş" şiiriyle birinci ol­du; böylece şöhreti bir anda yayıldı.

Cahit Sıtkı, Fransız sembolist şairlerin­den Baudelaire, Verlaine, Rimbaud, Valéry ve Paul Eluard'ın etkisinde kaldığı ilk şiir­lerinde vezne ve şekle önem verdiği gibi şiirde ses, anlam ve biçim bütünlüğünü âdeta şart koşar. Yetişme çağlarında biraz da döneme hâkim olan milliyetçi ve mem­leketçi edebiyat dolayısıyla halk şiirinden etkiler alan Cahit Sıtkı'nın 1935'ten sonra yazdığı şiirlerde yalnızlık ve ölüm temala­rı üzerinde yoğunlaştığı dikkati çeker. Bu temalar üzerinde ısrarla durmasını döne­min toplumsal şartları dolayısıyla içine düştüğü nihilizm duygusuyla açıklayan Mehmet Kaplan onu metafizik seviyeye yükselememiş, dünya ile boşluk arasına sı­kışıp kalmış, hayata sarılmak isteyen, fa­kat hayatta da aradığını bulamayan bir şair olarak değerlendirir. Aynı nesle men­sup Orhan Veli ve arkadaşları gibi o da ge­rek toplumsal gerekse dinî ve tarihî de­ğerlere ilgi duymadığından boşluğa düşmüş, bundan dolayı bir kaçış psikolojisiyle bazan tabiata, bazan da yaşama sevin­cine sığınmaya çalışmıştır.

Kendi neslinin diğer şairleri gibi dünyayı duyularıyla kavramaya ve tadını çıkarma­ya çalışan Cahit Sıtkı'nın hemen bütün şi­irlerinde ölümün gölgesinde yaşayan insa­noğlunun yaşama sevinci veya buruk ta­dı duyulur. Şiirlerinin çoğunda ölüm, için­de yaşanılan bu güzel dünyayı sona erdi­recek bir tehdit şeklinde varlığını hisset­tirirken mutluluğu zaman zaman çocuk­luk günlerine dönmek suretiyle yakalama­ya çalışır. Şiirlerinde yaşamayı âdeta bir ibadet gibi gören, vatan topraklarının mut­lu insanlarla dolmasını arzulayan Cahit Sıt­kı'nın günlük hazları ölümsüzleştirmesi büyük başarılarından biri kabul edilmiştir. Şiirlerinde yalnızlık, çaresizlik, çirkinlikten şikâyet ve ölüm korkusu yanında yaşama sevinci de dikkati çeken en önemli tema­lardır. Fazla bir derinlik taşımamakla bir­likte sade, akıcı ve ahenkli bir dil kullan­ması dolayısıyla şiirleri devrinde geniş bir okuyucu kitlesi tarafından sevilerek okun­muştur. Türk edebiyatında şiir üzerine en çok düşünen şairlerden biri olan Cahit Sıt­kı bu konudaki görüşlerini çeşitli yazıla­rıyla mektuplarında uzun uzadıya açıkla­mıştır. Yazılarından birinde; "Şiir kelime­lerle güzel şekiller kurma sanatıdır" der. Ona göre kelime annedir, dosttur, hasret­tir, hayaldir; yani bir anlamı, çağrışımı, bir gölgesi, hatta bir rengi ve adı olan nesne­dir. Şiirde mükemmellik ne aruzun ne he­cenin ne de serbest veznin tekeli altında­dır. Mükemmellik şairin kullandığı dilden âzamiyi koparmasıdır.

Cevat Sadık-ve İrfan Kudret takma ad­larıyla bir kısım şiirleriyle paralellikler gös­teren hikâyeler de yazan Cahit Sıtkı, şah­sî yaşantısının ve kültürünün kendisine ka­zandırmış olduğu birikimi şiirleriyle birlik­te hikâyelerinde de bol bol kullanmıştır. Zaman zaman hikâyelerinde işlediği konu­ları kelimelerin istifinden doğan şiir sesi­ne ulaştıkları zaman şiirine geçirmiş, ba­zan da şiirini yazdıktan sonra onu bir de hikâyede işleyerek açıklamıştır. Böylece hikâye ve şiirleri âdeta birbirini tamamla­mıştır. Olay örgüsünün genellikle basit bir çerçevede geliştiği hikâyeleri her şeye rağ­men hayatın yine de yaşanmaya değer ol­duğunu anlatır (hikâyelerinin bir kısmını Selahattin Önerli derlemiştir, bk. bibi.): Cahit Sıtkı ölümünden sonraki yıllarda da sevilen ve okuyucusu azalmayan bir şair olmaya devam etmiştir.

Eserleri.

Şiir: Ömrümde Sükût (İstan­bul 1933), Otuz Beş Yaş (İstanbul 1946), Düşten Güzel (İstanbul 1952), Sonrası (yetmiş üç yeni, on tercüme şiir, ölümün­den sonra hakkında yazılanların bir kıs­mı, İstanbul 1957), Bütün Şiirleri (haz. Asım Bezirci, İstanbul 1983).

Mektup: Ziya'ya Mektuplar (Ziya Osman Saba'ya yazdığı elli yedi mektup; başında Saba'nın "Cahit'le Günlerimiz" başlığıyla yer alan uzun bir yazısı vardır, İstanbul 1957), Eşi­me ve Nihal'e Mektuplar (haz. İnci Enginün, Ankara 1989).

Makale-deneme: Ya­zılar, Makaleler, Konuşmalar, Yanıtlar (haz. Hakan Sazyek, İstanbul 1995). İn­celeme: Peyami Safa: Hayatı ve Eser­leri (İstanbul 1940). Tercüme: Fransa'da Müstakil Resim (A. Basler-C. Kunstler'den, A. Muhip Dranas'la birlikte, I—II. İs­tanbul 1938). Cahit Sıtkı'nın şiirlerinden otuz üçü Necdet Adabağ tarafından İtalyancaya çevrilerek yayımlanmıştır (Trentacinque arını (Milano 1972]).

BİBLİYOGRAFYA :

Güngör Gençay, Cahit Sıtkı Tarancı, Ankara 1956; Muzaffer Uyguner. Cahit Sıtkı Tarancı: Hayatı, Sanatı, Eseri, İstanbul 1966; Şevket Beysanoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Ankara 1969; Meh­met Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İstan­bul 1973, s. 107-116; a.mlf.. Edebiyatımızın İçin­den, İstanbul 1978, s. 196-206; Selahattin Öner­li, Cahit Sıtkı Tarancı'nın Hikâyeciliği ve Hikâ­yeleri, Ankara 1976; Gültekin Samanoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Ankara 1988; İnci Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul 1991, s. 240-249; a.mlf.. Cumhuriyet Dönemi Türk Ede­biyatı, İstanbul 2001, s. 72-74; Önder Göçgün, "Şiir Dünyası İçinde" Calıit Sıtkı T&rancı", Diyar­bakır: Müze Şehir (haz. Şevket Beysanoğlu v.dğr), Istanbul 1999, s. 319-333; Şaban Sağlık, Cahit Sıtkı Tarancı 'nın Hikâyeleri Üzerine Bir incele­me, Ankara 2003; Milliyet Sanat Dergisi (Ölümünün 20. Yılında Cahit Sıtkı Tarancı-özel sayı), sy. 200, İstanbul" 1976;' »Talanlar Cahit Sıtkı", TDEA, VIII, 251-254; Ramazan Korkmaz, "Cahit Sıtkı Tarancı", Türk Dünyası Edebiyatçıları An­siklopedisi, Ankara 2007,:VIII, 195-198, .

İNCİ ENGİNÜN,İSLAM ANS. CİLT: 40

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi