Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SULTAN VELED HAYATI VE ESERLERİ

(1226 - 1312)

Konya'da yetişen velîlerin büyüklerinden Sultan Veled’in tam adı Muhammed Sultan Bahaeddin Veled’dir. 24 Nisan 1226’da Karaman’da doğan Veled’in babası büyük Türk mutasavvıfı Mevlâna Celâleddin Rumi, annesi Semerkand’lı Şerafeddin Lala’nın kızı Gevher Hatundur. Annesinin Harzem prenslerinden olması dolayısıyla, Sultan Veled diye anıldığı rivayet edilir.

Mevlâna, Sultan Veled'e küçük yaşından itibaren ilim öğretmeye başladı ve onu zâhirî ve bâtınî ilimlerde yetiştirdi. Tasavvuf yolunda mârifet, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatlarına ait bilgiler verdi. Sultan Veled gençliğinde, her ilimde pek yüksek derecelere kavuştu. Bununla ilgili olarak Mevlâna, oğluna: "Ey oğlum Sultan Veled! Benim dünyaya gelmemin sebebi, senin dünyaya gelmen içindir. Kalbim mârifetler, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerle doludur. Bu bilgilerin cümlesini sana öğretmekle vazifeliyim." Bir defa da; "Oğlum Sultan Veled, çok talihli ve bahtiyar biridir. Ömrünün, hep rahat ve huzur içinde geçeceğini ümid ediyorum." buyurdu.

Sultan Veled, Mevlâna’nın en çok sevdiği talebelerinden Selâhaddîn-i Zerkûb'un kızı, Fâtıma Hâtun ile evlendi ve bu evlilikten ileride büyük evliya olan Ulu Ârif Çelebi dünyaya geldi. Daha sonra kardeşiyle birlikte öğrenim için Şam’a gitti. Ahmet Eflaki, “Ariflerin Menkıbeleri” isimli eserinin yedinci bölümünü ona tahsis etti ve pek çok kerametinden bahsetti. Sultan Veled’i, yakın sırlarının mahzarı ve hakikatları arayanların sultanı olarak vasfeder. Sultan Veled, Çelebi Hüsameddin’i babasının halifesi olarak bildi ve 11 yıl ona bağlı kaldı. Sultan Veled, ilk hanımının vefatından sonra iki kere daha evlendi ve bu evliliklerden de üç oğlu daha oldu. İsimleri Şemseddin Emir Abid, Selahaddin Emir Zahid ve Hüsameddin Emir Vacid’dir. Bunlardan Ulu Arif Çelebi, Abid Çelebi ve Vacid Çelebi şeyh olmuşlardır.

Sultan Veled, Hüsameddin Çelebi’nin 1284 tarihinde vefatı üzerine, müridlerinin de ısrarlarına dayanamayarak babasının yerine geçerek Mevlevi şeyhi oldu ve 1312’de vefatına kadar bu makamda kaldı. Mevlâna’nın düşüncelerini sistemleştirdiği ve tarikat biçiminde örgütlendirdiği için Mevlevilik'in asıl kurucusu ve ikinci piri sayılır.

Mevlana'nın hayatı boyunca tarikatlara özgü birtakım kurallara uymadığı, kendisine bağlananlar için özel kurallar koymadığı bilinmektedir. Sözgelimi kendisine bağlananlar için ne bir giriş töreni düzenler, ne de belli bir zikir öngörürdü. Diğer tarikatlar gibi özel giysilerle ayrılma yoluna da gitmemişti. Bilinen başlıca uygulaması müridliğe kabul edilenlerin saç, sakal, bıyık ve kaşlarından birkaç kıl kesmek, kendisine halifelik verilenlere de bugün hırka denilen geniş kollu, yakasız, önü açık bir giysi olan fereci giydirmek, halkı aydınlatma görevini simgelemek üzere bir çerağ vermekti. Mevlevilik'in başlıca kurallarından birisi olan semayı da yalnızca aşk ve cezbe için yardımcı bir öğe sayardı. Ancak oğlu Sultan Veled, halifeliği döneminde Mevlana'nın düşüncelerini temel olarak Mevleviliği kendine özgü kuralları, törenleri olan bir tarikat durumuna getirdi.

11 Kasım 1312’de vefat edip Kubbe-i Harda altında babasının yanına defnedilen Sultan Veled, babası Mevlâna Celaleddin-i Rumî ile beraber insanlara doğru yolu gösteren ve nasihat veren eserlerini Farsça’nın yanında Türkçe olarak da kaleme almıştır.

ESERLERİ

1-DİVAN.
Sultan Veledin Mevlânâ’ya uyarak tahminen 660/1267-69/1291 tarihleri arasında tanzim ettiği Farsça Divan’ında aruzun muhtelif kalıplariyle yazdığı 925 gazel ve 455 rubai mevcuttur. Hepsi, 12719 beyittir. Bunun 129 beyti Türkçe’dir. Büyüklerden Kılıç Arslan, Taceddin Hüseyin, Emin Alâmeddin Kayser, Muinûddin Pervane, Sahip Atâ Fahreddin Âli, Güneş Hatun, Selçuk Hatun ve Tabib Ekmelüddin için yazılmış övgüler ve mersiyeler müstesna, bütün gazeller tasavvufi ve didaktik bir mahiyettedir. Bu gazellerin ve rubailerin en büyük özellikleri ifâ­denin hepsinde açık ve sâde oluşudur.”

2-İBTİDANAME
Sultan Veledin 25450 beyitlik üç ayrı ciltten müteşekkil mesnevilerine”Mesneviyât-ı Velediye” denilir. Bunların birincisi olan İbtidâname 690/1291 tarihinde yazılmıştır. Ve fâilâtün mefâilün fâîlün veznindedir. Her birinin başın­da kısa veya uzunca mensur bir kısım bulunan 163 parça manzum kısımdan oluşan bu eser Türkçe 80 beyti ile birlikte çeşitli yazmalara göre 9 bin ile 10 bin beyit civarındadır. Sultan Veled, bu mesnevide, Mevlânâ ve onun hemdemi ve musahibi olanların, Seyyid Burhaneddin Muhakkik Tirmizi, Şemseddin Tebrizî, Salâhaddin Zerkûbî ve Şeyh Kerimüddin Begtimur gibi, büyüklerin hal tercümelerini anlatmıştır: Eserin edebi değeri büyük olmakla beraber Mevlânâ ve etrafındakiler hakkında müracaat edilecek güvenilir ve önemli bir kaynak olmakbakımından bilhassa, değerlidir. Eflâkî ve Risâle-i Sipehsâlâr sahibi Feridun Ahmed eserlerini yazarken Ibtidanâme’den çok faydalanmışlardır.

3-REBÂBNÂME
Mesneviyât’ın ikinci cildi olan Rebâbnâme’de Hicri 700/1300 tarihinde yazılmıştır. 8000 beyitti ve fâilâtün fâilâtün fâilün veznindedir. Mesnevinin sonunda: “Bu defterde bildiğim şeyleri iki yüz şekilde açıklayarak bildirdim. Bunlar pek yüksek şeylerken herkesin anlayabileceği bir hale getirdim. Orta halli bir sâlik bile bunları anlayabilir. O halde huccetullah benim zamanımda Müslümanlara tamam olmuştur. Bu kitabı okuyup da Hak yoluna gitmeyen ve Hakka ermeyen kimse için artık hiçbir sebep kalmamıştır.” demekle Sultan Veled, eserinin gaye ve mâhiyetini anlatmıştır. Yani bu eserde de tasavvufı düşünce ve öğütler yer almıştır. Bu Farsça mesnevilerden İbtidanâme’de 80, Rebâbnâme’de de 162 Türkçe ve yine Rebâbnâme’de 26 Rumca beyit mevcuttur.

4-İNTİHANÂME
Mesneviyât’ın’ sonuncusu olan Intitanâme’nin yazılış tarihi 700/1303-712/1312 tarihleri arasındadır. 7000 beyittir ve fâilâtün fâilâtün fâilün veznindedir. Bunun da mukaddimesinde Sultan Veled, hikmet ve vaazların tekrarı lüzumundan ve ilk iki mesnevisindeki hükümleri başka bir şekilde ifade ettiğinden bahsederek konu ve mahiyetini belirtmiş oluyor. Tamamen tasavvufi öğütlerden ibaret olan bu mesnevi de sade ve akıcı bir Farsça ile yazılmıştır.

Sultan Veledin bu manzum eserleri arasında güzel ve kuvvetli yazılmış gazeller vardır. Ancak umumiyetle telkin ve öğretme, eğitme amacıyla yazılan ve şiiri şiir yapan duygu ve hayal gibi unsurlar bakımından zayıf olan bu manzumeleriyle, onu bir şair olmaktan ziyade bir nâzım olarak kabul etmek yerinde olur. Bütün manzumelerde hâkim olan yegâne unsur, fikirdir. Esasen “Şiirden vazgeç Veled, çünkü Allah tecelli etti. Nazım, şâirlerin nasibi, mahvolmak ise, senin kaderindir” ve “Şiirin benim için ne değeri var? Benim şâirlerin hüneri olan şiir söylemekten başka bir sanatım var.” beyitleriyle Sultan Veledin de şairliği kendisine maletmediği anlaşılmaktadır. O, şiirigaye değil, vasıta bilmiştir. Nazmının en büyük özelliği kendisinin de şu rubaisinde söylediği gibi, ifadesinin açık ve sâde oluşudur.

 

http://sultanveled.semazen.net

http://www.kimkimdir.gen.tr

SON EKLENENLER

Üye Girişi