Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HOCA NEŞET HAYATI ve ESERLERİ

Hoca Neş’et: Divan Şairlerinin Hocası (18. yy.)

Özet: Hoca Neş’et, divan edebiyatında hocalık yönüyle ön plana çıkan 18. yüzyıl şairidir. Şairliği çok kuvvetli olmasa da döneminin şiir bilgisi bağlamındaki en yetkin isimlerindendir. Şeyh Galib dâhil birçok önemli divan şairinin yetişmesini sağlamıştır. Hoca Neş’et’in edebi kişiliğini şu şekilde maddeler hâlinde açıklayabiliriz:

  • Neş’et, Şeyh Galib dâhil birçok divan şairinin yetişmesini sağlamıştır.
  • 18. yüzyılda yaşamıştır.
  • Hoca Neş’et’in şiirini geçtiğinin farkında olan birçok öğrencisinin ona olan saygısını hiç kaybetmediği, onu büyük bir hoca olarak görüp hürmet ettiği bilinmektedir.
  • Döneminde birçok fıkraya konu olan nüktedan bir kişidir.
  • Hoca Neş’et, Nakşibendi tarikatına mensuptur.
  • Gazelleri yer yer renkli hayalleri anlatsa da vasat bir edebî zevkin üzerine çıkamaz.
  • Neş’et edebiyatımızda mahlasnameleri ile bilinen bir şairdir. Birçok şaire mahlasını o vermiştir.
  • Yüksek bir Farsça bilgisine sahiptir. Sebkihindi akımının teorik yönünü öğrencilerine aktarmasıyla bilinir.
  • Dönemine göre yalın bir dili vardır.
  • Hoca Neş’et, çok derin bir tasavvuf bilgisine sahiptir.
  • Hoca Neş’et şiir dilinin aşırılıklardan uzak olması gerektiğini savunur.
  • En önemli eseri Divan’dır. Ayrıca Tûfân-ı Ma’rifet, Tercüme-i Du Beyt-i Molla Câmî, Mesleku’l-Envâr ve Menbau’l-Esrâr (Tercümetü’l-‘Işk ) ve Muharrerât-ı Husûsiyye-i Neş’et adlı eserleri de vardır.

    A- Yaşamı

Hoca Neş’et adıyla tanınan Süleyman Neş’et Efendi, İstanbul asıllı olup padişahlara yakınlığı ile bilinen ve Enderun’da eğitim gördükten sonra kendisine divan hocalığı verilen, “Enderunlu Şairler, Hattatlar ve Musiki San’atkârları Tezkiresi” adında bir eseri de bulunan Ahmed Refi’ Efendi (ö.l750)’nin oğludur. Dedesi ise 1699’da ölen Mehmet Efendi’dir. (Güzelyüz, 1997: s. 167) Neş’et 1735’de babasının sürgüne gönderildiği Edirne’de dünyaya gelmiştir. Babası tarafından doğumuna -ebcet ile- şu tarih düşülmüştür:

Hudâyâ iki âlemde aziz eyle Süleymân'ı
(Muallim Naci, 1992: s. 76)

Refi’ Efendi’nin sürgün yıllarında bestelediği bir şarkı padişahın kulağına gitmiş ve bu dokunaklı şarkı sayesinde Refi’ Efendi affedilmiştir. Daha sonra kendisine Haftan Ağalığı verilmiş ve Hicaz’a gönderilmiştir. Refi’ Efendi buraya giderken henüz erinlik yıllarında olan oğlu Süleyman’ı da yanında getirmiştir.

Neş’et mahlası ona Cûdî Efendi tarafından verilmiştir.
Süleyman Neş’et, ilk gençlik yıllarında babasını kaybetmiştir. Bu ölümden sonra kendini Mevlânâ’nın eserlerine adayan Süleyman Neş’et, Mesnevî ve Farsça öğrenmeye başlamıştır. İran çevresinde şairliği ile bilinen Hekim Aymanî’den dersler almış ve böylece Fars şiirini tanıma fırsatı bulmuştur. Ancak gelişimi için en büyük yardımı Cûdî Efendi’den görmüştür. Cûdî Efendi ona bir yol gösterici olmuş ve bir mahlasname ile Neş’et mahlasını almasını sağlamıştır:

Gayret-i tıyneti sarf et eser-i eslâfa
Mahlâs-ı ma'rifetün ola cihânda Neş'et
(Muallim Naci, 1992: s. 76)

Neş’et, birçok divan şairinin yetişmesini sağlamıştır.
Kısa zamanda şairlik vasıfları ve bilgisiyle saray çevresinde aranan bir kişi hâline gelen Süleyman Neş’et, döneminin en büyük Farsça bilginlerinden biri olmuştur. Hatta kaynaklarda belirtildiği üzere birçok şair onun öğrencisidir. Neş’et on altı öğrencisine yazdığı mahlasları Divân’ına eklemiştir. (Genç, 2006: s. 318) Şeyh Gâlib de bu öğrencilerden biridir. Mehmet Nur DOĞAN bu durumu şöyle anlatır:

“Farsçası ve Fars edebiyatındaki derin bilgisiyle tanınan ve zamanının genç şairlerine Farsça dersleri veren, bu yüzden de “hoca’’ lakabıyla tanınan Hoca Neş’et’in derslerinden yararlanmıştır. Hoca Neş’et genç yaşta şiir söylemeye başlayan öğrencisi için uzun ve övgü dolu bir mahlasname yazarak ona “Es’ad’’ mahlasını vermiştir.” (Doğan: 22)

Döneminde birçok fıkraya konu olan nüktedan bir kişidir.
Hoca Neş’et, şairliğinin yanında nüktedan bir kişidir. Dönemindeki kayıtlarda adının birçok fıkraya konu olması bunu açıkça ortaya koyar. İstanbul’un Molla Gürani Mahallesi’ndeki evini âdeta bir medreseye çeviren sanatkâr, şairliğinden çok hocalığı ile tanınır olmuştur. Ayrıca babasından kendisine kalan zeamet nedeniyle Rus savaşına katılmış ve gazi olmuştur. İstanbul’a geldikten sonra da sürekli asker kıyafetleriyle dolaşmayı tercih etmiştir. (Horata, 2009: 159)

Hoca Neş’et, Nakşibendi tarikatına mensuptur.
Hoca Neş’et, 1754’te Ragıb Mehmed Paşa saclarete geçince, onu ziyarete gelen Bursalı Şeyh Mehmed Efendi ile tanışarak, onun etkisiyle Nakşibendi tarikatına girmiş ve ondan zahiri ve batıni ilimler öğrenmiştir. Mehmed Emin Efendi Bursa’ya döndükten sonra da onunla mektuplaşarak dostluğunu sürdürmüştür. (Güzelyüz, 1997: s. 169)

Ölümüne Sürûrî tarafından tarih düşülmüştür.
Hoca Neş’et, 1808’de 72 yaşındayken vefat etmiştir. Sürûrî onun ölümüne şu tarihi düşmüştür:

Neş’et Efendi göçdü cihân ola menzili

(Muallim Naci, haz. Kurnaz; 1987: s. 79)


B- Edebî Kişiliği

Hoca Neş’et, iyi bir şairden çok entelektüel birikimi ile etrafına ışık saçan bir usta olarak görülmüştür. Dönemindeki birçok genç şair onun Molla Gürani’deki evinde yetişmiş, Farsçasını ilerletmiştir. Bu açıdan baktığımızda Hoca Neş’et klasik Türk edebiyatı için önemli bir isimdir ancak mutasavvıf Molla Abdurrahmân-ı Cânû’nun (1414-1492) Arapça mülemmalı Farsça naatına yazdığı tahmis dışında, yüksek edebî bir akıcılık yakaladığı pek fazla şiiri yoktur. (Coşan: web)

Gazelleri yer yer renkli hayalleri anlatsa da vasat bir edebî zevkin üzerine çıkamaz.
Bu konuda Muallim Naci şu düşünceleri paylaşır:

Divanı için söyleyiş ve mana bakımından noksanlar mecmuasıdır denilebilir. İfadesi tutuktur. Bazen oldukça güzel sözler söylese de bunları tesadüfi olarak söyler. Talebelerinden pek çoğu şairlikte kendisini geçmiştir. Mesela Şeyh Galîb ile onun arasındaki mesafeyi tayin eylemek gerçekten zordur. Hocalık başka, şairlik yine başkadır.” (Faik Reşat: s.313)

Hoca Neş’et’in şiirini geçtiğinin farkında olan birçok öğrencisinin ona olan saygısını hiç kaybetmediği, onu büyük bir hoca olarak görüp hürmet ettiği bilinmektedir.
Başta Şeyh Gâlib olmak üzere Senîh, Enderunlu Fâzıl, İzzet Molla, Bursalı Mehmet Emin ve Leylâ Hanım onun şiirlerini tahmis ve tanzir etmiştir. Bu durum, Hoca Neş’et’in döneminde hürmet gören bir kişilik olduğunu göstermektedir. (İsen: s. 192)

Neş’et edebiyatımızda mahlasnameleri ile bilinen bir şairdir.

Hoca Neş’et, bu manzumeleri gelişmiş bir edebi tür hâline dönüştürmede büyük bir başarı elde etmiştir. Bunda özellikle kaside geleneğinde meydana gelen değişme ve itibar kaybının etkisi söz konusu olmuştur. Çünkü Dîvân’ında methiye kastıyla bir şahsa yazılmış kaside mevcut olmayıp buna karşılık yetiştirdiği genç şairlere verdiği 16 mahlasname mevcuttur. (Genç, 2006: s.317)

Neş’et Dîvân’nında kasidelere yer vermediği gibi onun Dîvân’ında methiyelere de rastlanmaz. Dîvân’ında methiye bölümleri olmadığından bunun yerine mahlasnameler ile birleştirilmiş nasihat bölümlerine yer verilir. Bu da Neş’et’in yol gösteren kişiliğini ortaya koymaktadır.

Yüksek bir Farsça bilgisine sahiptir. Sebkihindi akımının teorik yönünü öğrencilerine aktarmasıyla bilinir.
Onun yüksek Farsça bilgisi Türk edebiyatının en büyük yapıtlarından olan “Hüsn ü Aşk”a kadar uzanmıştır. Kaynaklarda Neş’et’in Farsçanın inceliklerini anadili Farsça olan kişilere dahi öğrettiği yazılmaktadır. Böyle bir durumda, Farsça eserlerin büyük bir kısmına vâkıf olan Neş’et’in Fars mitolojisine dair anlattığı hikâyeler ile Gâlib gibi genç şairlerin ufkunu açtığı, onlara sebkihindi akımının retoriğini kavrattığı bilinmektedir.

Hoca Neş’et büyük bir bilgi hazinesine sahip olup edebî meclislerde aranan kişi olmuştur.
Hoca Neş’et gerek yaşam tarzı gerekse bilgisiyle dönemindeki entelektüel çevrede herkesin sevgisini kazanmayı başarmıştır. Öyle ki İstanbul’u ziyaret eden Avrupalı bilginlerin bile onun edebî sohbetlerine katıldığını bilmekteyiz. Bu durum, Hoca Neş’et’in ne denli büyük bir bilgi hazinesine sahip olduğunu göstermektedir.

Şeyh Galîb’in yetişmesini sağlayan kişidir.

Onun bu bilgi hazinesi, öğrencilerinin eserlerinde kuvvetli bir biçimde can bulmuş; Neş’et’in düşünüşü Hüsn ü Aşk gibi mesnevilerde vücut bulmuştur. Onun hocalık yönünü bilen kişilerin, Şeyh Galîb’in henüz yirmili yaşlarının başında klasik edebiyatımızın en büyük yapıtlarından birini meydana getirmesine şaşırmaması gerekir. Çünkü Galîb, uzun bir süre Hoca Neş’et’den dersler almış; sadece Doğu dünyasına özgü motifleri değil, dönemin zevk ve anlayışına uygun tüm mitolojik/dinî bilimlerini öğrenmeye çalışmıştır. Hüsn ü Aşk bunun en büyük kanıtıdır. Hüsn ü Aşk’ın içerisinde Doğu dünyasının ortak kültürel mirasını içeren birçok özellik vardır. Ancak bunun yanında eserin Yunan mitolojisine kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahip olduğu unutulmamalıdır. Örneğin, bu eserin içerisinde geçen Aşkar adlı at; özellikleri bakımından “Pegasus”u andırmaktadır.

Hoca Neş’et, çok derin bir tasavvuf bilgisine sahiptir.

Afganistan, Pakistan ve Tacikistan coğrafyasını yüzyıllarca etkilemiş olan Hintli sufî Mirzâ Abdülkadir Bîdil Dehlevî’in “Tûr-ı Ma’rifet “ adlı eserini temele alarak ondan daha güzel bir eser meydana getirmeye çalışması, kuşkusuz onun tasavvuf bilgisini kanıtlamaktadır. Bu da yetiştirdiği şairlerin zihinlerinde yer edinen renkli Fars mitolojisi ve dinî-tasavvufi görüşün oluşmasında çok etkili olmuştur.

Dönemine göre yalın bir dili vardır.

Belki de döneminin en büyük Farsça hocalarından biri olmasına rağmen sanatçının dili dönemi ile paraleldir. Farsça tamlamalara bolca başvurur ancak Farsça sözcüklere aşırı bir eğilim göstermez. Aşağıdaki mısrada görüldüğü üzere oldukça yalın bir dille yazılan dizelerine de rastlanabilir:

Hasretle gözüm yaşı ki zîb-i çemen oldı
(Gibb, haz. Çavuşoğlu, 1997: s. 414)

Hoca Neş’et şiir dilinin aşırılıklardan uzak olması gerektiğini savunur.
Hoca Neş’et, hiciv ve mizahı çirkef olarak nitelendirir ve bunlara benzer türlerde şiirler yazmaktan çekinmek gerektiğini söyler. (Mermer, Keskin, 2005: s. 40) Kelime kadrosu dönemin standart divan diline uygundur. Özellikle gazellerinde bolca telmih sanatına başvurur. Neş’et’in şiirlerindeki telmih ögelerinin bu denli fazla olması araştırmacıların da ilgisini çekmiş ve Senekçi (2013) tarafından “Hoca Neş’et Dîvân’ındaki Telmih Unsurları” adlı bir makale yayımlanmıştır. Neş’et’in şiirlerinde, kendisinin derin entelektüel birikiminin izlerine rastlanır.

Yakub-ı gam u Yusuf-ı Kenân-ı firâkın
Âlem bana zindan ile beytü'l-hazen oldı
(Gibb, haz. Çavuşoğlu, 1997: s. 414)

Hoca Neş’et yaşadığı dönemde o denli sevilir ki Kethüdâzâde Ârif onu övmek için şiir söylemiştir.

Yukarıda bahsettiğimiz birikimi sayesinde 18. yüzyılda bir “üstat“ olarak derin izler bırakan Hoca Neş’et, döneminin en sevilen edebiyat simalarından biri olmayı başarmıştır. Sanatçı bilgisi ile Eflatun ile kıyaslanacak kadar takdir görmüştür. Örneğin Kethüdâzâde Ârif, yazdığı bir gazelden sonra Hoca Neş’et’i övmek için şu beş beyti söylemiştir:

Mağzımız bilmem bizim ‘akreb mi sokdı ‘Ârifâ
Çerh-ı mînâ-fâmdan tiryâk-i şefkat bekleriz

Hazret-i üstâd Neş’etdir devâ-sâz-ı cihân
Sanma Eflatun’dan dârû-yı illet bekleriz

Sîmden keçkûl ile feyz-i ricâ eyler felek
Bir bölük bî-çâreyiz hem biz de nevbet bekleriz

Neş’e-baḫş bezm-i iclâlinde yok derd-i humâr
Şâd u handândır çıkan bir bâb-ı devlet bekleriz

Bir gülsitân-ı safâ-ender-safâdır meclisi
Nûr-sân goncayız hep cây-ı rif’at bekleriz

Lihye-gâh-ı hazret-i Peygamberîde dâimâ
Dest açup hakka du’âsında icâbet bekleriz
(Gök, 2012: s. 25-26)

C- Eserleri

Hoca Neş’et’in bugün bildiğimiz altı eseri vardır. Bu eserler şunlardır:


a. Divan
Hoca Neş’et’in Dîvân’ı 4 naat, 16 mahlasname, 3 kaside, 7 manzum hikâye, 25 musammat, 25 tarih düşürme beyti ve 134 gazelden oluşmaktadır. (Güzelyüz, 1997: s. 170) Bulak’ta basılan bu divanın 16 yazma nüshası vardır. Bu nüshalar Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, Divan Edebiyatı Müzesi ve Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eserin düzenlenmesi ve yayımlanması; Hoca Neş’et hayattayken öğrencilerinden Pertev tarafından yapılmıştır.

Neş’et’in Dîvân’ındaki en dikkat çeken şiirleri naatları ve mahlasnameleridir.
Edebiyatımızdaki en önemli “lider tiplerinden biri olan Neş’et” döneminin önemli şairlerinin yetişmesinde etkili olmuş ve yetiştirdiği şairlere birer mahlas vermiştir. Bunu yaparken de öğrencilerine mahlasnameler yazmış, bu mahlasnamelere de divanında yer vermiştir. Neş’et’in edebî değer taşıyan en önemli şiirlerinin ise “naatları” olduğu konusunda bir düşünce birliği vardır. Onun “biçimde kalmakla” eleştirilen şiirindeki bu hava naatlarında yerini akıcı ve anlam yoğunluğuna kavuşmuş söyleyişlere bırakır. Özellikle Molla Abdurrahmân-ı Cânû’nun mülemmasına yaptığı tahmis Dîvân’ın edebî değeri en yüksek parçalarından biridir.

Neş’et’in bir diğer önemli özelliği ise müsemmen ve muaşşer gibi uzun nazım biçimlerinden de yararlanmasıdır.
Bu onun şairlik hissi çok kuvvetli olmasa da teorik olarak bilgi seviyesi yüksek bir sanatçı olduğunu göstermektedir. Öğrencisi Şeyh Gâlib, Fuzûlî, Bâkî, Koca Râgıp Paşa ve Nâbî gibi şairlere de nazireler ve tahmisler söylemiştir. Gazellerinde yer yer düşünüş ve hissediş bağlamında başarılı örneklere de rastlanır. Şairin divanında bu beyitler çok sayıda olmasa da, bu duyuş ve hissediş bir nevi öğrencisi Şeyh Gâlib’in söyleyişinde olgunluğa erişecektir.

Neş’et’in kasidelerinde özellikle şitaiyyeler (kış övgüsü) önemli bir yer tutar.
Yine canlı doğa tasvirlerine yer verir. Kasidelerinde en çok geçen mekânlar ise Bebek semti ve Boğaziçi’dir. (İsen: s.192) Ayrıca köprü, çeşme, saray vb. yapıların yapımının tamamlanmasından sonra birçok tarih manzumesi kaleme alan Hoca Neş’et, Dîvân’ında yer verdiği bu ögelerle tarih bilimi açısından da önem taşımaktadır.

Hoca Neş’et Dîvân’ı, yazılış tarihini belirten bir tarih düşürme ile bitmektedir:

Cevherî harf ile tahrir iderken Pertev
Didi tarihini Divan-ı Şerif-i Neş’et
(Oğraş, 2007: s. 658)

b. Tûfân-ı Ma’rifet
Hoca Neş’et’in tarikat ve tasavvuf üzerine yazdığı eseridir. Eser, manzum ve mensur olarak kaleme alınmıştır. Özellikle gazel, mesnevi ve rubaileriyle tanınan Hindistanlı şair Bîdil Dehlevî’in Tûr-ı Ma’rifet adlı eserinden daha güzel bir yapıt ortaya koyabilme amacıyla Neş’et tarafından yazılmaya başlanmıştır. (Gould, 2013: web) Dili Farsçadır. Bu eseri, belli bir düzeye gelmiş tasavvuf ehline hitap eden bu eserin daha geniş bir kitle tarafından okunup anlaşılması için, Hanif İbrahim Efendi (ö.1217 /1802), Hoca Neş’et hayatta iken tercüme ve şerh etmiştir. (Güzelyüz, 1997: s. 170-171) Tufan-ı Ma’rifet’in çeşitli kütüphanelerde 10 adet nüshası vardır.

c. Tercüme-i Du Beyt-i Molla Câmî
Hoca Neş’et’in oldukça ağır ve secili bir düzyazı ile kaleme aldığı eseridir. Eserde, Molla Câmî’nin iki adet beyiti geniş bir biçimde tasavvufi görüşler ışığında açıklanmıştır. Yazar yer yer kendi tasavvufi görüşlerini de belirtmiş; açıklamalarda anlamı kuvvetlendirmek için ayet, hadis ve kıssalardan yararlanmıştır. Tercüme-i Du Beyt-i Molla Câmî, Hoca Neş’et’in ölümünden sonra 1847’de İstanbul’da basılmıştır. (Güzelyüz, 1997: s. 170-171)

d. Mesleku’l-Envâr ve Menbau’l-Esrâr (Tercümetü’l-‘Işk )
Süleymaniye ve İstanbul Üniversitesi kütüphanelerinde birer yazma nüshası bulunan bu eser, Nakşibendi tarikatının esasları ve yapısını anlatmaktadır. Muhammed Nakşibendî tarafından “Mesleku’l-Envâr ve Menbau’l-Esrâr” adıyla kaleme alınan bu eser Hoca Neş’et tarafından Osmanlı Türkçesine “Tercümetü’l-‘Işk” adıyla çevrilmiştir. Edebî yanından çok öğretici yanı daha baskın olan Tercümetü’l-‘Işk, sanatçının mensup olduğu tarikata bağlı olarak kaleme aldığı bir eserdir. (Karahan, 1977: s. 206; Güzelyüz, 1997: s. 71-72)

e. Muharrerât-ı Husûsiyye-i Neş’et
Hoca Neş’et’in yazışmaları ve mektuplarından oluşmaktadır. Eser varaklar hâlindedir. Bilinmeyen bir kişi tarafından toplanarak bir araya getirilen bu mektup ve yazışmalar; İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. (Güzelyüz, 1997: s. 71)

https://simitcay.com sitesinden alıntıdır

 

İLGİLİ İÇERİK

 

HOCA NEŞET ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi