Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NESİMİDEN İKİ BEYT - MİRZA HACIYEV

Bu dünya hayatı bize Ahirette kiminin cennete, kiminin de cehenneme salınacağının tayin edilmesi için verilmişdir diyorlar. Yani önce bu dünyada yaşatılmalıyız ki, Allah bu seçimi etsin. Aklın varsa, Ahirette ebedi rahatlık, bahtiyarlık içinde olmak istiyorsan Allahı tanı, hayır emeller sahibi ol ki, cennete düşesin. Kafir olursan sürüklenib cehenneme atılacaksın. Odur ki iyice düşün, talihin kendi elindedir ey beni-adem, tam bir seçim azatlığı var senin için.

Ama birazcık mantıkla yaklaşılırsa nice? Allah yalnızca dilediğine hidayet vermiyor mu? Yani sen eğer Allahı tanıyorsan, bu o demektir ki, Allah Onu kabül etmeni senden istemişdir. Veya eğer tanımıyorsan, demek ki, Allah Onu kabül etmene izin vermemişdir, sana hidayet vermemişdir. O zaman Ahiretten once bu dünyada yaşatılmağımızın sebebini başka tür izah etmeğe ihtiyac duyulmuyor mu mantıkdan yoksun olmayanlar için? Çünki hidayet gösterilenler, yani cennet için seçilenler yalnızca Allahın dileyine bağlı bir şey olmuş oluyor. Kalanlarıysa cehennemliktir veya en iyi halde Eraflık. Neden mi? Çünki Allah o bedbahtlara hidayet vermek istememişdir, kalblerinin kötü olması sebebinden. Peki o kötü kalbleri kim yaratmıştır? Allahtan başka Yaratan var mı ki? Diye bilirler ki, kötü kalbliler sonradan kötülüklere meyllenmişler, çünki doğdukları zaman herkes saf oluyor; Allah ne yaratmışsa güzel yaratmış. Öyleyse bunca akli kusurla veya kör, sağır, felcli doğmuş çocukları kim yaratmıştır?

O zaman böyle düşünmemize esasımız var ki, Ahirette ebedi hayatımızın tam başlanğıcındanca beşeriyyetin mutlaka ikiye bölünmesi ilericeden, daha dünyalar-alemler yaratılmazdan öncelerden karara alınmışdır Yüce Mecliste. Bu ikilikte ilahi maksatın ne olduğunu biz bilemeyiz, yalnızca Allah bilir bunu. Bir tarafta iyi kalbliler, diğer tarafta kötü kalbliler olmalı. Üst katlarda, yani sekiz cennetlerde Allahın hidayet ettiği bahtiyarlar, alt katlar olan yedi cehennemlerde Allahın hidayet etmediği bedbahtlar. Bu ikiliyin mevcut olması için de bu dünya hayatında birileri mutlaka kötü kalbli olmalıdır. Kötü kalbliler olmazsa ikilik nice baş verebilir ki? Ama Ahirette ikiliyin olması mutlakdırsa, demek ki, bu ilahi maksat katiyyen insanların kendi isteyine bırakılamaz. Hedisde de bu tasdiklenmiyor mu? Demiyor mu, sizlerden hangınızın cennetlik, hangınızın da cehennemlik olması siz daha anne betnindeyken belliydi? Bu belliyse demek ki, cennetliklerin ne kadar, cehennemliklerin ne kadar olmalı olduğu da belli saydadır, yani sayılar bile qayri-ihtiyari değildir.

O halde “ bu dünya hayatı” dediyimiz bu gereksiz trajikomedi neye gerekmiş? Madem ki cennetleik veya cehennemlik olmağımız biz daha anne betnindeyken belliymiş, demek ki, Ahiretteki makamımıza asla ve asla tasir göstermek kudretinde değiliz. Yani ömrümüzün bizim için hiçbir anlamı yok aslında, çünki ne zaman neyi nice edeceğimiz ilericeden planlaşdırılmışdır, biz sadece ilericeden yazılmış yazılara gore hareket ettirilmekteyiz. “İnsan kendi kaderini kendi amelleriyle yazıyor” diyen “kaderiler”in aksine olarak “cebriler”de bu böyledir. Yani Nesiminin de ait olduğu cebrilere gore, mesela, Ebu Cehl veya Ebu Leheb daha anne betnindeyken onların cehennemlik olacağı kesinmişse, demek ki onlar peyğambere karşı çıkmalıymışlar. Karşı çıkmamak onların iradesine bağlı değildi, çünki Kurani-Kerimdece Allah açıkca diyor ki, “Ey rasüller! Size ins ve cin şeytanlarını düşman eden Biziz”. Yani görünürde, faktiki olarak Ebu Cehl Bedr savaşında Rasülillaha karşı savaşmıştır ve buna göre cehennemin dibine sürüklenib atılmışdır ama, eğer ins ve cin şeytanlarını Rasülillaha düşman eden ilahi kuvvetdirse Ebu Cehlin Allahın emrine karşı gelmesi mümkün müydü?

O zaman, demek ki, bu dünya hayatı Allah için kiminin cennete, kiminin de cehenneme salınacağını tayin etmek için değildir, böyle ki bu bölgü daha insanlar doğmadan hazırmış ilahi seltenette; cennet için de, cehennem için de seçilecek olanların siyahısı hazırmış Levhi-Mahfuzda. Tayin etmek için değilse o halde insanlara gösteri için yaratılmış anlamına geliyor bu dünya hayatı. Yani Allah Ahirette bizlerden birisini, diyelim, Ebu Cehli cehenneme attığında kimsenin sormasına ihtiyac kalmasın “neden onu cehenneme attın” diye. O kafirin son nefesine kadar Allahın Rasulüne karşı çıktığını herkes görmedi mi? Veya “hazret Aliye neden cenneti verdin” sorusunu kimse veremez? O, bütün varlığıyla Allahın Rasulüne iman getirmedi mi? Son nefesine kadar “Allah tekdir, Muhammed Onun rasulüdür” dediğini herkes görmedi mi?

Demek ki, Ahiretten önce bu dünya hayatında yaşamağımız büyük anlamda hiç de bizim için düşünülmemişdir. Bizim bu dünya hayatımız aslında Allah için gereklidir ki, Ahirette cehenneme atılacak olanlar Onu ebedi olarak zerre kadar kınamasınlar “Biz ne yaptık ki bizi cehenneme saldın?” diye. Çünki bu dünya hayatındakı yaşantıları gönüllerinden geçen şeylere kadar yazılı halde önlerine konulacak , ”Cehenneme salındığınızın nedeni bu defterlerdedir” denilecek. Onlar da bakacaklar ki, hakiketen de falan zaman Allaha düşman oldum, putlara sitayiş ettim, falan zaman Allahın Rasulüne karşı çıktım, onunla alay ettim, demek ki, cehennemi kendim haketmişim, suç tamamen benimdir.

O halde “bu dünya hayatı” dediyimiz bu manasız ve gereksiz trajikomik rüyaya böyle tarif vermek mümkündür:

“Hayat cehennemlik olanların suçu kendilerinde görmeleri için ilahi senaryo esasında sahneleşdirilmiş yedi hisseli, üç ölçülü tiyatrodur”.

Bu “tiyatro”da hiç bir oyuncunun bir adımı, bir kelimesi bile oyuncu tarafdan değiştirilemez. Ne de hiçbir oyuncu senaryoya bir kelime, bir harf bile ilave edemez. Ecel anına kadar aldığımız-verdiyimiz nefeslerin sayısı bile ilericeden bellidir. Levhi-Mahfuzda ne nice yazılmışsa Kıyametecen öyle değişmeden de kalacak.

Bu yüzden cebrilere gore duaların, yalvarışların kaderi değişmeye zerrece gücü yetmez. Nesimi de diyordu ki:

“Çok dualar qılmışam men Halikin dergahına,
Çün muradım hasil olmaz men duanı neylerem?”

Şairin “alın yazısı, ilahi kader” barede hangı fikirde olduğunu bilmeyenler bu beytten “Allaha isyan, dinden dönme, kafirlik” gibi manalar çıkarabilirler. Aslındaysa bu beyt onun sadece cebrilerden olduğunun göstericisidir. Yani ne kadar yalvarsam da, dua etsem de Allah yazdığını bozmaz. Herkese neyin ne kadar ve ne zaman verileceyi ilericeden, ezelden yazılmıştır. O yüzden diyor:

”Ey ciğersuz nari-firqetden Nesimi care ne?
Her kime nehnü-qesemna çün ezelden ayrılır”.

 

04 mayıs 2022

SON EKLENENLER

Üye Girişi