AMSTERDAM AKŞAMLARI- HÜSEYİN KERİM ECE
Bir Afrikalı gördüm tam köşede
Dikilmiş, sigara sarıyordu
Elleri titriyordu;
Ayın ışığında oynayan kestane yaprağı gibi
Bakışı solgun ve renksizdi
Gözlerini yutan halkaya bakamadım
İstedimse de
Çünkü çok derinlerde idi.
Sonra ceplerini yokladı
Ayın bulutu yarışı gibi,
Bulduğu parlak kağıdı
Sigaraya ekledi yavaşça
Çoktandır tepkiyi unutan dudaklarıyla
Islattı ve yapıştırdı.
Onu bilmem, ama ben,
Afrika’nın ölen güneşini düşündüm
Artık ısıtmayan ve büyümeyen
Kaçırılan güneşini
Düşündüm
Onun çakmağındaki alevi görünce
Geçiyordu oradan insanlar
Sokaklar dolusu kalabalıklar
Çevre aydınlıktı ve başlar dikti
Kimse ona bakmıyordu
Çünkü onun
Hiç bir şeyi kalmamıştı görülmeye değer
Susuzluk ve yarılan gökyüzü
Ölü kurban, yahut umut
Tarihsel acının yolcusu
Hesabı sorulmayan bir göç
Dönüşü yasaklanan bir sürükleniş
Sabahsız kara geceler
Saldırgan fırtına artığı
Artık dumanı ve üreyişi tükenen
Doğurmayan bir ocağın
Sürgün edilmiş yetimi
Onu gemiler taşımadı buraya
Ellerinde ip, boynunda zincir yok
Kamçılar gütmüyor onu
Forsa değil güvertede
Fakat o yine bir tutsak
O bir sahipsizliğin arkadaşı
O bir çözülüşün kurbanı
Yüreği ve direnci zincirli
Azim bir tutsak
İLGİLİ İÇERİK
Ataları incil almışlardı
Topraklarına karşılık,
Şimdi onun elinde incil bile yok;
Kökü ve dalları olmadığı gibi