Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

On Birinci Bent

1 Ebnâ-yı zamânun talebi nâm u nişândur
   Her biri tasavvurda filan ibn-i fülândur

2 Güftâra gelüp söyleseler cehl-i mürekkeb
   Zu’munca velî her biri bir kutb-ı zamândur

3 Erbâb-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz
   Ol mürşide kim mu'tekîd-i bî-hıredândur

4 Taklîd ile seccâde-nişîn olmuş oturmuş
   Tahkîkte ammâ har-ı be-güsiste-inândur

5 Dermiş bana keşf oldu hep esrâr-ı hakîkat
   Vallâhi yalandır sözi billâhi yalandur

6 Kendünden ırağa düşüp ardınca yorulma
   Ol bî-haberün gitdüği yol zann u gümândur

7 Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise aklun
   Gûş it bu sözi kim haber-i bâ-haberândur

8 Zinhâr unutup bildiğüni düşme inâda
   Bir pîre yapış kim eresin sırr-ı ma’âda

Günümüz Türkçesi
1 Dünyanın dikenine de, gülüne de, gül bahçesine de yuh olsun! Yabancılarına da, cefa edenlerine de yuh olsun.
2 Keyif ve neşesi şaraba bağlı olan bir içki meclisinin bir yaşamanın, bir hayatın içenine de yuh olsun, şarabına da, şarabı satanına da!..
3 Para ile temin edilecek olan rütbeyi ve büyüklüğü ne yapalım? Onu satan alçağa da, satın alanına da yuh olsun!
4 Mademki, insanların, varlık sahiplerinin yeri yokluk çölüdür; onların kafilesine de, kafilelerinin başında gidene de yuh olsun!
5 Dünyada mahiyeti anlaşılamayan gizli şeyleri esrarkeşler bildikten sonra, onların hayâl âleminde dolaşmalarına da, (içtikleri) esrara da yuh olsun!
6 İrfan sahibi düşkün, cahillerse itibarda olduktan sonra, dünyanın ikbaline de yuh olsun, idbarına da!..
7 Dünyanın uğuruna da, uğursuzluğuna da lânet olsun ve onun yıldızlarının dönenlerine de, duranlarına da yuh olsun!
8 Mademki (bir hadiste söylenildiği gibi), Hak yoluna gidenlere hem dünya, hem de ahret haram olmuştur; o halde sen de dünyayı da, ahreti de hatıra getirmemeğe çalış.

On birinci bent

1. Gül ü gülzâr: Gül ve gül bahçesi.
Yâr-i cefâkâr: (f. is. t.) Cefa eden, zalim dost ve sevgili.

Bazı nüshalarda, gül-i gülzâr yerine gül-i pürhâr, yani dikenli gül terkibi vardır.
Bu beyitteki lef’ü neşirde “har”a mukabil de yâr-i cefakâr zikredilmiştir.
Bu bendin beyitlerinin sonlarındaki yuflardan önce gelen hem kelimeleri, de, dahi demektir.

2. Mevkuf olmak; bağlı bulunmak,"dayanmak demektir.
Keyfiyyet-i hamr: (f. is. tJ Şarabın keyfiyeti mahiyeti; şarabın insanı sarhoş eden, insana keyif ve neşe veren hassası.
Birinci mısradaki ayş kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda okumak lâzımdır,

3. Zikıymet; kıymetli, karşılığında bir kıymet bulunan demektir.
Nidelim ne edelim, ne yapalım demektir.
Rütbe ve mevkilerin para mukabilinde, rüşvetle alınıp satıldı o devrin içtimaî hayatındaki sakat tarafları yer yer açık ve acı bir ifade ile tenkit eden bu eserin bu bakımdan da şayanı dikkat bir kıymeti vardır.

4. Ehl-i vûcûd (f. is. t.) Varlık sahipleri; insanlar.
Sahrâ-yi adem: (f. ig, t.) Yokluk çölü, dünya, ölümlü dünya.
İkinci mısradaki kame kelimesiyle insanlar ve kafilesâlâr kelimesiyle de başta, idare mevkiinde bulunanlar kastedilmiştir.

5. Vâkıf-i esrar: (f, is. t.) Gizli şeyleri, gırları bilen.
Beng ve esrâr çekenler, o uyuşturucu maddenin tesiriyle, hayalen başka bir âlemde gezer, dolaşır ve herkesin akıl erdiremediği birtakım gizli hallere vakıf olurlarmış! Rûhî de bu bengiler ve esrarkeşlerle alay ederek: "Gizli hakikatleri bilmek onlara kaldıysa, onların seyranına da, esrarına da yuh olsun;” diyor. İkinci mısradaki esrar kelimesinin kullanılışı tevriyelidir. hem sırlar manasına, hem de içilen, çekilen esrar manasına geliyor.

6. Müdbir, idbârın ve mukbil de ikbâlin ismi faili (hâl ortacı) olup birincisi, idbârda olan; ikincisi de ikbâlde olan demektir.

7. Çerh-i felek: (f. is. t.) Felek çarkı; kâinat.
Eskiler, talihin yıldızlarla büyük münasebeti olduğuna İnanırlardı. İlmi nücum, yani yıldızlar bilgisinin mevzuu, yıldızlara bakarak, onların seyirlerine göre insanların talihlerini keşif ve tesbit etmektir. Bu yüzden müneccimlere de çok itibar edilirdi. Rûhî, bu beytinde, dünyanın uğuruna ve uğursuzluğuna lânet okuduktan sonra, o uğuru veya uğursuzluğu tayın eden yıldızlara da yuh çekiyor.

8. Ehl-i hak: (f is. t.) Doğruluk sahipleri: doğru, imanı bütün kimseler, Hak yoluna gidenler, Hak kelimesinin sonundaki “k” sesi aslında çifttir. Bu sebeple bu kelime sesli harfle başlayan bir ek aldığı zaman bu ikinci “k” meydana çıkar: hakkı, hakka, hakkın... gibi. Burada vezne uydurulmak için hakka yerine, kusurlu olarak haka diye kullanılmıştır.
Dünye, dünyî; dünya kelimesinin icabı olarak manzum eserlerde bazan aldığı şekildir.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi