Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Kahvehanelerin 1550!li yıllarda açıldığını nakledilir. Bunlar, ilk defa Tahtakale'de açılmış. Çünkü burası hem alış­veriş merkezi hem de limana yakınmış. Yorulanlar ve birisini beklemek durumunda olanlar için düşünülmüş. Çok geçme­den İstanbul'un bütün mahalle­lerine serpilen bu kahvehaneler çevredeki sakinlerin dertlerinin konuşulduğu mekânlara dönüş­müş. Hastalardan söz edilir; dul kadınların, fakirlerin ihtiyaçları dile getirilir; kimin, ne verdiği belli olmayacak tarzda yardımlar toplanırmış.

Zamanla esnaf, yeniçeri, tulumbacı, meddah kahveha­neleri gibi farklı gruplara ayrı kahvehaneler çıkmış.

Yıllar geçince kahvehane­lerin bazılarının kıraathaneleşmiş. Bir masanın kenarında Mevlânâ'nın Mesnevisi, Yunus Emre'nin Divan'ı. Taberi Tarihi gibi kitaplar, dergi ve gazete­ler bulunurmuş. Bunları okuma

bilenler okur, bilmeyenler dinlermiş. Edep erkân öğrenilen, kültür taşıyan, hatta kültür oluş­turan mekânlar haline gelmiş­ler. Edebiyatçıların, gazetecile­rin buluşma yerleri olan bu kah­velerde olaylar değerlendirilir, fikrî sohbetler yapılırmış. Söz konusu mahaller için Sait Faik şöyle diyor:

"Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım. Bu dekansız, doçent-siz, bütçesiz, fakültesiz, tama­men muhtar üniversitelerin tavla şakırtıları arasında; gören göz, işiten bir kulak bir memle­ketin nabzını tutabilir."

Peyami Safa ise kahveha­neyi tüm boyutlarıyla ele alıyor;

Gerçekten o devirde kahve, akademinin, meslek cemiye­tinin, kulübün, salonun, fikir ve sanat meclisinin bütün vazi­felerini küçük tahta masaların etrafında elinden geldiği kadar yapıyordu. O zaman anladım ki biz kahve milletiyiz. Kahve, bütün millî ve dinî şuuru pişiren, ibriğinde kolektif vicdanı dem­lendiren, tezgâhın dibinde halkı ve münevveri birbirine kenet­leyen, iptidai olduğu için basit, fakat ananesi olduğu için derin ve canlı, tek ve tam cemiyet mihrakıdır."

—Araştırmacı Cem Sök­men, eski İstanbul kahvelerini anlattığı kitabında kahveha­nelerin tarihî setrini dikkat­lerimize sunuyor. Bir zaman kahveler dedikodu ve zaman öldürme yerleri değil, insan yetişen mekânlar da olmuş. Demek mesele güzel insanlar yetiştirmekte. Çünkü güzel insanlar girdikleri mekânları da güzelleştiriyorlar.

Zafer Dergisi, Nisan 2012, sayı:24

Bir kitap bir aynadır, Ona bir eşek bakacak olursa karşısında elbette bir evliya görmez.

— Goergo C. Lichtenberg

Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir. Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder,aşağı çekersin omuzların titrer. Ama yine de,neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker,rahat bir uyku uyumayı başarır...

—Can Dündar

SON EKLENENLER

Üye Girişi