Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

GAZİ PAZAR YERİNDE

Sakarya savaşından sonra idi. Ilık bir güz sabahı. Akşehir'in pazar yeri karınca yuva­sı gibi kaynıyor. Bin ağızdan bir ses. Bir aralık, ortalıklarda uğultu perde sönmeye baş­lıyor, pazar yerini bir tapınak sessizliği kaplıyor. Yalnız kulaktan kulağa bir fısıltı:

Gazi gelmiş, Gazi. (SERİM BÖLÜMÜ)

Bütün gözler mutlu bakışlarla aynı yöne dönüyor; Gazi, o ölçülü, güzel yürüyüşüyle yavaş yavaş ilerlemekte, ara sıra sergilerin önünde durup ilgilenmekte. Belli, alışverişe çıkmış; ama o, başka bir şey değil, yalnız gönül alıyor. Böylece gönül ala ala satıcı ka­dınların yanına geliyor:

Nasılsınız bacılar?

Sağ ol Paşam, duacıyız.

Kadınlar Paşalarını özlem dolu gözlerle kana kana seyrederken kendilerini tutamı­yorlar:

Güzel Paşam!

Yiğit Paşam!

Yiğitlerin yiğidi Paşam!

Paşa utangaç; bu sevgi haykırışlarını durdurmak için birine soruyor:

Er'in var mı bacım?

Var Paşam, cephede.

Ya senin?

Kanı helâl olsun, benimki Çanakkale'de kaldı.

Gazi daha soracak, soracak ama, bu yüreği yanıklardan alacağı yanıtların çoğunu şimdiden oranlıyor: Çanakkale'sinden sonra Kafkas'ı, Kanal'ı, Galiçya'sı, İnönü'sü, Sakarya'sı hep sıralanacak, hem de hiç kırgınlık taşımayan, hiçbir şey istemeyen, bekle­meyen seslerle.

Paşa, gözleri buğulanmış, bir an düşünüyor ve hemen, bu kez evecen adımlarla, gel­diği yana yöneliyor, bir kuyumcunun sergisi önünde durduktan sonra dönüyor. (DÜ­ĞÜM BÖLÜMÜ)

O gün pazardan köye dönen bacıların parmaklan, Gazi'nin armağan ettiği yüzüklerle süslü, yürekleri yaşantılarının en büyük övüncüyle doluydu. (ÇÖZÜM BÖLÜMÜ)

Mehmet Ali AĞAKAY (Atatürk'ten 20 Anı)


 

SON EKLENENLER

Üye Girişi