Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

TANIK GÖSTERME (ALINTI YAPMA) ANLATIM TEKNİĞİ ve ÖRNEKLERİ

Belirtmek istediğimiz bir düşünceyi başkalarının görüşlerinden ve sözlerinden yararlanma yoluyla da geliştirebiliriz. Yazma dilinde buna başkalarını tanık (şahit) gösterme denir. Ancak tanık olarak sözüne ve düşüncesine başvurduğumuz kişinin ele aldığımız konuda tanınmış, güvenilir bir kişi olması gerekir. Sözgelimi, bir heykeltıraş ekonomiyle ilgili bir konuda tanık gösterilirse düşünce inandırıcı olmaktan uzaklaşır.

Her yazar düşüncesini açıklamasına yardım eden ya da kendisine esin veren, başkasına ait bir düşünceyi yazısında kullanabilir. Bunun iki yolu vardır. Alınan düşünce bunu ortaya koyan kişinin kendi dilinden olduğu gibi aktarılır. Bu durumda alınan sözler tırnak işaretleri arasında gösterilir. Bu tür alıntıda dikkat edilecek nokta, hiçbir sözcüğü değiştirmemektir. Dalgınlık, unutkanlık bu konu da özür sayılmaz. İkinci tür alıntıda ise düşünceler özetlenerek aktarılır. Alıntıyı yapan onu kendi anladığı biçim de ve kendi dil deneyimi içinde anlatır. Bu durumda tırnak işareti gerekmez.

ÖRNEK:1

Yazarın hür olması gerek elbette. Ama bu hürriyet yazarın öyle kolaylıkla, hemen kendiliğinden elde edebileceği bir şey değil, bir çabanın sonucudur. Melih Cevdet “Sanatta Gafil Avlanmak” adlı bir yazısında şöyle diyor “Yapıldıkları, yaratıldıkları yılların duygu, düşünce özellikleri eski eserlerin de yeni eserlerin de kaçınılmaz damgalarıdır.”

Bu parçada yazar, düşüncelerini (yazarın hür olması gerektiğini) dile getirirken konusunda uzman bir kişinin tanıklığına başvuruyor. Melih Cevdet Aday’ı tanık olarak gösteren yazar ondan alıntı yapıyor. Bu yolla düşünceler güçlendiriyor.

Örnek:2

Roman, öykü, tiyatro gibi yazınsal türler başka dillere çevrilebilir Bu türlerin çevirisi kolaydır Çevirmenin büyük bir çaba göstermesi gerekmez. Ancak şiirin çevirisi mümkün değildir Paul Valery de "Şiir bir dilden başka bir dile çevrilemeyen şeydir." demiştir Eğer şiir başka bir dile çevrilirse ortada şiir denen bir şey kalmaz

Yazar bu metinde roman, öykü, tiyatro gibi türlerin başka dillere çevrilebileceği fakat şiirin çevrilemeyeceği” düşüncesi üzerinde durmuştur. Bu düşüncesini kanıtlamak, somut hâle getirmek için Paul Valery'i tanık göstermiş ve bu konuda söylediği bir sözü alıntılamıştır. Tanık göstermede örnekten de anlaşıldığı gibi, tanık gösterilen kişinin sözünün aktarılması gerekmektedir.

Örnek: 3

Dil. bir milletin duygu ve düşünce tarzı, tarihi ve toplum bilinci ile birlikte yol almaktadır. Bu nedenle kişiler arasındaki ortak duygu ve düşünce akımı dille kurulabilmekte; dolayısıyla, millî birlik ve beraberlik de toplumun bireylerini birbirine perçinleyen dil ile sağlanabilmektedir. Dilin bu özelliği Atatürk tarafından şu sözlerle dile getirilmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir."

Örnek:4

Evrenin mayası sevgidir. İnsanın özünde de sevgi vardır. Sevmeyi başarabilen insanlar içtenlikle bir arada olabilecekler ve birbirlerine bağlı kalacaklardır. Şöyle diyor Mevlana: “Düşmanının seni sevmesini istiyorsan kırk gün onun iyiliğini iste, sana karşı düzelecektir. Zira gönülden gönülle yol vardır.”

Örnek:5

Tanzimat aydınları Batıdan neyi, nasıl alacaklarını bilmiyorlardı. Bu aydınların Batı karşısındaki tavrı, günlerce aç kalmış insanın mükellef bir sofra ile karşılaştığı zamanki tavrı gibidir. Aç bir insan, çeşit çeşit yiyeceklerle donanmış bir sofrada, nasıl ki neyi ilk etapta yiyeceğini şaşırıp hepsini birden yemeye çalışırsa Tanzimat aydınları da Batı karşısında böyle bir tutum içerisindedirler.

Örnek:6

Bazıları, kapalı metinler karşısında kapıldığı büyüyü edebiyat zannediyor. Bir yapıtın ağırlığı, kapalılığıyla doğru orantılı onlara göre. Oysa bu tehlikeli bir şeydir. Kolay düşülebilen bir tuzaktır bu. Çünkü ağır olmak, iyi edebiyat yapmak; sıkıcı, boğucu, öldürücü olmak değildir. Bir duyguyu, bir durumu, bir konuyu gerektiği kapalılıkla anlatmak bir doz, ölçü meselesidir. Bu kıvamı tutturanlar değil midir bizim zevkle okuduğumuz yazarlar? Bu değil midir defalarca okuduğumuz hâlde Tanpınar’ı bir kez daha okutan sihirli güç? Abdülhak Şinasi Hisar’ı tekrar tekrar okumamızın altında sırf Türkçe zevki duyma isteğimiz yatmaz mı? Çok sevdiğimiz bir şarkıyı döne döne dinlemek gibidir o yazarların kitaplarını okumak.

Örnek:7

Pek çok alanda olduğu gibi yazın alanında da karşılaştırma, kültürler arası etkileşimi, ulusların birbirlerine yaklaşmasını kolaylaştırır. Karşılaştırmanın yararı var mıdır? sorusuna Ataç şu cevabı veriyor: “Bir kere çeşitli etkileşimlerin olduğu bir çağda birbirine hiç benzememek, tam orijinallik neredeyse düşünülemez. Öte yandan, bakışlarını sadece esere çevirmek, onu tek olarak algılamak gibi bir dar açıyı pekiştirir. Oysa incelemeyi iki kitaba yöneltmek, geniş açılı bakışı gerektirir. Ayrıca yabancı olanı da inceleme alanına almak kendimize daha donanımlı, daha birikimli eğilmeyi sağlayacağından, ulusal yararlar da sağlar. İnceleme yöntemi bazında elde edilecek yararlar da cabası.”

Örnek:8

Sanatçı, ne de sanat eseri yoktan var olmaz. Onu hazırlayan, içinde yaşatan, destekleyen ya da iten çevrenin sanatçı ve eseri üzerinde iyi ya da kötü, etkili olması kaçınılmaz, üstelik doğaldır da. Ehrenburg bir yazısında “İyi yetişmiş bir okuyucu, sanatçıyı yeni ve özgün eserler vermeye zorlayacaktır.” saptamasında bulunmuştur.

ÖRNEK-9

Çalışmanın, hele insanı başarıya götüren bir çalışmanın insan ve ülke hayatında çok önemli bir yeri vardır. Unutulmamalı ki insan denilen varlık, hayatını en iyi koşullar altında devam ettirmek zorundadır. İnsan yaşadığı sürece mutlu olmak, refah ve huzur içinde yüzmek ister. Bu; istemeyle değil, çalışmayla gerçekleşebilecek bir durumdur. Bu nedenle çalışmak, diğer toplumların lideri olmak gerekir. Tüm dünya çalışırken uyumak, en büyük insanlık suçudur. Mehmet Akif'in şu dizelerinde olduğu gibi:
"Bir baksana, gökler uyanık, yer uyanıktır
Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır."
Tembel tembel oturup paslanacağımıza, varsın yıpranalım daha iyi. Unutmayalım ki çalışmak, kurtuluştur.

ÖRNEK-10

Hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğin¬de nasıl bir ışık oluşur? Bunu bilmek gerekir. Sözcük, başka bir sözcüğün yanına geldiğinde ışıldar, bir anlam kazanır. Tek basınayken sönüktür, ölüdür. Mallerme'nin "Şiir, sözcüklerin dilidir." demesi bundandır. Bütün bunlar düşünüldüğünde görülecektir ki, şiir başlı başına hüner işidir.

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi