Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

1. Ziya Gökalp Çevresinde Sade Dil ve Hece Vezniyle Yazılan Şiirler

Ziya Gökalp çevresinde sade bir dille ve hece vezni ile yazılan bir şiir hareketinin oluşmasında ve gelişmesinde, “Genç Kalemler” dergisi önemli bir işlev görmüştür. O dönemde “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisancılar” olarak bilinen şairler sade bir dille ve hece ölçüsüyle şiirler yazmışlardır.

“Genç Kalemler”, 1910-1912 yıllarında Selanik’te yayınlanan milliyetçi bir fikir dergisidir. “Hüsün ve Şiir” adı altında yayın hayatında başlayan dergi, 8. sayıdan itibaren “Genç Kalemler” adını alır. Derginin başyazarı ise Ali Canip (Yöntem) Bey’dir. Dergide, 1911 yılı nisan ayında Ömer Seyfettin tarafından “Yeni Lisan” adlı bir makale yayımlanır. Makalenin altında yazarın adı yerine büyük bir soru işareti vardır. Bu makaleyle birlikte Yeni Usan hareketi de başlamış sayılır. Yeni lisan hareketinin özünü, dilde sadeleşmenin gerçekleşmesi, Türkçeden yabancı kuralların çıkarılması ve yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrımın ortadan kaldırılması oluşturur. Bu hareket, dilde birliği ve ulusallaşmayı savunmuş; Millî Edebiyat akımının öncülüğünü yapmıştır. Dergide bir yandan millî bir dil ve edebiyat anlayışının kuramsal çerçevesi çizilmiş; bir yandan da ileri sürülen görüşler yaşama geçirilmiştir.

O yıllarda milliyetçilik, toplumun gündemindeki en önemli konularından biridir. 1911’den sonra, “Yeni Lisan” hareketiyle birlikte milliyetçilik düşüncesinin bir ürünü olarak Türkçülük fikri, Türk aydınları arasında hızla yayılmıştır. Çok geçmeden Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Mecmua ve diğer yayınlarla Türkçülük, dil ve edebiyatta bir akım haline gelmiştir. Akımın öncülüğünü Ziya Gökalp ile Fuat Köprülü yapmıştır. Türkçülük fikri edebî yaşamı da etkilemiş ve bu fikrin bir ürünü olan Millî Edebiyat akımı, I. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul başta olmak üzere ülkede yaygınlaşmıştır. Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve onlara sonradan katılan ama etkisi daha büyük olan Ziya Gökalp’in öncülüğünde yeni bir edebiyat, yeni bir dil ve yeni bir şiir anlayışı kendisini hızla kabul ettirmiştir.

Ziya Gökalp’in;

Aruz sizin olsun hece bizimdir,

Halkın söylediği Türkçe bizimdir;

Leyi sizin, şeb sizin, gece bizimdir,

Değildir bir mana üç ada muhtaç.

dizeleriyle özetleyerek ortaya koyduğu bu anlayış, artık bir ilke haline gelmiş; hece ölçüsüyle şiir yazmak, aruzla şiir yazan şairleri de etkileyecek şekilde edebiyatta yer etmiştir.

O döneminde bu anlayışla şiir yazan şairler arasında, Ali Canip Yöntem, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Celal Sahir Erozan, Necmettin Halil Onan, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal ile Beş Hececiler olarak bilinen Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy sayılabilir. Ziya Gökalp çevresinde gelişen bu şiirlerin özelliklerini şöyle özetlemek mümkündür:

  • Sade bir dil kullanılmıştır.
  • Hece vezni kullanılmıştır.
  • Halk şiirinden yararlanılmıştır.
  • Halkın ve ülkenin sorunları işlenmiştir.
  • Öğretici niteliği ağır basan şiirler yazılmıştır.
  • Milliyetçilik ve Türkçülük fikrini işleyen, millî coşkuyu artırıcı nitelikte şiirler yazılmıştır.
  • Şiirlerde yalnız dörtlük değil, değişik dize kümeleri kullanılmış, Batı edebiyatı kaynaklı nazım şekillerinden yararlanılmıştır.

Bu genel bilgilerden sonra Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlere daha yakından bakalım.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ahengi sağlayan unsurlar:

Şiirde ahenk, ölçü, durak, uyak ve redif gibi unsurlarla sağlanır. Ahenk, kelimelerin söylenişleriyle konu arasında kurulan ilişkiden doğar. Millî Edebiyat akımı şairleri şiirde ölçü ve uyağa önem vermişler, çoğu zaman doldurma uyaklarla ahengi sağlama yoluna gitmişlerdir. Hece ölçüsünü kullanmaları da şiirde ahengi sağlamaya yönelik bir adımdır.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ritim özellikleri:

Şiirde ritim, ses özelliklerinin ve duraklarının belli bir düzende tekrarlanmasından doğan uyumdur. Bu ses özellikleri, hecelerdeki vurgu, uzunluk, kısalık, kalınlık, incelik ve yüksekliktir. Ritim, seslerin zamana göre bölünmesiyle ve yükseltilip alçaltılmasıyla elde edilir. Ritim, vezin içinde oluşan 4+3, 4+4+3, 6+5 gibi duraklarla sağlanır. Şiirde ölçü, güzel ve ahenkli söyleyişe ulaşmaya yardım eden bir unsurdur. Duraklar Divan şiirinde aruz kalıplarıyla Halk şiirinde de dizelerdeki sözcüklerin hece sayısı bakımından bölünerek okunmasıyla sağlanmıştır. Millî Edebiyat akımı sanatçılarının şiirde ritmi, duraklarla, ses ve sözcük tekrarlarıyla sağladıkları görülür.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, şiiri meydana getiren birimler ve şiirdeki her birimin diğer birimlerle ilişkisi:    

Şiiri oluşturan birimler vardır. Bu birimlere dize, beyit, dörtlük, kıta, bend; serbest şiirde de şiir cümlesi adı verilir. Şiirde birimler, diğer birimlerle içerik, üslup ve biçim yönünden ilişki içindedir. Millî edebiyat akımında hem Halk şiiri nazım birimi olan dörtlük kullanılmış; hem de üçlük, beşlik gibi değişik kümelerden oluşan birimler kullanılmıştır. Millî Edebiyat akımı şairlerinin şiirlerinde şiiri oluşturan birimler, birbiriyle konu ve söyleyiş bakımından uyum içindedir. Biçimsel açıdan, yani uyak ve ölçü açısından da pek çok şiirde bir uyumun sağlandığı söylenebilir. Gerçi aynı şiirde farklı uyak türlerinin kullanılması karışık nazım şekillerinin denenmesi, biçimsel yönden şiiri oluşturan birimler arasında kopukluğun olduğunu göstermektedir.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ses ve söyleyiş özellikleri:

Şiirde ses ve söyleyiş özellikleri son derece önemlidir. Bunun, hiç kuşku yok ki seçilen konuyla da yakından ilgisi vardır. Örneğin insanlara kahramanlığın öğütlendiği bir şiirde yiğitçe bir söyleyiş gözlenirken, bireysel duyguların anlatıldığı bir şiirde içli bir anlatımla karşılaşılır. Millî Edebiyat akımı şairlerinin, özelikle gençleri vatan savunmasına teşvik edici şiirlerinde ve Türklük fikrinin aşılandığı manzumelerinde coşkulu bir söyleyiş Çöze çarpar. Ancak onların, Servet-i Fünûn şairleri gibi bireysel duyarlılıkları anlattıkları duygusal şiirleri de vardır.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde yapı:

Şiirin yapısı, şekilsel özellikleridir. Şiirin türü, nazım birimi, nazım biçimi, ölçüsü, redifi, uyak düzeni onun yapısını oluşturur. Yapısal yönden Millî Edebiyat akımı şairleri, Halk edebiyatından esinlense de heceyle yeni kalıplar denemekten, hatta Batı kaynaklı sone gibi şekilleri kullanmaktan geri durmamışlardır.

Millî Edebiyat döneminde sade bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde söz sanatları ve imge:

Şiirde söz sanatları ve imgeler çok önemlidir. Çünkü söz sanatları sözün etki gücünü artırır. Millî Edebiyat akımı şairleri, şiirlerini söz sanatlarıyla süsleme gibi tavır içine girmemişlerdir. Ancak benzetme, teşhis, tekrir gibi Halk şiirinde de sıkça kullanılan sanatlara şiirlerinde yer vermişlerdir. Onların şiirleri, imgeler açısından da çok zengin değildir. Çünkü onlar olabildiğince açık, yalın, anlaşılır, düz şiirler yazmışlardır. Şiirlerinin önemli bir kısmında kuru bir didaktizm karşımıza çıkar.


 

Ziya Gökalp (1876 - 1924)

Diyarbakır’da doğmuş, askeri rüştiye ve mülkiyeyi bitirmiş; İstanbul’a geldikten sonra eğitimini baytar mektebinde sürdürmüştür. Yeni Lisan hareketine katılarak Genç Kalemler dergisinde yazılar yazmış, Diyarbakır milletvekilliği yapmıştır. Kırk dokuz yaşında İstanbul’da ölmüştür.

Ziya Gökalp’ın şiirleri de düz yazıları da fikir ağırlıklıdır. O, bunlarda sanatsal bir amaca yönelmediği gibi, dilsel bir yetkinliğe ulaşamamıştır. Öğretici nitelikli bu şiirlerde usta bir ozan olarak karşımıza çıkmaz. Onun en büyük özelliği Türkçülük fikrini bir sisteme bağlamasıdır. Türk milletini yükseltme yolu olarak gördüğü Türkçülüğü yalnız edebiyatta değil, sanatta, ekonomide, hukukta, felsefe ve dinde gerçekleştirmek ister. Aynı zamanda büyük bir sosyolog olan sanatçı, Millî Edebiyat akımına düşünsel yönden büyük katkılar sunmuştur.

Batı öykünmeciliğinden, İslâm tutuculuğundan uzak durarak, Türkleşmek, İslâmlaşmak, çağdaşlaşmak ilkelerinde birleşmeyi benimsemiştir. O, düşüncelerini, İslâm inancıyla oluşan Türk kültürünün, çağdaş uygarlıkla özdeşleşmesi doğrultusunda yoğunlaştırmış bir düşünürdür. Tek başına ne bir ırkçı, ne bir İslamcı, ne de Avrupacı’dır. O, her alanda “halka doğru” giderek “ulusal kültür”e yaklaşmanın; Batı’ya yönelerek de “çağdaş uygarlık” düzeyine ulaşmanın özlemi içindedir.

Edebiyatımızın gelişmesi için halka, ulusal kaynaklara gidilmesi, yalın bir dil kullanılması, aruz yerine hece ölçüsünün tercih edilmesi, konuşma diliyle yazı dilinin birleştirilmesi, Halk edebiyatı ile Batı edebiyatının örnek alınması gerektiğini savunur. Eselerinde sade, konuşma diline yakın, doğal, kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Türk mitolojisinden, Türk folklorundan, Dede Korkut Hikâyeleri’nden, masallardan yararlanır. Hece ölçüsünün benimsenip yaygınlaşmasında büyük rolü olmuştur.

İnceleme, makale, didaktik şiir, manzum destan ve masal tür-de eserler vermiştir.

Eserleri: Yeni Hayat, Kızıl Elma, Altın Işık (şiir); Türkleşmek, İs- lamlaşmak, Muasırlaşmak, Türkçülüğün Esasları, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları (düz yazı):


 

Mehmet Fuat Köprülü (1890 -1966)

İstanbul’da doğmuş, Ayasofya Rüştiyesi Mercan İdadisi’nden sonra Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Fecr-i Âti Topluluğuna katılmış; üniversite hocalığı, dekanlık, milletvekilliği ve bakanlık yapmış İstanbul’da ölmüştür. Onun en büyük özelliği, edebiyat tarihini, eski şuara tezkirelerine dayanan, sadece kulaktan dolma, övgülü-abartmalı kişiliğe yer verme yöntemini bir yana bırakarak modern bir yöntemle araştırmasıdır. Yüzyıllarca yüzüstü bırakılan Türk tarihini Batılı yöntemlerle araştırmıştır. Araştırmalarında siyasal ve toplumsal olaylara, belgelere, neden ve sonuçlara önem verir.

Eserleri: Yeni Osmanlı Tarihi Edebiyatı, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Nasrettin Hoca, Türk Edebiyatı Tarihi, Türkiye Tarihi, Türk Saz Şairleri Antolojisi, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında araştırmalar.


 

Ali Canip Yöntem (1887 - 1967)

İstanbul’da doğmuş, Selanik’te Genç Kalemler dergisinin başında bulunmuştur, Çeşitli eğitim kurumlarında öğretmenlik yapmış. Çanakkale ve Ordu milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur. İstanbul’da ölmüştür.

Genç Kalemler hareketinin şair, yazar ve tarihçisidir. Hece ölçüsüyle ve sade dille şiirler yazmıştır. Divan edebiyatını çok iyi bilmesine, hatta bu konuda güzel örnekler de vermesine karşın, Servet-i Fünûn şairlerinin mutlu bir azınlığa seslenen şiirlerine karşı çıkmıştır. O, şairin dört duvar arasında kendi kendine şiirler yazmasını değil, toplum içinde toplum için bir yaratıcı olması gerektiğini savunur.

Eserleri: Geçtiğim Yol (şiir), Millî Edebiyat Meseleleri ve Cenap Beyle Münakaşalarım, Epope, Türk Edebiyatı Antolojisi, Ömer Seyfettin Hayatı ve Eserleri (düz yazı).


 

ALA GEYİK

Çocuktum, ufacıktım, 

Top oynadım, acıktım.

 

Buldum yerde bir erik, 

Kaptı bir Ala Geyik.

 

Geyik kaçtı ormana, 

Bindim bir akdoğana.

 

Doğan, yolu şaşırdı, 

Kaf Dağından aşırdı.

 

Attı beni bir göle; 

Gölden çıktım bir çöle,

 

Çölde buldum izini, 

Koştum, tuttum dizini.

 

Geyik beni görünce, 

Düştü büyük sevince.

  

ÇOBANLA BÜLBÜL

Çoban kaval çaldı, sordu bülbüle: 

“Sürülerim hani, ovam nerede?” 

Bülbül sordu boynu bükük bir güle: 

“Şarkılarım hani, yuvam nerede?”

 

Ağla çoban ağla, ovan kalmadı. 

Gözyaşı dök bülbül, yuvan kalmadı.

 

Çoban dedi: “Ülkeler hep gitse de 

Kopmaz benden Anadolu ülkesi” 

Bülbül dedi: “Düşman haset etse de 

İstanbul’da şakıyacak Türk sesi!”

 

Çalış çoban çalış, kurtar öz yurdu... 

Şairlerden topla bülbül, bir ordu.

(Ziya Gökalp)

 

VATAN

Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar manasını namazdaki duanın.

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’ân okunur.

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hûda’nın.

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

 

Bir ülke ki toprağında başka ilin gözü yok,

Her ferdinde mefkûre bir, lisan, âdet, din birdir.

Meb’üsânı temiz, orda Boşolar’ın sözü yok,

Hududunda evlatları seve seve can verir;

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

(Ziya Gökalp)

 

AKINCI TÜRKÜLERİ

Tuna boylarında sıra serviler 

Tan yeli estikçe sessiz ağlarmış;

Gül bahçelerinde baykuşlar öter... 

Şu viranelikler eski bağlarmış!

 

Namazgâh bir otluk: Kalmamış taşı; 

Çeşmelerden akan: Kanlı gözyaşı... 

Orda bir güzel var, çatılmış kaşı;

Ak alnına kara çatkı bağlarmış!

(Mehmet Fuat Köprülü)

 

Sokak Feneri

Ölü bir camdan ağlayan korku 

İniyor serseri ve boş geceye;

Kaldırımlar bütün sükût, uyku...

 

Her duvar, her kovukta şimdi niye 

Bir büyük göz niyaz eder, ağlar 

“Bitsin artık bu gizli şüphe!" diye?

 

Korkarım... Saklanır heyulalar...

Bana der: “İşte bir sahife oku,

Sarı gölgemde hasta kalbin var!..”

 

Ölü bir camdan ağlayan korku...

(Ali Canip Yöntem)

zambak yay

SON EKLENENLER

Üye Girişi