Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Siyasî Tanzimat hadisesinin edebiyatla ilgisi, zannedildiği kadar fazla değildir. 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanıyla, bu tarihten yirmi yıl sonra görülmeye başla­yan ilk edebî mahsuller arasındaki mantıkî bir bağ kurmak kolay değildir. Ancak, genel olarak devletin idarede, hukukta, eğitimde... başlattığı, yenileşme ve Batı'ya yönelme ha­reketinin, bir müddet sonra tercüme, tecessüs ve taklitle edebiyata da sirayet etmiş olma­sı tabiî görülebilir. Tanzimat'tan sonra başka maksatlarla ve değişik alanlarda öğrenim için Avrupa'ya gönderilen gençlerin burada edebiyat çevrelerine girmiş, batılıların ede­biyat ve edebi türler üzerine çalışmalarını tanımış ve bu meseleleri Türkiye'ye taşımış olmaları da düşünülebilir. Bunun bildiğimiz tek örneği Şinâsi, maliye tahsil etmek üzere gittiği Paris'te edebiyatla da ilgilenmiş, yurda dönüşünde de Fransız klasik ve romantik şiirlerinden örnekleri ihtiva eden, taşbasması tercüme-i Manzume (1859) adlı risaleyi yayınlamıştı. Bu kitap, Türkçeye Batı edebiyatından yapılan ilk tercümedir. Şinâsi gibi, Ba­tı edebiyatının zevkini tatmış, fakat yayın yoluna girmemiş başka gençlerin varlığı muh­temeldir.

Türk edebiyatının Batılılaşma tarihinin Şinâsi ile başlatılması doğrudur. Aslında di­daktik ağırlığı ile büyük bir yazar ve usta bir şair olmayan Şinâsi, Batılılaşma devrimiz için bir takım "ilk'lerin insanı olmak bakımından önemlidir. Gerçekten onun 1859-1863 yılları arasındaki mütevazi çalışmaları, son yüz elli yıllık edebiyatımızın gelişme çizgisi­ne mühim başlangıç noktaları teşkil etmiştir. Yukarıda manzum tercümelerin yayınladığı­nı belirttiğimiz 1859'da, teknik bakımdan başarılı ilk modern tiyatro örneği olarak kabul edilen Şâir Evlenmesi'ni de yazar (Tefrika halinde basımı 1860). Edebiyat dilinin değiş­mesinde ve edebi türlere sosyal konuların girmesinde rolü olacak ilk yerli gazete Tercüman-ı Ahvalin neşri (1860), şiirin kısmen şeklinde, özellikle muhtevasında yenilikler ge­tiren Müntahabât-ı Eş'ar (1861), konuşma diline ve halk kültürüne eğilmenin ilk ciddi denemesi sayılabilecek, Arapça, Farsça ve Fransızcadaki karşılıklarını vererek derlenen atasözleri kitabı Durûb-ı Emsal'i Osmâniyye (1863) bu yıllarda hep Şinâsi'nin gerçek­leştirdiği çalışmalardır.

Bütün bunlar, aynı zamanda, Osmanlı aydın kesiminin Batı'ya açılmasının, Batı'dan tesadüfî veya şuurlu olarak getirilen edebi yeniliklerin izlerini taşıdığı için, bu devir "Tan­zimat Edebiyatı" adının yanında "Avrupai Türk Edebiyatı", "Edebiyât-ı Cedide", "Batı Tesirinde Türk Edebiyatı" gibi isimlerle de anılmıştır. Böylece, bu yıllardan itibaren ede­biyattaki bütün yenileşme hareketlerinin kaynağını Batı'ya bağlamak tabiî görülmüştür.

(Orhan OKAY, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, C.l, Feza Gaz., İst. 1999.)

 fotoğraf: fotokritik.com

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi