Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 Edebiyat Dünyasında Yeni İmaj: genç jüri; yaşlı ödül

İki ayrı dünyanın edebiyat ödülleri konusunda bir gün arayla yayımlanan iki yazı, okurların edebiyat ortamının gizli dünyasına kuşkuyla bakışlarındaki haklılık oranını epeyce yükseltti. Okura/yazara haklılık kazandırmak belki bir iç sorun; ancak ödüllerine saygı duyduğumuz bir dünya karşısında edebiyat ödüllerimizin saygınlığı zedelenir gibi oldu. 5 Ocak 2007 tarihli Radikal Kitap'ta yayımlanan Ödüllerarası bir yolculuk (Celal Üster) ile 6 Ocak 2007 tarihli Radikal'deki Edebiyat jürilerinde medcezir zamanı başlıklı yazılar en yalın biçimde Avrupa Birliği söyleminin, evrak defterine ön kayıt yaptırmanın aksine, kayda değer bir kültürel birikim sorunu olduğunu gösterdi. Bir kez daha anladık ki kendimizi ciddiye almadan başkalarını anlamak mümkün ol(a)mayacak ne yazık ki.

Celâl Üster, "batı" dünyasının önemsenmesi gereken edebiyat ödüllerini tanıtırken "ülkemizdeki edebî değerlendirmelere de uluslararası ölçütler taşınması gerektiği" görüşünü yineler. Bu düşünceyle yazısında 1969'dan bu yana verilen Man Booker Ödülü, 2005'te başlatılan Uluslararası Man Booker, 1971'den bu yana verilen Whitbread ya da Costa (İngiltere); 1950'den bu yana birkaç dalda verilen Ulusal Kitap Ödülleri, 1917'den beri verilen Pulitzer Roman Ödülü (ABD); 1903'ten beri sürdürülen Goncourt Ödülü, 1904'te başlatılan Femina Ödülü, 1958'den bu yana verilen Medıcıs Ödülü, 1970'te başlatılan Medıcıs Yabancı, 1926'dan beri sürdürülen Renaudot Ödülü, 1930'dan bu yana verilen Interallıe Ödülü, şimdilerde eski önemini kaybetmiş görünse de 1918'den beri sürdürülen Akademi Ödülü (Fransa); 1947'den beri en iyi düzyazı eserine verilen Strega Ödülü (İtalya); 1977'den beri sürdürülen Bahmann Ödülü(Avusturya); 1923'ten beri -1951'den sonra yalnızca yazarlara- verilen Büchner Ödülü (Almanya); ünlü romancının adına düzenlenen Cervantes Ödülü, 1981'de başlatılan Asturias Prensi Ödülü (ispanya) ve yüz yılı aşan bir süredir adını duyuran Nobel Edebiyat Ödülü hakkında edebiyat ilgililerini aydınlatacak bilgiler verir. Bunca ödülü, kazananlarıyla bilmek, dünyanın hayli zengin edebiyat edimiyle baş başa bırakıyor insanı ki heyecanlanmamak elde değil.

Görev aldıkları jüri üyeliklerinden çekilen Selim İleri, Hilmi Yavuz, Ferid Edgü, Tuğrul Eryılmaz ve Ahmet Oktay'ın fotoğraflarıyla yayımlanan Edebiyat jürilerinde medcezir zamanı (Radikal, 6 Ocak 2007) başlıklı yazıdan, istifacıların işi bırakma gerekçelerini öğreniyoruz. Yazıda, istifacılar yanında üyelikleriyle ilgili olumlu görüşlerini belirten başka yazarları da görmek mümkün. Jüri üyelerinin "değerlendirme/ödül" konusunda belirttikleri görüş ne olursa olsun edebiyat ödüllerini düzenleyenlerin ve ödül için eserleri değerlendirilen sanatçıların "jüri" konusunda bundan böyle yeni bir anlayışla düşünmeleri gerektiği açıktır. Selim İleri'nin Varlık dergisindeki "Öyküler Ödüller" başlıklı yazısıyla edebiyat gündemine oturan bu konu medyatik olmamakla beraber medyanın da üzerinde durması gereken önemde olmasına rağmen konuyla ilgilenen pek olmadı.

Haldun Taner Öykü Ödülü'nün jürisinden ayrılmaya karar veren Selim ileri, eser sahiplerinden birinin hakkının yenilip yenilmediği endişesinin kendisini rahatsız ettiğini ve "hakkını vere vere" okuyup okuyamadığından emin olamadığını belirterek, yaşlandım dercesine "gücüm yok artık" diyor. Aynı jüriden ayrılan Ferit Edgü; "benim bir gerekçem yok" diyor ve açıkça ekliyor: "ben sadece yoruldum" Türk edebiyatının usta öykücüsü adına düzenlenen ödülün jürisinden ayrılan Ahmet Oktay ise aynı jüride on yıldır üye olmayı anlamsız bulduğunu söyleyerek ekliyor: "Kendi adıma gelen dosyaları doğru dürüst okuyamıyordum. Yapıtlara gerekli ilgiyi gösteremiyordum." Jürinin bir başka istifacısı Tuğrul Eryılmaz, "kendimi edebiyatçı olarak nitelemediğim için haddimi aştığımı düşündüm" deme açık sözlülüğüyle edebiyat içi çekişmelerden bıktığını da ekliyor. Jüri üyeliğinde 100'ü aşkın kitabı okumanın zorluğundan yakınan Tuğrul Eryılmaz; "dosyaları asla tam anlamıyla" okuyamadığını ve "jürinin akıntısına kapılarak" oy kullandığını söylemekten de çekinmiyor. Aynı jürinin üyelerinden Tahsin Yücel, görevini bırakan üyelerin gerekçelerini doğru bulduğunu ve bu gerekçelerin kendisi için de geçerli olduğunu belirtirken; Füsun Akatlı ise belirtilen gerekçelerin aksine jüri üyeliğinde asıl ölçünün "birikim, deneyim, donanım ve ahlak" olması gerektiğini belirterek "edebiyatımızda seçici kişi sayısı'nın azlığını vurguluyor.

1987'den beri Haldun Taner Öykü Ödülü düzenlemeyi sürdüren Milliyet gazetesi, ödülün devamlılığı için "yorgun" üyelerinin bu açıklamalarından sonra onların önerilerini önemseyerek üyeleri "genç" olan ve katılımcıların yazdıklarını "doğru dürüst okuyabilecek" bir jüri oluşturmayı şimdiden düşünmesi gerekir. Gazete yönetimi, Selim İleri'nin kaygılarını ciddiye alıp da yirmi yılın katılımcı sanatçılarından "haklarının yenilmiş olabileceğine dair" geneli kapsayan bir özür dilemeyi düşünür mü acaba? Ödemeleri -herhalde- hakkıyla yapılan jüri üyelerine, ne zamandan beri hakkını vere vere okumayarak haksızlık yaptıklarını sorabilirler mi? Örneğin, yazdıklarından yararlanmayan pek az edebiyatçının bulunduğu Ahmet Oktay, ne zamandan beri "gelen dosyaları doğru dürüst okuyamıyor" muş? Veya Tuğrul Eryılmaz; kendisini edebiyatçı olarak gömüyorsa neden "haddini aşıp" jüri üyeliğini kabul etmiş ve ne zamandan beri o da "dosyaları asla tam anlamıyla okuyamadığını görüp de "jürinin akışına kapılarak" oy kullanıyormuş? Tuğrul Eryılmaz, jüri üyeliği görevini sürdürürken, "edebiyat içi kavgaların, birbirini seven, sevmeyenlerin" ve belki biraz da "adam kayırmaların" dünyasına ait çözdüğü "şifreler"i, edebiyat dünyasının alicengiz oyunlarını öteden beri merak etmiş okurlarla paylaşmayı düşünür mü acaba? Haldun Taner Öykü Ödülü jürisindeki üyelerin açıklamalarının benzerini ilköğretim öğrencilerinin şiirlerini değerlendiren jürideki Türkçe öğretmenlerinden biri yapmış olsaydı "ciddiyetsizliğin üzerine gitmeyi görev sayan" yazılı ve görsel basının "kelam ve kalem erbabı'nın takınacağı tavrı merak edenler de boşuna beklemişlerdir. Elemanlar, sabaha karşı eğlence merkezlerinden çıkarken yüzünü kapatarak kaçan ünlülerin peşine takılınca jüri üyesi yazarlarla konuşmaya zamanları kalmıyor anlaşılan. Yoksa jüri üyesi istifacı yazarlara, kendi açıklamalarına yönelik sorular sorulunca edebiyatın muhkem kalelerinde gedikler mi açılacaktı acaba? Celal Üster, bir hafta sonraki yazısında (Radikal Kitap, 12 Ocak 2007), tanıttığı edebiyat ödüllerinden Max Jacop Ödülü'nü ıskaladığına üzüldüğünü belirtirken bizdeki istifalara, "Ama art arda gelen istifalar, en azından yeni bir 'durum'un söz konusu olduğunu göstermiyor mu?" sorusuyla değinerek, kendisinden önce "yorum yapması gerekenler" olduğuna inandığı için konuyla ilgili yorum yapmaktan sakınır. Bir hafta sonraki yazsında (19 Ocak 2007) "2006'nın gölgesinde edebiyat ödülleri" başlığıyla bizdeki Sait Faik Hikâye Armağanı, Necatigil Şiir Ödülü, Orhan Kemal Roman Armağanı, Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, Haldun Taner Öykü Ödülü, Cemal Süreyya Şiir Ödülü, Mehmet Fuat Ödülleri, Behçet Aysan Şiir Ödülü, Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü, Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, Sedat Simavi Ödülleri, Yunus Nadi Ödülleri, Dünya Kitap Ödülleri ve Everest İlk Roman Ödülü hakkında açıklayıcı bilgiler veren Celâl Üster "Edebiyat ödülleri, son yıllarda kazananlara okurlar gözünde eskisi kadar saygınlık gösteriyor mu? Ya da okurları ödüle değer görülen yapıtları okunmaya yöneltiyor mu?" sorusunu sormadan da edemez. Celâl Üster'in yazısı, tanıttığı edebiyat ödülleriyle ilgili derli toplu bilgi vermesi bakımından önemli olduğu kadar adı geçen ödüllerin jürileri ve kazananları şöyle bir gözden geçirildiğinde edebiyat dünyamızın işleyişini aydınlatması bakımından dikkat çekicidir de. Bir önceki yazısında, "birçok yöne savrulabilecek yorumunu" başkalarından beklediği "yeni durum" için Celâl Üster, -beklediği yorumların gelmemiş olması nedeniyle olacak ki- "edebiyat jürilerinde medcezir zamanı başlıklı habere değinmekte yarar olabilir" diyerek görüşlerini kısaca belirtir. Edebiyat ve matbuat dünyası konuyu önemsemedi anlaşılan.

Sanatın hemen her alanında ilgili jürinin değerlendirme sonuçlarını açıklamasının ardından bir fırtınadır kopar: suçlamalar, alınganlıklar, küsmeler, protestolar... Sonuç genelde değişmez; çoğu kez, kaybedenin yetersizliğine karşılık kazananın ustalığı öne çık(arıl)mıştır. Ödülü düzenleyen çevrenin ve edebiyat dünyasının gözünde "saygın" kişilerden oluşturulduğu kanısı yaygınlaşmış bir jüri karşısında dosyası önemsenmemiş genç bir yazar ne yapabilir. Karşı koymak, bir bakıma "rüzgâra karşı tükürmek" değil de nedir? 1987'den beri Haldun Taner Öykü Ödülü için "basılmış ya da basılacak bir kitap hacmindeki" dosyasını on bir nüsha hazırlayarak ödül jürisine sunan genç bir yazar, "dosyasının baştan sona okunmadığı için" veya "jüri üyelerinin başkalarının dümen suyuna giderek oy verdiği için" kazanamadığını söyleyebilir veya eleştirilerine Jean- Paul Sartre'ın, "genel okur" için kullandığı; "Eğer okuyucu dalgın, yorgun, aptal, ya da şaşkınsa, ilişkilerin çoğu gözden kaçacak, nesneyi 'alamayacaktır'; karanlığın içinden sanki rastgele birtakım cümleler çekip çıkaracaktır" cümlesiyle başlayabilir miydi? Haddine mi düşmüş, asla! Ey okur/yazar, yukarının aşağıdan göründüğü/gösterildiği gibi olmadığına dair birinci elden kanıtlar şimdi var demektir. Gabriel Garcia Marquez'in ısrarla ve bir bir gayratla yükselmek istediği edebiyatın miracında oluyor böyle işler.

Cumhuriyet gazetesinin 1948 yılında Yunus Nadi adına düzenlediği öykü yarışmasına katılan Tarık Buğra, ikinci olmuştu. Yıllar sonra yarışmayla ilgili görüşlerini anlatırken birinciliği kazanan Fethi Başak adlı kişinin o sıralarda askerde olan Doğan Nadi'nin bölük komutanı olduğunu ve yarışmadan sonra ikinci bir öyküsünün yayımlanmadığını, "bunu bütün Türkiye biliyor o zaman için" dediğinde kim bilir ne az kişi ciddiye almıştı bu açıklamayı. Nobel Edebiyat Ödülü almak ne büyük bir mutluluk! Peki ya Nobel Edebiyat Ödülü yaratmak ve onu yaşatmak az şey mi? ...

Hasan ÖZTÜRK, Mavi Yeşil, Mart-Nisan 2007

fotoğraf: www.fotokritik.com

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi