Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

XIX. YÜZYIL HALK ŞİİRİ

18.    yüzyılın birinci derecede saz şairlerini de yetiştirmesine karşılık 19. yüzyılda, türlü sebeplerle yine çok parlak halk şairleri görülmektedir. 0 kadar ki bu yüzyılın Bayburtlu Zihnî, Derdli, Emrah, Seyranı gibi ustaları, 17. yüzyılın Âşık Ömer ve Gevheri gibi üstadları ile rahatça boy ölçüşebilir, hatta onlardan daha güçlü şiirler yazdıkları söylenebilir.

Bunlardan başka Dadaloğlu, Deli Boran, Bey Oğlu gibi yarı göçebe aşiret şair-leri, 19. yüzyılda Karacaoğlan geleneğini sürdürmüşlerdir. Bunlar şöhretli âşıklar gibi divan şiiri büyüsüne kapılmayıp eski ozanların töre ve geleneğiyle iyice kaynaşan parçalar yazmışlardır. Elbette, bu güzel işi şuurlu olarak yapmış değillerdir. Onların şehir, tekke ve medrese kültürünü tanımayışları öylece saf ve töreye bağlı kalmalarını sağlamış, bu da halk şiirimiz için bir taze renk ve kazanç olmuştur.

19.    yüzyıl, saz şairlerinin sımsıkı teşkilâtlandıkları ve İstanbul ile birlikte bütün yurtta varlıklarını en fazla hissettirdikleri asırdır. Sayıları artmış olan bu şairlerin büyük şehirlerde loncaları, kahveleri ve bilhassa İstanbul Tavukpazarı'nda büyük merkezleri vardır. Toplanıp "saz ve söz" fasılları yaparlar. İstanbullu âşıklar da bunlara katılır. Bunların aralarından seçilen bir âşıkı hükümet resmen loncabaşı (âşıklar kâhyası) tayin etmiştir.

İstanbul'da toplanan bu şairler mevsim mevsim yurdun çeşitli bölgelerini dolaşırlardı. Âşıkların halk arasında çok rağbet gördüğünü bilen hükümet bunların sazlarından propaganda aracı olarak yararlanmak da istemiştir, Nitekim II. Mahmut, Sultan Abdülmecid ve Abdülâziz zamanlarında, saraydan ödenek alan 30- 30 âşıkın bulunduğu bilinmektedir.
Bunlar, devletçe yapılan yenilikleri ve siyasî olayları, millete, güzel dille anlatmak işini de yükleniyorlardı. Bunları İstanbul'da saray ve hükümet koruduğu gibi, taşralarda da derebeyi, ayan ve zengin esnaf korumaktadır. Saray ve konaklarda saz faslı yapan, sohbet için aranan şairler de bunlar arasındadır.

Nitekim bu durum ve rağbet, 18. yüzyılda sönmeye yüz tutan halk şairleri geleneğini yeniden canlandırmış ve bu tarza üstün değerler kazandırmıştır,

19. yüzyıl âşıklarının bir kısmı 17. ve 18. yüzyıllarda olduğu gibi divan şiirine Özenen manzumeler yazmışlardır. Onlara benzeyen divan, gazel ve müstezatların yanısıra, koşma ve semaîlerinde bile divan edebiyatının mazmun, kelime ve terkiplerini kullanmaktan hoşlanmışlardır. Ayrıca, bu yüzyılın bazı şairlerinde toplumla ilgili konuların işlendiği özellikle bazen çok sert ve şuurlu sosyal yergiler yapıldığı görülmektedir. Şairlerin bu çıkışlarında artık içli dışlı oldukları şehir muhitinin, politika çevrelerinin, yurt ve dünya meselelerine az çok aşina bulunmalarının tesirleri elbet de vardır.

Bazı saz şairleri aşk ve tabiat temalarından, koçaklama ve semaîlerden, sava terennümlerinden hayli uzaklaşarak sosyal meseleleri kurcalamaya; adalet, vs vatan, memleket işlerindeki yolsuzluklar vs. gibi temalar etrafında dönmeye başlamışlardır. Bu şairler, 19. yüzyılın ikinci yansında aynı meseleleri konu edinmey başlayan yüksek zümre (Tanzimat) şairleri ile benzer yollardan gitmişlerdir.

19. yüzyılı dolduran yenilik hareketleri büyük çalkantılar, kıtaller, savaşla yenilgiler, icatlar, iskân hareketleri, yeniçeriliğin kaldırılması gibi vak'alar şairlerinde açık ve belirli yankılar bulmaktadır. Onlar bazen halka tercüman olarak, bazen kendi isyanlarını, tepkilerini dile getirerek, olup bitenleri bazen beğenip desteklemektedirler, Bazı vak'alara da karşı çıkarlar.
Bu sosyal cephesi ile 19. yüzyıl halk şiiri, önceki asırlardan ayrılmış, âdeta inkılap geçirmiş gibidir. Tanzimat’tan sonra yine kabuğuna çekilen halk şiirinde bazı saz şairlerinin bilhassa 1950'den (demokrasiden) sonra (fakat zayıf, bilgisi şairler elinde) yeniden cemiyet işlerine ve fazlasıyla politikaya karışmış olduğu görülecektir.

Yine 19. yüzyılda ozanların, kalem şairleri denilen (eli sazsız) yüksek zümre edebiyatı taklitçilerine karşılık bazı divan hatta Tanzimat şairleri de âşık tarzın yaklaşan parçalar yazmışlardır. Ziya Paşa ve Namık Kemâl'in böyle şiirleri vardı: Bilhassa 1890 yıllarında Rıza Tevfik, Âşık Dertli'nin tarzını andıran nefesler me; dana getirmiştir.

Bu yüzyılda asker şairler büsbütün ortadan kalkmış, tekke şairleri ile halk şiirleri ise birbirlerinden ayırt edilemeyecek derecede kaynaşmış, benzeşmişlerdir Derinliğini kaybetmiş olan tasavvuf her şairin birtakım terimler ve rumuzlar halinde kullandığı söz oyunları hâline gelmiştir. Nitekim asrın büyük şöhretle olan Dertli, Seyranı, Ruhsatî vs. aynı zamanda saz ve tekke çevrelerince benimse nen seçkin ozanlardır.

19. yüzyılın başlıca saz şairleri:
Zihnî, Kayserili Seyrânı, Deli Bekir, Tokatlı Nuri, Ruhsatı, Turâbî, İspartalı Seyrânî, Mirâtî, Aşık Ali, Gedâî, Devâmî, Dertli, Erzurumlu Emrah, Bezmî, Muhibbî, Sümmânî, Celâli, Devâî, Bahrî, Tıflî, Dadaloğlu, Deli Boran, Beyoğlu, Meydhî, Nâzî, Sabrı, Mehmed Ali, Zileli Kâmilî, Ahmed Âşıkî, Sivaslı Sıtkı, Pir Mehmet Leblebici Süleyman, Sürûrî, Abdı, İmâm Mehcûrî, Fethi Baba, Salih Baba, Fedai Ceyhûnî, Bedri, Sivaslı Kusûrî, Zileli Talibi, Esrarı, Artvinli Şamil, Konyalı Şem\ KemterBaba, Sivaslı Velî, Âşık Şenlik, Hızrî, Meslekî, Mihnaccî.

AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI 2.CİLT

SON EKLENENLER

Üye Girişi