Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 

ŞİİR DİLİ

Şiirin normal konuşma dilinin üzerinde bir yapısı olduğu herkesçe bilinir. Bir üst-dildir şiir dili. Ne var ki bir üst-dil deyince, her şeyde olduğu gibi bu da abartıldı ve olmadık anlamlara çekildi. Bugün şiir dili demek; kuşdili gibi bir şey demek oldu neredeyse. Sadece kuşdili bilenlerin anladığı bir dil. Oysa şiir dili adı üzerinde güzel bir "dil" dir. Samimidir ve yüreğin dili olması gerekir. Düşüncelerin yürekte damıtılması ve ifadesini de yüreğin dilinde bulmasıdır esasında. Yani, sözcüsü yürek olan düşüncedir şiir. Şiir dili de işte budur. Beyinleri dopdolu, çok yönlü, birikim kazanmış duyarlı insanların, şiirin yapısını da mutlaka bilmesi koşuluyla; yaşam karşısındaki duruşlarından ve bakışlarından yola çıkarak edindikleri bilgileri, yorumları, şair olarak yüreklerine indirip, oradan dışa vurmalarıdır. Yüreğe indirilmeden yapılan ifadeler zaten bilim ve düşün adamlarının işidir. Yani şiirde de hakikati aramak ve sezmek var bilimde olduğu gibi. Ama sözcüleri ayrı işte. Biri akıl, diğeri yürek. Yürek olunca da; daha bir incelik söz konusu ve melodisi ile heyecanı ile yürekten yüreğe bir akım başlayarak insanları kendinden geçirebiliyor. Yüreğin potasında erimeyen hiçbir sözcük şiir olma şerefine erişemez. Bütün sözcükler şiir olmak için, önce şairin yüreğine gireceklerdir. Önceki hayatlarını unutup; sıfır derece anlamda yani nötr olarak oraya girecek ve şiir olmak için o sıcak potada diğer sözcüklerle şairin yüreğinde birbirleriyle tanışacaklardır. Ve şairin verdiği bütünlüğe doğru yol alacaklar; bütünün hizmetinde olmak üzere ve sadece o şiire özgü olmak üzere yepyeni anlamlara kavuşacaklardır. Şiirin bütünüyle bir anlam kazanacaklardır. Şiirin bütünü ise, parçaların dışında; onu oluşturan sözcüklerin toplamı değil; onlardan oluşan ama onları epeyce aşan, ilahi bir niteliğe sahip olan ve şairin hayata bakışını ve duruşunu da içeren ve vermeye çalıştığı yönü de göstermeye çalışan bir bütündür. Bu bütünlük çok özel bir durumdur ve onu oluşturan sözcükler bu bütünün bir anlamlandırması olmaksızın hiçbir şeydirler. Ancak o bütünün vereceği görevi yaptıkları oranda önem kazanır ve var olurlar.

Şimdi durum böyle olunca; bir şairin neredeyse bütün yaşamını içine koyduğu ve bir güzellik içinde ürettiği bir şiiri kitlelerle paylaşmasından doğal ne olabilir? Neden kimseler anlamasın diye kuş diline çevirsin ki? Ve neden geniş halk kitlelerine değil de, çok küçük bir elit tabakanın hizmetine sunmak istesin ki? Daha çok insan şiiri anlasa ve yaşamına anlam katsa, şairin ne kaybı olabilir ki? Ve çok merak ediyorum: neden bugüne kalmış en büyük şairler hep anlaşılır olmuşlardır da değerlerinden hiçbir şey kaybetmemişler; tam tersine halen daha en çok okunan onlar olmuşlardır? Durup düşünmek lazım!..

"Sanat Nedir?" adlı eserinde bakın ne diyor ünlü yazar TOLSTOY:
"Bir eserin, bütün insanlık için yararlı olması için, iyi ve kötüyü ayırması, güzel ve anlaşılır olması gerekmektedir. Sanat ancak, belli bir sınıf için değil, büyük kitleler için yarar sağladığı zaman sözü edilebilir bir değere ulaşır.

...Fırsatçıların her zaman kullandıkları bir yöntem vardır. Halkın kullanmadığı, dile yerleşmemiş kelimeleri kullanarak, gerektiğinde icat ederek halkın gözünde kendisini yüceltmek. Bu, ' halk, anlamadığına inanır' mantığıdır ve çoğu zaman başarılı olur. Kitleler, bilmedikleri kelimelerin ardından sürüklenirler. Bu arada sanat da tükenmeye yüz tutar. Ortodoks kilisesinin sapık fikirlerinin, ağır bir dille düzenlenerek halka benimsetilmesi bu yöntemin en çarpıcı örneklerindendir."

"Bir eserin ilginçliği , onun gösterişinde değil, ortaya koyduğu yeni düşüncede olmalıdır. İlginçliği bayağı şiirsellikte, gösterişte, taklitte aramak sanata bir şey kazandırmaz. Bunlar zengin sınıfın sanat üzerinde oynadığı bir oyundan başka bir şey değildir."

· SANAT NEDİR? L.N. TOLSTOY, Şule Yayınları İstanbul, Eylül 1992,

Çev. Baran Dural, s,7

Şiir dilini doğal dilden ayıran özellikler nelerdir?

• Şiir dilinde kelimeler genellikle gerçek anlamının dışında kullanılır.

• Şiir dilinde imge vardır, günlük dilde imge yoktur.

• Şiir dili, günlük dilin özellikleri barındırır; ancak günlük dili söz sanatları dilde yoktur.

• Şiir dilinde söz sanatları yoğun ve etkili bir şekilde kullanılır.


Şiir insanın değişen duygu, çoşku, özlem ve hayallerini kendine özgü bir dille ifade eder. Dili daha canlı, daha güzel ve daha tesirli hale getirerek ona bir üst kimlik kazandırır. Şair günlük dildeki sözcükleri özenle seçer. Onlara yepyeni anlamlar kazandırır. Kullanılan dile yeni değerler ve anlamlar kazandırır. Benzetmelere değişmecelere (mecaz) yer verir. Somut varlıkları soyutlaştırır, soyutları da somutlaştırır. Böylece duygu ve düşüncelerine bir anlam derinliği kazandırır.

EDEBİ SANATLAR


Teşbih
Anlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme sanatıdır.

Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. Öğeleri şunlardır :

1- Benzeyen (müşebbeh, teşbih edilen, benzetilen) : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik bakımından güçsüz olanıdır. 
2- Kendisine Benzetilen  : Birbirlerine benzetilen şeylerden nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3- Benzetme Yönü  : benzeyen ve kendisine benzetilen arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı belirtmek için yapılır. (Ancak bu ortak nokta her zaman vurgulanarak zikredilmeyebilir.)
4- Benzetme Edatı  : Benzeyen ve kendisine benzetilen arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir.

Teşbihte genellikle şu kelime ya da ekler benzetme edatı olarak kullanılır :


Ör: Ali aslan gibi cesurdur.
1- Benzeyen-benzetilen: Ali
2- Kendisine benzetilen: aslan
3- Benzetme yönü: cesaret
4- Benzetme edatı: gibi

Ör: Cennet gibi güzel vatan

Ör: "Yol yılan gibi kıvrılıyor"
Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban gibi işliyor içerime.
(Ayak Sesleri/ Necip Fazıl Kısakürek)

Benzeyen: Sesler
Kendisine benzetilen unsur:Eski çıban
Benzetme yönü: Batmak,işlemek
Benzetme edatı: Gibi


Teşbih-i beliğ:Sadece  benzeyen ve benzetilen ile yapılan ve benzetme edatı ile benzetme  yönü bulunmayan teşbihe teşbih-i beliğ denir.


Ör:Günlerim koklamadan attığım bir güldür.

Ör:Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil 
Ahmet Haşim
Ör: Kömür gözlüm, gül dudaklım
Sen de bir gün perişan ol
Hicranî

Ör: Aslan askerler koşuyor.


İstiare(İğretileme)


Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan  teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.

Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.


Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Benzeyen: bulut(söylenmemiş)
Benzetilen:siyah tül (söylenmiş)
Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi

Benzeyen: Rüzgar(söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli(söylanmiş)


Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede  kendisine benzetilen yer almaz.


Ör:
Bir arslan miyav dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi

Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye;fare, kükredi sözcüğüyle  aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle kuşa  benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir.

Ör:     Yüce dağların başında
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen:Bulut(var)
Kendisine benzetilen: üzüzm(yok)     



Teşhis(Kişileştirme)
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.


Ör: Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl
Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl

Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını
Ör: Gel bahar erit bu yolun karını
Geçen seneleri anmayalım hiç
Dinle bülbüllerin şarkılarını
Güllerin kıpkızıl şarabını iç


İntak(Konuşturma)

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.

Ör:Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
Ör:Minik kuş:’’Anne beni rüyalar ülkesine götür.’’diye yalvarıyordu.

Tezat(Karşıtlık)

Ör:Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz

Ör.Ağzına yok dediler dediklerince var imiş
Ör: Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten


Mübalağa(Abartma)
Bir sözün etkisini arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan çok göstermek ya da olmayacak biçimde anlatma sanatıdır.


Ör: Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ     

Ör: Alem sele gitti gözüm yaşından.
Bir ah çeksem dağı taşı eritir,


Ör: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.

Ör: O kadar zayıftı ki
Bir dalın arkasına geçse göremezdi kimse onu

Telmih(Hatırlatma)


Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.


Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi,
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
M. Akif Ersoy
Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,
Mecnun olup ardı sıra giderim.

Şu Boğaz harbı nedir?Var mı ki dünyada eşi?
En keşif orduların yükleniyor dördü beşi.
M. Akif Ersoy
Gökyüzünde İsa ile,
Tur dağında Musa ile ,
Elindeki asa ile,
Çağırayım Mevlam seni.
Yunus Emre

Tecahül-i Arif(Bilip de Bilmezlikten Gelme)


Bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır.


Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Cahit  Sıtkı Tarancı

 

Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?
Ahmet Haşim 

Hüsn-i talil(Güzel Bir Nedene Bağlama)

Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.


Senin o gül yüzünü görmek için
Sana güneş bakmak için doğuyor.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden
Yahya Kemal Beyatlı
Tenasüp
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.


Ör:Yine bahar, bülbül sesinden
Seda verip seslendin mi yaylalar
Çevre yanın lale sümbül bürümüş
Gelin olup süsülendin mi yaylalar

●Bu  dizelerde ‘’bahar,yayla,lale, sümbül,bülbül   
sesi,seda’’ birbiriyle ilgili sözcükler olarak                     
Ör: Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman kim helakim zehr-i dermendadır.

●Bu dizelerde ‘’dert, derman, ilaç, tabip’’ birbiriyle             
İlgili sözcükler olarak kullanılmıştır.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

·      ŞİİR BİLGİSİ

·      ŞİİR HAKKINDA GENEL BİLGİLER KATEGORİSİ

·      ŞİİR MADDESİ-A.FUAT BİLKAN

·      ARUZ İLE ŞİİR YAZMAK

·      MANZUME VE ŞİİR FARKI

·      HALK EDEBİYATI BÖLÜMÜ

·      ŞİİR BİLGİSİ ve EDEBİ SANATLAR TESTİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi