Yazarları belli olan ağıtlar yanında, ortak halk edebiyatına ait birçok ağıtlar vardır. Bu ağıtlar dörtlüklerle söylenir ve dörtlük sayısı sınırlı değildir. Bazı kimseler bu türe destan, ya da türkü derler ki çok yanlıştır. Çünkü destan ve türküdeki nitelikler tamamıyla başkadır. .
Ortak ağıtlar, daha çok genç kızların, yiğit delikanlıların ölümlerine yakınmak için söyledikleri manzumelerle, bir gelinin, baba evinden ayrılmanın verdiği üzüntüyü ifade etmek yolunda sıraladığı mısralardan meydana gelir. Buna ağıt yakma denir. Ağıtların özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
- Genellikle acı verici, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküsüdür. Burada söz konusu edilen acı verici, üzücü olayın en yaygın biçimi ölümdür. Ancak ağıtın doğal afet ya da hastalık gibi çaresizlikler karşısında söylendiği de olur.
- Ağıtın söylenme amacı genellikle korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları dile getirmektir.
- Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilir.
- Ağıtlar, ölen ya da başından acı bir olay geçen kişinin iyiliklerini, yiğitçe davranışlarını ve görüp geçirdiği önemli olayları konu edinir.
- Belli geleneksel hareketler eşliğinde kendine özgü ölçü ve uyaklarla söylenir.
- Türklerde ağıt geleneği çok eskidir. Anadolu’nun hemen her yerinde ağıt geleneğinin izlerine rastlanır.
- Ağıtlardan anonim folklor ürünleri sayılır. Türkçede 7, 8 ve 10 heceli ağıtlar yaygındır. En çok 8 hecelilere rastlanır.
- Erkeklerin de söylediği olur, ancak ağıt daha çok kadınlar tarafından söylenir.
- Bu sanat ürünü gösteri özellikleriyle tiyatroya, söyleyiş özellikleriyle de şiire benzer.
- Ağıtlar türkü ve destan ile yakın ilişki içindedir.
- Halk Edebiyatındaki “ağıt”ın İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatındaki şekli “sagu” Divan Edebiyatımdaki şekli ise “mersiye”dir.
- Türk kültüründe oldukça köklü bir maziye sahip olan ağıt ve ağıt söyleme veya ağıtçılık geleneği, çeşitli Türk boyları tarafından günümüze kadar yaşatılan ortak en eski geleneklerden birisidir.
- Orhun Abideleri’nde "Sıgıt" ve "Sıgıtçı" olarak gördüğümüz ağıt ve ağıt söyleme geleneği, Türk boylarındaki dil ve gelenek farklılaşması ile geniş bir coğrafyaya dağılma sebebiyle çeşitli kelimelerle adlandırılmıştır. Bazı Türk boylarında, bugün, ağıt ve ağıt söyleme geleneğiyle ilgili şu kelimelere rastlamaktayız:
- Çin Halk Cumhuruyeti' ne bağlı Doğu Türkistan' da yaşayan Uygurlar ağıt türü şiirlere "Mersiye koşukları", Kuzey Kafkasya' da yaşayan Kıpçak lehçesiyle konuşan Karaçay - Malkar Türkleri; "Küv", Kerkük Türkleri; "Sazlamağ", Kırım Tatarları; "Taqmaq" adını vermektedirler.
- Ağıda, Özbekler; "Matemname", Kazak ve Kırgızlar; "Coktav", Azeriler; "Ağı", Batı Türkistan sahasında yaşayan Türkmenler; "Ağı", "Tavs", "Tavşa", Kuzey Kafkasya'da ve Dobruca'da yaşayan Nogaylar; "Bozlau/Bozlaw", Başkurtlar; "Mârsiya âytiv", Kumuklar; "yas", Gagauzlar; "dizmek" adını verirler.
Ortak halk edebiyatı ağıtına bir:
Kerbelânın suyu çağlayıp akar
Susuzlar uzaktan su deyip bakar
Hararetten ciğerim hep yanar
İki gözüm nuru İmam Hüseyinim
Yazarı belli olan ağıt örneği:
AĞIT
Gönül gülşeninin bir kumru kuşu
Akıttı gözümden kan ile yaşı
Kuldan değil kâşâ Hallâk'ın işi
Yenice açılan gül elden gitti.
Ateşi var yüreğimin başında
O benden ayrıldı yazın kışında
Kânunusaninin yirmi beşinde
Öpüp okşadığım el elden gitti
Her sabah benimle kalkardı bile
Bir Cuma günü sevk ettim yola
Ağlama evlâdım git güle güle
Henüz baba diyen dil elden gitti
Evvelden giymiştim aşkın tacını
Derdim Mevlâm göstermesin acını
Nihayet zayettim can ilâcını
Eyvah güvendiğim dal elden gitti
Yıktım artık kalbim evin şeddini
Gönül simden geri bilsin haddini
Toprak incitmesin Cemalettini
Boynuma dolanan kol elden gitti
Ona emri veren Hallâk-ı Settar
Merhamet kânıdır sandım bağışlar
Mademki istemiş anda hikmet var
Saçı sırma tel elden gitti
Fehmî'ya rüyada bildirdi
Allah Uyanıp inandım «Âmentübillâh»
Ağlama anası de «İnnâllllâh»
Biz kara giyelim al elden gitti
FEHMİ
ATATÜRK’E AĞIT
Sana diyom sana Mustafa Kemal
Riyakâr kulların yalandan yanar
Bu dünyada senin başına döner
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
Işık dünya başımıza dar geldi
Gazi baba hepisinden zor geldi
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
İstanbul'dan Ankara'ya yürüdü tren
Moskof un kralı salına duran
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
Paşalar içinde Gazi'dir süslü
İresmi geçitte de milleti yaslı
Sarayın içinde kılıcı paslı
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
İsmet kondu sarayına yurduna
Ağladı askerin düştü ardına
Anan kızı olsayıdı yanandı derdine
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
İstanbul'un etirafı denizden avlu
Ne bir kızı kalmış nede bir oğlu
Saraydan eğlenmez Paşa'nın göynü
Saraya gel Gazi baba saraya
Sen düşürdün bir soğukluk araya
(Emirdağ Yöresine Aittir.)