Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ENİS BEHİÇ KORYÜREK-EDEBİ PORTRELER

 

İnce, zarif bir endam; krem renkli solgun, fakat içindeki zekâ zorlayışıyla şişip kabarmış yuvarlak bir alın; profiline bir kuş manzarası veren keskin çizgili, atılgan bir burun; yüksek, kemerli kaşların ebedî hayreti altında sevimli, parlak gözler. İki sıra kirpik oyası içinde hızla dönen, hızla mânâ değiştiren bu gözler Enis’in madde olmuş maneviyatından birer parçadır.

Hafifçe kabarık şakaklardan sonra, süzüle süzüle inen yüz çizgileri çukurlu, nissivri bir çene ile biter ve başı uzaktan bir topacı andırır.

Ben, onu Mülkiye’yi bitirdiği yıl tanıdım. Arkasında iyi kesilmiş siyah bir jaketatay, fantezi yelek ve çizgili pantolon vardı.

Bu ciddi kıyafet içinde bile o, yine kendi taşkın ruhunun bir alâmetini gösterirdi. Meselâ, kravatını herkes gibi düğüm bağlamaz, katı yakanın altına güzel kıvrımlar yapacak şekilde sıkıştırır, kalabalıktan ayrılırdı.

Dünyanın belki en şen adamlarındandır. Bir meclise girince havayı değiştirir. Ağırlığı, resmiyeti hemen dağıtır. Tatlı, cana yakın bir şakraklıkla bütün bu işleri kimseyi incitmeden becerir ve herkesin:

- Hay Allah razı olsun! duasını kazanır.

Konuşması renklidir. Söylerken, ağzında bembeyaz dişleriyle beraber, sözleri de birer kıvılcım gibi çakar. Sesi yumuşak tavlıdır. Zahmetsizce her tona çıkıp iner. Her ırkın şivesini hem tecvit, hem nahviyle birlikte taklit eder. Keman çalar, şarkı söyler, hülâsa eskilerin “bir kol çengi” dedikleri nadir yaradılışlı, dört başı mamur bir varlıktır.

Bükreş ve Peşte’de bıraktığı tesiri görenlerin parmakları ağızlarında kaldı. Siyasî hayat, bu şen şakrak, zevkine düşkün şahsiyetin altında ne derin vakarlı bir hüviyet yaşadığını göster. Onu en son defa, birkaç ay evvel Ankara’da gördüm. Zaman, yalnız saçlarına dokunmuş. Yirmi yıllık koca gün ehramının onun yüzünde bir tek izi bile yoktu.    ?

Madde Enis işte budur. Sanatkâr, şair ve ruh Enis e gelince:

O ilk şiirlerini, Şehbâl mecmuasında neşretti.

Nâmık Kemal’in ruhuna ithaf ettiği bu şiir, Balkan felâketine ağlayan bir gönül imbiğinden damla damla süzülmüştü. Belki zamanın, millî yeisin de onu beğendirmekte, ruhlara sıcak göstermekte payı vardır. Fakat gerçek olan şu ki hepimiz onu

Enis Behiç, olanla doyacak, sanata karşı, Ne yerseler ona şâkir, ne kılsalar ona şâd” diyecek adamlardan değildi. Ruhunda derin bir çarpıntı, hayalinde geniş bir ufuk, kalbinde kükremiş ihtiraslı bir engin seziyordu. Evvelce açılmış yollarda başkalarının izlerine basa basa yürümekle avunamadı. Yem bir şey, bambaşka bir çığır açmak istedi. Bu iç dalgalanandan hız aldı ve aruzla musiki darplarını birleştirerek yeni bir ahenk keşfine çalıştı. Düm, tek kâ, düm tek’leri aruzla uzlaştırmak uğrunda bir hayli uğraştı.

Bu aranıştan, bu ruh sondajlarından belki yepyeni bir ahenk fıskiyesi çıkacaktı. Fakat fena zamana rastladı. Milli cereyan etrafı kaplayacak kadar genişlemiş ve kuvvetlenmişti.

Yurtta yem şairi, yeni sanatkârı heceden bekleyen bir hava dalgalanıyordu. Aruza yabana malı gözüyle bakılıyor, manevi kapitülasyon zincirinin bir halkası gibi muhakeme ediliyordu

İşte bu yüzdendir ki Enis Behiç’in yeni ahenk keşfi tecrübeleri durdu.

0 da hece vezniyle yazmaya başladı. Burada da yine ondaki ruh açlığının izlerini görürüz. “Süvariler” ve “Gemiciler” şiirleri tamamıyla başka tarzda yazılmıştır:

Poyraz var 

Yelken dolar 

Gemi sanki kanatlı

tarzında mısraları, gittikçe artan rüzgâr gibi büyüttü. Gemiciler şiirim yana yatırırsanız, dalgalı bir deniz manzarası görürsünüz.

Enis bununla da kanmadı. Bir gün onu bizim eski bahriye tarihlerim okurken gördük. Orada gemici ıstılahları, levent argoları, gemi parçalarına ait isimler öğrenip not ediyordu.

Çok geçmeden bu didişmeden şanlı bir ganimetle döndü bize meşhur deniz destanları yazdı.

Yine doldu gemimizin arması 

Bizim gemi martı gibi pek oynak. 

Ye hoş olur şimdi ateş açarsak 

Ufukları dumanların sarması,

"Vardiya ”dan bağırdılar:

-    Üç direkli bir gemi!

Kaptan sordu gür sesiyle:

-Bandırası belli mi?

-    Venedikli!

Bu ses bütün göğüsleri dolaştı 

Venedikli! Venedikli! 

Son saatin yaklaştı.

Enis, hece veznine yalnız kahramanlık menkıbelerini, destan havasını sokmakla kalmadı. Heceye eski varsağılarda gördüğümüz o erkek sesi de getirdi.

Bu kadar büyük bir ihtiras, derin susayışlarla edebiyata giren şairden biz, çok şey bekliyorduk. Fakat siyasî hayata atılış onu birdenbire değiştirdi.

Bükreş’e gittikten sonra bize bir tek manzume yollamıştı. Onun ruhundaki başkalarından ayrılmak, yükseklikler fethetmek ihtirasını bildiğim için müşahede ufuklarının genişlemesine yardım eden bu yeni memuriyetine sevinmiştim. Fakat aldanmışım. Onu galiba bu yeni ufuklar tüketti.

Bir yerde bir ressamın Roma’daki meşhur sanat âbidelerini gördükten sonra elinden fırçasını attığını okumuştum. Acaba, Enis kendisine yeis veren büyük kudretlerle mi karşılaştı? Yoksa ondaki ihtiras, maddî refah ve zevk ile doyan, ruh fütuhatından vazgeçen cinsten küçük çapta bir şey miydi?

Gönül, “Hayır!” demek istiyor. Fakat zihin, bu yıllar süren susuşun altında ezilmekten kurtulamıyor.

HAKKI SÜHA GEZGİN, EDEBİ PORTRELER

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

ENİS BEHİÇ KORYÜREK ŞİİRLERİ

ENİS BEHİÇ KORYÜREK HAYATI ve ESERLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi