Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Yazar: NECMETTİN TURİNAY

MİYASOĞLU’NUN EDEBİYATIMIZDAKİ YERİNE MÜTEVAZİ BİR BAKIŞ

60. yaşını sevinçle kutlayıp, samimi duygularla kendisine sağlık ve üretim dolu uzun yıllar dilediğimiz Mustafa Miyasoğlu, yaş itibariyle edebiyat ve düşünce hayatımızın 60 kuşağı ile 70 kuşağı arasında yer alan, yakın çevresi ve ürünlerinin özellikleriyle daha çok 70 kuşağı içinde değerlendirilmesi mümkün olabileceğini düşündüğüm değerli bir şair ve yazarımızdır. Mustafa Miyasoğlu’nun 60. yaşdönümü dolayısıyla dergilerin özel sayılar düzenlemesi ve bu nedenle bazı toplantılar düzenlenmesi son derece yerinde olup; hem yeni kuşağın dikkatini çekmek, hem bu şahsiyeti edebiyat tarihimizdeki layık olduğu yere oturtmak için gerekli malzemelerin toplanması açısından ayrıca gereklidir. Belki bu aşamada yazılan ve söylenenler, Miyasoğlu’nun edebiyat ve düşünce hayatımızdaki yerini ortaya koymakta aciz kalacaktır. Çünkü mükemmele yakın doğru ve isabetli değerlendirmeler için üniversitelerimizde akademisyenlerimiz tarafından, ayrıca serbest araştırmacılarımız tarafından kitaplık çapında birden çok araştırmanın tamamlanarak yayımlanması gerekecektir.

Şimdilik özetle belirtmeye çalışacak olursak; Mustafa Miyasoğlu’nu, Edebiyat ve Mavera gibi 70’li yılların ünlü dergilerinin vitrinlerinde en çok öne çıkan Atasoy Müftüoğlu, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu vd  ünlü 60 kuşağı yazarlarımızın  etkilerinin güçlü bir biçimde sürdüğü, 70 kuşağı yazarların da yeni yeni ortaya çıktığı bir dönemde tanımaya başlıyoruz Miyasoğlu’nu. Bu yıllarda öğrenciliği sürerken, birçoğumuzun çatısı altında hizmetler verdiği MTTB’nin Basın-Yayın Müdürlüğünde (1968) ve Kubbealtı Cemiyetinin sözlük işlerinde (1972) çalışan, üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra İzmit (1974-78) ve İstanbul (1978-81) liselerinde edebiyat öğretmenliği yapan Miyasoğlu’nun yazı ve şiirlerini yoğunluklu olarak yayımladığı yerler olarak Millî Gençlik (1968-69), Tohum (1969-70), Hisar (1970-80), Türk Edebiyatı (1972), Edebiyat (1972-75), Mavera (1975-80), Yeni Sanat (1974-75), Sedir (1980), Millî Gazete (1973), Yeni Devir (1977-85), Türkiye (1985) dergi ve gazetelerinin olduğunu görüyoruz. Miyasoğlu’nun, bu dergilerde çıkan yazı ve şiirleriyle, döneminin üzerinde en çok konuşulan ve okunan isimlerinden olduğunu not etmek gerekir.

Aynı yıllarda Umut Suları adlı oyunu 1973 yılında MTTB Tiyatrosunda sahnelenmiş; o dönemin gençliği tarafından ilgiyle izlenen Millî Gençlik, Yeni Sanat ve Sedir dergilerinin yönetimine katılmıştır. Bu yayın organlarından Tohum, Yeni Sanat dergileriyle Milli Gazete ve Yeni Devir, kendisiyle birlikte yazdığımız gazete ve dergiler olmaktadır ki, onun da benim de dergilerde birlikte en çok göründüğümüz yıllardır.

Şurasını da önemli bir not olarak belirtip sözlerimizi sürdürmemiz ancak mümkün ki; benzer durumdaki bazı yazarlarımız da dahil olmak üzere, Mustafa Miyasoğlu, yukarda adı geçen dergi va gazetelerde ürünleri yer almış bir çok isimle ortak bazı düşünce kaynaklarından beslenmekle beraber; farklı kaynaklardan da yararlanmasını bilmiş ve bu yazarların yazdıklarından bağımsız düşünceler ile kendisine has üslubunu ortaya koyabilmiş bir şahsiyettir.

Yine özetle devam edecek olursak; 70’li yıllardan sonra da yazı ve şiirlerini Milli Gazete, Yeni Şafak, Vakit (Akit) gazetelerinde sürdüren Mustafa Miyasoğlu için çok sayıda ismin birleştiği tanımlardan ilki, velüt (üretken) bir edebiyatçımız olduğudur. Çalışkanlığı şuradan açıkça bellidir ki, bir yandan telif eserler yayımlarken öbür yandan, gazete ve dergi yazarlığını hep devam ettirmiş (mesela ben, kitap çalışmalarıma vakit ayırabilmek için gazete yazarlığına 1986’da havlu attım), ayrıca edebiyat ve düşünce hayatımızdaki akışı ve değişmeleri dikkatle izleyip okuyucuya gerekli notları düşürmek amacıyla önemli gördüğü hatırlatmalarda bulunmuş, bu amaçla Suffe Yayınlarını kurarak döneminde geniş yankılar uyandıran ve ilgiyle okunan Suffe Kültür Sanat Yıllığı’nı (1982-88) yayınlamıştır. Mesela benim, 1980’de Cemil Meriç’le yapıp Yeni Devir sanat sayfasında yayımladığım bir uzun söyleşiyi ilk kayda geçirip kaybolmaktan kurtaran yine Miyasoğlu’nun Suffe Yıllığı’dır.

2006 yılına kadar 6 şiir, 2 hikâye, 5 roman, 3 oyun, 6 deneme, 6 inceleme, 1 konuşma, 1 gezi, 1 sadeleştirme, 3 derleme olmak üzere 34 kitaba imza atan Mustafa Miyasoğlu, eser verdiği her türün hakkını veren sıra dışı yazarlarımızın en önemlilerindendir. Bu yüzdendir ki, şiirleri ve romanları başta olmak üzere tüm kitaplarını –zaman zaman tekraren- keyifle okumayı sürdürebiliyoruz

Kırk küsur yıldan beri edebiyat ve düşünce hayatımızın önemli temsilcilerinden biri olmayı sürdüren Miyasoğlu, çeşitli yayınlarıyla birçok ödül alarak, yazdıkları geniş ilgi uyandırıp beğeni toplamış; 1975’te Kaybolmuş Günler adlı romanı, 1981’de Hicret Destanı adlı şiir kitabıyla Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanını, Dönemeç romanıyla 1980’de, Bir Aşk Serüveni adlı eseriyle de 1995’te Türkiye Yazarlar Birliğinin Yılın Romancısı ödüllerini kazanmış; ayrıca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin yarışmalarında çeşitli ödüller almıştır.

Eserleri yabancı dillere çevrilmeye başlanmış olan Miyasoğlu, yurt dışında da tanınan edebiyatçılarımızdandır.Hicret Destanı (1981)’nındaki şiirleri, 1981’de Dr. Muhammed Harb tarafından “Melhametü Hicre” adıyla Arapçaya çevrilip El Belağ dergisinde; Yollar ve İzler (2002) adlı romanı Masud Akhtar Shaikh tarafından “Roads and Footprints” adıyla 2003 yılında İngilizceye çevrilip Konya’da yayımlanmıştır.

İlk şiirlerinde yalnızlığı, rüyalara sığınışı, imkânsız aşkı ve büyük şehirlerde tedirginliğe düşen insanın temel değerleriyle tarih özlemini dile getiren Miyasoğlu, edebiyat geleneğimizin temel motifleriyle çağdaş insanın iç dünyasındaki kırılmalara ve hüzünlere de şiirlerinde yer veren bir sanat adamıdır. Romanlarında yaşadığı dönemdeki acıları derinliğine hisseden gençleri ve kuşak çatışmalarını ele almış; aşk acısıyla kimlik bunalımına düşen gençleri, büyük şehir kültürüne yansıyan sosyal değişimi ve geleneksel yapısı parçalanan ailelerin toparlanma çabalarıyla tarih bilincinin doğurduğu sorumluluğu romanlarında konu edinmiş; Anadolu insanının kendi memleketlerindeki sıkıntılarıyla büyük şehirde tutunma çabasını eserlerinin eksenine oturtmuştur.

Edebiyat ve kültür dünyamızın bu seçkin ismini, şimdiye kadar verdiği eserlerden sevgiyle ve saygıyla selamlıyor; bundan sonraki yıllarında da sağlık ve esenlik içinde bizi aydınlatmaya devam etmesini diliyoruz.

http://www.biyografya.com

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

MUSTAFA MİYASOĞLU ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi