Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

MEVLÂNA CELÂLEDDIN RUMÎ HAYATI-2

Anadolu Türk Tasavvuf düşüncesinin en büyüğü ve öncüsüdür. Asıl adı Celûleddiıı Muhammed'dir. Bugün Afganistan'ın önemli merkezi olan Belli şehrinde doğdu. Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor.
Mevlâna'dan sonra, Ahmed Eflâki onu görenlerden dinleyerek hazırladığı Ariflerin Menkıbeleri adlı kitabında 30 Eylül 1207 günü doğduğunu yazmaktadır. Sonraları yapılan araştırmalarda, Mevlâna'nın daha önce doğmuş olabileceği görüldü.
Mevlâna, Fîfi Mâfih adlı eserinde, bu tarihten 7-8 yıl öncesini işaret etmektedir.
Bu eserde, Moğolların Semerkant’ı, işgallerini anlatır. Semerkant kuşatması 1207'de oldu. Celâleddin Muhammed bunu hatırladığına göre, 6-7 yaşlarında olmalı. Yani doğumu 1207 değil, 1200'lerde olmalıdır.
Ahmet Kabaklı ve Mehmet Önder de bu tarihi veriyor. Tarihçi Will Duranil 1201, Maurice Barres 1203 tarihini vermektedirler.

AİLESİ

Mevlâna'nın babası, Hüseyin Hatibi oğlu Bahaeddin Veled'dir. Bahaeddin Veled, Belh şehrinin en tanınmış bilginiydi. Sözüne güvenilen, sevilen bir insandı.
Üstün zekâsı ve yetenekleriyle genç yaşta müderris (profesör) olup tasavvufta çok ilerlemişti. Bu sebeple kendisine "Sultan'ül Ülema" (Bilginlerin Sultanı) denilmekteydi.
Annesi ise, "Mader Sultan" diye anılan Belh Emiri'nin kızı Mümine Hatun'dur. Türbesi Karaman'dadır.

BELH

Belh, Büyük Selçuklu Devleti'nin önemli bir bilim ve kültür merkeziydi. Nizamül-Mülk'ün yaptırdığı medreseler, kütüphaneler, rasathaneler çoğalmıştı. Ancak sonraki yıllarda gelen istilalar, açlık ve sefalet getirmişti. Halkı tedirgin etmişti.
Daha sonra hüküm süren Harezmşahlar, Belh'i başkent yaptılar. 13. yüzyıl başlarında Belh, Horasan'ın yeniden bilim, kültür, sanat ve özellikle tarikat merkezi oldu. Ama Belh'i bekleyen bir tehlike vardı: Moğol akınları...

GÖÇ KARARI

Bilginlerin Sultanı Bahaeddin Veled'in vaazlarının, derslerinin çevrede önemli bir etkisi vardı. Dersleri, öğrencileri tarafından not edilerek "Maarif" adlı üç ciltlik kitabı hazırlandı.
Bahaeddin Veled, genellikle felsefecilere çatıyordu. Bu sebeple filozof Fahreddin Razi ile arası açıldı.. Onun kışkırttığı Sultan Muhammed Tekiş Harezmşah ile de arasına soğukluk girdi. Bu günlerde, gittikçe artan Moğol saldırısı yaklaştıkça, halkın huzuru kalmamıştı. Pek çoğu İran'a ve Anadolu'ya göçüyorlardı.
Bilginlerin Sultanı Bahaeddin Veled, kendisini kıskananların yaydığı dedikodular karşısında takınılan tavra kırılmıştı. Sultana da güvenmiyordu. Kendisinin ve ailesinin hayatı tehlikedeydi. Moğol tehlikesi de kapıdaydı.
Bu sebeplerden dolayı Bahaeddein Veled, bir daha dönmemek üzere Belh'ten ayrılmaya karar verdi.
Haber duyulunca, yüzlerce seveni, müridi kendisine yalvardı. Gözyaşı döktüler. Ama hiçbir şey kararından dön-düremedi.
Göç kararı alan Bahaeddin Veled, eşi Mümine Hatun, büyük oğlu Alâeddin Muhammed ve küçük oğlu Celâleddin Muhammed (Mevlâna) bu göç esnasında 8-10 yaşlarında olduğu düşünülmektedir.

GÖÇ

Bilginler Sultanı Bahaeddin Veled, ailesiyle birlikte Belh'ten ayrıldı. İlk önce Nişabur'a geldiler. Nişabur'un en büyük sofisi Feridüddin Attar tarafından karşılandılar ve ağırlandılar. Attar misafirlerine dostluk gösterdi. Celâleddin Muhammed'in büyüklüğünü fark etti. O'na daha çok ilgi gösterdi. "Esrarname" adlı eserini hediye etti.
Misafirlerini uğurlarken de:
- Suphanallah, bir derya bir ırmağın peşine düşmüş gidiyor.
Dediği söylenir.
Mevlâna ise bütün eserlerinde Attar’ı saygı ve sevgiyle anmış, örnekler vermiş, hikmetler anlatılmıştır.

ANADOLU YOLUNDA

Nişabur'dan ayrılan Bahaeddin Veled kervanı hilafet merkezi Bağdat'a geldi. Burada verdiği vaazını halife dâhil, yüzlerce kişinin ayakta dinlediği söylenir. Ayrıca bu vaazında halifeye nasihatlerde bulunup ağır eleştirilerde bulunduğu anlatılır.
Vaaz sırasında Moğolların Belh'i ele geçirdiği haberi geldi. Bahaeddin Veled ve ailesi Bağdat'tan Küfeye, oradan Mekke'ye geldiler. Burada hac görevini yerine getirdiler. Fazla kalmadan Medine'ye geçtiler. Kudüs ve Şam yolculuğunun ardından Selçuklu sınırlarına girdiler.
Halep ve Malatya'da birer ikişer gün kalarak Erzincan yakınlarında bir süre kaldılar. Sonra Sivas, Kayseri, Niğde ve 1221 yılında Lârende'ye (Karaman'a) geldiler.
Karaman Valisi Emir Musa Bey, Bilginler Sultanı'nı sarayına davet etti. Bahaeddin Veled, her gittiği şehirde olduğu gibi burada da saray yerine medreseye indi. Musa Bey de sevgisini göstermek için kısa sürede bir medrese yaptırdı.
Karaman'a geldikleri zaman, Celâleddin Muhammed 21-22 yaşlarındaydı. İlk gençlik yılları yollarda geçmişti.

EVLİLİĞİ

Celâleddin Muhammed 1225 yılında, Lala Şerafeddin Semerkandi'nin kızı Gevher Hatun ile evlendi. Lala Şerafeddin, Bahaeddin Veled'in en önde gelen müritlerinden birisi idi. Belh'ten birlikte göç etmişlerdi. Lala Şerafeddin, aynı zamanda küçük yaşından beri Celâleddin Mııhammed'in eğitimini üstlenmişti.
Bu evlilikten Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğulları oldu.
1220 yılında İse iki acıyı birden yaşadılar. Bilginler Sultanı, eşi Mümine Hatunu ve oğlu Alâeddin'i kaybetti. 11er ikisinin mezarı Karaman'dadır. Aile 1228 yılına kadar burada kaldı.

EĞİTİMİ

Mevlâna iyi bir eğitim gördü. Âlimlerle dolu bir ailenin ferdi, Bilginler Sultanı diye anılan bir insanın oğluydu.
Annesi Mümine Hatun'un aile içi eğitimi, müritlerin ilgisi ile büyüdü. Zekâsıyla dikkatleri üzerine çekti. Her hareketi dikkatle izlendi.
Bilginler Sultanı'nın iki yakın dostu, müridi Semerkantlı Şerafeddin Lala ve Tirmizli Seyyid Burhaneddin, küçük Celâleddin Muhammed'in eğitimini üstlendiler.
İlerde biri kayınbabası, diğeri de babasının ölümünden sonra şeyhi olmuştur. Bu iki büyük insan beş yaşında okuma yazma öğrettiler. Eğitimin dışında medresede dersleri dinledi. Göç sırasında da eğitimi hiç aksatılmadı. Karaman'da da devam edildi. Babasının derslerine de devam etti. Okumayı çok sevdiği için gece gündüz okuyordu.

KONYA

Konya Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkentidir. I. Alâeddin Keykubat iyi bir asker olup, Anadolu'yu imar eden, bilime, sanatkâra önem veren bir hükümdardı. Bilginler Sultanı'nın Karaman'da olduğunu öğrenince, onu Konya'ya davet etli.
Bahaeddin Veled ve çevresindekiler, yedi yıldır kendilerini ağırlayan Karamanlılara veda ederek 1228 yılı baharında Konya'ya göç ettiler.
Sultan Alâeddin misafirlerini sarayında ağırlamak istedi. Ama Bilginler Sultanı her zaman olduğu gibi sarayda değil, medresede kalmak istediğini söyledi. Altun Abâ medresesine yerleştirildiler. Daha sonra bir medrese yaptırıldı.
Bahaeddin Veled, Konya'da Alâeddin Camii'nde vaaz veriyor, derslerine devam ediyordu. Konya'da bir kutup olmuştu. Her kademedeki insan onun etrafında toplanmıştı.
Bahaeddin Veled Konya'da iki yıl kadar oturdu. Yaşı 85'i geçmişti. 1231 yılı kışında rahatsızlandı. Hastalığının üçüncü günü 12 Ocak 1231 Cuma günü vefat etti.

BABASINDAN SONRA

Bahaeddin Veled'in ölümünden sonra müritleri ve öğrencileri Celâleddin Muhammed'in etrafında toplandılar. Ama o kendisini babasının yerine lâyık görmüyordu. O zamanın henüz gelmediğine inanıyordu. İşte bu yalnızlık içinde Seyyid Burhaneddin geldi.


TİRMİZLİ SEYYİD BURHANEDDİN


Seyyid Burhaneddin, Bilginler Sultanı Bahaeddin Veled'in en değerli dostu ve önde gelen müritlerinden biriydi. Celâleddin Muhammed'in eğitimini üzerine almıştı. Kendisi Horasan'da "Sırları Bilen" diye tanınıyordu.
Seyyid Burhaneddin şeyhi ile göç etmeyip Horasan'da kalmıştı. Bir ara Mecnun misali çöllere düştü. Birkaç yıl dolaştıktan sonra Tirmiz şehrine geldi.
Burada bir toplantı esnasında birden ayağa fırlar:
-"Eyvah!.. Eyvah!.. Şeyhim Bahaeddin Veled bu fani âlemden öte âleme göçtü. Haydi, namazını kılalım.
Diye bağırmış. O gün Konya'da ölen Bahaeddin Veled'in cenaze namazını Tirmiz'de kılmış. Sonra da: "Benim şeyhimin oğlu Celâleddin Muhammed yalnız kaldı. Beni beklemekte..." diyerek yollara düştü. Bir yıl sonra Konya'ya geldi.
Seyyid Burhaneddin, Mevlâna'nın eğitiminden sonra, kemâle ermesi için görev alıyordu.
Seyyid Burhaneddin dokuz yıl Celâleddin Muhammed'e şeyhlik yaptı. Onu 1001 günlük çileye tabi tuttu. Onun bilgi ve kültürünü en üst seviyeye ulaştırdı. Artık o Celâleddin Muhammed değil, Mevlâna idi. Onun "zahir" ilimlerini öğrenmesini istiyordu. Zamanın en iyi medreseleri Halep ve Şam'da idi. Mevlâna Halep’e ve Şam'a gitti.
Mevlâna buralarda kendisini ilme verdi. Şam, Moğol saldırılarından kaçan bilginlerin toplanma yeriydi. Ayrıca dönemin büyük bilgini Muhyiddin-i Arabî de buradaydı. Gece gündüz okudu. Toplantılara katıldı. Şam'da dört yıldan fazla kaldı. Bir gün Şam pazarında dolaşırken adamın biri kolundan çekti. Mevlâna döndü. Hiç tanımadığı bir adam elini tuttu, saygıyla öptü:
-Ey dünya sarrafı Mevlâna, beni anla!
Diyerek kalabalığa karıştı. Mevlâna yıllar sonra öğrendi ki, bu adam, içindeki ateşi dizginleyen, kendisini yönlendiren Şemseddin Tebrizi idi.


TEBRİZLİ ŞEMS

Tebrizli Şemseddin 1244 yılının Ekim ayında Konya'ya geldi. Mevlâna 40-45 yaşlarında, Şems ise 60 yaşlarında idi. Şöhretten, cahillikten ve aptallıktan kaçar; bir yerde barınmaz bir dervişti.
Mevlâna dersten çıkıp evine giderken, caddenin tam ortasında biri katırın dizginlerine yapışmış. Bu Şems imiş. İşte o günden sonra Mevlâna'nın en yakın dostu olmuş. Tanrı’yı arama, bulma, hissetme çaba ve çilelerinde yardımcı olmuş. Bu çalışmalar esnasında günlerce bir odaya kapanıp insanlardan uzak kalmaya başlamışlar. Konyaklar Mevlâna'yı göremeyince Şems'e düşman olmuşlar.
Dedikodular ve memnun olmayanlar çoğalınca, Şems, 15 Şubat 1246 günü ortadan kaybolmuş. Mevlâna buna çok üzülmüş. Odasına kapanmış. L:n güzel şiirlerini yazmaya başlamış.
Birkaç ay sonra Şems'in Şam'da görüldüğü haberi geldi. Mevlâna manzum bir mektup yazdı. Özel bir ulakla gönderildi. Hiç ses çıkmadı. İkinci ve üçüncü mektuplar da gönderildi. Sonra Şems'ten bir mektup geldi. Mevlâna oğlu Sultan Veled'i Şam'a gönderdi.
Sultan Veled, bir handa satranç oynarken buldu. Getirdiği hediyeleri Şems'in ayaklarına serdi. Şems:
-Bizi altın ve gümüş elde edemez... Muhammed huylu Mevlâna'mızın daveti yeter.
Dedi. Varını yoğunu fakirlere dağıtarak Konya'ya hareket ettiler.
Konya'da Mevlâna karşıladı. Mevlâna onu evlâtlığı Kimya Matım ile evlendirdi. Yine Mevlâna ile Şems bir odaya kapandılar.
Kısa bir süre sonra Kimya Hatun vefat etti. Şems'in Mevlâna'yı yine halktan kaçırması, sevmeyenleri tarafından öfke ile karşılandı. Bunlar verdikleri sözleri çabuk unuttular. Kimya Hatun'un ölümünden 7 gün sonra 5 Aralık 1247 Perşembe günü Şems yine ortadan kayboldu. Öldürüldüğü hakkında anlatımlar vardır.

SELÂHADDİN

Şems'in ortadan kaybolması Mevlâna'yı çok üzdü. Onun şeyhliğine daha ihtiyacı vardı. Bir ara Şam'a Şems'i aramaya gitti. Sonra bir daha gitti. Bu ikinci seyahat Mevlâna'ya etkili oldu. Onu ruhen doyurdu.
Bir gün kuyumcular çarşısından geçerken, çekiç seslerindeki ahenge daldı. O dükkânın önünde durdu. Sema yapmaya başladı. Bu dükkân, Bahaeddin Veled'in müridi Selâhaddin'in dükkânı idi. Kapı önündeki kalabalığı görünce kalfa ve çıraklarına seslendi:
-Çekici elden bırakmayın.
Kendisi de çıkıp Mevlâna ile sema yapmaya başladı. Yaşlı olduğu için fazla yapamadı. Mevlâna onu tuttu. Bu karşılaşmadan sonra Şems'in yerini Selâhaddin aldı.
Mevlâna bu karşılaşmayı anlatan gazelinin ilk beyti şöyledir:
"Bu kuyumcu dükkânında bana bir hazine görünüverdi
O ne çehre! O ne mana! O ne güzellik! Ne güzellik!"
Selâhaddin okumamış olmakla birlikte arif bir insandı. Telkin gücü yüksek, olgun, saf ve seçkin bir insandı.
Şems'i kıskananlar şimdi Selâhaddin'i kıskanmaya başladılar. 10 yıl halifelik yaptı. Selâhaddin uzun bir hastalık döneminden sonra 1258'de vefat etti.

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ
Mevlâna'nın son halifesi Hüsameddin Çelebi'dir. Kendisinden sonra yaşamıştır. Hüsameddin Çelebi’nin en önemli etkisi altı ciltlik Mesnevi'nin yazılmasını teşvik etmesidir. Öncekiler Mevlâna'nın bilgisini ve gönlünü doldurdular. Hüsameddin Çelebi de bunları kâğıda döktürmeye yardımcı oldu.

ÖLÜMÜ
Mevlâna Celâleddin Rumî 17 Aralık 1273 günü Konya'da vefat etti. 73 yıl gibi uzun bir ömür yaşadı. Ömrünün ilk yirmi yılını yollarda geçirdi. Bilginlerin Sultanı diye anılan babasının çevresinde çok iyi bir eğitim aldı. Babasıyla geldiği Konya'da pek çok insan yetiştirdi. Bütün insanların sevgisini kazandı. Ölüm haberi herkesi üzdü. Müslüman'ı, Hıristiyan'ı, Musevi'si, zengini, fakiri, şehirlisi, köylüsü, sanki çok yakınlarını kaybetmiş gibi yas tuttular. Babası Bilginler Sultanı Bahaeddin Veled'in "Gül Bahçesi"ndeki mezarının yanına gömüldü.

MEVLÂNA'NIN ESERLERİ
1- Mesnevi.
2- Divân-ı Kebir.
3- Fihi Mâfih.
4- Mecâlis-i Seb'a.
5- Mektûbat.

 

100 TEMEL ESER-AYDINCAN YAYINLARI

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi