Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HİSAR DERGİSİ-AYŞEGÜL GÜLER

Ankara’da aylık bir dergi olarak 1950 yılında yayın hayatına başlayan Hisar, iki dönem içerisinde ele alınır. Dergi ilk döneminde yedi yıl çıkmış ve 1957 yılına kadar devam etmiştir altı yıl ve on bir ay süren bu süreçte dergi yetmiş beş sayı çıkmıştır, daha sonra yedi yıllık bir ara vererek ikinci defa yayın hayatına başlamıştır. İkinci dönem ise 1964 yılından başlayarak 1980 yılına kadar devam eder ve on yedi yıl süren bu yayın hayatında iki yüz iki sayı çıkarılmıştır. Öztürk Emiroğlu Hisar dergisinin toplamda iki yüz yetmiş yedi sayı çıktığını belirtir (Emiroğlu, 2000:98). Cumhuriyet devri Türk şiirinde Munis Faik Ozansoy, Mustafa Necati Karaer, Nüzhet Erman, Mehmet Çınarlı, Gültekin Sâmanoğlu, İlhan Geçer, Yahya Benekay ve Nevzat Yalçın’dan oluşan şairler grubuna Hisarcılar denir (Toz, 1998: 62-69). Otuz yıllık bir döneme imza atan dergi, etrafında toplanan memur, avukat, bürokrat gibi sanatçılarla dikkatleri üzerinde toplar ve benimsemiş oldukları sanat anlayışının etkisiyle de belli bir dönemin “Hisarcılar” olarak anılmasına vesile olur.

Topluluk üyeleri zaten 1948-1950 yılları arasında Ankara Halkevi’nde bir araya gelen ve son zamanlarda şiirdeki gelenek dışılığa tepkili olan, ortak düşünceye sahip sanatçılardır. Onlar kendilerinden önce ortaya çıkmış toplumcu gerçekçi söylemlere, Marksist şiir anlayışına karşı sanatımızın kendi özümüzden beslenmesi gerektiğini ifade ederek geleneğimize ait şiir değerlerini öncelemişlerdir. Hisar sanatçıları Türklüğe ait tüm değerleri savunacaklarını hatta yeri geldiğinde bunun için savaşacaklarını da ifade ederler (Yetiş, 2007:314-315).


Bu düşüncenin aksini belirten herkese karşı millî fikirlerinin paralelinde bir anlayışla cevap vereceklerini belirtirler. Topluluk ismi olarak Hisar sözcüğünü tercih etmeleri bu vizyonun sonucudur. Bu konuda Mehmet Çınarlı,


"...Hisar adı, rastgele uydurulmuş değildir. Bir birleşme, bir savunma anlamı var o kelimede. Hisar adı, milli kültüre ihanet eden, milli değerleri yok etmeye çalışanlara, dilimizi edebiyatımızı soysuzlaştırmayı gaye edinenlere karşı bir savaş çağrısıdır." der (Hisar, 1970: S.4,s.150).
Çünkü Hisar, savunma yapılan yer manasına gelir ve grubun üyeleri de Türk adının taşımış olduğu tüm millî manevî motiflerin arkasında durmaya, bunları sahiplenmeye sonuna kadar kararlıdır.


Ancak bu yolda emin ve sağlam adımlarla yürümenin de sağlıklı olacağı kanaatindedirler. Bu sebeple topluluğun başında grubun en yaşlı üyesi Munis Faik Ozansoy vardır. Sanatçı, bir bildiri ile yayım hayatına başlamayı ilke edinmiş dergilerden farklı bir başlangıç yapmayı ve Hisarcıları tenkit ve tartışmalardan uzak tutmayı planlamıştır. Dolayısıyla Hisar dergisi yayın hayatına başlarken bir beyanname ile çıkmak yerine ilerleyen dönemlerde derginin görüşlerini yansıtan ve dört maddeden oluşan Hisar ilkelerini belirler. Bu dört ilke:


1.    Sanat hiçbir ideolojinin veya siyasî görüşün propaganda aracı yapılamaz. Sanatçı eserini yaratırken tamamıyla hür ve bağımsız olmalıdır.
2.    Batıyı taklit veya kopya ederek, millî bir sanat yaratılamaz. Türk sanatı kendi rengi, havası ve özellikleri içinde geliştirilebildiği takdirde bir değer kazanır ve Batı sanatıyla boy ölçüşmek imkânını bulur.
3.    Sanatın sürekli olarak değişmesi, yenileşmesi esastır. Fakat bu değişme ve yenileşme eskiyi red ve inkâr ederek, eskiyle bütün bağları kopararak, sağlıklı ve tutarlı bir şekilde gerçekleştirilemez. Yeni eskiye dayanmalı, eskiden güç almalıdır.
4.    Edebiyatın dili, yaşayan, konuşulan, canlı dildir. Konuşulan dilde Türkçe karşılığı bulunan yabancı kelimelerin yazı dilinden çıkarılması yerinde olmakla birlikte, kelimelerde bir ırk ayrımı yapılarak, halkın kullanıp durduğu ve kendi hançeresine uydurduğu kelimelerin, asılları Arapça veya Farsça’dır diye dilimizden atılıp yerlerine “Öztürkçe” adıyla yeni kelimeler uydurulması, özellikle, “Öztürkçe” sayılan bir kelimeye çeşitli kavramları karşılama görevi verilerek nüansların ortadan kaldırılması, dilin fakirleştirilmesi doğru değildir (Çınarlı, 1981:243).


Genel hatlarıyla, şiirde yaşayan Türkçeye yer verilmesi, Batının ya da eskinin kopya edilmeden, şiirlere ilham kaynağı olması gerektiği, şiirde sürekli bir yeniliğin olması ve bu yeniliğin geleneğe bağlı olarak ilerlemesi gerektiği, sanatın hiçbir ideolojiye hizmet etmeden yol alması gerektiği hususlarını temel alır.
Hisar Topluluğu, üsluplarıyla, tarihî ve millî unsurlara verdikleri değerle, geleneğe bağlılıklarıyla ön plana çıkar ve tüm bu özellikleri dört maddelik ilkeler içerisine dâhil ederler. Onların asıl hedefi geleneği yöntem edinerek yeniliklere varmaktır. Geleneğe bağlı kalınması gerektiğinin önemine değinirken bunun geçmişi taklit etmek ya da yeniye karşı olmak anlamına gelmediğini de vurgularlar. Hisarcılar bu vesileyle gelenekten fazlasıyla yararlanmış yöntem edindikleri bu prensibi kaynak olarak kullanıp yüzlerini geleceğe çevirmişlerdir. Sadece bununla yetinmeyip kendi edebiyat dünyamızdan şairleri rehber edinmiş temellerini sağlam inşa etmeye çalışmışlardır. Modern edebiyata karşı olmadıklarını ancak yeni örnekler vermek için Batılı sanatçıların aynen kopya edilmesine karşı durduklarını da ifade ederler. Onlar hem geleneğin hem de modernizmin olduğu gibi alınmasına karşı durmuş, bu kaynakların sadece yol gösterici birer ışık olduğunu savunmuşlardır. Geleneğin tamamen inkâr edilmesinin yanlış olduğunu düşünerek eserlerini vücuda getirmişlerdir.

Bütün bunlardan hareketle edebiyat sahnesine çıkmalarıyla birlikte geleneği hep ön planda tutmuşlar, şiirin gelenekle olan bağını koparmaya çalışan Garip şairlerinin karşısında durarak şiire yeniden millîlik kazandırmaya çabalarken, şiirin hiçbir ideolojinin hizmetinde olmaması gerektiğini savunarak sosyalist manzumdan da uzak durmuştur. Bu nedenle gerek gelenekle bağları koparan Garip akımı gerekse şiirlerinde “sosyalist bir hava sezilen İkinci Yeniciler”, topluluk tarafından eleştirilmiş geçmiş ile günümüz arasında sadece sanata hizmet eden bir köprü olması gerektiğini ifade ederek bu prensibi gaye edinmiştir. Topluluk, ideolojilerin şiiri araç edinmesine tepki göstermiştir. Bu amaçla yetmişli yılların siyasî havasından solumadan, toplumsal olayları yumuşatmak için şiirler kaleme almışlardır. Sosyal hayat içerisindeki ideolojik durumlara sosyal bir mesele edasıyla yaklaşıp hiçbir düşüncenin üstün olmadığı düşmanlığın yerini dostluğa bırakması gerektiğini dile getiren barış yanlısı eserler topluluğun o dönem için ele aldığı konular arasında yer almıştır (Emiroğlu, 2009:1310-1314).

Hisar hareketi* bünyesinde bulunan sanatçılarla beraber içinde yaşadığı coğrafyayı, o coğrafyaya ait hatıraları, gelenek, tarih ve modernizm bağlamında eserlerine yansıtmıştır. Çoğu zaman eskiyi savunmakla suçlanan topluluk, kökleriningeçmişte ya da gelenekte dallarının günümüzde veya modernizmde olduğunu hem duruşlarına hem de eserlerine yansıtmışlardır. Eserlerinde Anadolu ve Anadolu insanı, millî değerler, sosyal meseleler, tarih ve tarihî şahsiyetler Türk kimliğini ön plana çıkaran unsurlar olması bakımından önemlidir. Topluluk içinde memur, öğretmen, idareci kimliğiyle şiirler kaleme alan sanatçıların olması ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel meselelerine teması hem kolaylaştırmış hem de daha gerçekçi bir d ille anlatılmasını sağlamıştır. İçerik olarak bu temaların hemen hepsi tüm Hisar sanatçıları tarafından işlenen, eserlerin içine sindirilen konulardır. Topluluk, tarih ve tarihe ait kişileri milliyetçi, memleketçi bir görüşle ele alır.
Tarih konularının yanı sıra din konusunda da hem duyarlı hem modern bir bakış açısına sahiptir. Topluluk, din konusunu toplumun huzuru ve psikolojisi bakımından manevi bir güç olarak görmekle birlikte din okullarının gelişi güzel açılmasının ya da kapatılmasının da yanlış olduğunu savunarak dinî hassasiyetlerini açıkça gösterirler. Din adamının geride kalmış, geçmiş düşüncelerle değil, modern bir bakış açısıyla din ve bilim senteziyle toplumda yer alması gerektiği görüşündedirler.


Topluluk kaynak bakımından halk edebiyatı ve divan edebiyatı unsurlarından içerik olarak faydalanmanın yanı sıra bu unsurları şiirin şekil özellikleri içerisinde de kullanmışlardır. Sanatçılar hece ölçüsü ve aruz veznini yerine göre kullanmış bu türde eser veren şairleri örnek almışlardır. Nedim, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar bu yönde ilham aldıkları şairler arasında gösterilebilir (Emiroğlu, 2009:1318-1320).


Hisar şairlerinin üzerinde hassasiyetle durdukları ve aynı zamanda dört maddelik ilkeleri arasında yer verdikleri bir diğer husus dil konusudur. Halkın konuştuğu Türkçe, eserlerinde kullandıkları saf dildir. Topluluk sanatçıları, yabancı kelimeleri aynen almak yerine o kelimenin, Türkçenin dil kurallarına göre yeniden türetilmesinin daha uygun olduğunu savunurlar. Görüşlerinin bu doğrultuda olması yine onların millî değerlere sahip çıkarak şiiri yazma fikrinden ileri gelir.

TOPLULUĞUN OLUŞMASI VE DERGİNİN İLK YAYINI


Ankara’da düzenlenen şiir toplantılarında birçok şair ve şiire ilgi duyan öğrenci, memur, avukat gibi farklı meslek grupları hem tanışma fırsatı bulur hem de aynı görüşte olan edebiyatçılar bir dergi etrafında toplanmaya karar verirler.


Özellikle aynı fikirde olan birçok edebiyatçı sürekli olarak gittikleri İstanbul Pastanesinde yakın dostluklar geliştirir. İlk defa bir dergi etrafında toplanma fikri burada Mehmet Çınarlı tarafından ortaya atılır. Bu düşünceyi benimseyenler olduğu gibi bu fikrin makul olmadığını savunup itiraz edenler de olmuştur. İtiraz edenlerin başında Munis Faik Ozansoy gelir. Ona göre herkesin sanat anlayışı o kadar farklıdır ki bu farklılıktan dolayı bir dergi etrafında toplanmak neredeyse imkânsız olacaktır. Suphi Aytimur ise, bir dergi sade şairlerden kurulu olmaz aynı zamanda farklı türlerden edebiyatçıların da olması gerekir. Tüm bu itirazlar ve gerekçelerin dışında bir dergi etrafında toplanma kararını benimseyenler de vardır. Bunlar derginin kuruluş aşamasında da bulunacak olan İlhan Geçer, Yahya Benekay, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer, Fikret Sezgin, Hasan İzzet Arolat ve Fehmi Özçelik’tir (Emiroğlu, 2009: 17-23).


Dergiyi çıkarma hazırlıklarına 1949 yılının Kasım ayında başlanır (Çınarlı, 1955: 4). Hazırlıklar devam ederken bir yandan derginin yayın hayatına devam edip edemeyeceği de grup üyeleri arasında bir muammadır. Maddi şartlar nedeniyle derginin geleceği pek de olumlu görünmez. Grup içerisindeki sanatçıların çoğunun şair olması nedeniyle diğer türlerde yazı yazacak sanatçı yoktur ve dönemin edebiyatçıları da çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bu derginin kalıcılığından şüphe ettikleri için yazı vermek istemezler. Öyle ki grubun en yaşlı üyesi olan Munis Faik bile derginin yazı işleri müdürlüğü teklifini bu belirsizlik ve maddi sıkıntılar yüzünden reddetmiştir (Emiroğlu, 2009: 100). Bu nedenle İstanbul Pastanesi’nde yapılan oylamayla Mehmet Çınarlı derginin sahipliğine, İlhan Geçer ise yazı işleri müdürlüğüne getirilir (Bulut, 1991: 2).
Tüm bu sıkıntılara rağmen dergi 16 Mart 1950’de ilk sayısını çıkararak yayın hayatına adım atmış olur (Türk Yurdu, 1996: S.112-s.29).

DERGİNİN ŞEKİL VE MUHTEVA ÖZELLİKLERİ


Hisar dergisinin kapak tasarımı Ferit Apa tarafından yapılır. Kapak da bir kale resmi bir de derginin içeriğine uygun olarak “Hisar, Fikir Sanat Edebiyat Dergisi” cümlesi yer almaktadır. Dergiye ilk önceleri “kale” ismi düşünülse de kelimenin telaffuzuna bağlı sebeplerden bu isimden vazgeçilmiş ve “Hisar” adı verilmiştir (Bulut, 1991: 2).
Derginin her sayısı farklı renklerde basılmış, ilk sekiz sayıdan sonra da farklı ressamlar tarafından kapağı insan portreleri ve değişik desenlerle renklendirilmiştir. Arka kapağında genellikle Ziraat Bankası, Sümerbank, Emlak Bankası, Petrol Ofisi, Türkiye Petrolleri gibi kurumların reklamları bulunmuştur. Dergi içerisindeki sanatçıların birçoğu şair olduğu için şiir ağırlıklı bir yayındır. Ancak içinde eleştiri, deneme, tiyatro, hikâye, roman, mektup, anı, gezi, biyografi gibi türlerin de bulunduğu geniş bir yelpazesi vardır. Zaman zaman anketler yapılarak okuyucunun ilgisinin hangi yönde olduğu ölçülmeye çalışılmıştır. Ankette ise şunlar sorulmuştur:


“1. Hisar’ı ne zamandan beri okuyorsunuz?
2.    Hisar’ı en çok hangi yönleriyle beğeniyorsunuz?
3.    Hisar’ın beğenmediğiniz yönleri nelerdir?
4.    Görmek istediğiniz yenilikler nelerdir?
5.    Dergide ...... yılı içinde yayınlanan yazı, şiir ve desenlerden en çok hangisini beğendiniz?
a.    Yazı
b.    Şiir
c.    Hikâye
d.    Desen”


Anket sonuçları daha sonraki çıkacak dergide yayınlanır (Emiroğlu, 2009:82-175).
Hisar dergisinin yirmi ciltlik serisinin beşinci cildinde ikinci yayın dönemindeki ürünlerin sayısı şöyle gruplanmıştır. Fıkra ve makalede 66 farklı sanatçının 268 yazısı, hikâyede 16 ayrı sanatçının 43 eseri, şiirde ise 81 şairin 206 yapıtı bulunmaktadır. Bunların dışında resim ve desende 43 sanatçının 76 eseri olduğunu söylersek Hisar’ın dar bir ekip içine sıkışıp kalmadığını görürüz (Bulut, 1991: 22).

HİSAR TOPLULUĞUNUN SANAT ANLAYIŞI


Topluluk üyeleri, dergiyi çıkarırken herhangi bir maddi kazanç amacı gütmezler. Topluluk sanatçıları çoğunlukla aynı hayat görüşünü paylaşan kişiler olduğu için bir dergi etrafında toplanan ve dergi vesilesiyle ürünlerini yayınlayan ya da sanata dair görüşlerinin bazen tenkit ederek bazen de hak vererek ifade eden kişilerdir.
Dergiyi para ya da ün kazanma aracı olarak görmediklerini Çınarlı, derginin şöhret ya da para getirmediğini her sayıda güzel bir iş yapmış olmanın keyfini yaşadıklarını söyleyerek açıklar (Çınarlı, 1955: 5).


Çınarlı, dergiye niçin “kale” değil de “Hisar” ismini verdiklerini açıklarken derginin ve dolayısıyla topluluk üyelerinin sanat anlayışlarını da ifade eder. Yabancı taklitçiliğine karşı milli sanat ve edebiyatı, fikir baskısına karşı özgür düşünceyi ve dil tasfiyeciliğine karşı yaşayan Türkçeyi savunma yeri olarak Hisar adını verdiklerini söyler (Çınarlı, 1987: 305). Hisar topluluğu anlayış olarak geçmişe bağlı kalmakla birlikte yüzünü geleceğe çevirmeyi amaç edinmiş bir topluluktur. Ancak bunu yaparken eskiyi reddetmeden, milli kültür ve değerlere sahip çıkarak yol almayı yöntem edinmiştir. Bunu farklı türlerde verdikleri eserlerden ve dergide çıkan yayınlardan da anlayabiliriz. Şiirlerinde hem halk edebiyatından hem divan edebiyatından yararlanmış bazen heceyle bazen aruzla yazmışlardır. Buna göre kendimize dair olanı asla inkâr etmemiş sadece Batının direkt olarak kopya edilmesini tenkit etmiştir. Bu konuyla ilgili olarak topluluğun en saygın sanatçılarından Munis Faik Ozansoy:


“Şuna buna benzeme özentisinden vazgeçerek iyi kötü kendimiz olmayı kabul etmedikçe ne milli edebiyatımız ne de başka edebiyatlar arasında yer alma iddiamız olabilir. Uluslararası itibar görebilmek için, bir yazarın veya eserin, önce ulusal değeri, kendi yurdunun ve milletinin gerçeklerini yansıtan ve bu özelliğiyle kendini benzerleri arasında kabul ettiren kişiliği olmalıdır. Hâlbuki biz, uluslararası değeri başkalarına, herkese benzemekte sanıyoruz(Ozansoy, 1966: 3).


Çınarlı, bu durum için şiirin şekline değil özüne baktıklarını bu nedenle şiiri, aruz hece serbest diye sınıflandırmadıklarını, birini kabul edip diğerlerini reddetme yoluna gitmediklerini ifade eder (Çınarlı, 1951: 6).


Şair bununla ilgili 1951 Ekimine kadar Hisar’da 180 şiir çıktığını, bunlardan sadece 32’sinin aruzla yazıldığını söyleyerek her iki türde de şiir yazdıklarına dair bir açıklamada bulunur (Emiroğlu, 2009: 44). Hisar topluluğu, sanata dair görüşlerini kendi yazılarında olduğu gibi katıldıkları programlarda da dile getirmişlerdir.


Bunlardan biri Rıdvan Çongul’un radyoda sunduğu “Ana Dilimiz” programıdır. Programa Munis Faik Ozansoy’la birlikte Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, İlhan Geçer, Gültekin Samanoğlu ve Nevzat Yalçın da katılmıştır. Türkiye’de çıkarılan dergiler içinde Hisar’ın yeri nedir, sorusuna karşılık Munis Faik:


“Hisar, memleketimizde yayınlanmakta olan sanat dergileri arasında Türk diline saygıyı, geleneklerinden kopmadan yeni olmasını bilen Türk şiiri ve nesrini temsil eden dergidir. O dergiyi çıkaranlar, taklitçi köksüz sanatın, Türk dilini soysuzlaştırmak isteyen akımların etkisine kapılmayarak, yıllarca gölgede çalışmayı tercih etmişlerdir...(Emiroğlu,
2001: 179).


Şair, yapmış olduğu bu açıklama ile önce derginin edebiyatımızdaki önemine değinmiş sonrasında ise dergi etrafında toplanan sanatçıların sanat görüşlerine dair fikrini söylemiştir.


Hisar şairleri, hiçbir zaman eskiyi dışlamazlar. Eskiden güç alarak yeni ararlar. Şiirde şekil onlar için önemlidir fakat bu önem bir ahenk yaratması bakımından mühimdir. Şiirde fikir aramak topluluk sanatçıları için yersiz bir düşüncedir, çünkü onlara göre fikir için en uygun kalıp nesirdir. Sanatçılar, bir fikrin esiri olmamalıdır anlayışındadırlar. Dil kullanımında da kesin çizgileri vardır. Kimsenin anlamadığı bir dilde sadece yazanın manasını bildiği dışa dönük olmayan kapalı şiirler onlara göre toplum tarafından benimsenmez. Çünkü dili açık ve anlaşılır değildir (Emiroğlu, 2001:124-127).

AYŞEGÜL GÜLER, NÜZHET ERMAN, HAYATI, SANATI VE ŞİİRLERİ, YÜKSEK LİSANS TEZİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi