İNCE SÖZLER - ALİ ÇOLAK
Ali Çolak
Benim gönlümde kirazlar açtıran kitaplar, zekâ pırıltısı taşıyan sözlere, özdeyişlere sıkça yer veren kitaplardır. İster şiir olsun isterse deneme, roman, hatıra... Onları okurken bir altın arayıcısı gibi bilgece söylenmiş sözleri kollar dururum. On dört ayar bir söze rastladım mı, hemen çıkarır, defterime kaydederim. Bezen öyle yürek hoplatıcı sözler çıkar ki karşıma, onları da çerçeveletip duvara asasım gelir.
Eserlerine bu tür cümleleri serpiştiren yazarlar, filozof a-damlardır; feleğin çemberinden geçmiş, dünyanın hem ikbalini hem de idbarını görmüşlerdir. Onların incileri, bütün bir insanlık aleminin tecrübelerini, insanın bitip tükenmez yeryüzü macerasını resmeder. Dertleri, sizi bulunduğunuz yerden yukarılara, kendi dağlarına çağırmaktır yahut açık denizlere, okyanuslara...
Öz suyunu kitapların kitabı Kur'an-ı Kerim'den alan İslam şairlerinin hikemî şiirleri, pendnameler, mesneviler; sonra tarihler, tezkireler, risaleler... İnsanı açık denizlere çağıran incilerle doludur. Gazali'yi, İbn-i Arabi'yi, Sadi'yi, Bediüzzaman'ı... Bu gözle inceleseniz, birer 'özdeyişler' kitabıyla ayrılırsınız bu okumalardan. Mevlânâ'nın Mesnevi'si baştan sona hikmetli sözlerle, gönlünüzde kirazlar açtıran beyitlerle doludur. Mevlana ölçüsünde olmasa bile, divan şairlerinin çoğunda vardır bu ince söz söyleme kudreti. Onların 'mısra-ı berceste' dedikleri o 'zümrüd-i anka'lar iyisinden birer özdeyiş, birer aforizma değil de nedir? Fuzûlî, Necâtî, Neşâti, Nâbî, Koca Râgıp Paşa, İzzet Molla... Hepsinin divanları birbirinden parlak mısralarla, beyitlerle doludur. Ziya Paşa'nın şiirlerindeki hikmetli mısralar da duvara asılacak cinstendir.
Bu vadide Cenap Şahabettin'i ayrı bir yere koymamız icap eder. 'İstihza zekânın hakkıdır.' özdeyişini icat eden Cenap, 'Tiryaki Sözleri'nde zekâsını, hayat tecrübesini ve söz söyleme ustalığını ispat etmek ister gibidir. Ama ben, tutup bir özdeyişler kitabını okumayı sevmem. İsterim ki bir romandan yahut deneme, hatıra kitabından kendim devşireyim o altın parçacıklarını, kendi ellerimle bulup çıkarayım... Stefan Zweig'in, Montaigne'nin denemeleri, Bediüzzaman'ın risaleleri böyledir işte... Elinizde kalem, tetikte okursunuz onları.
Deneme, makale vs. düşünce yazıları tamam da bir romanda insanın gönlünde çiçekler açtıracak sözler döktürmek her yazarın harcı değildir. Bunu en çok 'Dorian Grey'in Portresi'nde gördüm ben. Oscar Wilde, neredeyse her sayfada kahramanına öyle oturaklı sözler söyletir ki sözün kudreti karşısında şapka çıkarırsınız. Pervasızdır Wilde, 'üslubunun düğmelerini iliklediği' görülmemiştir. 'Kişinin şiir uğruna yıkılıp gitmesi bir şereftir.' sözü, hafızamın duvarına çakılıp kalmıştır o romandan. Oscar Wilde'den söz açınca nedense hep Necip Fazıl'a geçmek gelir aklıma. Yontulmuş, cilalanmış söz söylemede birbirine benzetirim ben onları. İkisinde de yüksek sesle konuşan, kendinden emin, gururlu, zeki ve zekâsının ateşinde yanmaya hazır adamlar vardır.
Sanki ayrı bir telden çalsa da Tanpınar da güçlü bir aforizmacıdır. Onun romanlarının tasvir paragrafları bile duvara aşılabilecek sayısız ince söz, sayısız nar çiçeği taşır. Refik Halid Karay'ın hatıraları, deneme ve makaleleri de iyisinden bir hüner gösterme, fiyakalı söz söyleme sahnesidir. Üstadın cümleleri, güzel; ama güzelliğinin farkında olan mağrur bir kadın gibidir. Refik Halid Bey, güzel söz söylemekten haz duyar. Sizin bu lakırdılara tutulacağınızı da pekâlâ bilir; bildiği için de sözün şekerini habire artırır. Sonra, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi çekip gider; o baştan çıkarıcı cümlelerinin eline bırakır bizi.
Aforizmalardan söz edip de Shakespeare'i, Goethe'yi, Russel'ı anmamak; bizden Cemil Meriç'e hoş geldin çekmemek olmaz elbette. Bu Ülke'nin yazarını göğe çıkarmadan geçersek adım başı onun altın şansı sözlerini kullanmaya hakkımız olmaz. Bu Ülke'yi, Kırk Ambarı, Mağaradakiler'i bir özdeyişler kitabı niyetiyle okuyabilirsiniz.
Başka hususlar bir yana, bence bir yazarın ustalığı, başkalarının, onun eserlerinden yazılarına düşürdükleri sözlerin çokluğuyla ölçülür. Böyleleri, sihirli bir hazineye benzerler, cümleleri kullanıldıkça çoğalır ve değeri artar.
Artık kitap seçerken pek de ince eleyip sık dokuyorum biliyor musunuz? Belki doğru bir şey değil bu yaptığım; ama ne çare, gönlüm böyle istiyor. İnce söz avlama merakım yüzünden çoğu kitabın mumu sönüveriyor elimde. Altını çizecek, şöyle cazibesine şapka çıkartacak cümleler bulamayınca kanım bir türlü kaynamıyor o kitaba. Konuşmalar da öyle. Ne televizyon kanallarındaki açık oturumlar, söyleşiler, ne radyo programları ne de başka sohbetler... Sarmıyor hiçbiri; konuşmanın ortasına 'hoş düşecek' bir ince söz tesadüf etmedikçe...
Karlı dağlarda gezinmek, uzak denizlere açılmak istiyorsanız size de öneririm, ince sözlerin peşine düşün. Ufkunuz genişleyecektir, o büyük ustaların çağırdıkları yere doğru... Sözün kudreti karşısında bir kere daha imanınız tazeleyeceksiniz.