SANA ZÂHİD EĞER DERSE ŞARÂB-I DİLGÜŞÂDAN GEÇ - BAĞDATLI RUHİ
GAZEL
Mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün / mefâ'îlün
Sana zâhid eğer derse şarâb-ı dilgüşâdan geç
Şarâb-ı dil-güşâdan geçme ey dil sen riyâdan geç
Sana ehl-i vefâdan geç deyü ibrâm ederlerse
Sen uyma sevdüğüm ağyâr-ı bed-gûya cefâdan geç
Delâlet bir belâdur başda amma def'i âsândur
Gel ey zâhid mürîd-i pîr-i aşk ol ol belâdan geç
Demem elden safâ-yı câmı ko tesbîhden el çek
Ne zikr-i Hakk'dan ol fâriğ ne câm-ı dilğüşâdan geç
Beka bezmindedür Rûhî safâ-yı bâde-i vahdet
Erişmekse garaz ol zevke bu bezm-i fenâdan geç.
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Ey gönül! Eğer kaba sofu sana gönlü ferahlatan şarabı bırak derse, gönlü ferahlatan, şarabı bırakma, sen iki yüzlülüğü bırak.
Sevdiğim, sana vefâlı âşıklarını bırak diye ısrar ederlerse, sen kötü sözü düşmana inanma, cefâ etmekten vazgeç.
Yolunu sapıtma başta bir belâdır ama kurtulması kolaydır. Ham sofu, gel aşk pîrinin mürîdi ol, bu belâdan kurtul.
Kadehin neşesini elden bırak, tesbihten el çek demem. Ne Hakkı dilinden düşür , ne de gönlü neşelendiren kadehten geç.
Rûhî, birlik şarabının neşesi ölümsüzlük toplantısındadır. Amaç o zevke erişmekse, bu ölümlü dünyâ toplantısından vazgeç.
İLGİLİ İÇERİK
BAĞDATLI RUHİ HAYATI ve ESERLERİ