Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

 MESNEVİ

Sözlük anlamıyla “ikişer, ikişerlik” demek olan mesnevî aslı Arapça olduğu halde Arapçada kullanılmayan bir kelimedir. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi-arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine Mesnevi adı verilmiştir. İki beyitten başlayarak 20-30 beyte kadar olan kısa mesneviler yazıldığı gibi, mesnevi şekliyle binlerce beyit süren uzun hikâyeler, kitaplar da yazılmıştır. Mesnevide beyitlerin ayrı ayrı kafiyeli olması yanında, her beytin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki beyitlere geçmemesi de zorunludur. Beyitler arasında yalnızca konu birliğine dikkat edilmiştir.

Mesneviler daha çok “Fe'ilâtün fe'ilâtün fe’ilün”, “Fâ'ilâtün, fâılâtün fâ'ilün”, “Mefâ’ilün mefâ'ilün faulün, “Fa'ûlün fa'ûlün, fa'ûüln fa'ûl” gibi kısa vezinlerle yazılırlar. Uzun mesnevilere karşı daha az kullanılan kısa mesnevi parçaları bazen kaside yerine övgülerde (Örnek 1), lugaz ve muamma söylemede ya da küçük hikâye konularında yazılmışlardır (Örnek 2).

Her beytin ayrı kafiyeli olması yüzünden mesnevide büyük bir yazma kolaylığı vardır. Destanlar, uzun aşk hikâyeleri, şehrengizler, öğretici dinî ve ahlâkî konuların hep mesnevi şeklinde yazılmaları bu yüzdendir. Bu tür büyük mesnevilerde şöyle bir düzenleme görülür: Başta çoğunlukla kaside şeklinde, tevhit, münâcât, Hz. Peygamber ve Halifeler için söylenmiş na'tler, kitabın adına yazıldığı kişi adıııa bir övgü vardır. Sonra “Sebeb-i nazm-ı kitâb” başlığı altında eserin niçin yazıldığı anlatılır. Bu sebep genellikle ya Arap ve Acemde çok işlenen bir konunun o zamana kadar Türkçe yazılmaması eksikliğinin giderilmesi, bir şâir dostun ısrarı, ya da bir şairler toplantısında okunan tanınmış bir şairin eseri üzerinde başlayan bir tartışma sonundaki ısrarlı tekliflerdir. Şairler önce özür dilediklerini, böyle bir zor işi başarmağa güçlerinin yetmeyeceğini anlattıklarını, ama sürekli ısrarlar karşısında boyun eğip kabul ederek işe başladıklarım söylerler (Örnek 3).

Mesnevinin asıl konusu bölüm bölüm ve ayrı başlıklar altında anlatılır. Bu başlıklar genellikle Farsçadır. “Âgâz-ı dâstân”, “be-vücûd-âmeden-i Züleyhâ”, “Tetümme-i makâl ve bakiyye-i vasf-ı hâl”, “Vâkıf-şuden-i şâh be-keyfivyet-i hâl-i Cemşîd”. Başlıkların bazen Türkçe söylendiği de olmuştur : “Ol mâh-ı bî-günâhı çâha atduklarıdur”, “Bu Mecnûn-ı bîçârenün Ka’be'ye yüz urdugıdur ve münâcâtıyla sevdâsı artduğıdur” gibi. Şairler mesnevilerde konunun ve ahengin biteviye gidişini değiştirmek için arada, uygun düşen yerlerde gazeller de söylerler. Bazen kahramanların konuşmalarını gazel şeklinde söyler, yazılan mektupları murabbâ şeklinde verirler. Mesnevi, eserin adına yazıldığı kişi ya da şairin kendisi için bir duasıyla son bulur. Sonda çoğunlukla kitabın bittiği tarih, bazen toplam beyit sayısı, yazıldığı yer bildirilir.

Mesnevi şairlerinin bir kısmı çoğunlukla Nizâmî’yi örnek alarak beş mesnevi yazıp Hamse meydana getirmişlerdir. Hamseye “Penç-genc” de denilmiştir. Mesnevilerini altıya çıkarıp Sitte yapan şairler de olmuştur.

Eski edebiyatımızda kaside ve özellikle gazele daha çok önem verildiğinden, gazel şairleri yalnız mesnevi yazanların şairliklerini hafife almış ve açıkça küçümsemişlerdir.

SON EKLENENLER

Üye Girişi