Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

FUZULİ - BENİ CANDAN USANDIRDI CEFADAN YAR USANMAZ MI? AÇIKLAMASI

1.Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
  Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

2.Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
  Niçin kılmaz bana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

3.Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
  Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

4.Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlı akar su
  Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

5.Gamım pinhân dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
  Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

6.Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
  Bana ta'n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

7.Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
  Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Vezni
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün

Günümüz Türkçesi
1. Sevgilim beni candan usandırdı, kendisi cefadan usanmaz mı? Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ yanmayacak mı? (Arzuma kavuşmayacak mıyım?)
2. Sevgili, bütün hastalarının (âşıklarının) dertlerine deva bağışlar, fakat bana niçin derman vermez, beni hasta (âşık) sanmaz mı ki?
3. Ayrılık gecesinden canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker; feryatlarım halkı uyandırır. Kara bahtım uyanmaz mı?
4. Yanağının gülüne karşı gözümden yaşlar kanlı olarak akar. Sevdiğim! Bu, gül mevsimidir, bu mevsimde akarsular bulanık akmaz mı?
5. Ben gamımı gizli tutuyordum; Sevgiline aç.” dediler. Fakat derdimi söylesem, bilmem o vefasız inanır mı, yoksa inanmaz mı?
6. Ben sana düşkün değildim; sen benim aklımı başımdan aldın. Bu halimden dolayı bana dil uzatan gafil, seni görünce, bana hak vererek, söylediğinden utanmayacak mı?
7. Fuzuli, aşk yüzünden çılgına dönmüş bir rinttir. Bu yüzden de daima dile düşmüştür. Ona sorun ki, bu ne biçim sevgidir, bu sevgiden usanmayacak mı?

İzahlar:
1. Gök manasına gelen felek kelimesinin çoğul hâlinde kullanılması, eskilerin gökyüzünü iç içe dokuz kubbeden meydana gelmiş etmelerinden dolayıdır. Divan edebiyatı manzumelerinde nüh felek, nüh kıbâb tabirlerine çok rast gelinir; nüh, Farsça dokuz demektir, kıbâb da, Arapça “kubbe”nin çoğuludur.
Muradım şem’i, tamlayan eki kullanılmamış Türkçe bir isim tamlaması olup, tamam söylenişi “muradımın şem’”ıdır. Ahın gökleri tutuşturması, onun yanık ve ateşli olmasından dolayıdır. Ondan sonra, mumun ışığı nasıl karanlığı giderir, etrafa ışık ve ferahlık saçarsa, insanın da muradı yerine gelince, öyle kederleri dağılır. Muradın muma benzetilmesi bu yüzdendir.
Kamu; Bütün, hep manasına bir Türkçe kelimedir.
Devâ-yi derdi (f. is. t.) Derdin devası,
İkinci mısradaki bimâr kelimesinin mâr hecesi, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatılarak okunmalıdır.

3. Şeb-i hicrân: (f. is. t.) Ayrılık gecesi.
Çeşm-i giryân: (f. s. t.) Ağlayan göz.
Uyarmak, uyandırmak demektir.

4. Gül-i ruhsâr: (f. is. t.) Yanak gülü, yanağın kırmızılığı. Tamlananla tamlayanın bir birine bağlanışı, aralarındaki benzeyiş yüzündendir.
Fasl-i gül: (f. is. t.) Gül mevsimi, ilkbahar.
Bu beyitte cidden zevkli bir hüsnü talil vardır:
Şair, birinci mısrada sevgilisinin gül yanağı karşısında kanlı yaş döktüğünü söyledikten sonra, gül mevsiminde, yani ilkbaharda suların coşkun ve bulanık aktığını zikrederek kendisinin kanlı yaş dökmesini de böyle zarif bir sebep ve mazerete bağlıyor.

5. Bu beyitte tutardım kelimesinin dutardım ve bilmem kelimesinin bilmen şeklinde kullanılışı Azeri lehçesi icabıdır.

6. Görgeç, görünce demektir Eskiden bilhassa Çağatay lehçesinde kullanılan bu tarzdaki fiil sığalarına Fuzûli’de de çok rast gelinir. Gene Divan Edebiyatı mahsullerinde, bu fiil kiplerinin görücek, gelicek, gidicek tarzında da kullanıldığı görülür î

7. Eski edebiyatımızın birçok beyitlerinin manasını iyice kavramak için, bu beyitte geçen Farsça rind (rint) kelimesinin aldığı geniş manayı bilmek lâzımdır. Rint; dünyayı fani bilip onun derdiyle zevkini gözünde bir tutan, içinde bulunduğumuz gerçek âlemin kayıtlarına, servetine, mevkilerine bakmayıp başka bir âlemin, kendi gönül dünyasının bazıları, coşkunlukları içinde yaşayan bir tip, eski telâkkiye göre, olgun, kâmil insan tipidir.
Rind-i şeydâ (f. s. t.) Divane rint, aşk yüzünden çılgına dönmüş rint.
Bu bir musammat gazeldir. Evvelce izah edildiği veçhile, gazelin asıl kafiyelerinden başka, her beytinin birinci mısraının ortasıyla sonunda ve ikinci mısraının ortasında da ayrı üç kafiye bulunan gazellere musammat gazel denir.

N.H.ONAN, İ.D.ANTOLOJİSİ

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI

SON EKLENENLER

Üye Girişi