Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

NEDİM-HADDEDEN GEÇMİŞ NEZAKET YAL Ü BAL OLMUŞ SANA 

Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan

Mâ-i Tesnîm içelim çeşme-i nev-peydâdan Görelim

GAZEL

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana

Mey süzülmüş şişeden rûhsâr-ı âl olmuş sana

 

Bûy-i gül taktir olunmuş nâzın işlenmiş ucu

Bîri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana

 

Şöyle gird olmuş Frengistan birikmiş bir yere

Sonra gelmiş gûşe-î ebruda hâl olmuş sana

 

O, büt-î tersâ sana mey nûş eder misin demiş

El-amân ey dil ne muşkilter suâl olmuş sana

 

Sen ne camın mestisin iyi kimin hayranısın

kendin aldırdın gönül noldun ne hâl olmuş sana

 

Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber

Nedim Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana

Fâilütün fâilâtün fâilâtün fâilün

 

Metin incelemesi:

Biçim Yönünden:

Biçimi: Nazım.

Nazım biçimi: Gazel.

Nazım birimi: Beyit.

ölçüsü: Aruz

Fâ i lâ tün/fâ i lâ tün/fâ i lâ tün/fâ i lün

Had de den geç/miş ne zâ ket/yâl ü bal ol/muş sa na

Türü: Lirik şiir.

Konusu : Şair, gönlünde yaşattığı düşsel bir gü­zelin eşsiz güzelliğini övüyor, o düşsel güzele duydu­ğu hayranlığı anlatıyor.

Temi: Hayranlık, övgü.

Kafiye şeması: aa/ba/c a/da/e a.

Kafiyeli olan, "Bâl olmuş sana/âl olmuş sana/ mâl olmuş sana/hâl olmuş sana/suâl olmuş sana/ha­yâl olmuş sana" sözlerinde yinelenen "olmuş sana" sözcükleri rediftir. Geriye kalan bölümlerde ortak kafiye sesi "âl" olup, bir sesli bir sessiz benzeşmesin­den oluştuğundan tam kafiyedir.

 

Dil Özellikleri :

a) Şair, Osmanlıcayı kullanmakta usta, söyle­yişi ince, buluşları çok zekicedir.

b) Kendisine özgü deyişleri vardır : "Haddeden geçmiş nezâket, mey süzülmüş şişeden, nâzın ucu oya gibi işlenmiş, gülün kokusu damıtılmış".

c) Halk deyişlerine yer vermiştir : "Kendin al­dırdın gönül, ne hâl olmuş sana, hayal olmuş sana, bir peri suret görünmüş sana".

d) "Ol" (o), "içre" (içinde) anlamlarında olup günümüz Türkçesi'nde söylenişi değişmiştir.

 

Deyimler-Söz Grupları:

Haddeden geçmiş nezâket : Düşlenmesi bile zor olan ince nezâket, incelik.

Nâzın ucunun işlenmesi : İnsanı büyüleyen ku­sursuz incelik, zariflik.

Gülün kokusunun damıtılması : İmbikten geçiril­miş düşsel gül kokuşa

Söz Sanatları :

Beyit: 1- Sevgilinin zarif endamı, haddeden geçen nezâkete; al yanağı, renginden dolayı kırmızı şaraba benzetiliyor. Sevgilinin ince vücudu haddeden geçirilerek daha da inceltiliyor, iyice inceltilmiş tel gibi düşünülerek "mübalağa" (abartma) sanatı yapılı­yor.

Beyit: 2- Sevgilinin teri damıtılmış gül koku­suna, nâzı da ucu işlenmiş mendile benzetilerek teş­bih sanatı yapılıyor.

Beyit: 3- Sevgilinin kaşının köşesindeki siyah ben renginden ötürü Frengistan'a benzetiliyor.

Beyit: 5- Her iki dizede soru yoluyla dikkat gönlün perişanlığına çekilerek "istifham" (soru) sa­natı yapılıyor.

Beyit: 6- "Dilber" denilen sevgili periye ben­zetiliyor.

 

İçerik Yönünden:

1. Haddeden geçmiş nezâket boy bos olmuş sana,

    Kırmızı şarap şişeden süzülerek al yanak olmuş sana.

 

2. Gülün kokusu damıtılmış, nazın ucu işlenmiş,

    Biri ter, öbürü mendil olmuş sana.

 

3.Avrupa ülkeleri şöyle toplanmış, bir yere birik­miş,

   Sonra gelmiş kaşının köşesinde ben olmuş sana.

 

4.O Hıristiyan güzeli sana : "İçki içer misin? de­miş,

   Aman ey gönül! Bu çok güç bir soru olmuş sana.

 

5. Sen hangi kadehin sarhoşu, acaba kimin hayra­nısın?

   Ey gönül, kendinden geçtin ne hal olmuş sana.

 

6. Ey Nedim, bu kentte senin betimlediğin güzel yok,

   Bir peri görünmüş bir hayal olmuş sana.

 

Araştırmalar :

1. Gazelde Nedim'e gelinceye kadar tüm  Divan şairleri, "mazmun" adı verilen ortak benzetmeler kul­lanmışlardır, örneğin : Sevgilinin dişini inciye, boyu­nu selviye, kirpiklerini oka, kaşlarını yaya, yüzünü aya benzetmişlerdir. Şair Nedim de bu benzetmeler­den yararlanmakla birlikte, diğer Divan şairlerinden farklı benzetmelere ve mazmunlara gazelinde yer ver­miştir. Sevgilinin kaşının kenarındaki benleri, "kâfir" sözcüğünün "kara" anlamından yola çıkarak, "Fren­gistan toplanmış, bir araya gelmiş, kaşının köşesin­de ben olmuş sana" deyişinde Frenk ülkelerine ben­zetilmiştir. Bu benzetme diğer Divan şairlerinde yok­tur. Yine Divan şairleri sevgilinin yanağını güle ben­zetirken, Nedim'in şişeden süzülen içkiye benzetme­si, yeni bir mazmundur.

2. Dördüncü beyitte geçen "büt-i tersâ" (Hıristi­yan putu) sözüyle sevgili ve onun tutumu anlatılıyor. Onun, şaire "içki içer misin?" demesi, şairin böyle söylemesine neden oluyor. Çünkü, Müslümanlıkta ya­sak olan içki, Hıristiyanlıkta serbesttir. Sevgili, böy­le bir soruyu sorabildiğine göre, ancak Hıristiyan ola­bilir.

3. Beşinci beyitte geçen "sen ne camın mestisin?" sözü, gerçek bir sarhoşluğun (içki sarhoşluğunun) so­rulusu değildir. Söz, sevgilinin güzelliğine duyulan hay­ranlıktan doğan ve ona aşkla bağlanmaktan beliren kendisinden geçmişliği anlatmaktadır.

4. Bu gazel, konu bütünlüğü bakımından "yek-ahenk" anlatım yönünden "yek-avaz" bir gazeldir. Tüm beyit­lerde sevgilinin insanda hayranlık uyandıran eşsiz gü­zelliği anlatılmakta, övgüler yapılmaktadır. Bu güzel­liğin şairi kendinden geçirdiği belirtilmekte, sonuçta bu güzelliğin düşselliği söylenmektedir.  Bu  durum, duygu ve düşüncelerin belirli bir düzen içinde sıralan­dığını göstermektedir.

Bu durum beyitlerin açıklanması  yapıldığında açıkça görülür.

Şair, ilk beyitte sevgilisini çok ince, nazik, za­rif biri olarak nitelendiriyor. İnsanı mest eden bir güzelliğe sahip olduğunu söylüyor, övgüyü kendisine özgü ince hayallerle yapıyor. Teşbih yoluyla sevgilisi­nin boyunu ince nezaketle, al yanağını kırmızı şara­ba benzetiyor.

İkinci beyitte damıtılan gülün kokusu sevgilinin teri oluyor. Sevgili, terlediği zaman teri gül kokusu saçıyor. "Naz" somutlaştırılıp ucu işlenmiş bir men­dil gibi düşünülüyor. Sevgili, ucu nazla işli mendiliy­le terini siliyor.

Üçüncü beyitte Frengistan, Müslüman olmayan­ların, Hıristiyanların oturduğu ülkelerdir. Müslüman­lıkta Hıristiyanlara "küffar", Hıristiyan ülkelerine de "Diyar-ı küffar" adı verilir. "Küfr" aynı zamanda dinsiz demektir. "Küfr, küffar" (Hıristiyan ülkeleri), İslâmlığın ışığından yoksun olduklarından siyahlığın simgesidir. "Ben"de siyahtır. Bu nedenle şair, Fren­gistan'ı sevgilisinin kaşının köşesinde ben olarak dü­şünüyor.

Dördüncü beyitte Hıristiyan güzeli, şaire; "içki içer misin?" diyerek içki sunuyor. Şair, alıp alma­makta kararsızlık gösteriyor. Çünkü, Müslümanlıkta içki içmek yasaktır. Ancak içkiyi sunan Hıristiyan güzeli öylesine güzel ki, Nedim, içmek zorunda kalı­yor. Şairin Hıristiyan güzelinin sorusu karşısındaki kararsızlığı ve soruyu güç bulması dinsel açıdan ile­ri geliyor.

Beşinci beyitte şair, soru yoluyla dikkatleri üs­tüne çekiyor, maddi sarhoşluğa değer kazandırıyor. Gönlünün aşk nedeniyle sarhoş olduğunu belirtiyor. "Cam" kelimesini gerçek anlamındaki kadeh değil; Nedim'i kendinden geçirecek kadar perişan eden sev­gi kaynağı olarak mecazi anlamda kullanıyor.

Son beyitte şair, betimlediği güzelin gerçek ol­mayacak kadar düşsel güzellikte olduğunu söylüyor. Bu nedenle onun ancak bir "hayal" olabileceğini be­lirtiyor. Hayal yoluyla sevgilinin olağanüstü güzelliği­ni övmek amacını güdüyor.

5. Bu gazelde, Nedim'in güzellik anlayışı beliriyor. Nedim, gazelinde bir güzelden söz ediyor. Yalnız ger­çek bir güzel yerine düşte bile düşlenmesi zor bir güzeli anlatıyor. Şaire özgü benzetmeler, mazmunlar bile bu güzeli gerçeğe dönüştü re mi yor.

Şair Nedim, hayata dönük bir yaşam biçimini benimsemesinin sonucu, sevgiliyi insan aşkının anlatı­mında bir araç olarak ele alıp kullanıyor. Gazelinde, Fuzuli gibi Divan şairlerinin dile getirdiği "platonik" aşka yer vermiyor.

N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990

SON EKLENENLER

Üye Girişi