Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ

Divan edebiyatı Nazım Biçimleri

I. Beyitlerle Kurulanlar

  1.  Gazel
  2. Kaside
  3. Mesnevi
  4. Kıta

II. Dörtlüklerle Kurulanlar

  1. Rubai
  2. Murabba
  3. Tuyuğ
  4. Şarkı

III. Bentlerle Kurulanlar

  1. Muhammes
  2. Terkibibend
  3. Terciibend
  4. Tahmis
  5. Müstezat
  6. Taştir

A. BEYİTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ

1. Gazel

Beyitler hâlinde yazılır. Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. Gazelin birinci beyitindeki mısralar birbiriyle kafiyeli, sonraki beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyitle kafiyelidir. Kafiye düzeni “aa - baca - d a - e a...” şeklindedir.
En az beş, en çok on beş beyitten meydana gelirler. En çok kullanılan şekli beş ile yedi beyit arasında olanlarıdır. Üç beyit olanına da rastlanır.

Gazelin ilk beyitine “matla”, son beyitine “makta”, en güzel beyitine “beytül gazel” denir. Bütün beyitleri aynı temayı işleyen gazellere “yek-ahenk gazel”, her beyti aynı değerde olan gazellere ise “yek-avaz gazel” adı verilir. Gazellere isim konulmaz. Şair, son, bazen de sondan bir önceki beyitte adını veya mahlasını zikreder. Bu zikrin yapıldığı beyte mahlas beyiti veya mahlashâne denir. Mahlasın bazen son iki beyitten daha önceki beyitlerde zikredildiği de olur.

Bazı gazeller mısra sonlarındaki kafiyelerden başka, bir de mısranın ortasında bir için kafiye meydana getirilerek yazılır. Beyitler bu kafiyelerden ayrılıp alt alta dörtlükler hâlinde yazılacak olursa (abab-cccb-dddb-...) şeklinde kafiyeli kıt’alar meydana gelir. Bu tip gazellere musammat gazel denir.

Ayrı kelimeler hâlinde redifleri varsa bu tür gazeller gönlüm gazeli (gönlüm redifli gazel) gibi rediflerine göre anılır.

Gazel, Arap edebiyatından İran’a oradan da Türk edebiyatına geçmiş- XIII. yüzyılda -lirik bir nazım şeklidir. Gazelin konusu genellikle “aşk, şarap, güzellik” olmakla birlikte felsefi konular üzerine yazılan gazeller de vardır. Bu özellikleri yönüyle gazel, halk edebiyatındaki koşmaya benzer.

XV. yüzyılda gazel Çağatay sahasında Ali Şir Nevâî, Azerî sahasında Habîbî, Anadolu sahasında da Ahmed Paşa, Melihî ve bilhassa Necatî ile hızlı bir gelişme gösterir. Bu şairlerle gazel maddî ve manevî güzelliklerin, dünyevî zevk ve eğlencelerin, aşk, kadın ve şarap konularının ifade edildiği nazım şekli hüviyetini alır. XVI. yüzyıldan itibaren, her asrın büyük şairlerince mükemmel örnekleri verilen gazel nazım şeklinin son üstadı Yahya Kemal’dir.
Gazellerde belli bir vezin zorunluluğu olmadığı için aruzun hemen her kalıbıyla yazılabilir.


2. Kaside

Övmek ya da yermek amacıyla söylenen şiir türüdür. Ancak gelişimini daha çok, övgü şiiri olarak sürdürmüştür.
Beyitler hâlinde yazılan nazım şekilleri arasında yer alan kasidenin beyit sayısı genellikle 33 - 99 arasında değişir. Fakat beyit sayısı otuz üçün altında, yüzün üzerinde olan kasideler de vardır.

Kasidenin de kafiyelenişi gazel gibidir.

İlk beytine “matla”, son beytine “makta”, en güzel beytine “beytül kasid”, şairin adının ya da mahlasının geçtiği beyte de “taç beyit” adı verilir.

Allah’ın birliğini anlatanlarına “tevhit”, Allah’a yalvarışı, niyazı ifade edenlerine “münacat”, Hz. Muhammed’i övenlerine “naat” denir. , Miraç hadisesini anlatıyorsa Miraciye ölen birisi için yazılmışlarsa mersiye, övgü için yazılmışlarsa methiye, birini yermek için yazılmışsa hicviye isimlerini alırlar. Bunun yanında ileri gelen kişileri övmek amacıyla da kasideler yazılır.

Kimi kasidelerde fahriye ve tegazzül bölümleri olmayabilir. Ama diğer bölümlerin bulunması zorunludur.

Türk klâsik edebiyatında Ahmed Paşa, Necatî, Fuzuli, Bakî, Nef’î ve Nedîm önemli kaside şairlerimiz arasında yer alır. Bilhassa Nef’i bu nazım şeklinde yazdığı şiirleriyle ün yapmıştır.


Şimdi kasidenin bölümlerini görelim:

  • Teşbib (Nesib): Şair, bu bölümde söze başlarken “at, köşk, bahar, kış, Ramazan Bayramı” vb. varlık ya da olayların tasvirini (betimleme) yapar.
  • Girizgâh: Genellikle tek beyitten oluşan bir bölümdür. Nesib veya tegazül bölümünden, sözün yerini düşürüp medhiye bölümüne geçişi sağlar.
  • Medhiye: Asıl kastın, amacın ifade edildiği bölüm dür. Şair, bu bölümde bir devlet büyüğünü ya da kendi açısından uygun gördüğü bir kişiyi, genellik le abartılı bir dille över.
  • Tegazzül: Kimi zaman nesib bölümünün arasına, aynı vezin ve kafiyede bir gazel yerleştirilir. Aşk ve şarapla ilgili duygular dile getirilir. Bu bölüme de tegazzül adı verilir ve her kasidede bulunmaz.
  • Fahriye: Şairin kendini sanatıyla birlikte övdüğü bölümdür. Bir ya da birkaç beyitten oluşur. Kimi kasidelerde fahriye bölümü bulunmaz.
  • Dua: Şair, bu bölümde övdüğü kişi, kendisi, sanatı ve memleketi adına güzel dilleklerde bulunup Allah’a dua eder.
    Kasidelerin isimlendirilmesi
  • Nesib (teşbib) bölümüne göre: Bu bölümde hangi varlık ya da olay tasvir edilmişse, kaside onun ismi ile anılır: bayram kasidesi (kaside-i Iydiye), ramazan kasidesi (ramazaniye), at kasidesi (kaside-i raşiyye), bahar kasidesi (kaside-i bahariye)
  • Redifine veya kafiye harfine göre: Rediflerine göre kasideler “Su Kasidesi”, “Gül Kasidesi”, kasidenin kafiye harfi nün (n) ise “kaside-i nûniye”, mim (m) ise “kaside-i mîmmiye” olarak isimlendirilmiştir.

Aşağıda bir kasidenin bölümleri verilmiştir.


3. Mesnevi

Beyitlerle yazılan ve her beytin dizeleri kendi arasında kafiyeli olan bir nazım şeklidir. Kafiye düzeni “aa, bb, cc, dd, ee...” şeklindedir. Bu kafiye şekline “musarra” adı verilir.

Bu nazım biçimi Fars edebiyatından gelmiştir.

Klasik edebiyatımızda “hikâye ve roman” türünün işlevini görmüştür.

Mesnevinin beyit sayısı sınırsızdır. Beyitler arasında kafiye zorunluluğu olmaması nedeniyle bu nazım şekli, çok uzun konuları anlatmaya son derece uygundur.

Bu nazım türünde genellikle aşk, savaş, kahramanlık vb. konular işlenmiştir. “Leyla ile Mecnun”, “Ferhat ile Şirin” gibi aşk hikâyeleri ise mesnevi türünün en seçkin örnekleri arasında yer alır.

Binlerce beyitten oluşan mesneviler vardır. Yorucu olmaması için mesneviler aruzun kısa kalıpları ile yazılmıştır.

Mesnevi denince daha çok, Mevlana’nın “Mesnevi” adlı eseri akla gelir. Farsça yazılan ve altı ciltten oluşan bu eser, yaklaşık 25. 000 beyitten meydana gelmiştir.

Türk edebiyatında ilk mesnevi Yusuf Has Hacib tarafından yazılan “Kutadgu Bilig”dir. Bu mesnevi altı bin beyitten fazladır ve eserde beyitlerin arasına yer yer dörtlükler de yerleştirilmiştir.

Divan şiirimizde mesnevi türünün en büyük şairleri arasında “Mevlana, Nizamî, Ahmedî, Fuzulî, Şeyhî, Taşlıcalı Yahya Kafzade Faizî, Nev’izâde Ataî, Nâbî, Şeyh Galip” sayılabilir.

Divan şiirinde, bir şairin mesnevi türünde üstat olarak kabul edilebilmesi için beş mesnevi yazması gerekirdi. Bu şiir geleneğinde, aynı şairin beş mesnevini toplayarak oluşturduğu kitaba ise “hamse” adı verilirdi. Hamse yazma geleneği ilk olarak İran edebiyatında Genceli Nizâmî tarafından başlatılmış ve bu şair hamsesini Penç Genç (Beş Genç) olarak isimlendirmiştir. Divan şiirimizde ise hamse sahibi başlıca sanatçılarımız

  • Ali Şir Nevâi,
  • Hamdullah Hamdi,
  • Nergisî,
  • Subhizade Feyzullah,
  • Taşlıcalı Yahya,
  • Nev’izâde Atâî’dir.

Konularına göre mesneviler:

  • Aşk hikâyeleriyle ilgili mesneviler: Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Hüsrev ü Şirin
  • Dinî ve tasavvufi mesneviler: Mesnevi, Rubâbnâme, Mevlid, Hüsn ü Aşk
  • Ahlaki mesneviler: Hayriye
  • Didaktik mesneviler: Şehrengizler
  • Destani mesneviler: Şeyhnâme,


4. Kıt'a

Sözlük anlamı “parça, bölük” demektir.

En az iki en çok on iki beyitten oluşur.

Kıt’alar matla ve makta beyiti olmayan gazel gibidir

Mahlassız şiirlerdir.

Dizeleri arasında anlam bütünlüğü vardır.

Konuları; övgü, yergi, hikmet, nükte, hayat görüşü vb.dir.

Bu nazım şekliyle daha çok, tarih ve hicviye yazılır.

Kafiyelenişi ab, cb, db... şeklindedir.

Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrîrin
Ki fesâd-ı rakamı sûrumuzu şûr eyler

Gâh bir harf sükûtuyle eder nadiri nâr
Gâh bir nokta kusuruyla gözü kör eyler
                                         Fuzulî

Yukarıdaki kıt’ada Osmanlıca yazılan şiirlerdeki yazım yanlışları eleştirilmiştir.

5. Müstezat

Arapça ziyade (artırılmış, eklenmiş) anlamına gelen bu sözcük, divan şiirinde gazel türünün güzel bir şeklidir. Gazelden türetilmiş bir şiir türüdür.

Vezin zorunluluğu olmadığı hâlde daha çok, aruzun “Mefûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün” kalıbıyla yazılır ve her mısranın altına “mefûlü / feûlün” kalıplarıyla yazılmış kısa bir mısra eklenir.

Kısa mısralara “ziyade” adı verilir. Bu eklemeler gazele yeni bir ahenk katmak ve anlamı daha da güçlendirmek amacıyla yapılır. Ziyadeler, kafiye bakımından asıl mısralara bağlıdır.

Müstezatlarda ziyadeler okunsa da okunmasa da anlam güzelliğinin bozulmaması gerekir.

Müstezatlarda kısa dizeler-ziyadeler- dize sayılmadığı için iki uzun, iki kısa mısradan oluşmuştur. Dört dize bir beyit sayılır.

Uzun dizeler gazeldeki gibi uyaklanır. Kısa dizeler ya kendi aralarında ya da uzun dizelerle uyaklı olur.

Kısa parçalar çıkarıldığı zaman anlamda bir bozulma oluyorsa bu tür müstezatlar başarılı sayılmaz. Bundan dolayı müstezatta başarılı olmak oldukça zordur. Bu nazım şekline divan şairleri fazla bir ilgi göstermemiştir.

Not:

Musammat

Divan şiirinde bentlerden kurulu nazım şekillerinin genel adı musammat olarak anılır. Murabba muhammes, müseddes, müsebba, taştir, terkibibent, terciibent vs. nazım şekilleri bu türdendir.

Musammatlar, bentlerin sonundaki dize ya da beyitler, ilk bentte geçen şekliyle aynen tekrarlanıyorsa mütekerrir, ilk bent ile sadece kafiye bakımından uyumlu ise müzdevic olarak anılır.

Söyleyiş rahatlığından dolayı hemen her konuda musammat yazılabilir. Bunlar arasında daha çok; murabba, muhammes, müseddes, tahmis ve taştir kullanılır. Musammatta ilk bendin bütün dizeleri biriyle kafiyeli olur. Fakat sonraki bentlerde musammatın türüne göre kafiye düzeni değişir.

Türk edebiyatında gazel ve kasideler dize ortalarında kafiye yapılarak musammat şekline dönüştürülür. Bu tür şiirler iki eşit parçaya ayrılabilir.

Musammat gazel örneği:


Beni candan usandırdı / cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan / murâdım şem’i yanmaz mı

Beni candan usandırdı
Cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan
Murâdım şem’i yanmaz mı

                      Fuzulî

Yukarıdaki örnekte gördüğünüz gibi musammatlar-da her beyitin mısraları ortadan ikiye bölünecek şekilde yazılır. Okuduğunuz musammata da mısralar ortadan ikiye bölündüğünde şiirin biçim ve içeriğinde bozulma olmamıştır.


B. DÖRTLÜKLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ

1. Rubai

Divan edebiyatına İran edebiyatından geçmiş dört mısralık bir nazım şekli olup halk edebiyatındaki maniye benzer. Birinci, ikinci ve dördüncü mısralar birbiriyle kafiyeli, üçüncü mısra serbesttir. Kafiye düzeni aaxa biçimindedir.

Az sözle çok derin anlamları ifade etme becerisi isteyen bu nazım şekli ile daha çok “dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, aşk, şarap, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf, ölüm” gibi konular işlenmiştir.
Aruzun özel kalıplarıyla yazılır.

Manide olduğu gibi rubaide de ilk iki dize, söylenmek istenen düşünceye hazırlık niteliği taşır. Asıl vurgulanmak istenen düşünce 3. veya 4. dizelerde belirtilir.

Rubaîlerde tek bir düşüncenin en kısa yoldan, en yoğun bir şekilde anlatılması gerekir Bu bakımdan mısralar arasında tam bir mana uyumu vardır. Rubaînin en kuvvetli mısraı üçüncü mısradır.

Şairler rübailerinde mahlas kullanmazlar.

Bu nazım şekline “terâne, dü-beyt, cehâr mısrâ” dendiği de olur

Bu türün en büyük şairi şüphesiz İranlı Ömer Hayyam’dır. Türk edebiyatında ise Mevlana’nın yazmış olduğu Farsça rubailer bu türün edebiyatımızda yayılmasını sağlamıştır.

Kara Fazlı ve Fuzulî 16. yüzyılda rubainin en güzel örneklerini vermişlerdir.

Bu nazım şekli, 17. yüzyıl divan şiirinde altın çağını yaşamış ve Azmizâde Haletî bin kadar rubai yazmıştır.

Cumhuriyet döneminin rubai ustası ise hiç kuşkusuz Yahya Kemal Beyatlı olmuş ve rubailerini “Hayyam Rubaileri” adlı eserinde toplamıştır. Bu dönemde diğer bir ünlü rübai şairimiz de Arif Nihat Asya’dır.

Bir rubai örneği:
En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen
İyilik seven kötülük edemez zaten
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur
Düşmanınsa dostun olur, iyilik edersen
                                Ömer Hayyam
Bu rubai, tek dörtlükten ibaret bir şiir olup kafiye düzeni manide olduğu gibi aaxa şeklindedir.


2. Murabba

Dört mısralı bentlerden oluşan bir nazım şeklidir. Bent sayısı genellikle 4-7 arasında değişir. Bentlerin son dizelerinin yalnız kafiye ile bağlandığı murabbalara “murabba-ı müzdeviç”, bentlerin sonundaki mısraların aynen tekrarlandığı murabbalara ise “murabba-ı mütekerrir" denir.

Halk edebiyatının etkisi ile oluşmuştur.

Kafiye düzeni daha çok “aaaa / bbba / ccca” şeklindedir. Murabbalarda birinci bendin ilk üç mısrası dördüncü mısra ile kafiyeli olmayabilir.

Methiyelerde, hicviyelerde, mersiyelerde dinî ve öğretici konular ile manzum mektuplarda tercih edilen bir şekil olmuştur.

Divan şiirinin ilk dönemlerinden itibaren çok kullanılan nazım şeklidir. Murabbayı edebiyatımızda en çok kullanan sanatçılar Hayretî ve Taşlıcalı Yahya Bey olmuştur. Bu şairlerin her ikisinin de divanlarında yirmi dörder murabba yer almaktadır. Diğer önemli murabba şairleri Aşki, Fuzuli sayılabilir

3. Tuyuğ

Tuyuğun kelime anlamı “kapalı, gizli, imalı, cinaslı söz”dür demektir.

Arap ve İran edebiyatlarında görülmeyen millî nazım şekillerimizden biridir. Kaynağı halk edebiyatındaki manidir. Tuyuğ; mani ve rubaiye benzer.

Tek dörtlükten ibaret bir şiirdir. Kafiyelenişi “aaxa” şeklindedir. Ancak rubaide olduğu aaaa biçiminde de olabilir.

Tuyuğ, maniden ve rubaiden vezni yönüyle ayrılır ve aruzun sadece “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılır.

Bu nazım türünün en önemli özelliği manide olduğu gibi kafiyelerin cinaslı kelimelerden seçilmesidir. Bununla birlikte sadece iki mısraı cinaslı, hatta cinassız tuyuğlar da vardır.

Türk edebiyatında ilk tuyuğlar Kadı Burhanettin ve Seyyit Nesimi tarafından yazılmıştır. Tuyuğları ile ünlenen Kadı Burhanettin, Divan’ında çoğu tasavvufi konularda yazılan 119 tuyuğa yer vermiştir. 15. yüzyıl Çağatay Edebiyatında Babür Şah, Lütfî, Ali Şir Nevaî, Sultan İskender-i Şirazi de tuyuğları ile tanınmış şairler arasında yer alır.

Anadolu edebiyatında bu nazım şekli pek kullanılmamış, Atai 15. yüzyılda tuyuğ yazan birkaç şairden biri olmuştur.

Gözü cân esrütmeğe hammâr imiş
Kaşı gönül yıkmağa mi’mâr imiş
Diledim hâlim ki gözüne diyem
Turfa budur gözleri bîmâr imiş
                 Kadı Burhanettin

4. Şarkı

Şarkı bestelenmek için yazılan bir nazım şeklidir.

Bu nazım şekli, halk edebiyatındaki türkü ve koşmanın yansıması gibidir. Bundan dolayı divan şiirinde şarkı türünün ortaya çıkmasında halk şiirindeki “türkü” ve “koşma”nın önemli bir etkisinin olduğu söylenebilir.

Genellikle dört mısralı bentlerle yazılmakla birlikte, beş veya altı mısralık bentlerle yazılanları da vardır. Şarkıda her bendin üçüncü mısrasına miyan (orta) ya da miyanhâne; sonda tekrarlanan mısraya ise nakarat adı verilir. Miyan, şarkının en güzel ve en dokunaklı bölümünü oluşturur; nakaratsa her bendin sonunda tekrarlanan ve bendin anlamı ile yakından ilgili olan mısradır.

Şarkının konusu daha çok “aşk, eğlence, içki, sevgili, ayrılık”tır.

Geniş halk kitlelerine seslendiği için yalın bir dille yazılmasına özen gösterilir.

Bestelenmek amacıyla yazıldığından bent sayısı fazla olmaz ve 3-5 bent arasında değişir.

Şair, genellikle son bentte mahlasını söyler.

En yaygın kafiye örgüsü ise aAaA’dır (Büyük A’lar nakarattır.) İkinci bentleri ve daha sonraki bentleri ise her zaman düz kafiye “bbba... veya bbbA...” düzeniyle yazılmıştır.

Şarkıda, aruzun her kalıbı kullanılmakla birlikte -müziğe daha kolay uyum sağlaması nedeniyle daha çok,“mefûlü mefâîlü feûlün” kalıbı kullanılır.

Şarkı türüyle ilgili ilk örnekler 17. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır.

Divan edebiyatında ilk şarkı yazarı Nail-i Kadim’dir

Bu türde, Nedim’in ardından büyük bir gelişme yaşanmıştır. Nedim’den sonra “Şeyh Galip, Enderunlu Fazıl, Pertev Paşa, Leyla Hanım, Osman Nevres, Şeref Hanım” gibi sanatçılar şarkı türünün gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Yakın dönemde Yahya Kemal Beyatlı’nın da pek çok şarkısı vardır.

ÖRNEK-1
Divan edebiyatındaki gazelin konu bakımından Halk edebiyatındaki benzeri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Varsağı B) Destan C) Türkü D) Koşma E Nefes
                                                                                 (1992 - ÖYS)

ÖRNEK-2
Gazelin ilk beytine matla, genellikle şairin adı bulunan
                             I
son beytine tegazzül en güzel beytine beytül gazel deli
                    II                                 III
nir. Her beyti aynı konudan söz eden gazele yek-ahenk,
                                                                   IV
her beyti aynı derecede güzel olan gazele yek-âvâz adı
                                                                    V
verilir.
Bu parçadaki numaralı terimlerden hangisinin açıklaması yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV. E) V.
                                                 (1995 - ÖYS)

ÖRNEK-3
Bende Mecnûn’dan füzun âşıklık isti’dadı var
Âşık-ı sâdık benim Mecnûn’un ancak adı var

Kıl tefâhur kim senin hem var benim tek âşıkın
Leyli’nin Mecnûn’u Şîrîn’in eğer Ferhâd’ı var
Bu dizeler aşağıdaki nazım şekillerinden hangisiyle yazılmış olabilir?
A) Muhammes B) Şarkı C) Rubai D) Gazel E Mesnevi
                                                                               (2010 - LYS)

ÖRNEK -4
Tam bir kaside çeşitli bölümlerden oluşur. Bunlardan biri,………..
Yukarıda verilen bilgiye göre boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) doğa güzelliklerinden söz eden nesib ya da teşbib bölümüdür
B) asıl konuya girişi sağlamak için yazılan girizgâh bölümüdür
C) kasidenin sunulduğu kişinin özelliklerinin abartılı bir övgüyle anlatıldığı methiye bölümüdür
D) şairin kendisini övdüğü dizelerden oluşan fahriye bölümüdür
E) şairin adının da geçtiği tegazzül bölümüdür
                                             (2007 - ÖSS)

ÖRNEK- 5
Aşağıdakilerden hangisi bir kasidenin matla (ilk) beyitidir?
A) Bahar erdi yine düştü letâfet gülistân üzre
    Yine oldu zemînin lütfü gelip âsmân üzre
B) Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u sefâ hengâmıdır
    Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde dem
C) Cefâ taşın ne gam atsa Hayalî sana alçaklar
    Belâgat meyvesini hâsıl eden nahl-i hünerisin sen
D) Bu devr içinde benim padişeh-i mülk-i sühan
    Bana sunuldu kasîde bana verildi gazel
E) Arzın yâdıyle nemnâk olsa müjgânım n’ola
     Zâyi olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su
                                             (1994 - ÖYS)


ÖRNEK - 6
Mesneviyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Uyak düzeni aa ba ca... biçimindedir.
B) Beyit sayısı, konunun işlenişine göre belirlenir.
C) Daha çok, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılır.
D) Arap ve Türk edebiyatına İranlılardan geçmiştir.
E) Öyküleme gerektiren konular, bu türde işlenmiştir.
                                                            (1996 - ÖYS)

ÖRNEK - 7
Aşağıdaki eserlerden hangisi 15. yüzyılda “mesnevi” biçiminde yazılmış bir yergidir?
A) Tazarru - nâme B) Kaabûs - nâme
C) İskender - nâme D) Har - nâme
E) Garip - nâme
                                                (1994 - ÖYS)

Örnek - 8
Divan Edebiyatı’nda modern öykü ve romanın yerini tu-
                                                      I
tan en önemli tür mesnevidir. Fuzûlî’nin Hüsn ü Aşk,
                             II                                  III
Süleyman Çelebi’nin Mevlid adlı yapıtları bu türün en ta-
IV                               V
nınmış örnekleridir.
Yukarıdaki numaralanmış sözlerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
                                         (2007 - ÖSS)

ÖRNEK-9
Çepeçevre bahar içinde bir yer gördük
Ferhad ile Şirin’i beraber gördük
Baktık geceden fecre kadar ellerde
Yıldızlara yükselen kadehler gördük
Bu dörtlüğün nazım şekli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rubai B) Mani C) Şarkı D) Murabba E) Türkü
                                                      (1992 - ÖYS)

ÖRNEK - 10
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Bu dizeler biçim ve içerik özelliklerine göre aşağıdaki nazım biçimlerinin hangisinden alınmış olabilir?
A) Şarkı B) Kaside
C) Terkib-i Bent D) Kıt’a
E) Rübai
(2007 - ÖSS)

1-D 2-B 3-D 4-E 5-A 6-A 7-D 8-C 9-A 10-A


C. BENTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ

1. Muhammes

“Muhammes” kelimesi “beşli” anlamına gelir. Edebiyatta ise beş mısralık bentlerden oluşan nazım biçimidir. Her konuda yazılabilir. Bent sayısı 4-7 arasında değişir. “Müzdeviç” ve “mütekerrir” olmak üzere iki şekli vardır. Muhammes-i müzdevicin kafiye düzeni “aaaaa / bbbba / ccccca”, muhammes-i mütekerririn kafiye düzeni ise “aaaaA / bbbbA / ccccA” şeklindedir.

2. Terkibibent
Farklı uyaklara sahip birkaç bentten oluşan ve bentlerinin sonunda, uyakları aynı birer beyte sahip olan nazım şeklidir. Bent sayısı 5-15 arasında değişir. Bentlerin kafiye düzeni gazel gibidir. Bentlerin (kıta, terkiphane) sonunda “vasıta” adı verilen bir beyit bulunur ve her bendin sonunda farklı vasıta beyitleri kullanılır.
Vasıta beyitleri bentlerden farklı olarak kendi aralarında kafiyelenir. Bentler gazelde olduğu gibi aa xa xa xa xa xa bb cc xc xc xc xc xc dd ... şeklinde kafiylenir.
Vasıta beytinin üstündeki terkibi bendin her bölümüne “hane” ya da “terkiphane” adı verilir. Hane, vasıta beytiyle birlikte “bent” adını alır ve şair mahlasını son terkiphanede söyler.
Her konuda yazılmakla birlikte, edebiyatımızda bu nazım şekliyle daha çok “münacat, naat, methiye, hicviye” gibi nazım türleri ve “dinî, tasavvufi, felsefi, sosyal konular” işlenmiştir. Fakat terkibibendin asıl konusu “mersiye” olmuştur.
Baki’nin “Kanuni Mersiyesi”, Şeyh Galip’in “Esrar Dede Mersiyesi” bu türün en güzel örnekleri arasında yer alır. Klasik Türk edebiyatının terkibibentleriyle ün yapmış en büyük şairi Bağdatlı Ruhi’dir. Tanzimat Dönemi sanatçılarından Ziya Paşa da bu türün seçkin örneklerini vermiştir.


3. Terciibent

“Terci” kelimesi “tekrar etme, geri çevirme, döndürme” anlamına gelir.
Divan edebiyatında “hane” adı verilen ve gazel biçiminde kafiyelenen çoğunlukla 5-10 beyitlik şiir parçalarına ve “vasıta” adı verilen ve sürekli tekrarlanan ve bu yolla oluşan nazım biçimidir. Fakat vasıta beyti her hanenin sonunda değişirse terkibibent olur.
Terciibendin her şiir öbeğine “hane” ya da “tercihane denir. Tercihane vasıta beytiyle birlikte “bent" adıyla anılır. Şair, mahlasını son tercihanede söyler.
Vasıta beytinin, her bendin sonunda tekrarlanması terciibentlerde konu bütünlüğü sağlar. Bundan dolayı bu nazım şeklinde başarılı olmak terkib-i bentten daha zordur.
Terciibentlerde genellikle “Allah’ın kudreti, hayatın üçlükleri, kâinatın sonsuzluğu, dünyadan şikâyet” gibi soyut konular işlenir. Bu konular “mersiye, methiye, tevhit” gibi nazım türleri içinde ele alınır. Edebiyatımızda bu türün en başarılı örneklerini ise “Enderunlu Fazıl, Şeyh Galip, Ziya Paşa” vermiştir.

4. Tahmis

Bir gazelin her beytinin başına, başka bir şair tarafından aynı vezin ve uygun kafiye ile üç mısra eklenmesiyle oluşturulan nazım şekline tahmis (beşleme) denir.
Beyit düzeninin bent düzenine dönüştürülmesi yoluyla oluşturulan tahmiste, beyitlerin başına eklenen mısralar kafiye bakımından her beyitin ilk mısrası ile kafiyelidir. Ayrıca asıl beyit ile eklenen mısraların anlam bakımından kaynaşması gerekir.
Gazelin makta beyitinde olduğu gibi tahmiste de şair son beyte eklediği mısraların birinde mahlasını söyler.
Bu örnekte; Nâilî’nin, Bahâyî’nin her beyitinin başına üç mısra yazarak bir tahmis oluşturmuş olduğunu görüyoruz.

5. Taştir

Bir beyitin iki mısrası arasına aynı vezin ve kafiyede üç mısra eklenerek oluşturulan nazım şekline taştir adı verilir.
Taştir divan edebiyatında pek kullanılmamıştır. Nedim birkaç taştir yazmış, Yahya Kemal’in, Baki’nin gazelinden hareketle yazmış olduğu taştir çok tanınan taştirlerden biri olmuştur.

6. Nazire

Bir şairin, başka bir şairin beğendiği bir şiirine konu, biçim, ölçü ve kafiye bakımından benzer olarak yazdığı şiire nazire denir. Bu bir taklit değildir; bazen nazire, şiirin aslından daha güzel olur. Nazirede amaç kendini geliştirmek, üstünlük sağlamak, yarışmaktır. Bu türe hem Doğu hem de Batı edebiyatlarında rastlanır. Doğu edebiyatlarında nazire genellikle gazel türünde görülmekle birlikte kimi zaman Leyla ile Mecnun, Hüsrev ü Şirin gibi hikâyeler de bu gelenek içinde işlenmiştir. Alay ve şaka yollu yazılanlarına tezhil veya hezl denir.

ÖRNEK - 11
I. Grup II. Grup
I. Anonim halk şiiri Nesib
II. Sanatkârane nesir Hece ölçüsü
III. Nazım türü Seci
IV. Terkibibent Hicviye
V. Kaside
Yukarıda I. grupta verilen terimlerden hangisi, II. grupta verilenlerden biriyle ilişkilendirilemez?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
                                   (2009 - ÖYS)

ÖRNEK - 12
Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, onun erdemlerini, iyi yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlere verilen addır. Ölen kişi için yazılan bur tür şiirlere divan edebiyatında …………., halk ede-biyatındaysa ……….. denmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) mersiye - ilahi B) mesnevi - koşma
C) mevlit - koşma D) mevlit - ağıt E) mersiye - ağıt
                                              (2006 - ÖYS)

ÖRNEK - 13
Gazel ve koşmanın karşılaştırılması ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Gazel, Divan edebiyatına; koşma, Halk edebiyatına özgü bir nazım biçimidir.
B) Gazelde nazım birimi beyit, koşmada beyittir.
C) Gazel, aruzun istenilen her kalıbıyla yazıldığı halde, koşma, genellikle hece ölçüsünün 11’li kalıbıyla yazılır.
D) Gazel 10-20 beyitten, koşma 7-12 dörtlükten oluşur.
E) Gazellerin konusu sevgilinin güzelliği, aşk ve şarap; koşmalarınki ise genellikle aşk, sevgi ve doğa güzellikleridir.
                                                                                    (1993 - ÖYS)

ÖRNEK - 14
Aşağıdaki dizilerden hangisi tümüyle Divan edebiyatı ürünlerinin adlarıdır?
A) şarkı - ağıt - rubai - müstezat - mani
B) müstezat - mersiye - gazel - naat - münacaat
C) tuyug - kaside - murabba - türkü - gazel
D) rubai - muhammes - destan - tuyug - masal
E) gazel - şarkı - murabba - mani - mesnevi
                                 (1986-ÖYS)
A ve E seçeneğinde “mani”, C’de “türkü”, E'de masal” halk edebiyatına ait ürünlerdir. B seçeneğinde verilen “müstezat - mersiye - gazel - naat - münacat tümüyle divan edebiyatı ürünleri içinde yer alır.
Cevap B

11-D 12-E 13-D 14-B

SON EKLENENLER

Üye Girişi