Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

YOLCU İLE YILAN-PERTEV NAİLİ BORATAV
Bir kişi seyahate çıkmış. Yolda gidiyormuş, yorulmuş... Şöyle bir karaağacın dibine uzanmış: "Biraz surda dinleneyim." demiş. Karaağaçta da bir yılan... Ağacın altında adam ateş yakmış, alevler ağacı sarmış. Ağaç yanmakta. Yılan yukarda çığırıyor. Zavallı yılan yanacak ateşte. "Şunu kalkayım, kurtarayım." demiş adam. Kalkmış, yılanı kurtarmış ateşten. Bu sefer yılan gelmiş karşısına:
—    Ey insanoğlu, ben seni sokacağım.
—    Yahu, niye sokacaksın? Ben seni ateşten kurtardım ya.
—    Yok, sokacağım... Kurtarmasaydın.
—    Ey, mademki öyle, gideriz, üç yere danışırız, üçü de “sok” diye fetva verirlerse sen o vakit sok beni.
Kalkıyorlar, yola düşüyorlar. Giderken bir öküz görüyorlar. Adam diyor ki:
—    Ey öküz baba! Bu yılan ateşte yanıyordu, onu kurtardım. Bu sefer beni sokmak istiyor. Ben buna iyilik yaptım. Bu beni sokar mı? Sokmaz mı?
—    Sokar, diyor öküz. İnsanoğluna iyilik mi yarar? Bana bütün çiftini sürdürür sürdürür, ihtiyarladığım zaman götürür, kasaba verir, kestirir, insanoğluna iyilik yaramaz.
Ha, tamam, diyor yılan.
Biraz daha giderken yolları bir ırmağın kıyısına ulaşıyor. Diyorlar ki: “Şu ırmağa da soralım, bakalım.”
—    Ya mübarek ırmak, diyor adam. Bu yılan ateşte yanıyordu, ben bunu kurtardım. Şimdi beni sokmak istiyor. E, bu beni sokmalı mı? Sokmamak mı?
—    Tabi sokmalı, diyor ırmak. İnsanoğluna iyilik yaramaz. Sebep? Çamaşırını, her şeyini bende temizler, kendi de bende yıkandığı, benim suyumu içtiği hâlde, elini yüzünü yıkar da bir de yüzüme doğru tükürür.
—    Tamam, diyor yılan.
Giderken bir tilkiye rast geliyorlar, ona sesleniyorlar.
—    E dur bakalım tilki baba!
—    Bu yılan, diyor adam, ağaçta yanıyordu, ben bunu kurtardım. Şimdi beni sokmak istiyor. Bu beni sokar mı? Sokmaz mı?
Tilki bir işaret ediyor gizliden adama, "Bize var mı bir şey?" demek istercesine. Adam göz kırpıyor 'evet' der gibi. Tilki:
"Sokamaz." diyor.
—    Tamam! Son cevap sokamaz olduğu için beni sokamazsın, diyor insanoğlu. Yılan bırakıp gidiyor.
O zaman tilki adama soruyor:
—    Arkadaş, bana ne getireceksin sen?
—    Sana ben kırk tavukla kırk horoz getireceğim.
—    Peki, nereye getireceksin onları?
—    Yarın, falan yerde geniş bir tarla var, ıssız bir yer, git oraya. Sen orda beni bekle.
Adam kırk tazı koyuyor çuvalın içine, ertesi gün bunları sırtladığı gibi hadi bakalım tilkinin beklediği yere. Tilki de “kırk tavukla kırk horoz gelecek” diye sevinmekte. Adam gelince diyor ki:
—    Arkadaş, ben getirdim tavukları. Birer birer mi çıkarayım çuvaldan, yoksa hepsini mi dökeyim? Tilki:
—    Of, diyor, pek keyfim geldi. Dök, dök hepsini birden. Ben onların dağılanını sakalımı sallaya sallaya toplarım bir yere.
Adam o zaman: “Al Allah kulunu, zapt et delini!” diyor da çuvalın ağzını açıyor, bir döküveriyor. Kırk tazı çıkıp da Tilkiyi görüverince saldırıyorlar üstüne.
Tilki fırlamış, kaçmış, güç bela kurtulmuş tazıların ellerinden. Yüksek bir taşın başına çıkmış da:
Ey anasını sattığımın kafası! İnsanoğluna iyilik mi yarar? “Sokar” desem olmaz mıydı? Ben tavuktan da vazgeçtim, şu beni koştuğu eziyete bak.
Tilkicik yakayı kurtarmış ama insanoğluna da pek kızmış:
“Ey insanoğlu! demiş, ben de senin evinde, yurdunda, yuvanda her nerde bulursam tavuğunu, horozunu yaşatmayacağım.”
İşte o günden sonra insanoğlunun kümesinden tavuk çalmaya ahdetmiş tilki. Hâlâ da ahdinde duruyor.

 

 

İLGİLİ İÇERİK

MASAL ÖRNEKLERİ

MASAL

MASAL HAKKINDA

MASAL NEDİR?

MASAL ÖRNEĞİ-DOĞRULUK

MASAL ÖRNEĞİ- SABIRTAŞI

KAŞIKÇI BABA MASALI

TÜRK MASALLARI ÖZETİ - NAKİ TEZEL

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi