ETKİLİ DİNLEMENİN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ
Hayatta, konuşma ne kadar önemli ise, dinleme de en az onun kadar önemli ve gereklidir.
Atalarımız "söz gümüşse süküt altındır" demişler. Bu sözleriyle dinlemenin konuşmaktan daha önemli olduğunu ifade ederken konuşmayı tamamen önemsiz saymamışlardır.
Bir birikim amacı olan dinleme, en az konuşma kadar hayatımızda bir öneme sahiptir. Bu atasözünden yeni yetişenlere sadece konuşma eğitimini vermenin yetmeyeceğini bundan daha çok dinleme eğitiminin verilmesi gerektiğini çıkarmak mümkündür. Dr. A. Ferhan Oğuzkan bu konuda bir yazısında şöyle der:
"Aslında konuşma ve dinlemeyi, anlaşma oluşumunun, tıpkı bir madalyonun iki yüzü gibi, birbirlerini tamamlayan yönleri olarak d.üşünmek yerinde olur. Bu bakımdan, "güzel konuşan çoktur, fakat kendini vererek, dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla olmasa gerek", diyen yabancı bir yazarın, şu sözlerinde gerçek payı vardır. "Konuşma, öyle bir diyalogdur ki buna iştirak eden bir insan, sırası geldikçe aktif veya pasif bir rol oynar. Bu sanatta sivrilebilmek için, saygı ile hitap etmesini bildiğimiz gibi, dinlemesini de bilmemiz lâzımdır".
Öyleyse, okullarımıza, eğittikleri öğrencilere, dikkatle, ilgiyle, iyi niyetle, güler yüzle ve sabırla dinleme yeteneğini daha etkili bir şekilde kazandırmak gibi büyük bir görev düşmektedir. Zira okumuş insanın, aydın insanın, belirgin özelliklerinden biri de, dinlemesini bilmektir." (Enise Kantemir, Yazılı ve Sözlü Anlatım)
Görüldüğü gibi dinleme hayatımızın çok önemli bir birikim kaynağıdır. Her insan sadece konuşma eğitiminden değil dinleme eğitiminden de geçirilmelidir.
1. Birikim Kazanmak Üzere Dinleme:
Bilgi ve birikim kazanmanın çeşitli yolları vardır. Bilgi ve birikim kazanmak için okuma, gözlem ve deneme yapmaya zamanımız, hatta imkânımız yeterli olmayabilir. Diğer taraftan, tecrübe kazanmak da zaman isteyen birikim yoludur. Fakat dinleme için fırsat bulmamız, daha kolaydır. Özellikle, derste, ders dışı etkinliklerimizde dinleme zevki ve alışkanlığımızla birikimlerimizi artırırız. Yine dinleme alışkanlığı ile konferans, açık oturum gibi toplantılara katılır; radyo, televizyon gibi araçların eğitici programlarıyla da birikimlerimizi artırabiliriz. Şu hâlde gerekli olan "dinleme" davranışını yeterli bir birikime dönüştürmek ancak iyi bir eğitimle mümkündür.
İyi bir dinleyici olmak için anlatılan konuya ve onu kelimelerle ifade eden konuşmacıya dikkati yoğunlaştırmak gerekir. Dikkatsiz bir dinleme bize ancak vakit kaybettirir. Dinleyici bir konuşmayı dinlerken ön yargılarını bir tarata bırakarak konuşmadaki hüküm ve tekliflerin hepsini tarafsız bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıdır. Konuyu iyi kavrayarak dinlemenin temel kuralı dikkatli olmaktır.
Konuşmanın ana fikri (temel mesajı) ve onu besleyen yardımcı fikirler dikkatle bulunmaya çalışılmalıdır. Dinlerken kısa notlar alarak konuşmanın ana hatlarını kavramak, temel anahtar kavramları belirlemek ve bu kavramlara yaklaşım biçimlerini tespit ederek o günkü konuşmayı yeterince değerlendirmek mümkündür. Yeter ki biz içimizde bu konuda kuvvetli bir istek duyabilelim.
a) Konu ve konuşmacı üzerinde dikkati yoğunlaştırma
Dikkatimizi konu ve konuşmacı üzerinde yoğunlaştırmak konuyu anlamamızı sağlar.
Dikkati bir noktada toplayabilmek, diğer düşüncelerden sıyrılarak konu ve konuşmacıyla bütünleşmek, kavrama açısından vazgeçilemeyecek bir mecburiyettir.
Yapılan işe önem verilmeden gerekli hassasiyet ve dikkat gösterilmeden takip edilen bir konuşma, yeterli birikimi kazandıramaz.
Her dinleyici, bir konferans veya açık oturum ya da benzeri bir konuşmayı dinlerken bu faaliyetin kendisini ne ölçüde ilgilendirip ilgilendirmediğine dikkat etmelidir.
Konuya ve konuşmaya verdiğiniz önem, dikkatimizi dağıtmadan onu bir nokta üzerinde toplamamıza yardım edecektir.
b) Ön yargılardan uzaklaşma:
Bazı dinleyiciler, hem konuşmacıyı hem de konuyu ön yargılı olarak dinlerler. Söz gelimi, dinleyici, konuşmacının kullandığı kelimelerden, giyimine kadar bazı durumlarından hoşlanmayabilir. Diğer taraftan konuşmanın konusunu beğenmeyebilir. Böyle durumlarda bile; dinleyici, kazanacağı bir şeyler bulunacağım düşünmeli, kendini konuya vererek, ön yargılardan uzaklaşmak için bilinçli bir çaba göstermelidir. Dinleyici durumunda olan kişi kendisi ile konuşmacı arasındaki iletişimi ortadan kaldıracak engelleri yok etmelidir.
Ön yargı, herhangi bir işe başlamadan önce kesinlikle terk edilmesi gereken kötü bir alışkanlıktır. Bazı kimselerin, bazı konular hakkında olumlu veya olumsuz düşünceleri olabilir. Konuşmacıyı dinlemeden yargılamaya sebep olan ön yargı, gelişmeyi ve yeni birikimler edinmemizi engeller.
c) Kavrayarak dinleme:
Bir konuşmayı bütünüyle anlayıp kavramak için zihnen dinlemeye hazır olmak gerekir. Konuşmacının fikirlerini, kendi kelimelerimizle anlatıp kendi düşüncelerimizle karşılaştırabilirsek, dinlediklerimizi kavramış oluruz. Dinleyerek öğrenme, aktif bir işlem olduğu için, konuşmacının fikirlerini zihnimizde uzun süre tutabiliriz.
Bir konuşmayı tam olarak kavrayabilmek için, konuşma esnasında dinlenilen her cümleyi dikkatle algılamak ve taşıdığı temel mesajı özümsemek gerekir. Konuşmacının verdiği hükümler, başka ihtimalleri düşünerek dinleyen ve konuşmacının sözlerine alternatif fikirler geliştirebilen bir dinleyicinin zihninde büyük ufuklar açar. Başlangıçta böyle geniş çaplı bir dinleme mümkün değildir. Bu iş, bol tekrar, bilinçli bir dinleme ve tecrübe ile gerçekleşebilir. Dinleyici, söyleneni alan pasif bir makine değil, her sözü ölçüp tartan aktif bir insan olmalıdır.
Bir konuşmada doğru olduğuna inandığımız bilgileri günlük hayatımıza aksettirmek lâzımdır. Unutulmasın ki, davranışlarımıza yansımayan bir bilgi, kompozisyon açısından tam olarak öğrenilmiş sayılmaz. Kavrayarak dinleme, söylenilen her sözü anlama ve doğru olanları sosyal hayatta uygulama sonucunu vermelidir.
ç) Dinleme süresinde ana fikir ve yardımcı fikirler bulma:
Konuşmacıyı dinleme süresi içinde, ana fikir ve yardımcı fikirleri bulabilmek için dikkat gereklidir. Bunun için de konuşmanın çerçevesini çizerek, ana fikri, yardımcı fikirlerden ayırabilmek çok önemlidir. Burada konuşmacının amacını anlayarak, konuşma plânında verdiği örnekleri zihnimizde canlandırabilmek gerekir.
Ayrıca, konuşmacı, bazen önceden ana fikri verip onu yardımcı fikirlerle destekleyebilir; bazen de bunun tersini yaparak, önce ayrıntılı bilgi verip sonra bunlardan bir ana fikir çıkarabilir. Bu, her iki biçim, konuşmalarda sık sık kullanılır. Bütün bu özellikleri göz önünde bulundurarak dinlersek, ana fikir ve yardımcı fikirleri daha kolay bulabiliriz. Konuşmacı bazen ana fikri konuşmanın herhangi bir yerinde açıkça belirtmeyebilir. Ana fikir, yardımcı fikirler yoluyla konuşmanın bütününe sindirilmiş olabilir. Tıpkı çayın içinde erimiş şeker gibi... Meyvede her zerreye dağılmış vitaminler gibi.... Bu hâldeki ana fikri bulabilmek için konuşmanın başından sonuna kadar işlenen yardımcı fikirleri dikkatlice değerlendirmek gerekir.
Amaçsız hiçbir faydalı iş yapılmaz. Konuşmanın ana fikrine dikkat etmeyen bir dinleyici; amaçsız, hedefsiz bir iş yapmış olur. Dinlemede temel amaç, konunun ana fikrini bulmaktır.
d)Dinlerken not alma:
İnsan hafızası dinlediği her şeyi kolay kolay tam olarak hatırlayamaz. Çok yönlü ilişkiler ve uyarıcılar karşısında olan insanın bazı şeyleri unutması gayet normaldir. Bu yüzden iyi bir dinleyici olmak için not almaya önem vermeliyiz. O zaman, dinleme sırasında konuşmacıyı daha rahat takip edebilir, konuyu daha iyi anlayabiliriz. Not alma sırasında, konuşmacının verdiği ana fikir not hâlinde yazılmalı, diğer ayrıntılara ana fikri destekleyecek kadar yer verilmelidir
Not alırken, kelime kelime yazmak hatalı bir iştir. Çünkü bu durumda yaptığımız, duyduklarımızı aynen yazmaktan ibaret kalır. Diğer taraftan bilgileri kaybetme tehlikesi de söz konusudur. Oysa not alma dinlediğimiz, gördüğümüz, okuduğumuzdan, unutmamak için, yararlı bulduğumuz temel noktalan bir yere yazmaktır.
Ders, konferans, açık oturum vb. gibi konuşmalarda, dinlediklerimizi kendimize göre özel işaretler ve kısaltmalar kullanarak not alırız.
Kısaca söylemek istersek, not alma sırasında, dikkatimizi canlı tutma, özel işaret ve kısaltmalar kullanma, konulara göre ayırım yapma vs. gibi hususlara uymamız gereklidir.
2. Konuşmacıya Soru Sorma:
Bilgi ve öğrenmenin temelinde soru sorma işi önemli yer tutar. Yeni bilgi ve araştırmalar, açıklamalar soru sorma ile açıklık kazanır. Soru sormadan önce konuşmacıyı çok dikkatli ve not alarak dinlemek gerekir. Ayrıca, konuşmacıyı konu ile ilgili bir ön hazırlık yaparak dinlerse, soru sorma işi daha kolay olur. Konuşmacıya sorulan her soru, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayıcı nitelikte olmalıdır.
Konuşmacıya soru sorarken, sözünün daha önce açıklanıp açıklanmadığı kesin olarak bilinmelidir. Dikkatsiz bir dinleyici konuşmayı iyi takip edemez, daha önce açıklanmış soruları sorar.
Konuşmacıya sözü yöneltirken kolaydan zora doğru bir sıra izlenmelidir; dikkat edilecek bir başka husus da zamanı iyi değerlendirmektir. Sorularla konuyu iyice içinden çıkılmaz hâle getirmek veya zamanı kötü kullanarak başkalarını rahatsız etmek, soru sormanın kurallarını j iyice Öğrenmemekten kaynaklanır.
Öğrencilerden beklenen şey iyi bir dinleyici olmaları ve anlamadıkları her meseleyi sormalarıdır. Soru sormayan öğrenemez. Yerinde sorulmuş sorular hem öğrencileri hem de konuşmacıyı bilgilendirir.
a) Karmaşık olanı sorma:
Konuşmacıya soru sormadan önce, konuşmayı dikkatli ve not alarak dinlemek gerekir, demiştik. Bunun yanında, ders anlatma, konferans, açık oturum gibi çeşitli konuşmaların, dinleyicilerin kolay takip edebileceği şekilde olması gerekir. Bunlara karşılık bazı durumlar yine de farklılık gösterebilir. Söz gelimi, dinleyici çok iyi takip ettiği hâlde, konuşmacı tarafından konunun yapısından kaynaklanan, karmaşık, anlaşılması zor ifade şekilleri kullanılabilir O zaman, dinleyiciler konuşmacıya soru sorarak konuyu açmalı daha iyi anlaşılmasını sağlamalıdır.
Karmaşık olanı sorma konunun ve ifadenin daha basit arılatılmasını istemekle olabilir. Karmaşık olan mesele, bölümlere ayrılarak soru sorulabilir.
Metinde geçen "Siz şiirle romanı nasıl bağdaştırıyorsunuz?” sorusu karmaşık olanı sorma ile ilgili bir sorudur.
b) Örneklendirilmesini isteme:
Konuşmacıyı dinlerken soyut bilgileri anlamada güçlük çekebiliriz. Bu durumda konuşmacıdan soyut bilgilerin anlaşılır duruma getirilmesi için örnekler vermesini istemeliyiz. Konuşmacının verdiği örnekleri yeterli bulmadığımızda, yeni örnekler vermesini de isteyebiliriz. Çünkü konunun anlaşılması ve öğrenmenin daha kalıcı olması verili n Örneklere bağlıdır.
Örnekler, bilginin sosyal hayata yansıması demektir. Bilgilerimiz herkesin başından geçebilecek olaylara göre anlatılırsa anlaşılma daha kolay olur.
Dinleyicinin isteyeceği örnekler, konuşmacının fikirlerini somut hâlde gösterebilir. Yerinde verilmiş her örnek zor bir konuyu açıklığa kavuşturur.
Metinde yer alan "Hayri İrdal’in hayatta bir benzeri var mı?" sorusu örneklendirilmeyi isteme ile ilgili bir sorudur. Siz, metinden başka soru örneği bulunuz
c) Yoğun veya açık olmayan ifadeleri sorma
İyi bir dinleyici, dinlediği konuşmayı çok iyi anlamak ister. Ama konuşmacı konunun bazı bölümlerini dinleyicilerin bildiğini zannederek üstü kapalı bir şekilde, yani iyi açıklamadan geçebilir. Böyle durumlarda, dinleyici, konuşmacının yoğun ve açık olmayan ifadelerinin, soru sorarak anlaşılmasını sağlamalıdır.
ALINTIDIR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: