Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 Diksiyon Notları

MEGEP

(MESLEKÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN  GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)

MESLEKİ GELİŞİM

DİKSİYON I

1.1.1. Dil ve Diksiyon İnsan, sosyal bir varlıktır. Hayatını devam ettirmesi için diğer insanlarla iletişim kurmak zorundadır. İnsanlarla iletişim kurabilmek, duygu düşünce ve isteklerini ifade etmek için kullanabileceği en önemli araç ise “dil”dir.  İşte bu unsur konuşmanın da dinamiğini oluşturmaktadır.

Herhangi bir dili konuşmak, yalnızca o dil hakkında birtakım temel bilgilere sahip olmak demek dilin kelime kadrosunu öğrenmek ve iletişim kurmaktan ibaret değildir. Dilin doğru ve güzel kullanılması da önemlidir. Dilin seslerini doğru telaffuz edebilmek, kelimeleri doğru seçerek yerinde kullanabilmek de ayrı bir sanattır. Türkçe, ünlü ve ünsüz uyumları olan bir dildir. Bu bakımdan Türkçe kelimelerin telaffuzu son derece estetiktir. Herhangi bir dili doğru, güzel ve etkili konuşabilmek her insan için ona özgü bir ayrıcalık belgesidir, Konuşması, ses tonu, kelimeleri doğru seçip yerinde kullanması, doğru telaffuz etmesi kişiyi diğer insanlardan daha farklı bir konuma getirir. Türkçenin söyleyiş farklılıkları iki ayrı kavramı ortaya çıkarmıştır Bunlar;

1. Lehçe: Herhangi bir dilden bilinen tarihi seyir içinde veya daha önceden ayrılmış olup ses, şekil ve kelime ayrılıkları gösteren kollara lehçe adı verilir. Örneğin; Türkçeden tarih içinde bilinen zamanlarda ayrılmış olan Azerbaycan, Kazak ve Özbek Türkçesi gibi kollar yakın lehçe kabul edilmektedir.

2. Ağız: Herhangi bir dil veya lehçenin daha çok söyleyiş (telaffuz) özelliklerine bağlı olarak oluşan mahalli kollarıdır. Her dil veya lehçenin kendi içinde ağızları vardır.  Ağızlar halkın kullandığı doğal konuşma biçimleridir. Gelişmiş her dilin içerisinde yeni ve farklı ağızlar ortaya çıkabilir. Ancak, her dilin tek bir edebi ağzı vardır. Türkiye Türkçesinin edebi ağzı İstanbul ağzıdır. Örneğin; Türkiye Türkçesinin Erzurum, Trabzon, Denizli gibi çok sayıda ağzı mevcuttur. Kastamonulu İstanbul’a gitmiş. İstanbulluları nasıl bulduğu sorulduğu zaman “İstanbullular eyi hoş; emme dilleri gubat, demiş.” Bu fıkradan da anlaşılıyor ki Kastamonulu kendi yöresel ağzını benimsemekte ve İstanbulluların şivesini kaba, biçimsiz bulmaktadır.

Güzel ve etkili konuşmak üzere kullanılacak dil malzemesinin doğru seçilmesi ve bunların konuşmaya yardımcı diğer unsurlarla (sesin uyumu, vurgu, ton, tonlama, durak, üslup, jest ve mimikler, tavır v) uyumlu bir biçimde kullanılabilmesi sanatına Diksiyon denir.

Diksiyon kelime anlamı olarak Latincede dictio ve distus sözcüklerinden Fransızcaya diction olarak geçmiş, dilimize de Fransızcıdan söylendiği gibi alınmıştır.

Bu kelimenin Latince anlamı “söz söylerken sözcüklerin seçilip düzenlenerek düşünceleri kolaylıkla anlatma tarzı.” demektir. Diksiyonun amacı yorumculuğa ulaşmaktır. Bunun için de belirli yöntemlere başvurulmaktadır. Bu yöntemler;

1. Söz söyleyeni anlatmaya alıştırmak

2. Dinleyeni inandırmak ve heyecanlandırmak

3. Dinleyenin hoşuna gitmek Dinleyenin hoşuna gitmek sözü ile belirtilmek istenen konuşmada açıklık, gerçeklik ve güzelliktir.

Konuşma: Ses, kelime ve söz akımından meydana geldiğine göre bir sözü açıkça anlatabilmek, söz ve anlatımın inandırıcı olması, söz ve anlatımda güzelliğe ulaşabilmek diksiyon sanatının başlıca amacıdır.  Konuşmacı düşüncelerini, duygularını ve bilgilerini karşı tarafa aktarırken “üslup” adı verilen değişik yollar kullanmaktadır. Üç tür üslup vardır.

1. Sade Üslup: Konuşmacının doğal ve açık anlatım özelliği kullanmasıdır. Bu üslupta kolay ve anlaşılır bir tarz esastır. Kolay ve pratik öğretmek, eğlendirmek bu üslubun özellikleri arasında yer almaktadır.

2. Yüksek Üslup: Konuşmacının düşünce ve duygularını aktarırken çok yüksek, sanatlı ve görkemli bir üslup kullanmasıdır. Bu üslupta kelimeler seçkin ve parlaktır. İmajlara ve söz sanatlarına dayalı ifadeler kullanılır. Kültürlü insanlar bu tarz konuşmaları anlayabilir. 3. Karışık Üslup: Herkesin anlayacağı nitelikteki anlatım özelliğidir. Sade ve yüksek üslubun karışımı kullanılır. Bu üslubu her sınıftaki insan anlayabilir. Güzel konuşmak, bir sanattır. Herkes güzel konuşamaz. Doğru güzel ve etkili konuşabilmek için, diksiyon bilgisi ve uygulamasına ihtiyaç vardır. Bunun dışında kişinin kullanacağı üslup türü de güzel ve etkili konuşmasında önemli bir faktördür. Çünkü konuşmacı kullanacağı üslubu seçerken hitap ettiği kişi ya da topluluğun niteliğini göz önünde bulundurmak zorundadır.

1.1.2. Diksiyon ve Ses İnsanı diğer birçok canlıdan ayıran en önemli özellik, çıkarttığı ses ve bu sesle yaptığı iletişimdir. Sesimizle hem mesajımızı gönderir hem de ona duygularımızı, sevgimizi, kızgınlığımızı ve kaygılarımızı ekleriz. Bir de bu sesi şekillendirerek kulağa daha hoş hale getirebiliriz ki bu da insanın kendi sesli sanatını, müziğini oluşturur. 

Diksiyon; konuşma öncesinde alınan nefesle, nefesinizin oluşturduğu seslerle ve bu seslerin artiküle edilerek yani ağzınızda şekillendirilerek oluşturduğu kelimelerle ilgilenir. Ayrıca konuşmanızı süslediğiniz ve daha anlamlı hale getirmek için yaptığınız tonlamalar, vurgular da diksiyonun çalışma alanıdır. Güzel ve etkili konuşmada diksiyon yani seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Bir yandan kendi dilinizin fonetiğini en doğru şekilde öğrenmeli diğer yandan bunları kullanmayı yetenek haline getirmelisiniz. Durakları, ulamaları, vurguları doğru kullanabilmelisiniz.

Fonetik bilgisi seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kapsamda, ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır.  Fonetiğin (ses bilgisi) genel bir tanımını yapacak olursak fonetik; bir dili seslerinin oluşumları, boğumlanma özellikleri, kelimelerdeki sıralanışları, yüklendikleri görevler ve uğradıkları çeşitli değişmeler açısından inceleyen gramer dalıdır. Diksiyon, herhangi bir dilin ses yapısıyla yakından ilgilidir. Bu bakımdan bir dilin fonetiği (ses bilgisi) o dilin doğru ve güzel kullanılması açısından son derece önemlidir.  Sesle ilgili diğer bir unsurda Artikülasyon (Boğumlanma)dur. Artikülasyon konuşma organlarının boğazdan çıkan sese biçim vermek için topluca çalışmasıdır. Kapımızın önünden geçen sokak satıcıları bağırarak sattıklarını herkese duyurmak isterler. Yine de ne dediklerini anlamak için çıkıp sorma ihtiyacı duyarız. Önemli olan söylenenlerin anlaşılmasıdır. Söylenen sözlerin anlaşılması için temel sesler ünlüler değil, ünsüzlerdir. Seslerin ağızdan çıkışına ve dilin konumuna dikkat etmek gerekmektedir. Diksiyon ve ses ayrılmaz bir bütündür; sesin anlam kazanabilmesi için düzgün bir diksiyona, diksiyonun ortaya çıkabilmesi için de sese ihtiyaç vardır. Burada bahsettiğimiz ses ile ilgili kavramlara ilerleyen konularda yer vereceğiz.

1.2. Ses 7

Ciğerlerden gelen havanın ses yolunun herhangi bir noktasındaki boğumlanması ile oluşan ve yayılarak kulaklarla algılanan titreşime ses denir. Sesin saniyedeki titreşim sayısına frekans ya da perde denir. Sesler, ses yolu adı verilen akciğerlerden başlayıp boğaz, gırtlak, damak, dil, diş ve dudakların çeşitli hareketleri sonucunda oluşur. Sesler oluş biçimlerine ve oluşum yerlerine göre tasnif edilirler.

1.2.1. Ses Olayı

Sesin Ortaya Çıkışı: Gırtlağın içinde ikisi sağda ikisi solda olmak üzere dört adet ince kiriş vardır. Seslenmeye yarayan kirişler iki tanedir. Ses çıkarmayı isteyince bu bir çift kiriş gereğine uygun biçimde birbirine yaklaşarak gerilir. Akciğerlerden itilen hava bu kirişlerde isteğimize göre ince, kalın, sert, yumuşak vb. sesler biçiminde perdelenir. Bu ses ağız içinde çeşitli değişmelere uğrayıp boğumlanır, konuşma sesi biçimine girer. Ses Yolu: Göğüs boşluğundan dudaklara kadar varan kısma denir. Konuşma Aygıtı: Göğüs boşluğu-akciğer-gırtlak-kirişler-küçük dil- dil- damak-diş etleri dişler- dudaklar- geniz-burun (Bakınız Tablo 2). Bunların hepsine birden konuşma aygıtı denir. Bunların birinde hastalık, sakatlık bulunuyorsa seslerden bazılarının veya tamamının uygun biçimde çıkmasına engel olur. Dişleri dökülmüş kişilerin ( s,ş,ç,t,j,l,n,r,z,c,d), nezle olan insanların söyleyişleri farklıdır.

Şekil 1: Konuşma aygıtı ve ses organları

1.2.1.1.

Sesin Nitelikleri Şiddet: Sesin yarattığı etkinin gücüdür. Aynı tondaki seslerin hafif ya da kuvvetli oluşunu anlatır.

Yükseklik: Kalın sesleri ince seslerden ayıran niteliktir. Pes ses ve tiz ses olarak bölümlendirilir.

Tını: Farklı cisimlerin titreşimlerinden aynı yükseklikte çıkan seslerin birbirinden ayrımını belirten niteliktir.

Tiz Ses: İnsan kulağına ince ve keskin bir biçimde yansıyan seslerdir.

Pes Ses: İnsan kulağına alçak, aşağı, hafif, yavaş ve kalın bir biçimde yansıyan seslerdir.

1.2.1.2. Diksiyon Bakımından Ses Ses Kirişlerinin düzgün titreşimi ile meydana gelen ünlüler (Selenler; a, e, ı, i, o, ö, u, ü)

Ses yolundan çıkarken gırtlak, damak, dişler ve dudaklar gibi herhangi bir engelle karşılaşmayan seslere "ünlü" adı verilir. Türkçede ünlüler söylenişlerine göre üç grupta incelenmektedir.

a. Dilin Durumuna Göre Ünlüler: "Ünlü" adını verdiğimiz sesler ağız yolundan çıkarılırken dil, öne ve arkaya doğru hareket eder. Dilin arkaya doğru hareket etmesi sonucunda kalın ünlüler, öne doğru hareket etmesi durumunda ise ince ünlüler çıkarılır. Kalın (art) ünlüler; a, ı, o, u'dur. İnce(ön) ünlüler ise e,i,ö ve ü'dür. b. Dudakların Durumuna Göre Ünlüler: Ünlüler çıkarılırken dudaklar düz ve yuvarlak olmak üzere iki şekle girerler. Dudağın düzleşmesiyle çıkan ünlülere düz ünlüler; yuvarlaklaşmasıyla çıkan ünlülere ise "yuvarlak ünlüler" adı verilir. Düz ünlüler; a,e,ı,i'dir. Yuvarlak ünlüler ise o, ö,u,ü'dür. c. Çenenin Durumuna Göre Ünlüler: Ünlülerin çıkartılmasında çenenin de önemli bir işlevi bulunmaktadır. Kimi ünlülerde çene aşağıya doğru açılırken kimilerinde çene daralır. Çenenin genişlemesiyle çıkarılan ünlülere "geniş ünlüler"; çenenin daralmasıyla çıkarılan ünlülere "dar ünlüler" denir. Dar ünlüler ı,i,u,ü' dür. Geniş ünlüler ise a, e, o, ö 'dür. DÜZ YUVARLAK

Geniş Dar Gen iş Dar KALIN a ı o u İNCE e i ö ü

Tablo 1: Ünlüler tablosu Hava sızması, hışırtıyla meydana gelen ünsüzler (ç,f,h,k,p,s,ş,t-b,c,d,g,j,l,m,n,r,v,y,z)

Ses yolundan çıkarken gırtlak, damak, dil, diş ve dudaklar gibi bazı engellere çarparak çıkan seslere "ünsüz" adı verilir. a. Çıkış Yerlerine Göre Ünsüzler: Ünsüzlerin her birinin oluşumunda farklı organların görev aldığı görülmektedir. Bu açıdan ünsüzler şu şekilde sınıflandırılmaktadırlar;

Dudak ünsüzleri: p, m,

Diş ünsüzleri     : v, f

Damak ünsüzleri: k,g,ğ,y

Gırtlak               : h

Diş-damak ünsüzleri:

Diğer ünsüzler b.

 

Ses Yolundan Çıkışlarına Göre Ünsüzler

Sert ünsüzler : ç, f, h, k, p, s, ş, t

Yumuşak ünsüzler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z

SERT YUMUŞAK

Sürekli Süreksiz Sürekli Süreksiz Dudak f p m,v b Diş ş,s ç,t j,l,n,r,z c,d 

Damak … k y g Gırtlak h … ğ …

Tablo 2: Ünsüzler tablosu

 

1.2.2. Solunum

Solunum, canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için oksijenli havayı akciğerlere çekme ve karbondioksiti verilen havayla dışarı çıkarma hareketedir. Solunumun ana işlevi budur. İkinci işlevi ise konuşmayı sağlamasıdır. Türkçe nefes verirken konuşulan bir dildir. Konuşmanın etkili olabilmesi ve diksiyonun düzgün olabilmesi için, konuşan kişilerin doğru solunum tekniklerini biliyor ve kullanıyor olmaları gerekmektedir. 1.2.2.1. Solunum Yöntemi Doğru solunum yöntemini kullanarak nefes almak ve vermek diksiyon açısından çok önemlidir. Çünkü ses tellerini titreşime geçiren, sesin tınlamasını gerçekleştiren nefestir. Onun için nefes doğru ve düzenli olarak alınıp kullanılmalıdır. 

Nefes ses üretim merkezini harekete geçiren bir güçtür. Nefes olmadan sesten bahsetmemiz imkânsızdır. Sesin üretim merkezi ise gırtlak (hançere) dir.  Eğer doğru nefes alıp kullanmazsak nefes bu merkezi zorlayıp yıpratır ve sonuç olarak üretimin kalitesi düşer. Yani cılız ve kalitesiz bir ses elde ederiz.  İyi bir solunum olmadan doğru bir diksiyon tarzı olması mümkün değildir. Peki iyi bir solunum ne demektir? İyi bir solunum, soluk alırken akciğerlere yeterli ölçüde havayı alıp sonra yorgunluk duymadan onu geri vermektir. İyi bir solunum elde edebilmek için de diyaframı kullanarak nefes almamız gerekmektedir.

Akciğerlerimiz arkadan omurga, önden göğüs kemiği ve yanlarda bunlara birer birer kıkırdaklarla bağlanan kaburga kemikleri tarafından kemikten bir kafes içinde bulunmaktadır. Ama bu kafesin aşağı tarafında “diyafram” adı verilen kastan yapılmış geniş bir perde ile örtülmektedir. Bu perde esnektir ve aşağı doğru gerilebilir. Akciğerlerimizin sağ tarafında üç lop, sol tarafında ise iki lop bulunmaktadır. Akciğerimizin her iki tarafında da bulunan alt loplar yan taraflara doğru da uzanırlar ve üst loplardan çok daha büyüktürler. Alt lopların alabileceği oksijen kapasitesi üst loplara göre daha fazladır. 

Çoğumuz akciğerlerimizin üst loplarını dolduracak kadar havayı içimize çektiğimizden sadece sınırlı üst lopları kullanmış oluruz ve vücudumuzda yeteri miktarda kan temizlenememiş olur. Hâlbuki bebeklerin nefes alışlarına dikkat edersek karından gerçekleştiğini görürüz.  Doğru solunum yöntemi akciğerlerimizin alt loplarını da oksijenle dolduracak şekilde nefes alıp sonra vermektir.

1.2.2.1.1. Soluk Alma Soluk alırken dikkat edilmesi gereken hususlar; derin bir şekilde, sık olarak, çabuk, düzenli, sinirlenmeden ve gürültüsüz olarak soluk alması gerekir. Soluk alma kusurlarının başında gürültülü soluk alma gelmektedir. Bu durum dinleyiciyi rahatsız eder.  Doğal solunumda burundan soluk alınmalıdır ve ağız kapalı tutulmalıdır. Burundan soluk alırken alınan hava ısınır ve temizlenir. Çünkü burun içindeki kıvrımlar ve kıllar süzgeç görevini görmektedirler.  Ama bazen diksiyonda ağızdan soluk almak da gerekebilir. Konuşan kişi söz söylerken gereken yerde soluk almak için ağzını kapayacak zaman bulamayabilir. 

Soluk Alma Şekilleri

1. Göğüsten Soluk Alma: Bu nefese omuz nefesi de denilmektedir. Çünkü nefes alırken omuzlar kalkıp üst göğüs genişler, diyafram aşağı inmez hatta biraz yükseldiği için karın içeri girer. Bu nefes alma şekli düzgün bir diksiyon için uygun değildir.

2. Kaburga Nefesi: Nefes alma sırasında kaburgalar her yöne doğru genişler, karın içeri girer, diyafram aşağı inmez ve tıpkı göğüs nefesinde olduğu gibi ciğerlerin alt bölümü fonksiyonunu tam gerçekleştiremez. Bu nefes şekli göğüs ve boyun kaslarının gerilimine buda yorgunluğa neden olmaktadır.

3. Karından Soluk Alma: Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu soluk alma tarzı diyaframdan nefes almadır.  Doğru soluk alma şekli ise karın-kaburga nefesidir. Bu şekilde soluk alırken karın dışarı çıkar, diyafram aşağı iner ve karnı dışarı iter. Göğüs ve bel genişler, son kaburga kemikleri ile diğer kemiklerde dolaylı olarak genişler.  Soluk verirken ise karın içeri girmeye başlar, diyafram eski haline döner yani yukarı çıkar, göğüs eski pozisyonunu alır. 

Doğru Soluk Alma- Soluma Teknikleri

1. Soluma, soluk alma ve verme olmak üzere iki aşamada gerçekleşmektedir. Konuşmada her iki aşamada çok önemli yer teşkil etmektedir.

2. Soluk; derin, sık, çabuk, düzenli, sinirlenmeden ve gürültüsüz alınmalıdır.

3. Soluk özel durumlar dışında burundan alınmalıdır.

4. Soluk verme akciğerlere alınan havanın geri verilmesidir. Türkçe, solunumun soluk verme aşamasında konuşulan bir dildir.

5. Konuşurken soluk verme çok iyi ayarlanmalıdır. Soluk alırken konuşmaktan sakınılması gerekmektedir.

6. Birden soluk verilmemelidir. 

7 Konuşurken soluk vermenin özel durumlara uydurulabilen bir düzeni olmalıdır.

8. Doğru soluma diyaframdan yapılmalı, nefesin verilmesinde karın kasları kullanılmalıdır.

 

Solunum Alıştırmaları

Alıştırma 1

Diyaframdan doğru soluma için aşağıda belirtilen hususlara dikkat ederek alışkanlık edinene kadar 2 hafta boyunca her gün bu çalışmayı gerçekleştiriniz. Başarılı olabilmeniz için her yemekte midenizin %30 unu boş bırakınız.

Rahat bir şekilde sırtüstü uzanıp nefes aldığınız zaman karın bölgeniz kendiliğinden yukarı doğru hareket edip genişler; nefes verirken aşağıya iner bunu gerçekleştirmeye çalışınız.

1. Yere sırt üstü uzanınız

2. Hızlı ve kısa aralıklarla sadece ağzınızdan soluyunuz.

3. Nefes alırken karından gözlemlediğiniz bir hareket var mı? Varsa bu şekilde nefes almaya devam ediniz.

4. Hareket yoksa ellerinizle göğüs kafesinizin üzerine bastırın veya çevrenizden yardım isteyerek onların göğüs kafesinize bastırmalarını isteyiniz.

5. Solumayı göğsünüzün alt kısmına doğru yapınız. Bu diyaframa yakın bölgeleri çalıştırmanızı sağlayacaktır. Mide bölgenizin kalkıp indiğini göreceksiniz. Bu çalışmayı günde asgari iki defa 10-15 dakikalığına yapınız ve 15-20 gün yapmaya devam ediniz.

Alıştırma II

Açık bir pencere önünde durunuz. Temiz havayı ciğerlerinize çekiniz. Bunu yaparken burundan soluk alınız. Soluk alma sırasında havanın burnunuzdan boğazınıza, oradan da gırtlak ve soluk borunuzla bronşlarınıza ve akciğerlere geçtiğini sonra da soluk verirken havanın aynı yolu, bu sefer ılık ve ıslak bir şekilde izlediğinizi takip ediniz. Bu alıştırmayı birçok kez tekrarlayınız. Basit bir alıştırmadır ama iyi bir soluk almanın sesin iyi yerleşmesinde çok önemli olduğunu unutmayınız.

Alıştırma III

Dik durunuz, başınız dik, omuzlarınız yukarı kalkmadan, akciğerlerin alabildiği kadar bol, burundan soluk alınız. Soluk alırken ağır alınız, aynı şekilde soluk veriniz. Birdenbire soluk alınız ve birdenbire soluk veriniz.

Alıştırma IV

Ayağa kalkın, bedeniniz dik bir durumda kollarınızı iki yana doğru aşarken yavaş yavaş burnunuzdan nefes alın. Nefes alma eyleminiz kollarınız omuz hizasına gelene kadar devam etsin ve kollarınız o omuz hizasına geldiğinde nefesinizi tam anlamıyla almış olun. Kollarınızı ilk durumuna getirirken ağzınızdan yavaş bir şekilde nefes verin. Ellerinizin ve kollarınızın gergin olmamasına dikkat edin. Bu hareketi uçarcasına tam bir gevşeklik içinde yapmalısınız. Nefesinizi verirken, çok yavaş bir şekilde verin. 13

Alıştırma V

Kollarınızı hızlı bir biçimde iki yana doğru açarken burnunuzdan derin ve bol nefes alın. Kollarınızı eski yerine bırakırken ağzınızdan nefesinizi verin ve kollarınızın omuz hizasını geçmemesine dikkat ediniz.

Alıştırma VI

Hazır olda durunuz. Soluk alırken ayaklarınız ucuna basarak yükseliniz. Birkaç saniye böyle bekleyiniz, beklerken nefesinizi tutunuz. Sonra topuklarınıza basarak birden soluğunuzu sessizce bırakınız. Aynı hareketi birkaç kere tekrarlayınız. 

Alıştırma VII

Burnunuzdan 6 sayıyla nefes alın ve nefesinizi 8 sayıyla ağzınızdan verin. Nefesi burundan alma sayısını sabit tutarak nefesinizi verme sayısını iki iki arttırın ve 22’ye kadar ulaşın. Nefesi alırken omuzlarınızı kaldırmamaya dikkat edin.

Alıştırma VIII

Aşağıdaki parça üzerinde, sesi dalgalandırmadan bir solukta söylemeye çalışınız ve olabildiğince yavaş sesle, geniş söyleyerek okumaya çalışınız.

 

Soluk alma yerleri ( I) işareti ile belirtilmiştir:

 

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, I

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik, I

 

Ak tolgalı beyler beyi haykırdı: I “İlerle!”

Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle. I

 

Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan, I

Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan. I

 

Birden doludizgin boşanan atlarımızla

Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla.I

 

Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de

Hala o kızıl hatıra titrer gözümüzde. I

 

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, I

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

(Yahya Kemal Beyatlı, Akıncılar.)

 

Alıştırma IX

Derin soluk alarak aşağıdaki cümleyi yavaş yavaş bir solukta söyleyiniz Bir peltek büyük baba peltek konuşan peltek torununu pelteklikten kurtarabilir mi?

Alıştırma X

Yanan bir mumdan birkaç santimetre uzaklıkta açık bir boğumlanma ve iyi anlaşılabilen bir sesle konuşunuz. Eğer mum sönerse soluk çıkarma şiddetlidir, buna dikkat ederek soluğu tutumlu harcamaya alışılmalıdır. Mumu söndürmeden konuşmayı yavaş yavaş yükseltmeye çalışınız.

1.2.3. Selen

1.2.3.1. Tanımı Seleni gürültü niteliğinde olmayan ses diye tanımlayabiliriz. Türkçede kullanılan selenler, ünlü harflerdir. Bunlar a,e,ı,i,u,ü,o,ö harfleridir.

1.2.3.2. Kusurları Selen kusurları genel bir sağlık bozukluğundan, bir veya birkaç ses organındaki hastalıktan ileri gelebilir. Ya da kötü bir alışkanlıkla yerleşmiş olan bazı ses ve boğumlanma kusurlarından kaynaklanabilir. Sağlık sorunları yüzünden oluşan selen kusurları düzeltilemese de kötü alışkanlıktan kaynaklanan selen kusurlarını birtakım alıştırmalarla düzeltmek mümkündür. Bu alıştırmaların çoğunun etkili olabilmesi, solunum alıştırmalarına dayanmaktadır. Çünkü düzeltilmesi gereken kusurlar doğru soluk almamaktan kaynaklanmaktadır. Selen kusurlarına bakacak olursak bunların, kuvvetsizlik, ses titrekliği ve tiz ve keskin ses olmak üzere üç şekilde olduğunu görmüş oluruz.

1.2.3.3. Kuvvetsizlik Sesiniz kuvvetsiz ve yetersiz olabilir. Bu da hafif sesle konuşma alışkanlığından ve alıştırma yapmamaktan meydana gelmektedir.  Konuşurken seslerin kuvvetsiz, cılız bir şekilde çıkması, konuşulan kişinin konuşmanızı anlamamasına bunun sonucunda iletişim sorunları yaşanmasına meydan vermektedir.  Sesin kuvvetsizliğini bir takım alıştırmalar yaparak düzeltmek mümkündür. 

1. Ağzınızı açarak “a” seleni veriniz.

2. Soluk verirken gitgide artan bir şiddetle “a” selenini çıkarınız.

3. Birdenbire ve aynı şiddeti sürdürerek çıkartınız.

4. Sesinizin şiddetini çoğaltıp azaltınız.

5. Aynı şekilde: fakat birçok kere, sesinizin şiddetini çoğaltıp azaltarak tekrarlayınız.

6. Kısa soluk vererek, oldukça gür sesler çıkarınız.

 

Ses Titrekliği

Sesiniz gür olabilir ya da cılız çıkabilir; ama her iki durumda da titreklik olabilir. Bu kusur şarkı söylerken fark edilmeyebilir; ama konuşurken hemen kendini belli eder. Bu durum diksiyon açısından kusur sayılır. Ses titrekliğini önleyebilmek için sesinizi zorlamaktan kaçınarak aşağıdaki alıştırmaları yapınız; ses çağlayan bir nehir gibi akmalıdır.

1. Çok kısa bir süre içinde ve çok az ses vererek bir selen çıkarınız.

2. Bir seleni çıkarırken biraz daha gür ve biraz daha uzun olmasına dikkat ediniz.

3. Durmadan, gitgide biraz daha gür ve öncekinden biraz daha uzun süreli selenler çıkarınız. İyi bir sonuç elde edinceye kadar bu alıştırmaya devam ediniz.

 

Tiz ve Keskin Ses

Tiz ve keskin ses insan kulağını tırmaladığı için diksiyon açısından da bir kusur kabul edilmektedir. Tıp doktorları bu sese Haremağası sesi demektedirler. Tiz ve keskin ses kusurunun düzeltilebilmesi için aşağıdaki metodun uygulanması yararlı olmaktadır.

1. Ağzınızı açınız ve olabildiğince derin, düzgün bir soluk alınız. Soluk verirken gırtlağınızda bir kasılma olmamasına dikkat ederek solukla beraber ses çıkartmaya çalışınız. 

2. Pes tonda temiz bir ses elde ettikten sonra hecelere geçiniz. Bir heceyi söylerken solukla beraber ses de verilerek hece tamamlanır ve diğerine geçildiği zaman aynı şekilde tekrarlanır. Heceleri uzatarak söyleyiniz.

3. Bu alıştırmalar yapılırken tiz tonlara çıkmamaya dikkat ediniz. Heceleri söylerken iyi sonuç alındıktan sonra elinize bir kitap alınız, aynı şekilde heceler üzerinde durarak ve her hecede soluk alıp pes tonda okumaya devam ediniz.

4. Birçok defa kendi kendine okuma alıştırmaları yapınız.

5. Bu metodu uygularken tiz ve keskin sesinizle konuşmaktan kaçınarak, konuşurken okurken yaptığınız gibi heceleri pes tonlarla söylemeye çalışınız. 

 

1.2.4. Durak

Konuşurken hava ihtiyacımızı karşılayabilmemiz için az veya çok duraklamalar yapmak zorundayız. Çünkü sesimizi belirli bir süre uzatabiliriz; ama sonunda soluğumuz tükenir, duraklayıp yeniden soluk almak zorunda kalırız.  İşte konuşma esnasında bu duraklamaların tümü noktalamayı meydana getirmektedir.  Konuşurken duraklamalara genelde önem vermez, sık sık ve kısa duraklamalar yapmazsak bol ve derin soluk alma ihtiyacı duyarız. Bu durum bizim gürültülü soluk almamıza neden olur. Gürültülü soluk alma diksiyon açısından önemli kusurlardan biridir. Bunu için soluğumuz tükeninceye kadar beklemeyerek çabuk, hissettirmeden soluk almalıyız. Ama tabi ki diksiyonda bu durakları gelişi güzel, kafamıza göre yapamayız. Duraklar cümlelerin anlamına göre düzenlenmelidir. Çünkü noktalamanın anlam yönünden çok büyük önemi vardır.  Durak, söylenen ya da okunan bir metnin solunum yerlerinin oluşturduğu, söz söyleyenin yorulmasına engel olan beklemelerdir.

 

1.2.5. Ton

Konuşurken çıkardığımız seslerin titreşim sayısının az ya da çok oluşuna “ ton” denir. Sesin düşük, yüksek ya da tiz ve pes çıkarılmasıdır. Titreşim sayısının çokluğu sesi tizleştirirken azlığı ise pesleştirmektedir. Monotonluk kötü bir diksiyon karakterini ortaya çıkarmaktadır. Sürekli aynı ses tonuyla konuşan insanlar kendisini dinleyenleri sıkmaya başlarlar ve bir süre sonra dikkat çekici olmaktan çıkarlar. Böyle bir konuşma tarzı dinleyenleri usandırır. Çünkü bu duygu ve anlatımdan uzak, aynı tonda sürüp giden bir konuşma şekli olur. Konuşurken konuşmaya hâkim olan ana nokta, çeşitli anlam kavramları sağlayan değişikliklerdir. Konuşanın önem verdiği, anlam katmak istediği kelimelerde başvurduğu ton, kelime ve heceler arasında yükseklik ve yoğunluk bakımından meydana getirdiği farklara “tonlama” adı verilir. Bir konuşmanın başarısı, doğru tonlama ile mümkündür. İyi tonlanmış bir konuşma insanları etkiler. En güzel tonlama tabii şekilde çıkan ses ile mümkündür.  Doğru tonlama yapabilmek için okuma ve konuşma alışkanlığı kazanmak gerekmektedir. Bunun için de bir metni sesli olarak okuyarak tonlamanın kulak ve zihinde göstereceği etkiyi duyarak hissedebilirsiniz. Konuşurken kullandığımız ses tonlarına “esas tonlar” adı verilmektedir. Her türlü insan sesi yükseklik bakımından üç esas tonda sıralanmaktadır. Bunlar pes, orta ve tiz’dir.

1. Pes: Bu sese göğüs sesi adı da verilmektedir. Sözlerin alçalan bir tonla seslendirilmesidir.

2. Orta: Hem dinleyeni hem de konuşanı en az yoran tondur. Sözlerin orta halli bir tonla seslendirilmesidir.

3. Tiz: Bu sese kafa sesi de denmektedir. Sözlerin ince ve keskin bir tonla seslendirilmesidir. Konuşurken aynı tonu kullanarak dinleyenleri sıkmamak için sesimizdeki tonları zaman zaman kullanmamız gerekmektedir. Konuşmalarımızın daha anlamlı olması için konuşmalarımıza tonlamalar katmalıyız. Bunun için aşağıdaki alıştırmaları uygulamakta yarar vardır.

1. Pes tonda bir selen çıkarıp onu uzatınız.

2. Orta tonda bir selen çıkarıp onu uzatınız

3. Tiz tonda bir selen çıkarıp onu uzatınız.

1.2.6. Ses Bükümü Konuşurken ses perdelerinin değişmesine “büküm” adı verilmektedir. Ses çıkışı monoton olmayıp yüksek-alçak tonda, hızlı-yavaş arasında, duraklamalı-duraklamasız, vurgulu-vurgusuz arasında değişerek çıkmalıdır. Sesin değişirliğine yani bükümlülüğüne, sesin müzikselliği de denilebilir. Çevrenize dikkat ediniz herkesin birbirinden farklı konuşma biçimi vardır; çünkü bükümlülüğü farklıdır.  Dilde büküm, doğal büküm ve yapma büküm olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Doğal büküm; dilin gerektirdiği gibi histen ve düşünceden ayrılmayan büküm şeklidir. Yani konuşma esnasında konunun gerektirdiği olağan bükümlerdir. Yapma büküm; dilin gerektirdiği bükümü bozarak histen ve düşünceden ayrı yapmacık olarak uygulanan bir büküm şeklidir. Konuşma sırasında söze özel bir anlam katmak, duygusal öğelere ağırlık ve önem vererek kitleleri etkilemek amacıyla oluşturulan bükümlerdir. Bu tarz konuşmalar zaman zaman inandırıcılıktan uzak olacağı için, bu tarzda konuşmaktan kaçınmak gerekir.  Ses bükümleri veya tonlamaları anlatılmak istenen fikir ve hislerden ayrılmamalıdır. Ama söz söyleyen kişi konuşurken “giriş ve bitirişlerin” iyice anlaşılmasını sağlayacak şekilde konuşmalıdır.

Alıştırma-Ses Bükümü 1. Aşağıdaki parçayı anlatılmak istenen bir fikir ve hisleri hissettirerek bükülmeyiniz. CHİMENE: Bütün gayretime rağmen gizlemeye muvaffak olamadığım bir sırrı artık sizden saklamaya lüzum görmüyorum, haşmetmeap. Ben seviyordum, siz de anlamıştınız; fakat babamın intikamını almak için sevgilimi pek tabii olarak cezalandırmak istedim. Aşkımı, vazifeme nasıl feda ettiğimi zati haşmetaneniz kendi gözlerinizle gördünüz. Nihayet, işte Rodrigue öldü ve onun ölümü beni amansız bir düşman vaziyetinden matemli bir sevgili haline getirdi. Sebebi hayatım olan babama karşı böyle bir intikam boynumun borcu olduğu gibi, şimdi sevgilime karşı bu gözyaşlarını dökmek de gene boynumun borcudur. Don Sanche beni müdafaa etmekle mahvıma sebep oldu, hâlbuki ben şimdi beni mahveden adama zaten zafer mükâfatı oluyorum! Haşmetmeap, eğer bir kral kalbinin merhametle yumuşama ihtimali varsa lütfen beni bu ağır mahkûmiyetten kurtarınız; sevgilimin hayatına mâl olan bu zaferin mükâfatı olarak ben ona bütün servetimi bağışlıyorum, buna mukabil o da beni bana bağışlasın; ben de bir manastıra kapanıp son nefesime kadar gece gündüz hem babama, hem sevgilime ağlayayım. (Corneille, le Cid. Çeviren: İ. H. Danişmend. Perde V. Sahne VII)

2. Aşağıdaki parçayı istenilen etkiyi meydana getirecek şekilde; ama sesi ölçülü kullanarak okuyunuz. JULİET: Elveda. Allah bilir bir daha ne zaman karşılaşacağız. İçimde, damarlarımı ürperten, kanımı donduran, hafif soğuk bir korku var! Buraya gelip beni teselli etsinler; çağıracağım: Sütnine! Lakin onun burada ne işi var? Bu hazin sahneyi tek başıma oynamam lazım.

Gel, küçük şişe! Ya bu terkibin hiçbir tesiri olmazsa! O zaman yarın sabah evlenecek miyim? Hayır, hayır, bu mani olacak. Sen şurada yat. (Hançeri yatağın üstüne koyar.) Ya şişenin içindeki mayi, rahibin beni Romeo ile gizlice evlendirdiği meydana çıkıp da haysiyeti, şerefi sarsılmasın diye içirmek istediği bir zehirse? Galiba, zehir bu; ama içim bu şüpheye karşı isyan ediyor. Mukaddes bir adam, nasıl yapar böyle bir şeyi? Ya mezara gömülünce Romeo beni kurtarmaya gelmeden evvel uyanırsam? Ah ne müthiş şey, yarabbim! İçine bir nefes temiz, can veren hava girmeden lahitte tıkanarak boğulmaz mıyım? Romeo geldiği zaman beni orada boğulmuş bulacak. Yaşasam bile oranın dehşeti; gece ve ölüm, o eski mahzen, yüzlerce seneden beri ecdadımın kemiklerini içine alan bu tarihi makber beni çıldırtmaz mı? Tibalt’in kefeninin içinde taafün etmeye başlıyan taptaze, kanlı cesedini görür de çıldırmaz mıyım? Orada, gecenin bazı saatlerinde ruhlar dolaşırmış. Ah, erken uyanarak o fena kokuları duyar, topraktan çekilen Mandragora feryatları gibi insanları çıldırtan haykırışlar işitirsem. Ben, ben! Çıldırırsam! Bu müthiş korkuların tesiri ile deli olmaz mıyım? O zaman bir çılgın gibi ecdadımın kemikleri ile oynayacak ve yaralı Tibalt’i kanlı kefeninden mi çıkaracağım? Bu cinnet halindeyken bir akrabamın kemiğini sopa gibi kullanarak kafatasımı patlatacak, zavallı beynimi dışarı fırlatacağım, öyle mi? Ah! İşte, yeğenimin hayalini görüyorum. 19

Hortlak! Romeo’yu arıyor… Bir hancerin sivri ucuyla canını alan Romeo’yu! Dur. Tilbalt, dur! Romeo, geliyorum! Şerefine içiyorum. (İçer ve yatağa düşer.) (W.Shakespeare, Romeo ve Jülyet, Çeviren: İlhan Siyami Tanar. Perde IV. Sahne III.)

 

ÖLÇME SORULARI 

1. İnsanların duygu, düşünce ve isteklerini ifade etmek için kullanabileceği en önemli araç aşağıdakilerden hangisidir?

A) İletişim

B) Diksiyon

C) Telefon

D) Dil

 

2. Herhangi bir dilden bilinen tarihi seyir içinde veya daha önceden ayrılmış olup ses, şekil ve kelime ayrılıkları gösteren kollara ne ad verilir?

A) Şive

B) Lehçe

C) Ağız

D) Dil

 

3. Latince anlamı “söz söylerken sözcüklerin seçilip, düzenlenerek düşünceleri kolaylıkla anlatma tarzı” olan kelime aşağıdakilerden hangisidir.

A) Türkçe

B) Konuşma

C) Diksiyon

D) Boğumlama

 

4. Aşağıdakilerden hangisi Üslup çeşitlerinden biri değildir?

A) Alçak Üs lup

B) Yüksek üs lup

C) Sade Üs lup

D) Karışık Üslup

 

5. Kalın sesleri ince seslerden ayıran niteliğe ne ad verilmektedir?

A) Şiddet

B) Yükseklik

C) Tını

D) Pes Ses

 

6. Aşağıdakilerden hangisi soluk alma şekillerinden biri değildir?

A) Göğüsten

B) Kaburga

C) Karından

D) Mideden

 

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME 2

7. Gürültü niteliğinde olmayan sese ne ad verilir?

A) Müzik

B) Selen

C) Fonetik

D) Tını

 

8. Aşağıdakilerden hangisi bir kusur değildir?

A) Kuvvetsizlik

B) Ses Titrekliği

C) Pes Ses

D) Tiz ve Keskin Ses

 

9. Konuşurken çıkardığımız seslerin titreşim sayısının az ya da çok oluşuna ne ad verilir?

A) Kuvvetlilik

B) Ton  

C) Güç

D) Tiz Ses

 

10. Konuşurken ses perdelerinin değişmesine ne ad verilir?

A)Tonlama

B) Diksiyon

C) Selen

D) Büküm

 

 

DEĞERLENDİRME

 Sorulara verdiğiniz cevapları, modülün sonundaki cevap anahtarıyla karşılaştırın.  Yanlış cevaplandırdığınız soruyla ilgili konuyu tekrar gözden geçirin.  Bu test sizin diksiyonla ilgili konulardaki bilginizi ölçmeye yöneliktir. İyi bir diksiyon sahibi olmak istiyorsanız konuların içinde geçen alıştırmaları mutlaka uygulayın.  Güzel ve etkili konuşmak için iyi bir diksiyona sahip olmanız gerekmektedir. Bunu sağlayabilmeniz için öğrendiklerinizi gündelik hayatınızdaki konuşmalarınıza da uygulayın

2.1.4. Yazı Dili İle Konuşma Dili Arasındaki Farklar Bir dil konuşma dili ve yazı dili olarak ikiye ayrılır: Konuşma dili, günlük hayatınızda konuşurken kullandığınız dildir. Yazı dilini besleyen en önemli kaynak da sözlü kültür ve konuşma dilidir.

Bir ülkenin hemen her bölgesinde birbirinden farklı telaffuzlara ve kelime ayrılıklarına dayanan ağızlar bulunabilir. Bu durumda konuşma dili, o dili konuşan toplumların her bölgesinin kendi ağız yapısına dayanan, günlük, tabi dilidir. Erzurum’da konuşan kişi Erzurum ağzını, Trabzon’da konuşan kişi Trabzon ağzını kullanır. Hiçbir dilde yazı konuşmayı tümüyle yansıtamaz. Bugün Türkçede konuşma ve yazının pek çok dile göre birbirine çok yakın olmasının nedeni Latin kökenli Türk alfabesine geçişin yeni olmasıdır. Yine de geçen süre içinde konuşma dili yazıdan biraz uzaklaşmıştır. Oluşan farklılıkların bir bölümü zamanla yazıyı etkilese bile çoğu konuşma düzeyinde kalmıştır. Bunları bilmek ve yazıya yansıtmamak gerekir. Yazı dili ise kültür dilidir. Yazılı eserlerde kullanılır. Yazı dili, o dili konuşan insanların, lehçe ya da ağızlarından birisinin temel alınması sonucu standart bir hale getirilmesiyle oluşur. Yazı dili olma niteliğini taşıyan ağzın, bir ülkenin kültür merkezi olarak gelişen bölgesinin ağzı olması ve konuşma dillerinin de en gelişmiş olanı arasında seçilmiş bulunması zorunluluğu bulunmaktadır. Daha öncede belirttiğimiz gibi Türkçenin yazı dili, İstanbul ağzına dayanmaktadır. Bir ülkenin çeşitli konuşma dilleri ve ağızları bulunmasına karşılık, bir tek yazı dili bulunmaktadır. O ülkede yaşayan insanlar, okuyup yazarken bu ortak dili kullanmaktadır. Konuşma diline göre ayırt edici en önemli özelliği, muhafazakâr olmasıdır. Normal şartlarda, dışarıdan zorlama olmaksızın dile ait özelliklerini kolay kolay kaybetmemesidir. Aynı ülke içinde konuşulan lehçe ve ağızların alabildiğine farklılaşmasını önlemesidir.  Diksiyon açısından konuşma dili yazı diline göre incelenmektedir. Tarihi geçmişe baktığımızda konuşma dilinin yazı dilinden önce olduğunu görmekteyiz. İnsanlar düşüncelerini, duygularını yazıya dökmeden önce sözle anlatmaya çalışmışlardır.  Yazı dilindeki basit alfabe sistemi bütün sesleri göstermeye yetmez; bu yüzden fonetik, fonetik konuşmadaki sesleri bütün incelikleriyle kayıt eder. Konuşma dilinde düzen ve kurallara bağlar. Fonetik diksiyonun esaslı bir yardımcısıdır. Fonetik kurallarına bir sonraki söyleniş konusunda yer verilmiştir. 

 

2.1.6. Ulama

Diksiyonun özelliklerinden biri de “ulama”dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama, söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler.  Türkçede yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım:

1. Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi sesli harfle başlayan yanındaki kelimenin ilk harfiyle birleşir. Yazıda

Konuşmada Ak--şam-- ol--du. Ak--şa--mol--du. E--lim--den-- al--dı. E--lim-de--nal--dı. 41

2. Orijinal yapılarında “b,c,d,g” harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında “p, ç, t, k”ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle “kitab” Türkçede “kitap” şeklinde yazılır. Ancak yanına ek aldığında “kitabım” örneğinde olduğu gibi “p”, “b”ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar.  (Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi Konuşma Dilinde İfadesi (Mahmud) Mah--mut ev--len--di. Mah-mu--dev--len--di. (Mes’ud) Mes--ut ol--du. Me--su-dol-du. (Kitab) Ki--tap al--dı. Ki--ta--bal--dı.

3. Türkçede kelime sonundaki “k” ünsüzünü, “h” ünsüzü ile başlayan bir kelimenin izlemesi durumunda “h” ünsüzü düşer. İki kelime birbirine bağlanır. Yazı Dilinde Konuşma dilinde Ye--mek ha--ne Ye--me--ka--ne E--rik ho--şa--fı E--ri--ko--şa--fı

4. Eğer kelimeler arasında durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapılmaz. Yazı Dilinde Konuşma dilinde İstiyorum, onu göreceğim. İstiyorum, onu göreceğim. Koşuştururken, okulu unuttu. Koşuştururken, okulu unuttu. 5. Bazı durumlarda iki ayrı kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düşer ve iki kelime birleşir.

Yazı Dilinde Konuşma dilinde Ne i--çin Ni-çin Ne a--sıl Na-sıl Ne ol--du Nol-du

 

Alıştırma: Ulama

1. Aşağıdaki şiirde ulama noktaları altları çizilmek suretiyle gösterilmiştir. Önce bu işaretlerin hangi ulama kuralından kaynaklandığı üzerinde çalışınız. Ardından bu işaretlere dikkat ederek metni gerekli ulamaları yaparak okuyunuz.  42

Daracık Menzilimde Bir Ağacım Vard

1)

Daracık bir menzil burası. Bir avuç kadar dar.

Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter.

Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni.

Yürek olsun sende, sevgi olsun.

Olsun, yeşillik yeşersin yerinde Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar.

2)

El pençeyim, mahzunum bugün Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgârında Dans ederken engin eğlencelerinde sen Mahsunum, dostsuzum, yalnızım Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi Ve varlığımı paylaştığım fani “sevdiğim” Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim.

3)

Benim selvimi özlüyorum şimdi. Başımı okşayan bir şefkat eli vardı.

Dünyayı görürken gözlerim.

Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim Şimdi başım senin kollarında selvim Senin dallarında ellerim 

4)

Saçlar yemyeşil de olurmuş Çiçeğe dönermiş dudaklar Emanet bedenimi özlüyorum şimdi Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar Sendeki emaneti de teslim alır toprağın

5)

Bir gün seninle de kavuşacağız Kana yaprak kemiğe odun Bedenimiz eriyip gitmiş olacak İkimizin ağacı doğacak yeniden Çürümezse benim bir mezar başlığım Senden bir kaç odun parçası Ve benden bir kaç kemik kalacak Ve eğer senin de bir ruhun olursa Bahçemiz ikimizin olacak

6)

Şimdi Baki’yi özlüyoruz birlikte Fenadan bekaya seyahatin hayalleri Bu bir avuç, bu daracık menzilde Tek tesellimiz bizim şimdi

 

2.1.7. Sağdeyi

Sağdeyi, sözcüklerin söyleniş özelliklerine dikkat ederek sözcükleri söylerken seslerin değerini vererek hecelerin vurgusuna, uzunluğuna, kısalığına önem vererek seslendirmektir. Her sözcükte ses baskısı “ şiddet vurgusu” yapılması gereken bir hece bulunmaktadır. Türkçede şiddet vurgusu diğer adıyla da kelime vurgusu genellikle son hecede bulunur. Yabancılar Türkçe konuşurken çoğunlukla ilk heceye vurgu yaptıkları için konuşmaları garip bir havaya bürünür.

Sağdeyi kuralları;

1. Türkçede genellikle şiddet vurgusu son hecede bulunur.

2. Yer adlarında vurgu ilk hecede bulunur. Örnek; Akara, Denizli vb.

3. Zarf ve bağlaçlarda ise vurgu ilk hecede bulunmaktadır. Örnek; Belki, henüz, ansızın, ayrıca, hatta önce, sonra, yalnız, ancak, nasıl, niçin, hangi vb.

4. Cümle içinde kelimelerin sonuna eklenip takılan bazı parçalarda vurgu almazlar, vurgu onlardan önceki hecede kalır. Örnek; gelirse, evdeyim, gelme, geldi mi, bence vb.

5. Süresi uzun olan heceler dilimize yabancı kelimelerden geçmiştir. Örnek; katil, makbule, edebi, ziya, hazine 6. Türkçede “ğ” ünsüzü kendinden önce gelen ünlü üzerinde etki yaparak bulunduğu hecenin uzamasını sağlar. Örnek; çağdaş-çadaş, ağlamak-alamak vb… 

7. Türkçede ilk hecelerde “y” olduğu zaman gevşeyerek kendinden önceki ünlüyü etkileyip heceyi uzattığı görülür. Örnek; böyle-böle, söylemek-sölemek

2.2. Söz Noktaları Durağın öbür ismi de söz noktalarıdır. Üç tür durak vardır. 2.2.1. Kısa Süreli Duraklar Kısa süreli duraklarda soluk alınmaz veya çok hafiften alınır.  Kısa süreli duraklar;  Hitaplardan sonra,  Çok kısa cümlelerden sonra,  Biçimce bağlı cümleciklerden sonra,  Kısa arasözlerin başında ve sonunda,  Uzun cümlelerde, öznelerden sonra,  Eş görevli söz öbeklerinin sıralanışından sonra,  Ünlem ve ünlem görevli öğelerden sonra,  Ki’li ve başka yancümleciklerden sonra,  Cümle başı bağlaçlarından sonra,  Sıralı cümlelerin cümleciklerinden sonra  Soluğunuzun yetişemeyeceğini anladığınız yerlerde  Uzun cümlelerin ortalarında yapılır.

2.2.2. Normal Duraklar Normal duraklarda soluk verildikten sonra söze başlamadan önce uygun bir şekilde soluk alınır daha sonra söze başlanır. Normal süreli duraklar;  Cümle bittikten sonra,  Üst üste iki nokta işaretinden sonra,  Noktalı virgül işaretinden sonra,  Anlamca bağlı cümlecikler arasında  “Ve” bağlacından sonra,  Karşıt duygu ve düşünceleri yansıtan söz dizinleri arasında  Uzun arasözlerden önce ve sonra,  Diyaloglar arasında,  Sorular ve yanıtlar arasında,  Uzun olan bağlı ve sıralı cümlecikler arasında yapılır. 47

2.2.3. Uzun Süreli Duraklar Uzun süreli duraklar soluk alma ve vermenin birkaç kere tekrarlanabileceği yerlerdir. Uzun süreli duraklar;  Konuşma metinlerinde bölümler arasında,  Anlamlı susuşların gerektiği yerlerde,  Paragraflar arasında,  Dize kümeleri arasında yapılır

ÖLÇME SORULARI

1.  Ağzımızdan bir kerede çıkan ses topluluğuna ne ad verilir?

A) Harf  

B) Hece  

C) Kelime 

D) Cümle

 

2.  Ses aletinin hareketiyle birçok hecenin farklarının belirtilmesine ne ad verilir?

A) Boğumlanma    

B) Durak    

C) Söyleniş

D) Ulama

 

3.  Ses organları tarafından seslerin doğru yerden ve doğru zamanda çıkmasına ne denir?

A) Fonetik    

B) Ulama    

C) Boğumlanma   

D) Sağdeyi

 

4. Aşağıdakilerden hangisi hareket etmeyen boğumlanma organlarından biri değildir?

A) Çene   

B) Diş

C) Diş etleri    

D) Damak

 

5. Söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık veren aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sağdeyi   

B) Söyleniş

C) Boğumlanma   

D) Ulama

 

6. Sözcüklerin söyleniş özelliklerine dikkat ederek, sözcükleri söylerken seslerin değerini veren, hecelelerin vurgusuna, uzunluğuna, kısalığına önem vererek seslendirmeye ne ad verilir?

A) Diksiyon  

B) Sağdeyi   

C) Söyleniş

D) Ulama

 

7. Türkçede gen ellikle şiddet vurgusu hangi hecede olur?

A) İlk     

B) İkinci    

C) Üçüncü   

D) Son

 

8. Zarf ve bağlaçlarda şiddet vurgusu hangi hecede olur?

A) İlk   

B) İkinci    

 C) Üçüncü   

D) Son

 

DEĞERLENDİRME

 Sorulara verdiğiniz cevapları, modülün sonundaki cevap anahtarıyla karşılaştırınız.  Yanlış cevaplandırdığınız soruyla ilgili konuyu tekrar gözden geçiriniz  Bu test sizin diksiyonla ilgili konulardaki bilginizi ölçmeye yöneliktir. İyi bir diksiyon sahibi olmak istiyorsanız konuların içinde geçen alıştırmaları mutlaka uygulayınız.  Alıştırmaları uygularken zaman zaman sesinizi bir kayıt cihazı kullanarak kayıt edin ve sonra dinleyerek kendi hatalarınızı kendiniz bulunuz. Eski kayıtları saklayarak kendinizde oluşan gelişmeleri takip ediniz.

 

 

ÖĞRENME FAALİYETİ 1 CEVAP ANAHTARI

1 A

2 B

3 C

4 A

5 B

6 D

7 B

8 C

9 B

10 D

 

 

ÖĞRENME FAALİYETİ 2 CEVAP ANAHTARI

1 .B

2  C

3 . C

4 . A

5 . D

6 .B

7 . D

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi