Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

          Her gün köşe başında gün doğumunu bekleyen, küçük mızıkacı kıza ithafen…

 

      Bu gün de aynı yerdesin küçük kız… Elide aynı karton kutu, saçların yine dağınık ve kirli, dudaklarında aynı mızıka ve mızıkanda her gün dinlemeye alıştığım nağmeler. Dinlemeye alışıp da duymaya alışamadığım belki de… Her duyuşumda içimdeki rüzgârların mecrasını değiştiren, bana hayatı her gün yeniden sorgulatan, her sorgudan sonra insanlığa yeni bir müebbet hapis biçtiğim nağmeler… Ben artık aşinasıyım senin mızıkanın, kulaklarımı ne kadar kapasam da gönlüme doluyor ondaki ses. Çünkü bütün sokak çocuklarının iniltileri, suskunluğa adanan haykırışları, umuda söylenen türküleri gizli senin mızıkanda küçük kız…

 

      Biliyorum yarın da aynı yerde oturup gün doğumunu bekleyeceksin. Belki ürkek gözlerinle kirli ellerine bakıp:  "Bu günde mi doğmayacaksın güneş?” diyeceksin. Rüzgâr okşayacak saçlarını. Üzülme küçük kız güneş bir gün mutlaka doğacak. Karton kutun demir paralarla şıngırdayacak evin yolunu tuttuğunda. İnsanların duymayı unuttuğu neşeli şarkılar dökülecek mızıkandan. Belki onlar yine duymayacaklar, yine kovacaklar seni  "Kes sesini artık” deyip, yine acınası gözlerle bakacaklar sana merhametten ve birkaç kuruş paradan başka bir şey sunmayan gözlerle. Boşver, aldırma. Her şeye rağmen senin mızıkandan bir gün birinin tüm insanlara duyurmaya çalıştığı neşeli şarkılar dökülecek. Sen bilmesen de belki bir gün birisi senin mızıkanın hüznünü ve mutluluğunu vicdanların ötesine taşımayı başarabilecek. Senin hikâyeni okuyup seni düşleyecek insanlar. Evet, bir gün ikimizin de her sabah köşe başında beklediğimiz güneş tüm ihtişamıyla doğacak. Bütün yalanlara, kirli menfaat kaygılarına, ikiyüzlülüklere ve unutulmuşluklara rağmen en güzel gerçek olan “sen”i gösterecek insanlara. Görmenin, duymanın, anlıyorum sanmanın ötesinde bir gerçekle… Ancak o gün duyacak insanlar mızıkanda sokak çocuklarının iniltisini, yarına dair söylenen umut dolu türküleri. O gün anlayacaklar, nice köşe başında nice insan var ki gün doğumuna hasret…

 

      Umut fakirin ekmeği küçük kız! Senin yırtık kutunda hızlı adımlarındaki telaşa kapılıp birbirine çarpan iki demir para… Gün doğumu bekleyişlerinin ezeli tetikleyicisi… Adı belki hayal olacak, belki gerçek; belki hayat olacak, belki ölüm ama bir gün sen de göreceksin insanların barış türküleri eşliğinde asumana beyaz kuşlar uçurduklarını. Senin ellerin ve ayakların yara içinde olmayacak o gün, elbisen yırtık da olmayacak ve saçların da kirli… Mızıkan ilk defa mutlu nağmeler çalarken de inlemeyecek ve mızıkanın sesini herkes duyacak. Bakışların duyuşların ve vicdanların ötesinde herkes… Bu gün de doğmadı güneş, evet, ama bak senin gün doğumuna meydan okuyabilecek hayallerin ve umutların var. Ellerin, ayakların kirli ve kara da olsa, senin umutların elleri ve ayakları bembeyaz olan binlerce insana nazaran daha beyaz ve yaşanılası…

 

      Hadi artık topla kutunu, mızıkanı da al. Eve dönme vakti… Yarın yine burada, bu köşe başında, gün doğumuna dair yeni umutlar kurmak üzere buluşuruz. Ama gitmeden önce sana son bir şey söylemem lazım. "Beni affet küçük kız! İnsanlığın içinde bulunduğu bütün duyarsızlaşmışlıklar ve umursamazlıklar arasında senden özür diliyorum. Sana bir şey yaptığımdan değil, aksine senin için bir şey yapamamış olduğumdan ötürü özür diliyorum. Mızıkanın sesini sadece kendim duymakla yetindiğim ve dünyaya duyurmadığım için; sana acıyan, merhamet dolu gözlerle baktığım için; asıl merhameti umursamazlıklarım içinde kendime layık görmediğim için ve hatta yanı başından geçerken karton kutuna bir lira da ben attığım için… Senden özür diliyorum küçük  kız, o kutuya bir lira atmaktan öteye gidemediğim için senden binlerce kez özür diliyorum. Beni affet…”

 

                                                                                                                                                 N. G.

SON EKLENENLER

Üye Girişi