Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

SANAT ESERİ, BİR ŞEY İFADE EDER Mİ?

Politika yüksek sesle konuştuğu zaman edebiyat susar. Politik hayatın kendisi, edebiyat onun san'attaki akislerinden biridir. Hayatı bir ayna gerçekliğiyle ifade ettiği kabul edilse bile, bir ayna gibi aynı zaman ve mekân içinde aksettiremez. Çünkü fizik ve mekanik değildir. Düşünmek için bekler. Hitler Viyana'ya girerken, aynı yerde ve aynı tarihte edebî bir romanın bu vak'ayı bize anlatmasını isteyemeyiz. Bilâkis, edebiyat, mahmuz şakırtılarıyla ilerleyen tarihe ve hayata yol vermek için bir kenara çekilir, durur ve zamanı gelince söylemek hazırlığı içinde susar.

Başka memleketleri bilmiyorum fakat biraz dilinden anladığım Fransa'da edebiyat, böyle bir müşahede ve sükûn devri içindedir. San'at gazetelerinde bile politika bahsi, esas mevzularından fazla yer tutuyor. Konuşulan yeni bir mesele yoktur ve bu durgunluğu gi­dermek için ortaya atılan anket mevzuları, san'atın bir türlü halledil­memiş eski meselelerini tazelemekten başka iş görmüyor.

Ben bugün o meselelerden biri üstüne tekrar geleceğim. Mahut münakaşa gene şöyle hülâsa edilebilir: San'at eseri herhangi bir id­diayı ispat eder mi?

Vaktiyle André Gide kestirme cevap vermişti: "San'at eseri hiçbir şey ispat etmemelidir."

Şimdi Les Nouvelle Littéraires gazetesi, André Gide'den başla­yarak, bunu birkaç muharrire soruyor. Gide cevap vermekten çekin­miş; Abel Bonnard şöyle diyor: "Bizde bir tez ispat eden eserin kıy­meti olmadığı gibi bitarafların da kıymeti yoktur. Derin olmayan eser bir para etmez." Georges Duhamel, san'at eserinin hiçbir şey ispat etmemesi lâzım geldiğini tekrarlıyor. Dorgelês meselenin muharrire göre değiştiğini söylüyor. Pierre Mille de san'at eserinin hiçbir şey is­pat edemeyeceğine kanidir; M. Achard ve M. Chadourne da böyle düşünüyorlar ve gene onlar gibi düşünen A. Salocron adlı muharrir şu cevabı veriyor: "Bir san'at eseri yalnız müellifin kabiliyetini ispat etmelidir." Fakat Drien la Rochelle bunlardan biraz ayrılıyor. San'at eserinin bir şey ispat etmesi lâzım geldiğini kabul ettikten sonra şöy­le diyor:

"- Fakat muharrir ispat etmeye çalışmamalıdır. Siyasî ifade, sa­tırlarının aralık yerlerinde görünmelidir. Benim de siyasî kanaatim var, fakat bunu kitaplarıma koymaya hiç çalışmam: Bilirim ki benim elimde olmadan, bu kanaat esere aksedecektir."

Bu son cevap etraflı düşünmemize daha müsait görünüyor. Bi­raz daha sade olmaya çalışalım: Bîtaraf muharrir var mıdır, ayrı me­sele (çünkü her muharrir bir fikir sahibidir ve bu fikir kendisine zıd fi­kir karşısında ister istemez cephe alır.) Fakat bîtaraf muharrir olabi­leceği kabul edilebilse bile, kimse inkâr edemez ki bu muharririn ba­zı kanaatleri vardır. Hiçbir şeye inanmayan muharrir, hiç olmazsa bir şeyin inanılmaya değdiğine inanır. Bu muharrir eserinde kendi kana­atini ispat etmeğe çalışmasa bile, kanaati yazısına mantıkî ispat me­kanizmasının birçok telkin aşıları ve ikna kombinezonları halinde ak­sedecektir.

Şu halde anketin sorgusu eksiktir: "San'at eseri bir şeyi ispat et­meli midir?" Çünkü şüphesiz her san'at eserinin ispat veya telkin et­mek istediği bir kanaati vardır. Bir san'at eseri, bu kaanati mantık di­liyle ispat mı etmelidir, yoksa içini dolduran hayatın diliyle telkin mi etmelidir?

Bu da bir esas değil, usûl münakaşası olur, ikisinden birini tercih etmemizi isteyen herhangi bir anket muhabirine verebileceğimiz ce­vap şudur:

- ifade vasıtaları lisan olmayan musiki veya mimarlık gibi san'atlar için telkin metodu zaruridir. Fakat edebiyat kendini lisanla ifade eder ve lisan her şeyden evvel mantıkî bir ifade cihazıdır. Edebî bir eserin, taşıdığı kanaati ispat için mantığa müracaat etmesi tabii gö­rülür. Fakat edebiyat bir riyazî muadele gibi, yalnız mantıkî düşünce mahsulü değildir; yalnız ispat etmez telkin de eder. Bu meselede dar bir görüş içinde kalmamak istiyorsak, san'at eserinin mutlaka bir dâ­vayı ispat etmesi lâzım geldiğini söyleyenlere, bilâkis sadece telkin plânında kalması icap ettiğini ileri sürenlerin ikisinden de ayrı dura­lım. San'at eseri bir bütündür: Kendi imanlarını, şüphelerini, buhran­larını, hummalarını, kendi fikirlerini ve ihtiraslarını başkasına kabul ettirmek için, mantık veya telkin, her çareye başvurabilir. Affetmediği şey, bu iki usulden yalnız birinin sofusu olmaktır.

Cumhuriyet, 1938 Peyami Safa, Sanat Edebiyat Tenkit

 

İLGİLİ İÇERİK

TARTIŞMACI ANLATIM NEDİR?

TARTIŞMACI ANLATIM

TARTIŞMACI ANLATIM ÖRNEĞİ

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi