Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Edebiyat tarihinde sanatkârın yerini da­ima zaman belirleye gelmiştir. Nice şairler, yazarlar vardır ki yaşadıkları çağda baş üzre yer verilmişken sonra­dan adları anılmaz olmuş ve yine ni­celeri vardır ki hayatlarında kimse dönüp bakmazken öldükten sonra ye­re göğe sığdırılamamıştır. Bunun kıs­tası elbette onların sanatkârlık yete­nekleridir ve zaman, er veya geç, her­kes için yanılmaz hükmünü verir. Şimdi sözünü edeceğimiz kişi ise bü­tün bu yaygın teamülün dışındadır ve bir sanatkârı zamanın eline bırakma­dan değerlendirmenin çarpıcı bir ör­neğidir.

Yıl 1931. Sivas'ta bir "Âşıklar Bayramı" yapılmaktadır. O gün saz­larının teline dokunan âşıklar arasın­da, kırkına merdiven dayamış, hayatı­nın bir anda hayal edemeyeceği şekil­de değişeceğinden habersiz, görme özürlü fakir bir köylü de vardı. Şarkış­la'nın Sivrialan Köyü'nden gelmiştir. Köyünden ilk defa çıkan bu adam o gün sazını eline aldığında dinleyiciler arasındaki bir edebiyat öğretmeni, şa­ir Ahmet Kudsi Tecer, dikkat kesilip mısralarını sonuna kadar dinler. Bağ­laması eşliğinde koşmasını okuyan â-şıkı ilk tebrik eden Tecer, onun yanı­na yaklaşır ve elinden tutarak kendi­sini yakından tanımak istediğini söyler. Konuşmaya başladıkları andan itibaren genç Türkiye Cumhuriye­ti'nin semalarında yeni bir yıldız par­lamaya başlamıştır bile. Bu yıldızın adı Veysel'dir ve o, saz şiiri geleneği­nin Cumhuriyet versiyonu olmaya adaydır. Olan olur ve iki yıl sonra Kurtalan Ekspresi, Ankara'ya kıymetli bir misafir getirir. Artık Vey­sel'in önünde bambaşka bir hayat yardır ve toplumsal gelişmeler, Anka­ra'nın aydın muhitinde yepyeni Veysel teşekkül ettirecektir. Çok geçmeden, o dönemde henüz kurulan Ankara Radyosu'ndan Veysel'in sesi bütün yurda sık sık yayılır olur. Ki­milerine göre bu dönemde sesi ve sa­zı ile köylü Veysel gitmiş, şehirlilerin emrinde bir Veysel gelmiştir. Kimile­rine göre de propagandacı bir saz şai­ri sahnededir.

Tarikat sözü ve tarikat sazıyla yola çıkan Veysel, Cumhuriyet'in inşaında artık önemli bir görev üstleniyordu. Bu yüzden ona kimileri (Yaşar Ke­mal) "baldaki tuz" dediler, kimileri (Cahit Öztelli) "şişirilmiş bir balon" olduğunu söylediler. Söylediği kendi­si miydi, halkı mı; dedikleri ruhundan mı geliyordu, amirlerinden mi, hep tartışıl­dı. Özel bir kanunla kendisi­ne maaş bağlanmasının sa­natkâr kişiliğini daima göl­gelediği söylenip tenkit edil­di.

Biz bunlarda değiliz. Za­ten bugün için önemli de de­ğildir. Çünkü her şair kendi okuyucusuyla eninde sonun­da buluşur. Bugün Veysel bizi birleştiriyorsa, mısralarıyla hepimizin gönlünde bir ışık yakıyorsa, biz ona baka­rız. Ölümünden sonra onu istismar etme niyetinde olanlar, onun adını birdenbire havai fişeklere tebdil edip şöhret semasına fırlatmış, büyük tirajlı gazetenin birisi günlerce rek­lam yaparak Gülhane Parkı'na heyke­lini diktirmiş, radyo ve televizyonlar özel programlar düzenlemiş, dergi ve mecmualar hususi sayılar çıkarmış, matbaalar hani hani kitabını basmış, adına özel geceler tertiplenip halka Veysel aşkı zerk edilmiş olması, yal­nızca yukarıda sözünü ettiğimiz ede­biyat tarihini ilgilendirir. Ölümünden sonra Yahya Kemal'e bile gösteril­meyen ilgiyi görmüş olması, kendi sı­nıfından nice usta saz şairleri içinde parlak bir talih ile önlere sıçramış bulunması da fazla önemli değil gibi görünüyor bize. Yeter ki biz onun d diklerinden gerçek mânâları süzebilelim. Yoksa şu muhteşem dizeler boşamı gitsin:

Açar solar türlü çiçek

Kimler gülmüş, kim gülecek

Murat yalan, ölüm gerçek

Dostlar beni hatırlasın.

Âşıklık geleneği içerisinde yeri daima tartışılsa da Veysel, XX. yüzyıl bize ses bırakan şairlerinden biridir Sivrialan Köyü'nde henüz 10 yaşında gözlerindeki ışığı kaybeden ve karanlık perdelerin arkasından "sadık yarim" dediği kara toprağa karıldığı 21 Mart 973'e kadar çalıp söyleyen adam,

İtimat edersen benim sözüme

Gel birlik kavline girelim kardeş

diyordu. Şimdi bu çağrıya bütün millet olarak uyacak zamandayız. Bizce Âşık Veysel için düzenlenecek geceler, günler, ilmi toplantılar, haftalık kutlamaların hepsi, bu iki dizeden gerçek yanında pek önemsiz birer protokolden ibarettir. Veysel'deki mâna bu dizelerdedir; gerisi boş!..

Uzun ince bir yoldayım

Gidiyorum gündüz gece

 Bilmiyorum ne hâldeyim

Gidiyorum gündüz gece

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm hayli gamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

 (...)

Düşünülürse derince

Irak görünür görünce

Yol bir dakka mikdarınca

Gidiyorum gündüz gece

Şaşar Veysel işbu hâle

Gâh ağlayı gâhi güle

Yetişmek için mendile

Gidiyorum gündüz gece

İSKENDER PALA

SON EKLENENLER

Üye Girişi