Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

YUNUS EMRE HAYATI-2

Tasavvuf ve Halk Edebiyatımızın en büyük şairlerinden biridir.
Hayatı hakkında hiçbir kesin bilgi yoktur. Bilgi olmadığı için, eksikliği efsaneler tamamlamıştır.
Yunus Emre'nin hayatı da, diğer halk şairleri gibi efsanelerle doludur.
Yunus Emre'nin hayatını araştıranlar, vilâyetname, menâkıpname ve özellikle kendi eserlerinden ipuçları elde ederek bazı tahminlerde bulunmuşlardır. Bu tahminler, birbirini tutmayan doğum tarihleri, doğum yerleri, hayat hikâyeleri vermiştir. 14. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar uzanan zaman dilimi içinde değişik dönemlerde yaşadığı söylenmiştir.

DOĞUMU

Yunus Emre'nin hayatı konusunda yapılan araştırmalar, O'nun 13. yüzyıl ile 14. yüzyıl başlarında yaşadığı sonucuna ulaşmışlardır.
Yunus Emre, Mevlâna ile çağdaştır. Onunla görüşmüş, Konya'ya gidip toplantılarına katıldığını şiirlerinde açıklamıştır. Mevlâna 1273 yılında vefat ettiğine göre, Yunus Emre, bu tarihten çok daha önce doğmuş olduğu bir gerçektir.
Yunus Emre, Risâlet-ün Nushiyye'yi olgunluk döneminde, 1397'de yazmıştır. Olgunluk dönemi, yani bu yılı, yaşlılık yılları olarak kabul edersek, bu tarihten sonraki yakın bir zamanda öldüğünü kabul edebiliriz.
1950 yılında Bayezit Kitaplığındaki 16. yüzyıldan kalma bir "mecmua"da (derlemede) şu bilgiler bulundu:
"Vefat-ı Yunus Emre sene 720-müddet-i ömür 82"
Bu belge, Yunus Emre'nin Hicrî 720, Milâdî 1303'de öldüğünü ve 82 yıl yaşadığını açıklamaktadır. Dolayısıyla Hicrî 632, Milâdî 1216'da doğduğunu söyleyebiliriz.
DOĞDUĞU VE YAŞADIĞI YER
Yunus Emre'nin hayatı konusunda kesin bilgiler olmadığı için doğum tarihi, doğum yeri ve yaşadığı yer konusunda da bilgilerimiz eksiktir.
Bektaşi Vilâyetnamesi'ndeki bilgilere göre Sakarya çevresinde, Porsuk nehrinin Sakarya'ya döküldüğü yere yakın olan Sarıköy'de doğduğu söylenmektedir.
Yunus Emre'nin şeyhi Taptuk Emre'nin de Sakarya çevresinde bulunması, bu bilgiyi desteklemektedir. Ancak bazı araştırmacılar yeni belgelere dayanarak, bu bilgiye karşı çıkmışlardır. Yunus Emre'nin Karaman'da doğduğunu, yaşadığını, öldüğünü ve mezarının da orada olduğunu savundular.

AİLESİ

Yunus Emre'nin hayatı üzerindeki bilgiler efsaneye dayandığı için, şiirlerinden elde edilen ipuçları, araştırmacılara ve onlar aracılığıyla da bizlere yol göstermektedir.
Yunus Emre'nin şu şiiri, bize az da olsa bu konuda bilgi vermektedir:
"Uçmak uçmağım dediğin müminleri yeltediğin
Bir ev ile birkaç huri hevesim yok koçmağ için
Bu anda dahi verdin bize oğul u kız çift-ü halal
Andan dahi geçti arzum benim ahım didar için"
Bu şiire göre, Yunus Emre'nin iki karısı, kız ve erkek çocukları olduğunu anlamaktayız. Ama kendisinden bahseden şiiri fazla yoktur. Bu sebeple buradan da yeterince bilgi edinemiyoruz
Yunus Emre'nin Karaman'da doğduğunu savunanlar, babasının adının İsmail olduğunu yazarlar. Ailesi Moğol saldırısı karşısında Horasan'dan Anadolu'ya göçen Türkmenlerdendir. Karamana yerleşip kendi adlarına köy kurmuşlardır. Yunus Karamanda doğmuştur. Kendisi kirişçi baba olarak tanınmış, oğullarından birine de İsmail adını koymuştur.

EĞİTİMİ

Yunus Emre'nin hayatı efsanelerle dolu olduğu için, eğitimi konusunda fazla bir söz söylenmemiştir, okuma yazma bilmediği yayılmıştır. Bunun sebebi, kendisini övmek istemediği için şiirlerinde "ümmi" olduğunu söylemiştir.
"Gönül kitabından okur,
Eline kalem vermeden"
veya
"Bi çare yunus ne bile
Ne kara okudu ne ak
ve:
"Ümmi benim, Yunus benim"
Bu sözler o'nun halk arasında okuma bilmediği kanaatini yaygınlaştırmıştı. Ayrıca Bektaşi ulularına ait yazılmış biyografilerde Yunus'tan bahsederken cahil köylü olduğu vurgulanmaktadır.
Bu bilgi ve kaynaklar, okuma bilmeyen geniş halk toplulukları arasında çabuk yaygınlaştı. Çünkü kendilerine yakın buldular, kendilerinden biri olarak kabul ederek sahiplendiler.
Hâlbuki Yunus, iyinin de ötesinde bir eğitim görmüştür. Velâyetnamelerden ve menâkıpnamelerden çıkarılan bilgiler böyle diyor.
Yunus Emre cahil bir köylü değildir. Medresede okumuştur. Felsefe, tefsir (Kuran yorumlama), fıkıh (İslâm Hukuku), Arapça, Farsça biliyor. Yunan mitolojisini, İran mitolojisini öğrenmiş; tasavvuf tarihi, tarih, coğrafya, astronomi (ilm-i nücum), yöntem bilimi (ilm-i usul) biliyor, aruzla şiir yazıyor.
Şiirlerinden çıkarılan bu sonuçlar, Yunus Emre'nin kişiliğini ve büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Erenler arasına karışacak nitelikteki bir ozanın okuma bilmemesi akla gelecek en son ihtimaldir. Yunus, kendisini cahil, miskin, zavallı göstermesi; alçak gönüllü olmasının yanı sıra, O'nun büyüklüğünün, olgunluğunun işaretidir.
Yunus Emre şiirlerinde "ümmi" olduğunu söylerken, pek az da olsa bilgisinden de bahsetmiştir.
"Dilimle ilm-i usul"
veya;
"Dört kitabın manasını okudum ve tahsil ettim."
Ve;
"okudum yedi mushafı"
Yine şiirlerinde ayetlerden hadislerden alıntılar yapmış, Mevlâna'nın bazı sözlerini kullanmış, Şirazlı Sadi'nin bir şiirini Farsçadan Türkçeye çevirmiştir.

SEYAHATLERİ

Yunus Emre eğitimini tamamladıktan sonra, o dönemin geleneklerine uyarak, o çevrede şeyhi toptuk emre ye kapılandı, senelerce ona hizmet etti. Dergâhında kaldı, odun taşıdı, ırgatlık yaptı. Toptuk Emre dergâhındaki hizmetini ve eğitimini tamamlayınca, şeyhinin isteğiyle yola çıkmıştır.
Toptuk Emre; Yunus'un üzerinde etkisi büyük olmuştur. Hatta Yunus adına eklediği "EMRE" adı da, onun şeyhine olan sonsuz bağlılığının bir belgesi niteliğindedir.
Yunus Emre toptuk Emre'nin isteğiyle tasavvuf inançlarını anlatmak üzere pek çok yeri gezdi. Bu seyahatlerinde Konya'ya gitmiş, büyük tasavvuf şairi Mevlâna Celâleddin Rumî ile görüşmüştür.
Yunus Emre Konya'dan sonra Doğu Anadolu'yu, Azerbaycan'ı, Suriye'yi dolaşmış, Şam'a kadar gitmiştir.
Yunus Emre 1307 yılında "resiletin nushiyye" (nasihat kitabı) adında mesnevi tarzında bir kitap yazdı.

MEZARI

Yunus Emre'nin hayatı konusundaki bilinmezlik, ölümü ve mezarı hakkında da devam etmemektedir. Bilgi olmayınca, bilginin yerini efsane almaktadır. Yunus Emre'nin hayatının her safhası efsaneye dayalı olduğu için mezarı, daha doğrusu mezarları da efsaneye göre anlatılmaktadır.
Türk milleti, halk edebiyatımızın bu büyük ozanını o kadar çok sevmiş ve benimsemiştir ki, her bölgede bir Yunus Emre mezarı bulunduğu iddia edilmiştir.
Araştırmacıların değişik ipuçlarını değerlendirerek tahmin ettikleri ve halkın iddia ettiği mezar yerlerini şöyle sıralayabiliriz:
1-Bursa 2- Kula ile Salihli arasında bulunan Emre Sultan köyü 3- Erzurum Palandöken dağı eteklerinde Tuzcu köyü. 4- Isparta'nın Keçiborlu kasabası 5- Konya Aksaray'ı. 6- Afyonkarahisar-Sandıklı'ya bağlı Yeniçay köyü 7- Sivas yolu üzerinde. 8- Eğridir. 9- Karaman. 10- Porsuk suyunun Sakarya'ya karıştığı yerdeki Eskişehir- Mihalıççık'a bağlı Sarıköy.
Bu kadar çok mezar yeri, halkın sevgisinden mi, yoksa başka Yunuslar mı, yaşamıştır?
Bence bu Türkmen delikanlısı, bilgin ve alçak gönüllü Yunus'u Anadolu insanı çok sevmiştir. Bu sebeple O'nu sahiplenmiştir.
Bu on mezardan iki tanesi daha çok önemsenmektedir. Bunlardan biri Sarıköydeki mezardır. İkincisi ise O'nun Karaman'lı olduğunu söyleyen araştırmacılara göre Karaman'dadır.
Yenin sarı köydeki mezarı düzenlenip yapıldı. Küçük bir park yapıldı. Güzel bir anıt yapıldı. Giriş kapısına "Sevelim sevilelim" sözü, yanındaki çeşmeye de "Hak'tan inen şerbeti içtik elhamdülillah" sözleri yazılmıştır. Yunus Emre'nin eski mezarından çıkarılan kemiklerinin bu yeni mezara konması için yapılan törene yirmi beş bine yakın insan katılmıştır.
Diğer araştırmacı grubu ise, Yunus Emre'nin Karaman'da yaşadığını ve öldüğünü söylemektedirler. Bunlara göre Sarıköy'deki mezar da Yunus Emre'nin olamaz. Çünkü bu mezar yapılmadan önce taş, toprak yığını halindeydi. Yaşarken dahi çok ünlü bir ozan olan Yunus'un mezarı olsaydı, buraya bir taş dikilmesi gerekirdi. Ayrıca Sarıköy'deki mezarın Yunus Emir Bey'e ait olduğu bildirilmektedir. Bu grup araştırmacılar, Yunus'un mezarının Karaman'da olduğunu, burada camisi, zaviyesi ve tekkesi olduğunu söylemektedirler.

SANATI

13.ve 14. yüzyılda yaşayan Şiirlerini o günün sade, duru ve akıcı bir lirizmle söylemiştir. Şiirleri, halkın diliyle söylediği için, halkın ruhunu okşamıştır.
O yıllarda yaygınlaşan tasavvuf düşüncesinin en önemli öncüsünden olmuştur.
Şiirleri ahlak öğretmek içten ve sade bir şekilde Tanrı sevgisi aşılamak açısından önemli birer belgedir. Çünkü bu konulan insanın ruhuna mutluluk verecek bir ustalıkla kaleme alınmıştır.
Şiirlerinde kullandığı dil yedi yüz yıldır yapısını korumuştur. Bilgin ligi ve bilgeliği ile kendisinden sonra gelenleri etkilemiştir. Pek çok halk ozanı ve şairimiz O'nun etkisinde kalarak şiir yazmışlardır.
Yunus, hece ve aruz vezni ile yazmıştır. Eğitimli bir kişi olduğu halde divan şairleri gibi Farsça değil Türkçe kullanmıştır.
Yaşarken Tanrı'ya ulaşmanın tasavvufla olacağını inandırdı. Erdemli yaşamanın, nefsi yenmenin insanı adım adım Tanrı'ya yaklaştıracağını şiirlerinde vurgulamıştır.

SON EKLENENLER

Üye Girişi