Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 KAYIKÇI KUL MUSTAFA HAYATI ve ESERLERİ

XVII. yüzyıl Türk saz şairi.

Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Doğ­duğu yer ve tarih bilinmemekte, sadece ölümünün 1068'den (1658) sonra olduğu tahmin edilmektedir. Gençliğinde Murat Reis'in (ö. 1018/1610) yanında Cezayir'de Garp ocaklarında bulunduğu için Kayıkçı lakabını aldığı söylenmektedir. Daha son­ra İstanbul'a gelip Yeniçeri Ocağı'na gir­miş ve birçok savaşa katılmıştır. Şiirlerin­de Şam'a ve Halep'e gittiğini belirtmek­te, Çukurova'dan bahsetmesi Adana ta­raflarında da bulunduğunu göstermek­tedir (Köprülüzâde Mehmed Fuad, Kayık­çı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi, s. 24). Katıldığı savaşlarda gördüklerini, bunlar hakkındaki duygu ve düşüncele­rini şiirlerinde dile getirmesi ve yaşadığı devrin tarihî ve sosyal olaylarını ele alması bakımından saz şairleri arasında önemli bir yer edinmiştir. II. Osman'ın şehid edi­lişi. İran Şahı I. Abbas'ın Bağdat'ı zapt etmesi, IV. Murad'ın Revan Seferi. Bağdat'ı kuşatması ve alması, IV. Murad'ın ölümü ve Sultan İbrahim'in padişah olması, Ha­lep Valisi Abaza Hasan Paşa'nın isyanı gibi konularda şiirler söyleyen şair zaman za­man döneminin diğer olaylarıyla da ilgi­lenmiş ve haklarında manzumeler düzen­lemiştir. Şiirlerinde yer alan olaylar onun 1609'dan önce şiir yazmaya başladığını ve 1658'den sonraki bir tarihte öldüğünü göstermektedir. Hemen hemen aynı ta­rihî olaylar üzerine şiirleri olan ve bir şiirinde Kuloğlu Mustafa ve Gedâyî ile be­raber Kayıkçı Kul Mustafa'yı da anan Kâtibî'nin Kul Mustafa'nın çağdaşı ve arka­daşı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca saz şairlerinden Bursalı Halil ile (ö. 1046/1636) karşılıklı şiirler söylediği de bilinmektedir. Evliya Çelebi, yaşadığı dönemin çöğür çal­mada usta âşıkları arasında Kayıkçı Kul Mustafa'yı da anmaktadır (Seyahatname, I, 637–638; V, 283). Büyük bir şöhrete ka­vuştuğu anlaşılan Kul Mustafa başta Gev­heri olmak üzere aynı dönemde yetişen birçok saz şairini etkilemiştir (Köprülüzâ­de Mehmed Fuad, Türk Saz Şairleri, s.125–126). Günümüz halk türküleri arasında seslendirilen Kayıkçı Kul Mustafa'nın şi­irleri daha kendi sağlığından itibaren yeniçeri ortalarında, serhat boylarında ve halk arasında yaygın biçimde okunmuştur.

Şiirlerindeki vezin ve durak kusurları, kafiye ve rediflerindeki ses yetersizlikleri bazı saz şairlerinde de görülmekle bera­ber Kul Mustafa'yı diğerlerinden ayıran fark bilhassa tarihî olayları dile getirirken zaman zaman şiiriyetten iyice uzaklaşıp kuru bir anlatıma yönelmesidir. Halk zev­kine bağlı, sade ve tabii bir söyleyişin gö­rüldüğü koşma ve türkülerinde daha ba­şarılıdır. Şairin Karacaoğlan'ı etkilediği söylenmekle beraber (Köprülüzâde Meh­med Fuad, Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi, s. 10; Eren. S. 67, 73) son araştırmalarla Karacaoğlan'ın XV. yüzyıl sonu ile XVI. yüzyıl başlarında yaşadığı görüşü ağırlık kazandığı dikkate alınarak aksine Kul Mustafa'nın Karacaoğlan'dan etkilenmiş olması düşünülebilir.

Kayıkçı Kul Mustafa'nın şöhretinin ya­yılmasını sağlayan en önemli şiiri "Genç Osman Destanı"dır. IV. Murad'ın Bağdat Seferinde bir müfreze kumandanı olan ve büyük yararlıklar gösteren Genç Os­man, yaptığı hücumların birinde düşman kalesinden atılan bir okla yaralanıp Dic­le'ye düşerek şehid olur. Kul Mustafa, şehâdetiyle bütün orduyu yasa boğan Genç Osman için hamaset duygularını ön plan­da tutarak etkili bir şiir söyler. Bu kahra­manlık destanı daha sonra bazı efsanelerin ve "Genç Osman Hikâyesi"nin doğmasına kaynaklık etmiştir. Türkmen, Anadolu (Çankırı, Karaman, Mudur­nu, Konya) ve Bağdat varyantları bulu­nan Genç Osman Hikâyesi üzerinde M. Fuad Köprülü geniş bir araştırma yap­mıştır (bk. bibi).

Kul Mustafa'nın, IV. Murad'ın Revan Se­feri için söylediği ve Şah Abbas'a hitaben, "Vaktine hâzır ol ey Acem şâhı / Mağribden üstüne asker geliyor / Yakacaktır ta­cın ile tahtını / Sultan Murad Han'dır ken­di geliyor" dörtlüğüyle başlayan ve "Elli bin de benim benim deyici / Altmış bin de şîrin cana kıyıcı / Yetmiş bin de siyah postal giyici / Seksen bin de Tatar Han'­dan geliyor" mısralarıyla savaşa katılan kuvvetleri sayıp döktüğü manzumesi (a.g.e. s. 9), Türk halk şiirinde bir gele­neğin ilk örneklerinden kabul edilmekte­dir. Daha sonra birçok halk şairi tarafın­dan benzerleri söylenen ve "yürüyüş des­tanı" adını alan bu şiirlerde düşman üze­rine yürüyen kuvvetlerin birer birer sayı­mı ordunun büyük bir şevk içinde savaşa girmesine, kendine güveninin artmasına ve heybetli görünmesine vesile olmuştur. Kayıkçı Kul Mustafa'nın şiirlerine XVIII. yüzyıla ait bazı mecmua ve cönklerde de rastlanması, bu şiirlerin başta saz şairleri olmak üzere halk arasında da uzun süre yaşadığını göstermektedir.

Kayıkçı Kul Mustafa'nın şiirleri üzerin­de ilk ciddi ve kapsamlı çalışmayı M. Fu­ad Köprülü yapmış ve onun otuz iki şiiri­ne yer vermiştir. Daha sonra Hasan Eren Türk Saz Şairleri Hakkında Araştırma­lar adlı eserinde Köprülü neşrinde yer almayan kırk üç şiirini daha yayımlamıştır.

Kaynak: İslam Ansiklopedisi (25. Cilt)

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi