B. Tekke Şiiri ve Özellikleri
I — Tekke Şiirinin Şekil Bakımından İncelenmesi
1 — Vezin
Tekke şiiri, halkın, anlayabileceği bir dille, başlangıçta millî vezin ve yaşayan Türkçe ile meydana getirilen edebî mahsullerdir.
Tekke edebiyatında dikkat edilecek mühim bir nokta, onun da Divan ve “Âşık Edebiyatı” gibi, hem halk Şiirine, hem klâsik şiirin cazibesine bağlı, iki taraflı bir hüviyeti oluşudur. Bu yüzden Tekke edebiyatında da manzumeler aruz ve hece vezinleriyle yazdırlar. Ahmed Yesevî, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram-ı Velî, Ahmed-i Sârbân, Ümmî Sinân, Niyazî-i Mısrî gibi Tekke edebiyatı büyükleri, aynı zamanda aruza da hâkimdirler. Fakat hitap ettikleri esas kitleye istedikleri telkini yapabilmek için heceyi de kullanırlar. Yine “Âşık Edebiyatında olduğu gibi Tekke edebiyatının da aslı edebî mahsulleri heceli manzumelerde ortaya çıkmıştır.
Tekke edebiyatı mahsulleri vezin ve şekil bakımından Saz Şiiri ve Divan şiiri de ortaktır. Yani bu şiirlerde hem hece, hem de aruz vezni, hem Türk hem de Arap ve Acem şekilleri kullanılmıştır. Bu şiirler, kendilerine mahsus muayyen vezin ve şekilde ayırım yapmamak ve çok kerre Saz şiiri şekliyle Divan şiiri veznini veya Saz şiiri vezniyle Divan şiiri şeklini birleştirmek suretiyle ayrı bir hususiyet kazanmışlardır.
Araştırıcılar, Tekke edebiyatı mahsullerinin vezni hakkında fazla bir şey söylemezler. Fakat verilen örneklerin çoğu hece vezni ile yazılmış şiirlerdir. Tekke edebiyatı mahsullerinin aruz ile yazılan Tekke şiirleri üzerinde fazla durulmadığı ve örnek olarak da bu şiirlere fazla yer verilmediği için Tekke edebiyatı mahsullerinin daha çok bir “hece edebiyatı” olduğu zannedilmiştir.
Halbuki Tekke şairleri İçtimaî durumları da göz önünde tutarak halkın anlayabileceği şekilde hem hece, hem de aruz ile eserler vermişlerdir. Ancak aruz vezni oranı daha fazladır.
a) Aruz
Tekke edebiyatı edipleri, hece vezni bölümünde de kısaca ele alınacağı gibi, edebî mahsullerini yalnız hece ile yazmamışlardır; Tekke şairleri aynı zamanda aruz ile de yazmışlardır. Bu şairler, hemen hemen aruzun bütün kalıplarını kullanmışlardır. Tekke şairlerinin tercih ettikleri vezinlerin bazılan aşağıdadır.
1. Bahr-i Hezec
a) Mefâîlün mefâîlün faulün
Girüben 'ışk denizün boylayanlar
Ma anî izleyüb soy soylayanlar
b) Mefûlü Mefâilün faulün
Bu vezin çok kullandan bir vezindir. Husûsiyle “mesneviler, terc’-i bend ve terkib-i bend”lerde daha çok kullanılmaktadır.
İnsan ile geldüm inşân oldum
İnsan libasında pinhân oldum
c) Mef’ûlü Mefâîlü Mefâilü Faulün
Bu vezin de gazellerde çokça kullanılmaktadır. Ayrıca müstezadlar da bu vezin ile yazılmaktadır.
Ol şâh-ı Kadı senün ile oldugın anla
Gönlüne senün gelübeni doldugın anla
Şema düşüben yandığını pervâne bilmez
yanmakda murâd ne
Âşıklara sor 'ışkıla meydânda baş oynar
bu hâlde garaz ne
2. Bahr-i remel
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün ile Fâilâtün Fâilâtün Fâilün
vezinleri de çok kullanılır.
Ben senün yüzünden özge kıble-i cân bilmezem
Şol zîbâ hüsni severem gayrı îmân bilmezem
ly sıfâtun Ku'l-huvallahü Ahad
Her dem içinde Kâdir'sin her saat
3. Bahr-i recez
“4 Müstefilün” ile bahr-i hezec’den “ 4 Mefâîlün” de Tekke edebiyatı mahsullerinde (bilhassa gazellerde) kullanılmaktadır.
Gönlüm yine şol dilberün hüsn-i cemâlün arzular
Gözlerinün elâsını yüzinün alin arzular
Yine vakt-ı hazân oldu durugıl yatma iy sâkı
Bu gafletdür ne yatarsun bu'ömr kalmaz bize bâki.
4. Bahr-i muzâri’
Mef’ûlü Fâilâtün Mefâîlü Fâilün vezninin de gazellerde kullanıldığı görülür.
Pür oldı yine manîde cânun sefinesi
Dürr ü cevâhir doldı bu gönlüm hâzinesi
Tekke edebiyatı mahsullerinde aruz hatalarına sık sık rastlanır. Bu Tekke edebiyatına ait eserlerde tabiî bir unsurdur. Zira, bu edebiyatı meydana getiren şairler fazla tahsil görmüş kişiler değildirler. Esasında bu hatalar daha çok Türkçe kelimelerde, nadiren de Arapça ve Farsça kelimelerde kısa hecelerin vezin zaruretiyle uzatılması şeklinde ortaya çıkan “imâle”, bu edebiyatın en çok rastlanan aruz bozukluklarındandır.
Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun hecelerin vezin zaruretiyle kısaltılması neticesinde ortaya çıkan “zihâf” da bu edebî mahsullerde sık görülen aruz hatalarındandır.
Hakikat gevheri bite cânumda
Cevâhir gönlüm içinde cân oldı
Demek ki Tekke edebiyatı şairlerinin sık sık aruz veznini her türde kullandığını görmemiz mümkündür. Zira Tekke şairleri Acem edebiyatını da mükemmel denecek kadar bilmektedirler ve aruzun bütün kalıplarını kullanabilecek niteliktedir.
b. Hece
Tekke edebiyatı mahsullerinin büyük bir kısmı hece vezni ile yazılmıştır. Hece ile yazılan şiirlerde daha çok, “yedili”, “sekizli” ve “onbirli” vezinleri kullanmıştır, “yedili” şiirlerde duraklar, bazan 4 + 3, bazan 3 + 4 olmakta, bazı mısralar ise duraksız olarak kullanılmaktadır.
İçüm dışum nûr idi
Nûr ile ma’ınûr idi
Durduğum yirîûr idi
Mûsâ-yi Ümrân idüm91
Sekiz heceli şiirler bazan 4+4 duraklı, bazan ise duraksızdır.
Güneyi kuz eylemegil
Buz sözi yüz eylemegil
Sohbeti toz eylemegil
Ariflere dil-pezîr
Onbirli şiirlerde çoğunlukla 6 + 5 bazan 4 + 4 + 3 duraklan kullanılır. Bu şiirlerde duraksız mısralara da rastlanır.
Beglerimüz çıkdı Avlan üstine'
0(n)lar gelür sultân Abdâl Mûsâya
Urum abdalları hırka vü postın
Bağlar gelür sultân Abdâl Mûsâ'ya
Urum abdâlları gelür dost diyü
Giydükleri nemed ile post diyü
Hastalar da gelür dermân isteyü
Sağlar gelür Sultân Abdâl Mûsâ'yâ
….
Bir niyâzum vardur Gani keremden
Münkir bilmez evliyânın sırrından
Kul Kaygusuz ayru düşmiş pirinden
Ağlar gelür sultan Abdal Mûsâ'ya
2. Kafiye
Tekke şairleri, “kafiye” konusunda oldukça serbest hareket ederler. Divan şiirindeki “mukayyed kafiye”den, Halk şiirindeki “tam ve zengin kafiye”nin yanında “yanm kafiye” lere kadar hepsine sık sık rastlamr.
Gel ki bu meyhânede esrâr yiyem şarâb içem
Sarhoş olam bekri bigi zühd ü sâlusdan geçem
Hemnişînüm ârif ola her hâlüme vâkıf ola
Bâzum ahi kerkes neyüm şahbâzıla bile uçam
Ol şah-ı Kadîm senün ile oldugın anla
Gönlüne senün gelübeni doldugın anla
Ol senünile ezelîden bile gelüpdür
Her lahza sana lutf ü kerem kıldugın anla
Nâgâh minâreyi karpuz mu sandun
Düşün idi senün gündüz mi sandın
Sayıklarsın meğer ki düş görürsın
Özün gani bizi derviş görürsin
Tekke şairleri, bazan benzer sesleri dahi “kafiye” olarak kullanmaktadırlar; bazen de “Kaf-kef, kaf-gaynı, te-dal ...” vb gibi, “Göz kafiyesine aykırı kafiyeleri de kullanmaktadırlar.
Şaha zülfün boynuma dolaşdugı
Fâş idüben gizlü râzum açdugı
Bu ışk mevci yine başumdan aşdı
Sırum fâş eyledi râzumı açdı
Ben bu ışk göreli herdem ene'l-Hak söylerem
Hak diyenün sözine sıdkıla saddâk söylerem
Yirde gökde cümle şey'ün maksûdıyam maksûdı
Kasdıla izüm yitürüp çath-ı eflâk söylerem
Yine vakt-i hazân oldu durugel yatma iy sâkî
Bu gafletde ne yatursın bu ömür kalmaz bize bâkî
Durugel bağçaya bir gel ağaçlar sözini dinle
Âh eyler çarhun elinden dökilmiş yire yaprağı
Hocasın özüni divşür bu dünyâ küllî fânîdür
Kefesden uçmadın kuşun durugel eyle yarağı
Kaygusuz Abdâl'a irdi ana cân ü gönül virdi
Anun ayağı toprağı anun cânıyla müştâgı
Sen bahr-ı melelekûtsın Sen gevher ü yâkûtsın
Sen mübârek vücûdsın Sen de gözet sendedür
1. Tam Kâfiye:
Yukarıda verdiğimiz örneklere rağmen, Tekke şairleri, çoğunlukla “tam kafiye”yi tercih ederler. Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal’ın eserlerinde, yani gerek “gazellerinde, gerek “mesnevilerinde asgarî iki sesin aynı olmasına dayanan “kafiye”ler kullanılmaktadır. Bilhassa “imân, hayvan, Umman, inşân, mekân, pinhân, noksân virân, figân, perişân ...."gibi sonu “...ân” ile bitenler onların en çok kullandığı “kafiye”lerdir. Ayrıca “girifdar, ber-dâr, bî-dâr, yâr, bazer, bâr, nâr, diyâr...” gibi, sonu “..âr” ile neticelenen “kafiye”ler de Tekke şairlerinin çok kullandığı kafiyelerdendir.
Tekke şiirlerinde dikkati çeken diğer kusurlardan biri de, Arapça ve Farsça kelimelerle Türkçe kelimelerin kafiyelenmesidir.
Zühre vü mâh müşteri
Çarh-ı felek çenberi
Dünyâda ne kim varı
Sen de gözet sendedür
Işk işine sabûr gerek görmege gözde nûr gerek
Işk yoluna varur gerek pîr ü cüvân ne nesnedür
Kaygusuz Abdâl ışkıla birliğe birikdün ise
Dahi füzulluk eyleme bu sen ü ben ne nesnedür
Münkirlere zulmet ola mahbûblara kuvvet ola
Tâliblerün tâ'atini Hazretde makbûl eyleye
Işkun dahi bir nişanı her kime irişdiyise
İkrâr ile kulluk idüp gönüllere yol eyleye
Şâhun nûrı çün gönlüme tecellî olaldan
Şemsdür delîlüm şem'i fanusdan haberüm yok
Bu kırk yidi üç bir gönülümde sır oidı
Hâlim bu benüm il ü ulustan haberim yok
Şerîk olma sakın bu mülk ü mâle
Kime kaldı bu cihân sana kala
2. Yarım kafiye: kafiyeli kelimeler içindeki birer sessizin benzerliğidir, hâ-z-âr
Yü-z-er... gibi.
3. Zengin kafiye: Kafiyeli kelimeler içindeki sesli ve sessizlerden birden fazlasının benzerliğidir. Fezasından - hizâsından.. gibi
Ayrıca uzun bir sesli ile bir sessiz birleştirilerek yapılan “kafiye” de “zengin kafiye” dir.
4. Cinaslı kafiye: Cinas içinde gerçekleşen, yani manaları ayrı olmakla beraber, yazılışları aynı olan kelimelerle yapılan kafiyelerdir.
Gözler (gözün çoğulu) - gözler (gözlemek masdarından geniş zam. 3. şahıs çoğul)
Alliterasyon: Birbirini takib eden mısralar dahilinde benzer seslerin mısralara ahenk verecek tarzda kullanılmasıdır. Bir olup birikti birle birliğe ... gibi
Redif: Tekke şairleri, bilhassa gazellerde kafiyelerden sonra sık sık redif kullanırlar. Redifler umumiyetle “eyle-, ol-, i-,di bul-, gel-, ...gibi çok kullanılan fiillerdir.
Dünyâda gördükçe- rüyâda gördükce-
Işka 'âşık' olan kişi râhat-ı cân ne nesnedür
Bi-nişânı nulmak içün nâm ü nişân ne nesnedür
Oldur Âşık' ışk yoluna canını kurban eyleye
Hayvân sıfatın terk ide özini insan eyleye
Ben bu ışka bilişeli âb-ı hayvan bulmışam
Canımun terkin vuruban cân-ı cânân bulmışam
Sen bu suna bak sâni'i gör ne hüner eyler
Kurt kamışın için kand u şeker eyler
Ma'nî defteri cânında cem' ola
Uyana bu ışk çerâgı şem ola
Abdurrahman Güzel, Türk Dili
- << Önceki
- Sonraki