Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

FUAT KÖPRÜLÜ KİMDİR?-NURULLAH ATAÇ


Bugün İstanbul Üniversitesi'nde tedris hayatının yirmi beşinci yılı tesid edilen Fuat Köprülü’nün ne yapmış olduğu hakkında serî bir fikir edinmek için, umumî harbden biraz önce Şehabettin Süleyman ile beraber yazdığı Osmanlı edebiyatı tarihine bir göz gezdirmek kâfidir. O kitabın ne kadar kusurlu, ne kadar eksik olduğu derhal dikkate çarpar; onu kolaylıkla tenkid, tahrib edebilirsiniz; mukaddime, edebiyat tarihçiliğinin tezkirecilik olmadığını uzun uzun anlattığı halde kitap bir tezkire olmaktan pek kurtulamamıştır... Fakat bizim bugün o kitabı eksik, kusurlu, iptidaî bulmamız Fuat Köprülü’nün sayesinde kabil olmuştur. Fuat Köprülü gelmeden evvel, Türk edebiyatı tarihi hakkında bilinen, aşağı yukarı o kitaptakinden ibaretti: Sonradan ne yapıldı ise, ne bulundu ise ya onun tarafından, veya doğrudan doğruya onun nezareti altında çalışanlar tarafından yapılmış, bulunmuştur.

Büyük işler başarmak için insanın hiç ölmiyecekmiş gibi hareket etmesi lâzım olduğu söylenir. Fuat Köprülü öyle çalışmaktadır. Hiç şüphesiz gaye, tam bir Türk edebiyatı, bir Türk medeniyeti tarihi vücude getirmektir; Fuat Köprülü'nün başarmasına imkân olmıyan bu eser, belki iki asır sonra yazılabilecektir. O, yol göstermiştir, usulü kurmuştur, birçok suallerin cevabını bularak meydana daha birçok sualler çıkarmıştır.

Edebiyat tarihi, bir milletin asırlar arasından uzayıp giden irfan zincirinin, muhtelif halkalarını sırasile göstermek istiyen ilimdir; Türk milletinin bu irfan zincirinde ise, örtüler altında kalan halkaları henüz pek çoktur. Köprülü onları aramakla kalmayıp kendisile beraber ve kendisinden sonra onları arıyacak insanları yetiştiren adamdır. Başlangıcından sonuna kadar bütün zinciri görmek kabil olduğu gün belki, muhtelif parçalar hakkında bugün beslenilen kanaatlerin tashihi lâzım gelecektir. O gün Türk edebiyatı tarihini yazacak olan adam, Fuat Köprülü’nün eserinde hatalar bulabilir; fakat dünkü OsmanlI edebiyatı tarihinde kusurlar bulmamız nasıl Fuat Köprülü’nün eseri ise, yarınki adamın hatalar bulması da gene Fuat Köprülü’nün eseri olacaktır.

«Acaba bugünkü şairlerimizden, muharrirlerimizden hangileri kalacaktır? Torunlarımız bizim hakkımızda nasıl bir kanaat besliyecektir?» diye düşündüğümüz günler olur. İstikbalin hükümlerini keşfetmeğe imkân yoktur; fakat bizden sonra geleceklerin de Fuat Köprülü’yü ancak hürmetle anacak, hayranlıkla anacaklarından emin olabiliriz. O, sadece bir âlim, bir ilim adamı değil, bir ilmin banisidir. Türk edebiyatı tarihi ilmi ondan önce yoktu, onu Fuat Köprülü kurmuştur. Bundan şüphesi olanlar, Fuat Köprülü'nün mektebi haricinde edebiyat tarihimizle meşgul olanlara baksınlar; hiç biri birer tezkireci olmaktan, yalnız tafsilât ile uğraşmaktan kurtulamamışlardır ve hiç birinde bütünü görmek, bütünü kavramak hevesi yoktur.

Bir ilim banisi olan Fuat Köprülü’nün eseri yanında küçük ve soluk kalsa da onun ilk tenkid yazılarını, şiirlerini de unutmamalıyız. Bugünün çocukları için de pek lâzım olduğu halde yeni harflerle niçin basılmadığını bir türlü anlamadığım Nasrettin Hoca’yı açın, göreceksiniz kİ bizde çocuk şiirlerinin onlardan daha iyisi yazılmamıştır. Yalnız çocukların okuyacağı bir kitap mı? Hayır. Zaten yalnız çocukların zevk alıp da büyüklerin sevemiyeceği hiç bir sanat eseri yoktur; o kadar ki büyüklerin de beğenmediği kitapların çocukların elinde bırakılmasında hiç bir fayda olmıyacağı söylenebilir. Nasrettin Hoca’nın bir çok parçalarını herkes lezzetle okuyabilir. Şu tavsire bakın:


Elde tesbih, başta sarık,
İsmi Hacı, lâkin ayyar;
Bütün şehrin canı yanık,
Neler yapmış bu hilekâr!
Dolap düzmüş, fitne kurmuş,
Herkesi kasmış kavurmuş.

İşi bütün yalan düzen,
Her gün gezer cami, tekke;
Lâkin, bu, mürailikten...
Görse çarpar boş bir takke.
Dilinden düşmez «Salâvat»
Bilmiyen der: "Mübarek zat!"
Bu satırlarda Moliere’i hatırlatan bir hâl bulunduğunu iddia etmek hiç de mübalâğa olmaz. Nasrettin Hoca'nın bizim La Fontaine hikâyelerimiz olduğunu söyliyebilmek isterdim; buna şüphesiz imkân yoktur: Köprülü’nün nazmında, La Fontaine’in mısralarında sezilen ve ne olduğu bir türlü tahlil edilemiyen şiir eksiktir. Fakat buna rağmen diyebiliriz kİ türkçede çocuk şiirleri yazmış, masal- ları nazma koymuş şairler arasında büyük Fransız şairine en çok yaklaşabilmiş olan Fuat Köprülüdür.

Bunu söylerken yalnız Nasrettin Hoca’yı değil, «Deli Ozan», «Ortaç yolcuları» gibi şiirlerini de düşünüyorum. Vaktile Yeni Mecmu’da çıkan millî şiirleri okuyunca bugün hayli gülümsüyoruz. Çoğu pek acemice, pek çocukça şeylerdi. Fuat Köprülü’nünkileri, bu yazımı yazmak için tekrar okudum: O devrin manzumeleri içinde en taze kalanları, şiiriyetlerini muhafaza edebilenleri ancak onlardır. Fuat Köprülü, milli şiirin ancak destanla kabil olabileceğini sezmiştir; şiirlerinde mütemadiyen o ruhu aradığı, meselenin sadece bir çoban türküsü söylemekten ibaret olmadığını anlatmak istediği bellidir. Kendisinin bir destan için lâzım gelen büyük, geniş ilhamdan mahrum olduğunu bilir, destan yazmağa kalkmaz, fakat onun hasretini çeker:
Şair dolu, ozan yok
Altun destan yazan yok...
Fuat Köprülü o «dolu şairler» arasında bîr şair olmak istemediği için, ozanların ilhamını bulup şiirimizi ana kaynaklarından alacağı hızla tazelemek istediği için kendini edebiyat tarihine vakfetmiştir. Böylelikle kendi içindeki şairi öldürmüştür; fakat bu da belki yarın istediği gibi bir şair, bir ozan yetişmesine hizmet edecektir.

NURULLAH ATAÇ

SON EKLENENLER

Üye Girişi