Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

EBUBEKİR KÂNI

Kânî Tokatlıdır. Yeğen Mehmed Paşa’nın mahmilerindendi. Fakat en kuvvetli hicvini de yine ona karşı yazmıştır.

Eski bir edebiyat kitabında Kânî’nin bir resmi de var. Eflâk voyvodalarına, Ulah beylerine hususi kâtiplik ettiği zamanlara ait olduğunu sandığım bu resme göre, Kânî çehre züğürdü bir adamdır. Kavukla kürk arasına sıkışmış minimini bir baş, bu küçükbaşın çelimsiz yüzü kaş, göz, alın, ağız ve sakalla da dolmamış gibidir.

Gaga burnunda küstah bir sivrilik sezilir. Tekir binti Pamuk imzasıyla yazdığı Hirrenâme hicivden çok mizaha yakın nesirlerle doludur. Yeğen Mehmed Paşa’ya yazdığı mektup, hayatını altüst eden bir cüret vesikası olarak mütalâa edilebilir.

Bu mektupla duçar olduğu akıbet yan yana getirilirse, onun ruh cephesi de temaşa edilmiş olur. Kânî, taşkın ve kaynak sanatkâr ruhunun şahlanışına refahını, rahatını fedadan çekinmemiştir. Onun göğsünde tam mânâsıyla bir şair kalbi çarpar. Yüksek gururludur, kendisini himaye edenden bile gelse küçültücü hiçbir hitabı karşılıksız bırakmaya katlanmaz.

Yeğen Mehmed Paşa, kulağına kadar gelen birtakım garip hareketlerinden ötürü şairin bir talebine, “Ne vakit aklın başına yâr ve kârın hemişe temkin ü vekar olursa,” diye cevap vermişti. Meşhur mektup, işte bu bir cümlelik tarize, hattâ tariz de değil, nasihate savrulmuş bir çuval taştır. Kânî, bu cümle için:

"... ibaresine ‘şaştım da kaldım’ türküsünü çağırarak o kadar güldüm ki, az kaldı kasıklarım çatlayacak ve belki de zapt-ı idrara bile tâbâver olamayarak bîihtiyar çamaşırım ıslanacaktı,” demekten çekinmiyor. Daha aşağılarda ise:

“Ben, mektubumda rindâne maişet, varı yoğu bir tutanlara hâs bir tavr-ı hikmettir; demiştim. Bunu, senin gibi idrâki gevşek ve mahfaza-i mağz-ı numune nümâ-yı dünbelek olanlar anlamazlarsa mazurdurlar. Bak sana daha açık yazayım. Bir edeb-i bîmedeniyetin muhtaç olduğu şeyler, bir oda içinde beş on parça kitab-ı perişan evrak, birkaç çotra şarab-ı erguvan revak ve kâhice müdavele-i akdah üns ü ülfet için bir iki ahbab-ı müteneffirü’n-nifak ve paşalarımız gibi zevata muhtaç olmayacak kadar meblağ-ı muhassalü'l-esbabü'l- infaktır, hükmünü veriyor. Bu birkaç cümle, Kâni’nin züğürt çehresine mukabil pek zengin ve asil bir ruhu olduğunu göstermektedir.

Ne yazık ki bugün onu yalnız cinaslar ve terkipler arkasına sığınmış bir derbeder sananlar var. Bu türlü değerli simalara daha çok emek harcamak zamanı artık gelmiştir.

HAKKI SÜHA GEZGİN, EDEBİ PORTRELER

SON EKLENENLER

Üye Girişi