ZATİ - NİKABIN AÇTI TA OL MEH...
Nikâbın açtı tâ ol meh cemâli âfitâbından
Serâser on sekiz bin âlemi pür kıldı tâbından
Sanır kardeşleri çâha bıraktı Yûsufu ol höd
Görüp seyrinde ol mâhı yere geçti hicâbından
Serâser bu dokuz eflâk onun mihriyle raks eyler
Zemîn ser-mest olup yatar onun aşkı şarâbından
Gönüller açılır gûş eyleyelden fasl olur gussa
Ne dem feth-i kelâm olsa kitâb-ı hüsnü bâbından
İlâhî! Zâtîyi haşr eyle onunla kıyâmette
Kıyâmet eyle hâlin kurtarıp tamu azâbında
ZATİ
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. O ay (gibi olan güzel) güneşi andıran güzelliğini örten örtüyü kaldırınca on sekiz bin âlemi baştan başa ışığıyla doldurdu (aydınlattı).
On sekiz bin âlem eski kültürde bu yaşadığımız dünya ile birlikte Allahu teâla’nın yaratmış olduğu bütün âlemlerin sayısını kinaye yoluyla veren bir ifadedir.
2. Kardeşleri Yusuf Peygamberi kuyuya bıraktıklarını sanırlar. Halbuki Yusuf Peygamber, o ay yüzlü güzeli rüyasında görünce utancından yere geçmişti.
Yusuf Peygamber güzelliğin sembolü olmasına rağmen Peygamberimiz Hz. Muhammed’i rüyasında görünce onun güzelliği yanında kendi güzelliğinden utanıp kuyuya girmiştir, denilmektedir.
3. Bu dokuz feleğin hepsi onun aşkıyla dönmekte, dans etmektedirler. Yeryüzü de onun şarabı andıran aşkının tesiriyle sarhoş olmuş ve kendinden geçerek yatmaktadır.
Dokuz felek; Ay, Utarid, Zühre, Güneş, Merih, Müşteri, Zuhal, burçlar göğü ve atlas göğüdür. Bunlar iç içe geçmiş soğan zarları gibidir ve hareket halinde olup dönmektedirler. Şair bunların aşk dolayısıyla raks ettiklerini söylemektedir.
4. Ne zaman onun güzelliği kitabının bir konusundan söz açılsa, dinleyenlerin derdi gider ve gönülleri açılıp neşelenir. Şair, Peygamberimizin güzelliğini bir kitaba benzetmiş ve kitapla ilgili fasıl, feth-i kelam, kitab ve bab kelimelerini bu beyitte toplamıştır. Onun güzelliğine dair söz açıldığında dinleyenlerin kederleri ve tasalarının gittiğini söylemektedir.
5. Ey Rabbim! Kıyamette Zatî’yi onunla birlikte haşr et, cehennem azabından kurtar, halini düzelt. Bu şiir de Fuzuli’nin Su Kasidesi gibi Hz. Peygamber’in övgüsünü konu almaktadır.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
NEF'İ - YAZMIŞLAR REDİFLİ GAZELİ
FUZÛLÎ - ÛN KAFİYELİ GAZELİ (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ - AÇIKLAMASI)
BAKİ – GÜL REDİFLİ GAZELİ (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)
GAZEL / MUHİBBİ KANUNU SULTAN SÜLEYMAN
Seni ağyâr ile gördüm bu gün gâyet âr ettim
Gel ey hûnî beni öldür ölümü ihtiyâr ettim
Kara zülfün görüp akl u karâr u sabrı dağıttım
Kamu yârânı yanımdan dirîgâ târumâr ettim
Eyâ meh sâkî-i mihrim elime bir ayağ sundu
Bu nakd-i aklı germ oldum ayağına nisâr ettim
Sabâya sorasın dem dem deminden ben hevâdânn
Esen kal pâdişâhım ben kulun terk-i diyâr ettim
Demâdem yana yana okusunlar derd ile Zâtî
Bu şi’r-i sûznâki ehl-i derde armağan
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Bu gün seni başkalarıyla gördüm, çok utandım. Gel ey kan dökücü beni öldür, artık ben ölümü seçtim.
2. Senin siyah saçlarını görünce aklım, sabrım, kararım kalmadı, kendimi kaybettim ve ne yazık ki bütün dostları yanımdan uzaklaştırdım.
3. Ay gibi güzel! Güneşi andıran saki elime bir kadeh sundu. Şevke gelip akıl parasını onun ayaklarına saçtım.
Ayak kelimesi beyitte iki defa geçmekle birlikte ilk geçtiği yerde kadeh anlamındadır.
4. Ben âşığın halini zaman zaman sabâ rüzgârına sor. Sen esen kal (güzeller güzeli) sultanım! Ben kulun artık bu yerleri bırakıp gidiyorum.
Sabâ rüzgârı, gün doğusundan tatlı tatlı esen, güze kokularla sevgiliden haber getiren rüzgârdır. Saba rüzgârı burada sevgili ile âşık arasında haber getirip götürme özelliği ile yer almıştır.
Zâtî, bu yakıcı şiiri aşk derdine uğrayan âşıklara armağan ettim. Her zaman yana yana dert ile okusunlar
Prof.Dr. M.A. Y. SARAÇ DİVAN EDEBİYATI ŞİİRİNDEN SEÇMELER