Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ANADOLU MEHMET EMİN YURDAKUL

Gençlik’e


Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.
Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz azgın;
Derileri çatlak bağrı kap kara;
Sağ elinin nasırında bir yara;
Başında bir eski-püskü peştemal;
Koltuğunda bir yamalı boş çuval!...
“Ne o bacı?”
            “Ot yiyoruz, n’olacak!,..”
“Tarlan yok mu?”
                     “Ne öküz var, ne toprak.


“Bu günedek ırgat gibi didindim;
“Çifte gittim; ekin biçtim, geçindim.
“Bundan sonra...”
          “Kocan derede?”
                        “Ben dulum;
“Kocam şebid, bir ninem var, bir oğlum.”
 “Soyun, sopun?”
                “Onlar dahî hep yoksul!
“Âb, efendi, bize karşı İstanbul
“Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
“Taşraların hayvanlık mı nasibi?”

Hayır, hayır, bu nasibi almak için doğmadın;
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkıyla
Ocağının karşısında saâdete eresin;
Göğüsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla
Evlâdına sütün gibi pâk duygular veresin.
                   Sen bir aziz yoldaşsın:

Senin sesin hayat için döğüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakârlık öğretir;
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.
Lâkin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahî hor baktık;
Seni dahî garip, yoksul bıraktık!...

Evet, seni genç kocandan uzun yıllar ayırdık;
Sen zavallı duvağına doymadığın bir günde
Bir ihtiyar kadın gibi haykırarak saç yoldun;
Birçok parlak dileklerle dolu olan gönlünde
Bir murâdın ülkerini göremeden dul oldun.
                     Günden güne bir kırık

Ağaç gibi içlenerek, yaprak gibi solarak
Tırtıl üşmüş dallar gibi kurumağa yüz tuttun;
Kadınlığın duygusunu genç bağrında uyuttun;
Ve dedin ki, “Artık bana ne bir bahar, ne şafak!”


Bugün, sende en yaralı bir rençperin derdi var;
Ağaların basadım biçen paslı orağın
Sana yalnız ot ve diken demetleri söktürür;
Aç yavrunun çırılçıplak uyuduğu ocağın
Sana gece yarıları acı yaşlar döktürür.
                       Her şey seni hırpalar:

Memleketin ağır yükü senin zayıf sırtında,
Bu yük senin kemik kalmış vücudunu ezip yer.
Senin ömrün, kara baktın demir eli altında;
Bu el senin kocan gibi oğlunu da sürükler.

Kinler için karaları bağlayan,
Zevkler için zelil sefil ağlayan,
Acı gören, cefâ çeken, ezilen,
Irzdan başka Her şeyini veren sen!

Sen şu güzel  vatanında Cehennem’de gibisin;
Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;
“Ekmek!” diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurd gibi merhametsiz, yüreksiz.
                  Senin her bir ümidin

Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyâya kalmıştır.
Oraya ki ma‘sum çiftler hmçkırıksız yaşarlar;
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar
Ye burada Allah bütün dilekleri yaratır!

Ey mübârek Anadolu toprağı!
Hani senin bahtiyarlık hukükun,
Hür düşüncen, millî duygun, kânûnun?
Hani senin yeni ruhlu çocuğun,
Sevgin, neş’en, çalgın, türkü’n, oyunun?
                Ey dertliler yatağı,

Ne vaktedek gençliğine hakaret,
Bu ayrılık, bu gözyaşı, bu ölüm?
Ne vaktedek kızlarına esâret.
Bu sert demir, bu ağır yük, bu zulüm?

Yazık, sana ağlamayan şiire;
Yazık, sana titremeyen vicdâna;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana!...

Ey vatanın bağrı yanık bucağı!
Hani senin bereketli hasadın,
Yeşil yurdun, mescud çatın, şen çiftçin?
Hani senin medeniyet hayâtın,
Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?
            Ey Türklük’ün otağı,

Ne vaktedek bu acıklı sefâlet,
Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu ?
Ne vaktedek bu uğursuz cehâlet,
Bu taassup, bu görenek, bu uyku?

Yazık, sana ağlamayan şiire;
Yazık, sana titremeyen vicdâna
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana!...


İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

MEHMET EMİN YURDAKUL ŞİİRLERİ

MEHMET EMİN YURDAKUL HAYATI ve ESERLERİ

MEHMET EMİN YURDAKUL

MEHMET EMİN - YURDAKULBENİM ŞİİRLERİM

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM - MEHMET EMİN YURDAKUL