HALKA HALKA KÂKÜLÜNDE DÂĞ DÂĞ OLDU GÖNÜL - ŞEYH GALİB
GAZEL
Fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
Halka halka kâkülünde dâğ dâğ oldu gönül
Hoş gelip dîvânelik dâğ üstü bâğ oldu gönül
Gerçi râhı râst etvâr-ı sülûkı müstakîm
Râhberler kesretinden güm-sürâğ oldu gönül
Gevher eyler jâle-i gülzârını mehtâb-ı aşk
Kirm-i şebtâb idi şimdi şebçerâğ oldu gönül
Âşinâ-yı sûret olmaz ma’nî-i ankâ gibi
Uzlet etti işidenlerden ırağ oldu gönül
Geçdi şem’i sîneye mânende-i fânûs-ı nûr
Mihr ü mehden kâni-i günc-i ferâğ oldu gönül
Tâ erince Gâlib’e feyz-i dem-i Monlâ-yı Rûm
Ney gibi râh-ı nefeste göz kulağ oldu gönül
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
Gönül halka halka saçında yara üstüne yara aldı. Delilik ona hoş gelip dağ üstünde bağ buldu.
Her ne kadar gönlün yolu düzgün, yoldaki hareketleri doğru ama, yol göstericiler çok olunca yolunu şaşırıp kaldı.
Aşk mehtabı gönlün bahçesindeki çiğ tanesini inci haline getirir. Gönül ateşböceği idi, şimdi şebçerağ oldu. (Ay ışığının çiğ tanesini inci yaptığına inanılır. Şebçerağ, deniz öküzünün ağzından çıkardığı ışık saçan ve az bulunan bir taştır. Çiğ tanesinin değerlenip inci olduğu gibi, gönül de şebçerağ olmakla değerlenip ışıklı hale gelmiş).
Gönül, resimler ve şekillerle tanışıklığı olmayan mânâ ankası gibi, kendisini işitip tanıyanlardan kaçıp uzaklaştı.
Gönül nur fanusuna benzeyen göğsün mumuna geçti. Güneş ve aydan sakin bir köşe bulup sığındı.
Anadolu efendisi Mevlânâ’nın nefesinin feyzi Gâlib’e kadar gelince, gönül ney gibi nefesin yolunda göz kulak oldu.
İLGİLİ İÇERİK