Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

KİTAP ve KİTAP SEVGİSİ ŞİİRLERİ

SAYFA:1/ 01-10

1-KİTAPLARDA ÖLMEK - BEHÇET NECATİGİL

Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.

O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.

Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.

Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.

O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.


KİTABIM - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Kitap en iyi arkadaş
Bana neyi sorsam söyler.
Ne anlatsa en sonunda
Çalış, iyi, doğru ol der.

Geceleri uyumaz o,
Beni kaldırır erkenden.
Okulum kadar güzeldir,
Kitabı çok severim ben.

KİTAP VE BİZ - İLHAN BERK
Bütün olaylardan önceydi Kitap,
Hayli uzun zaman yumağı bir de
Bir ölüm gecesi... doğum ve nice
Ölümler, doğumlar, yine ölüm...
Yürek çöküntüsü ya da sevinç haberi,
Gördüm yüzünde ışıyan yazları,
Yüzünde kazılmış kışları gördüm.
Sözler serpilmişti sazlıklara,
Sızan ışık altında sözler nemli,
Sözler serpilmişti sıcak kumlara,
Güneş altında da sözler gördüm
Duydum...
Kuşkuların yoğun kedere, kederin yasa
Yasin yıkıma dönüştüğünü
Kitap aslında çok önceden bir muştuydu
Neden öyleyse çocuk, neden
Yüzünün taç yaprağından çekilmiş su?
Küçük bir çiçek için ne uzun...
Ne hazin bir öykü bu.



KİTAP - MEHME NECATİ ÖNGAY

Gel benim can kardeşim,
Gel güzel kitabım gel!
Senden başka dünyada
Hiç bir şey değil güzel.

Seninle oynayalım,
Seninle gülelim gel!
Seninle yerde, gökte
Gezip eğlenelim, gel!


5-OKUYUCULARIMA- TEVFİK FİKRET

Size, ey bilmediğim, görmediğim okuyucular,
Size ithâf ile neşreyliyorum bunları ben.
Adayıp sizlere; hem çünkü niçin saklayayım
O sizin görmediğim, bilmediğim gözleriniz
Şi’rimin sayfalarında gezinirken lütfen
Belki bir noktada birden durarak, sessizce
Gösterişsiz iki üç damlacık ağlar… ben hep
Bu ümidiyle hayatın yaşayıp gitmedeyim.
İki üç damla gönülden… bu teselli yetişir;
Şu bunaltırca becelleşmede tüm kırgınlık,
Çileler, tüm acılıklarla geçen günlerimin
İki üç damladır ancak silecek şey yasını.
Siz ki en doğru gören bir göz olan vicdanla
Taa uzaktan bana bakmaktasınız, ilginsiz
Size şükranlarımın armağanından… ne güzel
Ve ne içten o bakış şi’rime sessiz sessiz!
Hepsi bunlar, bu yazılmış, unutulmuş şeyler
Hep o içtenliğe tutkun olarak toplanıyor;
Kim bilir, belki içinden biri bir derdinizi
– Öyle, hep dertleriniz; çünkü kederden yoksun
Yaşayan yok… buna katlanmada bîçâre kişi! –
Yansıtan bir küçücük ayna ne olur; en üstün
Yaşayanlar bile duysunmada en hor, düşkün
Yaşayanlar gibidir… aynı çamurdan bu yığın!
 (Dil içi çeviri: A.Muhip Dıranas)


ÇAKIL TAŞLARI- NECMETTİN HALİL ONAN

Biliyorsun ki kâri’, kalbin derinlikleri
Damla damla biriken gizli gözyaşlarıdır.
Kudretimin oradan çıkarabildikleri,
Hâlis inci yerine, bu çakıl taşlarıdır.

Görüyorsun, nihâyet, çakıl taşları sende,
İncilerse şâirin kendi kalbinde kaldı.
Fakat şunu anla ki o, çakıl bulurken de,
İnci araştırmadan duyulan zevki aldı.


MASAYLA KİTAP- OKTAY RİFAT

Bir kitap duruyor masada
Çok eski bir kitap masada
Oysa bir sevginin üstünde kitap
Eski günlerden kalma masada

Odaya vuran güneş
Bir çivi yazısı masada

Evin duvarları beyaz
Damı kırmızı
İçinde bir kitap duruyor
Bir sevginin üstünde masada.



KİTAPLAR ARASINDAKİ ÇİÇEKLER- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Bıraktın bir hatıralar yığınında beni de yavrum;
Ki sevgim verdi sana bir koku gibi bütün dünyasını.
Ve ben bu sabah vaktinde iyice hissediyorum,
Bir kitap arasına bırakılmış çiçeklerin yasını.



RAHATI KAÇAN AĞAÇ- MELİH CEVDET ANDAY

Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.


10-KİTAPLAR- HASAN HÜSEYİN

kitaplar da bizim gibi
doğuyorlar büyüyorlar ölüyorlar
doğan ölür bir gün elbet
ne kuşku

ne var ki öyle değil kazın ayağı
öyle değil işte kurdun kuyruğu
bizler nasıl doğuyorsak
nasıl büyümüyorsak / nasıl ölmüyorsak
kendi toprağımızda
kitaplar da bizim gibi
yakılıp gidiyorlar düşman ellerde
doymadan gençliklerine / yaşamlarına

okuduk bunları ta ilkokul kitaplarında
okuduk bunları tarih belgelerinde
ve yaşadık bunları acılı günlerimizde

üşüttüler karakışta
yak dediler kitabı
yak dediler kitabı
yaktık ısındık
kömürler yattı yerde
madenler yattı yerde
sular öylece aktı
güneş baktı öylece
en eski penceresinden

nerden nere gelmişiz biz
kim söyler
söylemek bir şey değil elbet
kim kalkar tanık olur
bu korkunç cinayete

beyin sığmaz olmuş kafatasına
öfke sığmaz olmuş cankafesine
peki ama nerde o kuş?

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 





SAYFA:2/ 11-20

11-KİTAP, MENEKŞE, TIRNAK- EDİP CANSEVER

Bahçede şezlonga uzunmış
Kitap okuyan adam
Kaldırıyor arada başını kitaptan
Bir lastik hortumunun ışıldadığı tarhtaki
Menekşenin M’sine bakıyor yalnız -günün kapı aralığı mavidir-
O menekşe ki çiçek kavramından kurtulduğu için var
Adam ki sevgi kavramından kaçtığı için mutlu
Denizin bir adam boyu üstü gibi erinçli bir de.

Şiirin bir gölgesi olmalıydı eylül -diyebilirdi-
Şiir okumam ki diyor karısı
Sırtını duvara dayamış, gökteki bir uçağın yaldızlı
İzine bakıyor-yüzünde birbirine benzemeyen üç ayrı uzaklık-
Ekliyor: biraz daha kessem tırnaklarımı
Güz benim olacak.

Kitaba dalıyor adam
Küçük bir ot koparıyor kadın
Ben buradan göremiyorum, masamdan, otun cinsini yani
İyi günler diliyorum onlara, uzaktan
Ve yalnızlığa değgin çok şey biliyorum.

Adamın elindeki kitap benim kitabım
Okuduğu şiir de işte bu okuduğunuz şiir.


ASILACAK KİTAP- ALİ YÜCE

Bana bak deli kitap
Aç kulağını da dinle
İnme raftan aşağı
Aklını başına topla artık
Otur oturduğun yerde

Ekmeğine karanlğk sür
Işıktan söz etme sakın
Özgürlüğü alma ağzına
Sömürüden ne istersin
Sana ne insan haklarından
Sen insan değilsin kitap

Uslu durmazsan eğer
Uyandırırsan insanları
Bakmam gözünün yaşına
Kulağından tuttuğum gibi
Veririm devlet ağaya
Eylül Paşaya seni

Sorguya çekilirsin
Elektrik verirler
Cop sokarlar orana
Asarlar seni kitap
Cayır cayır yakarlar
Mahkeme kararıyla

Gel etme eyleme
Söz dinle deli kitap
Doğduğuna pişman olursun
Sonra söylemedi deme



BİR ARDIÇKUŞU AKASYA AĞACINDA- CEVAT ÇAPAN

O yaz,
bol bol roman okudum,
denize girdim kimsesiz kumsallarda;
rüzgârların, balıkların adlarını öğrendim.
Nice cümlelerin altlarını çizdim
kırmızı kalemimle.
Örneğin,
“Asker dolu bir tren tarihi değiştirebilir.”
Sonra gene aynı kitaptan,
“Bir ardıçkuşu şakımaya başladı akasya ağacında.”
Geceleri,
sararan otların üzerine uzanıp
bir açıkhava sineması seyrettim
gökteki yıldızlardan
ve altını çizdiğim cümlelerle konuşturdum onları.
uzaktan bir çağlayanın sesi karışıyordu
yıldızların mırıltılarına.
Gene de duyabiliyordum Adil Nuşiran’›n huzurunda
hayat denilen bu acılar denizinde
en acımasız dalganın ne olduğu konusunu tartışan
üç bilge kişiyi.
Odama çekilip yatmadan önce,
tarihi değiştirebilecek asker dolu o trenin
hızla geçtiğini duydum,
sonra da
akasya ağacında şakımaya başlayan ardıçkuşunu.

Karşıda Midilli,
denizin ötesinde, sessiz.
Bu sessizlik sanki
o sevdalı kadının
bin kulaklı geceye fırlattığı çığlık
binlerce yıl önce




KONYAK KİTAP VE KAHVE- METİN ALTIOK

Tenha bir eylül bahçesinde
Bir bardak konyak, kitap ve kahve
Otururken dalmış kendi kendime,
Güz rüzgârı geçiyor kitabımın içinden
Ot kokan nefesiyle.

Hızla çevirerek sayfalarını
Savuruyor bütün harfleri
Gözlerimin önünde,
Koparıp kim bilir hangi sözlerden
İrili ufaklı belki binlerce.

Telâşla kapatıyorum kapağını kitabın
Bastırıp üstüne elimle.
Bakıyorum her şey yerliyerinde;
Tenha bir eylül bahçesinde
Bir bardak konyak, kitap ve kahve.



15-BABAM VE KİTAP- ABDÜLKADİR BUDAK

Unutulmuş kitapların
Raftaki sızısıydı
Yazın yağan karların
Babamdı yansıması
Kendini gösterir bahçe:
“Kötülük Çiçekleri”
Okunur içimizde
Açınca benzerleri
Onda “Çocuk ve Allah”
Bende “Ahşap Anahtar”
Ona dünya bir oda
Bana çelik kapılar


KIYAMET SURESİ- ENİS BATUR
X, 8-9
Git, meleğin tuttuğu kitabı al
ve yut onu: Ağzında bal tadı
bırakacak önce, içinde ağrılar,
kıvranacaksın sana yerleşen
harfler, heceler, cümlelerle –
geçmişse hakikat kanına, tohum
tutmuşsa organlarında: Gövden
için yepyeni bir çekirdek, acı
bir meyve, sarmaşık ve sürekli
bir yükseliş: Hayat böyle erir,
yavaş yavaş açılır önündeki
siyah üstüne siyah ufuktan
daha da siyah ötesi: Git,
meleğin tuttuğu kitabı tut.


KİTAP TÜRKÜSÜ - NEVZAT ÇELİK

ve bir gün eline
ustura ağzında sınanmamış
allı-pullu mektuplar geçerse
bil ki sevgilim
ben artık elleri üzerinde yürüyen
şaklabandan başka bir şey değilim
I
koyu karanlık sulara karışıp gitsin korku
püfür püfür esmesin mayıs rüzgarları
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
“yıllar var ki böyle öfkelere dalmışlığım yoktu”

yıllar var ki böyle öfkelere dalmışlığım yoktu
inadına yapış yapış havada bir gülün kokusu
kan kırmızı oturmuşum yüreğimin ortalık yerine
nerdeyse iz basacak gözlerim avuçlarını aç

koyu karanlık sulara karışıp gitsin korku
bana çocuklar betimle sokaklarda büsbütün gülen
kitapların yakılmadığı bir ülke adı söyle lütfen
yıllar var ki böyle öfkelere dalmışlığım yoktu

nerdeyse iz basacak gözlerim avuçlarını aç
iki eli var insanın bayrak tutmak için biri
ötekini neye sayarsanız sayın bıçak mesela
kabına sığmaz uzlaşmaz bir eşkiya bıçak
çardak altı kavun beyaz peynir ekmek ve rakı
bir gün mutlaka evet ama nasıl ey ütopya
cehennem öfkeler yuttum gün yirmidört saat
cennete çevirmek için güzelim yurdumu
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
kan denizi uykulara kurşunlar çalıp
düze ineceğim şu belalı başımı alıp
eşkiya oğlu eşkiyayım duvar içre evet
koyu karanlık sulara karışıp gitsin korku
II
canım
sana bu mektubu
gözlerim dolu
yüreğim paramparça yazıyorum
eline geçmeyecek biliyorum
tepeden tırnağa kedere battığım şu saat
bilmek yetmiyor fakat

Zulüm kanlı bir kene gibi başımda
korkunç bir işkence sonrası
uzun sakallarımla oturduğum
dört ayaklı masamda
ne karanfil kokulu bir hemşirenin cebine benzeyen zarfım
ne zarfın gül yüzüne kösnül bir öpücük gibi konduracak pulum
ne de sigara kâğıtlarının dar boyutlarında başıboş
bir hoş
koşturacak kalemim var

yokluk özrümü kabul etmiyor
satır satır karıştı kanıma bir kere kitap
ve ben metris direnişi içinden gözlerimi ısırarak
elimi kanlı etime basarak
yazıyorum bu mektubu

dur canım
hemen kaynayıp kabarmasın yüreğin
bu yazdıklarım
yazacaklarımın ne ilki
ne sonu
sarı saçlarını omzuna vurup
okuyamayacaksan mektubumu
derim ki sana
sardunya kokulu balkonun kapısını aç
dağlara bak
dağlar bir serin
dağlar bir derin
bir rahat
iyi dinlemeli dağları
kulak basıp dinler gibi tepinen karnını bir kadının
duyuyor musun çatırdıyor
nerde bir zincir varsa kolunda insanın

belki bu ses
parıldayan otuziki diş afrika karasında
bu ses belki
dehşetli güzel bir özlemle beklediğimiz haberi
melez avuçlarından üfüren
salvador'lu kardeşlerimin sesi
belki kim bilir fakat hayır neden olmasın
bu ses bizim dağlarımızın sesidir
bizim dağlarımız kendi esintisiyle savrulan genç kızlarımıza benzer
ve bizim kızlarımız
korkunç bir sabırla tutuşan bacaklarını gizler

gün gelir güneşli günlere yaslanarak
sıyırırlar eteklerini bellerine kadar
bir anda
birdenbire bacakları arasından
onbinlerce çocuk taşar kente
düşün
bir anda
bir-den-bire
ülkemizde çocuk taşkını

neyse canım
yaralıyım
kanım azaldı
benzim bir güz yaprağı gibi sarardı
oysa sana anlatacaklarım
anlatamadıklarım kadar çok
sözü uzatmaya gerek yok
dinle iki gözüm
yüreğinle kafanla dimdik dinle
yıl 1933
10 mayıs berlin
berlin'de faşizm kol geziyor
berlin sokaklarından yüzbinlerce kitap
opera alanına akıyor
kitaplar yakılıyor
kitaplar be
kitaplar

kitaplar hiroşima'lı çocuklar
gibi yakılmazdan önce
sermayenin gamalı uşağı goebels
berlin üniversitesi önünde
kırkbin kişiye söylev verdi :
«alman düşmanlarının kitaplarını yakan ateş
yüreklerinizde vatan sevgisini tutuştursun...»
ve faşizm
dumanında boğulacağını bile bile
aç bir kurt gibi indi kitapların üstüne

1933 yılında
berlin opera alanı'nda
kitaplar yakılacaktı
inatçı yağıyordu yağmur
koyu mavi gök delirmiş
yığıyordu öfkesini bulut bulut
ve hitler ve flick ve krupp
yani açlık yani savaş yani faşizm
oysa benim
ne berlin üniversitesi kapısından girmişliğim
ne opera alanını sarsarak gezmişliğim
ne de bir hücre evinde kahrolarak
goebels'i dinlemişliğim var radyodan
gene de mümkün değil acısını duymamak
buruşup kalıyor ağzımda bak
sana söylemek istediğim en güzel söz
bir düşün
kırkbin insan
kirkbin çift el
ayak
göz
bu söylevi ağzı açık dinledi
karşı yapının beşinci katında
genç bir soprano inledi
berlin berlin olalı
böyle kanlı bir gün görmedi

o günden bugüne
senin yaşın benim yaşım
artı çocuk yaşı zaman geçti
geçmedi fakat faşizmin korkusu
çöreklenmiş toprağıma etime
kanımı emiyor sürgit
kanımda boğulacak
itoğlu it

çardak altı kavun beyaz peynir ekmek ve rakı
bir gün mutlaka.. evet ama nasıl ey ütopya
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
şili şuramda yanılgı ve tarifsiz bir acı
merhaba allende onurlu ölüm merhaba
su paredon CIA ve richard nixon
hayır sizin duvarınız evet su paredon (1)
kastilya hançeri merhaba merhaba ispanya
uzak asya vietnam merhaba merhaba ho amca
kara öfkem mapusum mandela merhaba
size de merhaba plaza de mayo anaları
şu güzelim dünyamızda savaş ve kıyım
şu güzelim dünyamızda sömürü ve zulüm
şu güzelim dünyamızda işkence ve bin türlü cinayet
yani emperyalizm yani yedi boğumlu akrep
yani şu güzelim dünyamızda gökyüzü kadar mavi
gökyüzü kadar sonsuz bir özgürlük açana dek
davacısıyım bütün kayıp çığlıkların
III
ince uzun kaşlarına devirip kuşkuyu «iyi ama
nedir bu satır aralarında kanayan yıldız» diye sorma
neyse yüzünde gülücük
gökte yıldız o
bilmez miyim
fakat neyleyim
kanlanıp kararınca mektubum
kalmadı başka bir yolum
ve duyunca kitapların geceyi yırtarak gelen
o tarihsel çığlığını
milyonların adına öfkemi kuşandım
koğuş duvarını ikiye ayırdım
çıktım dışarı

-hıncımı anlatabilsem sana
bir çocuk gibi kahırlanmak istiyorum
bayramlık giysisi olmayan bir çocuk gibi
anlıyor musun
geçti bizden
biliyorum çocuk olamayız artık
kar aklığını tanımadan saçımız
tenimiz buruşmadan
ite kaka yaşlandık
kahırlanmak istiyorum oysa
bir çocuk gibi-

dışarda birbiri üzerine yığılı yatıyordu kitaplar
koridor boyu uzanıp kıvrılarak akıyordu kan
tek bir acı dalgası vurmuyordu gözlerine
sanki ellerimizden sökülüp götürülmemiş
başları kesilmemiş karınları deşilmemiş de
sanki okunuyormuş gibi güneşli ellerimizde
ayaydınlık ve mutluydu yüzleri

elbet mutlu olacaklar
ışıyacaklar elbet
gün yirmidört saat metris'te
kolay mı madrit'i yaşamak yeniden
kolay mı bin küsur insanın
tutuklu elleriyle çıplak
et diş tırnak
no pasaran diye haykırması (2)
bin küsur insan
kaynayan kemik tutuşan et
ve birer çift gözden ibaret
onsekizer kişiydiler koğuşlarında
aralarında aşılmaz duvarlar vardı

aşılmaz duvarları sesleriyle aştılar
haykırdılar durmamacasına haykırdılar
külrengi raflarda göbeklerini açmış
harıl harıl direnişi yazıyordu kitaplar
silahlı ve kalabalıktılar
duvarlar onlar adına yükseliyordu
zincirler kilitler sürgüler
tank tüfek ve ölüm
ve bomba ve korku ve zulüm
ve yeryüzünde ve gökyüzünde
bütün öldürüm silahları onlarındı
bizim kenetlenmiş kollarımız
ve kavgasını vediğimiz kitaplarımız vardı

erkekler uzun sakallıydı (3)
kızların al yanaklarında uzatacak sakalları yoktu
yoktu ama
her biri uzun soluk taşıyordu güvercin göğüsleri içinde
üfürdükçe dağ
soludukça orman

yangınlı tepeler üzerinde rüzgarlı bulutlar uçarken
dönüyordu tarihin tekerleği fırlayacak gibi milinden
onlar etekleri ve saçları içinde tutsaklığı reddettiler
ve cephe gerisinden önümüze
feodal kafalarımızı kırarak geçtiler

metris'in bir ucunda kızlar
bir uzunda biz mapus
aramızda c blok var
c blok'un arka yüzünde
arka yüzünün bir gözünde
i n s a n s ı l a r yaşar
günde beş vakit secdeye varırlar
yoldaşlarının kanında abdest alıp
ve itirafnamelerini hatmederler
korkunun rahlesine diz kırıp

biz görüşe giderken kızlar
kollarıyla pencereden
yüklü birer dal gibi sarkar
el ederler el ederiz
birini sana benzetirim
severim çünkü hepsini
seni sevdiğim kadar
IV
bir yerlerde bir şarkı söyleniyordur
gitar telinde aşk tınısı
gümüş bir ay oturmuş gitar teline
cırcır böcekleri ve yaldızlı kumlar
kumda esrik kumda yalın ayak
dil diş dudak öpüşüyorlarken tam da
dünyadan ve yurdumdan uzak
yurduma ve dünyaya yakın
kan tadı gibi bir şey ağzımda

omuzların üstünde üç maymun
neden
maymun göz maymun dil maymun kulak
bunca önemli mi kirli havayı soluyor olmak
ne demekse yemek içmek çiftleşmek uyumak
korka korka kapkara umutsuz
ne demekse
sanıldığı kadar uzun değil tüfeklerin namlusu
kurşunların menziline düşmeyen
gece dürbünlerinin kâr etmediği
ölümlerin ve işkencenin kâr etmediği
bir yeri var alnımın
hiçbir nalçalı çizme çiğneyemez umudumu
sanıldığı kadar kolay bir iş değil bu

çekin şiirlerden arabesk gözyaşlarınızı
küçük burjuva kaçkınlarınızı alıp gidin romanlardan
nerde benim sanatım hani o başkaldıran
liselim üniversitelim öğretmenim nerde
nerde benim grevim grev gözcüm nerde
bu işyerinde grev var ne güzel yakışırdı
işyeri duvarlarına dayanışma pankartları
neden cesedimin yüzü kaçırılıyor annemden
annemin çığlığını kimseler duymuyor neden
dörtbir yanım galile galileo
nerdesin ey cordano bruno
el uzatımı kedi köpek ölüsü
bir de insan
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından

delirmek gibi birşey susun lütfen
kaç lekesiz duvara yapıştı diktatör fotoğraf
bilen var mı kaç göz kaç duvarda kurudu
portreci ressam defol natürmort sen de
sen de daktilo tuşlarında şak-şak'çı aydın
demiri döven ateşi eleyen el
nerdesin ey

iki eli var insanın bayrak tutmak için biri
ötekini neye sayarsanız sayın bıçak mesela
kabına sığmaz uzlaşmaz bir eşkiya bıçak
kolların ucuna beyaz bir bayrak gibi çekilse de
yatırsa da kendi gövdesini musalla taşına
secdeye kapanıp kalksa da kendi ruhu için duaya
yasak bir bildiri gibi taşınacak ceplerde elbet
o en mükemmel ürün
ve o en mükemmel alet

ırmaktırlar belki sağnak yağmurları bekleyen
denizdirler belki ufkunda kasırgalar gizleyen
dağdırlar belki
kalkıp yürüyecek devdirler belki
belki bu yüzden topal karıncanın yürümesi duyuluyordu dışarda
içerde
kızılca kıyamet kopuyordu

kendi ellerimizle kitaplarımızı vermezdik
buyurun alın
yırtın
yakın
diyemezdik
V

gün olmuş memedin yaşı yirmiyi bulmuş
ağrı'dan kars'tan bitlis'ten van'dan
ak-lı kara-lı denizden doğu'dan batı'dan
gelmiş gelmiş de metris'e gardiyan durmuş

ayışığı ve dumanlı düşleri
arasından çekilip alındığı gündü
elektrikli elektriksiz copu gördü
bir ağaç köküne benzeyen elleri

neyin kavgasıdır bu pek aklı almadı
delikanlılık da olsa serde
kanlı-bıçaklı sevdalara da düşse
savunmasız birine eli hiç kalkmadı

kızarsa
dertlenirse
severse bir de
toy bıyıklarını çiğner
bir de ateşini karartmadan
ucuz tütün içerdi

her şey erkekçe olsun isterdi
isterdi fakat
metris'te emir
demir'i daha bir keser
metris'te askerlik ölümden beter
günde iki tayın ekmeğe
bir kap nohuta bulgura
vatan millet sakarya

gardiyan memet
silahı matarası
kaputu postalı
gönlünde kırık sevdası
«çanakkale içinde aynalı çarşı
ana ben gidiyom düşmana karşı»
memede benzemiyor sevgilim
memedin yüzü yurduma dönük
yayla bakışları dumanlı ve sönük
memet köyde
memet kentte
işyerinde hapisanede
her yerde
el uzatımı
içimizden biri
dostumuz
kardeşimiz

sokak aralarında memet
ışıklı bulvarda memet
kavşaklarda memet
memet
toprağın yüreği nerde göğsünü parçalayacak
gibi atıyorsa
atacaksa
orada nöbete yatar
memedin elinde amerikan yapısı tüfek
dağlarımızda ne arar
memet
memeeet
süngünde ne var
memet
süngünde ne

çocuktur elinde sanki tahtadan tüfek
takılı ucuna çakıyla yontulmuş erik dakı
kentlerde tutmayla biter mi onsekiz aylık nöbet
evlerin sokakların ötesi kırlar tepeler
ayak izleri kan damlası sargı parçası
kar lapa cızırdayarak söner bir izmarit
ete bastırmış gibi
ağacın kovuğu kurdun yatağı didik didik
uykular tetik kaçılır kovalanır cana daralır
kopup gelmiş sanki çocukluktan saklambaç
o çukur senin bu ağaç benim patikaya dikkat
zehir gibi kusar karaşafaklarına kar
senin de kurşunlara göre bir yüzün var
dağ büyük ağaç sık orman bir uğultulu kucak
düşte tarhana çorbası düşte sımsıcak yatak
ey güzel gün ey büyük sabır ey korkunç hasret
durdurabilir mi kar fırtınasını sıcacık bir düş
kıyasıya üşümüş buzdan bir yontu gibi baksana
tavşan kanı ılıcık akıp gitmiş uykusundan
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
vurulmuş da gencecik yana yatmış gibi bir dağ
elin tetiğe bulaştığı yere kırağı düşmüş
kim duyar gürültüsünü ey güzel gün ey büyük hasret
kavgadır biter biter bir yerde elbet

çocuktur elinde sanki tahtadan tüfek
takılı ucuna çakıyla yontulmuş erik dalı
yatırmış gövdesini tam onsekiz ay rehin
öder borcunu gün sayarak parmak hesabı

alırlar sonra pusatını elinden cıscıbıl kalır
tezkeresi ve belleğinde bir ömürlük masal
bir çalım uzatır bıyığını saçını sakalını
kahvâne meclisinde adamdan sayılır

erik dalı sanır kan çoğalır
kan geceye taşar
yıkılır birer birer
etten
ve kemikten yükselen barikatlar
sayfalar savrulur sayfalar uçuşur
sayfalar kana bulaşır
sesler gelir bilmem kaç mapus yılı öteden
vıcır vıcır bir kırlangıç şafağı içinden
duvar uzar
duvar yükselir
kahrolası duvar

bu gelen sesler sorgulama sesidir
bu gelen sesler insan olan insanı delirtir
ince belli yağız bir attır öfke
toynakları altında gök mavi bir ova yayılır
sarınır terine yemyeşil bir rüzgâr yelesini ayırır
dolu dizgin sürersin kendini sorgu odasına

sorgu odalarından
sarı saçlarını savurarak
sen de geçtin bir zaman
korkma
ve anımsa
ağzında haykıracak çığlığı olanın
bir serçe gibi koparılamaz başı
VI
kapının karşısında büyücek bir masa duruyor
masanın üzerinde biri diğerine yabancı iki el
bir kıyım silahına yapışmış gibi terli ve soğuk
iki maroken koltuk
boş bir araba lastiği
ve falaka
ve önünde kör duvarın
patlamış kara kumral tabanları
tırnakları dökük ayakların

tavanda bir uzun askı demiri
askı demirinden kayışlar sarkıyor
inip kalkıyor
kalkıp iniyor
kayışlarda kadın ve erkek kolları
irili ufaklı kum torbaları
çocuk yenleri gibi ıslak gözbağları
ve manyetoya bağlı kırmızı uçlu teller
sopalı sopasız işkenceciler
ve diğerleri
gece saat iki
birinci işkenceci gençten yakışıklı
saçlarını ikiye ayırmış ortadan
bacaklarında paçası dar plili bir pantolon
henüz toy eklemlerini birbirinden ayırmakta
parçalamadan bağırsaklarını bir insanı kazığa oturtmakta
ve kaldırıp penceren atmakta
takılıp kalmasa aklına yatakta savruluşu sevgilisinin
korkunç bir merakla bekleyecek sonunu işkencenin

ikincisi aksayan bacağıyla allahına yan bakar
bir bit gibi kırsam
kadınsı omuzları üzerinde yükselen armut kafasını
kilosu kadar insan
ve kitap
kanı akar

üçüncünün en büyük merakı
akıma tutulan cinsel organların
yaralı bir güvercin gibi çırpınması
sabaha kadar bulamazsa eğer bir insan
ya kendinde deneyecek kırmızı uçlu teli
ya bir tutuklu kaldıracak uykudan

bir yanından bakılsa
öbür yanı görünür dördüncünün
ama her kitabı kırk düğümlü ipte
kırk kez sallandırmaktan yana
fikrimce çok iyi biliyor
kime doğru uçmakta
«yayından fırlayan ok»

beşincinin yanıbaşında sürükleyecek bir gölgesi bile yok

nasıl büyükse cüceler ülkesinde gulliver
öyle büyüktü odanın ortasında çakılı duran
gözleri bağlı üç kitap
biri bilim
biri felsefe
biri sanat
içlerinden biri bir yaprağını devirse üzerine cücelerin
bir daha dönmemek üzere gömülürlerdi dibine tarihin
besbelli bekliyorlardı büyük bir sabırla çalmasını o saatin

insan emeğine kan
insan emeğine sömürü
bir sülük gibi yapışınca
başladı kitap kıyımı

isa'yı babasız
isa'yı allem kallem
doğurmanın sırrını bulmazdan önce meryem
yani isa
babasını inkâr
gelmezden çok önce
kötü yola sürüklediği gerekçesiyle gençleri
öldürüldü aristofanes

havaning adlı cüce
başlatmak için uygarlığı kendisiyle
ne varsa silip süpürdü çin'den
ne kaldı geriye fırat kıyılarında
havari'nin yaktırdığı kitaplardan
biraz kül biraz duman..
yüreğimde cehennem yangını

homeros konfiçyüs
augustus şair dedem ovidius
boccacio dante montaigne
remarque böll einstein
marx engels lenin
gökçe nazım hasan hüseyin
ve daha binlerce güzelliğim
yakıldı
yırtıldı
yasaklandı
ve kapatıldı ardına demir kapının

silahlar yasaklanmadı hiç
öldürmek öldürülmek yasaklanmadı
sorgu odaları cezaevleri darağaçları
yasaklanmadı sömürgeleştirmek
zincirle doğmak zincirle büyümek
bir gün olsun gülemedim demek yasaklanmadı
yasaklanmadı legal yarı-legal illegal açlık
tekelcinin dünyası savaş yasaklanmadı
yasaklandı fakat kitaplar

insan emeğine kan
insan emeğine sömürü
bir sülük gibi yapışınca
başladı kitap kıyımı

en önce ucuz bir roman kapağı içinde
ne yapmalı duruyordu
iliç belki bu duruma
geniş alnını kaşıyarak gülüyordu

günsel sen güzelim kadın (4)
nasıl da hırslısın çakmak çakmak
iki elinle bastırsan patlayacak
binbir umutla büyüyen karnın

sen bile dayanamadın
ellerimizden sökülüp koparılmana
oblomov hımbıl adam (5)
hırkanı atıp kalktın ayağa

bir yıldız gibi kayardın gavroche (6)
geceleri paris sokaklarında
paris'in sokakları senden sorulurdu
paris'in sokaklarında barikatlar kurulurdu
anımsa paris'te halk ayağa kalkmıştı
fakat ellerinde bir tüfekleri kalmıştı
avına kanatlanan bir şahin gibi sen
tepeden tırnağa isyan tepeden tırnağa yürek
atıldın düşmandan koparmak için birkaç tüfek
vurulup düştün sokakları düştü paris'in
küfret gene küfret gavroche küçüğüm
argo dilini sevsinler senin

bin erkek altından
kızoğlankız kalkan
oynak kalçalı tereza (7)
şafak ucunda gecenin
hedefini şaşmaz tükrüğünü
bir mermi gibi yapıştır
ablak yüzüne işkencecinin

akhilleus peleus'un oğlu
savunuyor diye troya'yı
dur öldürme hektor'u
hektor bir yiğit adam
sen de inat etme Paris
kimi seviyorsa helena
sunsun ona şarabı elinden
hermes haber ulaştır zeus'a
poseidon apollon athene ares
ey tanrılar durdurun savaşı
akhalılar troyalılar gelin
tunç kargınızla kalkanınızla
bükülmez bileklerinizle gelin
gelin hep birlikte gömelim işkenceyi
ülkesinde hodes'in

julius fuçik
ibrahim
çilemiz bitmemiş
bitmemiş
kardeşim

VII
sevgilim çilemiz bitmemiş delirecek şu duvar
küçük küçük adımlıyordun yasak bir afiş gecesini
konuşmasını öğreniyordu insandan önce duvar
vurup duruyordu caddeye serseri bir ayaz
çılgın gibi bütün ağaçlar nisan sonu muydu?
aklımı-fikrimi çelmiştin bir gelincik açmıştı içimde
toyluk işte bayram yerine gider gibi gelmiştin
anımsa kırmızı boyun atkımı dolamıştım boynuna
kınından fırlamış bir bıçak gibi aykırı güzeldin
bir gelincik açmıştı içimde aklımı-fikrimi çelmiştin
bir gelincik kanatılmıştı sonra kan kırmızı
ayaklarım bir durak erkene almıştı geleceğin yolu
ne bilsin
pusu son buluşmamıza ihanetle kurulmuştu
ayrılık bozkır gecelerine kalkan tren gibi bir çığlık
göğsüne göğsümün şeklini basıyordum
öpüşüyorduk
pusu patlıyordu üstümüze ihanetle kurulan
sen karanlığa koşuyordun
ay buluta
kasıklarımda kan kuruyordu ay buluta koşuyordu
çıkmadı aklımdan saçlarını rüzgâra yatırışın
kapanıp kalmışım beşiktaş'ta bir balıkçı tezgâhına
ellerimin altında ıslak bir kedi miyavlaması
bir tekme buldu ağzımı dişlerimi tükürdüm
ihaneti alıp koydular karşıma seni sordular
ihaneti ülkemi seni ve ölümü düşündüm
yağmurun tıpırtısı gibi kesildi ayak seslerin
ay buluta girdi dedim içimden ay buluta girdi
kaç yaşındaydım yirmi hayır yüz belki bin
rüzgâr gibi öfkeydim asıldım askı demirine
pencereden sarkıttılar inkâr deldim adımı
şakağımda tabanca alıp götürdüler bir ıssıza
ay buluta girdi dedim içimden inkâr geldim adını
münferit filanmış işkence ne büyük yalan
obur köpekler gibi bacaklarımın arasında ceryan
«bana bir aşk masalından şarkılar söyle»
insan ne garip şeyler düşünüyor işkencede
bir kitabın denizlerine inerdik olur olmaz
iskandil düşürerek varırdık hedefe kürek kürek
zorlu birer kartaldık kanat veren gök fırtınalara
biliyorum o tren bir daha uğramaz o gara
bir sır gibi saklanacak son buluşması dudaklarımızın
çığlığıma çığlıklar bulaşıyor yan odadan
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
bir el gelip yapışıyor göğüslerine kızın
sunmak için cehennem ağzına elektrik telinin
ayak parmakları el parmakları yani aşk tarağı
sorgucu sorar sorular sorar gün uzar gece uzar
çocuk çığlıkları gelir bir sokak öteden
anne olamayacağı düşer kızın aklına
aşk yuvası yıldırım düşmüş bir kovuk
bir gün mutlaka evet ama nasıl ey ütopya
oyuncak tren yürütür bir evde bir dolu çocuk
gözler trende gözler ray dönemeçlerinde vuut vuut
hayır bu vapurdu tren uzun geceler gibi bir çığlık
biliyorum o tren uğramaz bir daha o gara
bu kollar bir daha dolanamaz boynuna biliyorum
radyatör demirine bağlı bileğimdeki kelepçenin bir halkası
bir halkası güzel günlere
yok bunun ortası
içimde harman sarıları vızır vızır oğul arıları
içimde bataklık kuşları leş kargaları
içimde tank paletleriyle ilerliyor ihanet
en amansız stalingrad savunması beynimde
bir ucu öldürülmek işkencenin belki kalır belki kalmaz adın
öteki ucu ihanet adın yapışıp kalır belleğine halkın
ayaklarımın dibinde çırpınıyor ağzımdan boşalan kan
çekin şu kilimi yaprak hışırtısı altından
en savunmasız en masum anılarımı yokluyor
belleğime bir sıçan gibi sokulan el
inadına geliyor aklıma unutmak istediklerim
ihanetin menziline girmeyen bir yeri var fakat direncimin
bir kilim gibi katlayıp yaktım geçtiğim bütün yolları
kimliğim ve allahım yoktu sanki hiç yaşamamıştım
kimliğim ve allahım yoktu sanki hiç yaşamamıştım
ekmek yasak su yasak düşlerimde serin bir ırmak
kalkar yanıbaşımdan bir kere kalkmaya görsün halk
güneşli günleri alıp eline göz gez arpacık
bir kere kalkmayagörsün... susuyorsa darılma
uyanmamak üzere dalıp gitmek bir uykuya
uyuma ulan uyuma ulan 'lan 'lan
anneni var ya anneni... hani baban...
annem benim
seni de soruyorlar kardeşim seni de sevgilim
sözcüklerle soyuyorlar sizi tarifsiz iğrenç
kurşun döküyorlar beynimin ortalık yerine
çardak altı kavun beyaz peynir ekmek ve rakı
bir gün mutlaka... sesli konuş ey ütopya
vakitsiz ötüyordur şimdi kumrular
kırlangıçlar vıcır vıcır kırlangıçlar saçak altı
hercai menekşeler gecede kaç renk gözlerimde kaç
delirecek şu duvarlar mümkünü yok

VIII
güneşten topraktan senden ve kitaptan uzak
hangi sözcüğü kaldırsam altında bir kundak
sinsi bir bıçak kolluyor en masum düşlerimi
oturmak istiyor yanağımın çukuruna örümcek
belki bu yüzden yangın gibi birşey ağzımda
herşey benim dışımda herşey benden uzak
ey ütopik hamak ne kadar sıcaksın ve ne kadar rahat
peki ya neden güzel günler derken ben
birdenbire tüfekleşiyor elimde kalem
kıyıları koyları yumuşak başlı dağları
sevmiyor muyum eskisinden çok
her dalından yaşam ağacının
koparmayı istemiyor muyum güzel bir an
bir sana bir bana kardeş kardeş dünyamızı
düşlemiyor muyum ranzama sırtüstü uzanıp
düşlüyorum istiyorum seviyorum fakat
düşlemekle istemekle değişmiyor bu hayat
değişmiyor canım
türkçemizin en güzel en sert ve en yumuşak
sözcüğü direnmek'i
öğrenmeden büyük harflerle
yaşayarak
şimdi sen uykunun en derininde
kavganın en serininde olabilirsin
bir kurşunun önünde kurşundan hızlı kaçabilirsin
aldı alacaktır canını yaktı yakacaktır saçını
ve belki herkes kapatmıştır sana kapısını
ve belki senin hiçbir kapıyı çalamıyor elin
fakat şundan emin ol ki sevgilim
ayaydınlık bir kitap gibi
sayfalarını savura aça
metris içinden istanbul'a sarkan çığlığımıza bakıyor
güzelim bir dünya

 

NOTLAR :
1—  su paredon : sizin duvarınız... ABD emperyelizmi 40'lar Komitesi ve
        CIA eliyle Şili'de karşı devrimi örgütlerken, Allende iktidarının Şili
        halkını kurşuna dizeceğini propoganda ediyor, karşı-devrimciler de
        duvarlara «su paredon» yazıyorlardı.
2—  no pasaran : geçemeyecekler... Madrit direnişi sırasında direnişin
        simgesi olan söz.
3—  1983'ün Mart, Nisan, Mayıs aylarında, Metris cezaevinde,
        «sakal direnişi» adıyla anılan, sakal-bıyık kesmeme eylemi vardı.
4—  günsel : Vedat Türkali'nin «Bir Gün Tek Başına» adlı romanındaki
        baş kadın tipi.
5—  oblomov : Gonçarov'un «Oblomov» adlı romanındaki baş kişisi.
6—  gavroche : V. Hugo'nun «Sefiller» adlı romanındaki genç çocuk.
7—  tereza : J. Amado'nun «Tereza Batista» adlı romanındaki baş kadın kişi.


OKUMA SEVGİSİ- BAYSE HATİPOĞLU

Sevginin en kutsalı okumaktır,
Okumadan adam olunur mu hiç?
İlim gergefinde erdem dokumaktır,
Okumadan doğru bulunur mu hiç?

Yunus'un halini anlamak için,
Mevlâna'dan ilhamlar almak için,
Hoca Nasreddin'le hep gülmek için,
Akşehir'e yalnız gidilir mi hiç?

Hacı Bektaşî'nin Makalât'ının,
Mehmet Akif Beyin Safahat'ının,
Fatih'le Yavuz'un fütûhatının,
Kitapsız sırrına erilir mi hiç?

Dede Korkud'un Hikâyeleri'ni ,
Ahmed Yesevî'nin Hikmetler'ini,
Allah Allah diyen gülbenklerini,
Kitaptan içmeden bilinir mi hiç?

Karacaoğlan'ın koşmalarını,
Güzellemelerle coşmalarını,
Koç Köroğlu'nun vuruşmalarını,
Bilmeden meydana gelinir mi hiç?

Leylâ'yla Mecnûn'un aşk ateşini,
Ferhat'ın Şirin'e ulaşışını,
Kerem'in Aslı'ya yakarışını,
Kitaptan almadan ölünür mü hiç?

Okumadan geçen ömür hebâdır,
Kitaplar her türlü derde devâdır,
Keleslim, okumak millî davâdır,
Okumayan millet dirilir mi hiç ?


KİTAP ULUDUR- ALİ YÜCE

Kitap
Anlamca ulu
Ekmekçe lokma lokma
Suca yudum yudum
Kenarında yitirdim dünyayı
Ortasında buldum

Odundum eğirdi beni
İnsana çevirdi beni
Geceyi onunla yıktım
Kara girdim koynuna
Ak çıktım



20-KİTAP- HASAN HÜSEYİN BAYAR

Bunca şarkılar, şiirler,
Renkli renkli resimler,
Okudukça doyan düşünceler,
Hepsini buldum kitapta.
Bilimsel araştırmalar yazılır,
Seni seven ilme inanır,
Kitaba saygı duyulur,
Hepsini gördüm kitapta.
Kalem elimde seni çizdim,
Bazen sana değer vermedim,
Kütüphaneleri süsledin,
Hepsini okudum kitapta,
Öğrenciler sevmeye doyamadı,
Parası olmayan alamadı,
İlim irfan sana yazıldı,
Hasan Hüseyin okundu kitapta.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 





SAYFA:3/ 21-30


21-KİTAP - ALİ OSMAN ATAK

İnsana yararı çok,
Kitaptan iyi şey yok,
Öykü, masal ve şiir,
Yazılmış bizler için.

Atasözü, bilmece,
Okurum gündüz gece,
Küçük olsa da yaşım,
Bilgi ile dolar başım.

Kitabımı yıpratmam,
Kirletmem, yere atmam,
Onları koruyorum,
Çünkü çok seviyorum.



KİTAP SEVGİSİ- RIFAT NECDET EVRİMER

Benim ufak bir odam var,
Dinleniyor orda başım.
İçindeki şu kitaplar,
En sevgili arkadaşım.

Beni, bana veren odur,
Gerçek yolum ondan başlar;
Bin bir çiçek veren odur,
Onunla dost, büyük başlar.

Kitap ruhun kaynağıdır,
Bu kaynaktan iç arkadaş;
Kitap ilmin uğrağıdır,
Ektiğini biç arkadaş.

Uzun sözün kısası bu,
Öğütlerim değil kuru,
Boş değirmen, kitapsız ev,
Kitabı sev, kitabı sev!…



KİTAP - YAŞAR AKBAŞ

Kıymetini bilebilsek
Sevgisini içebilsek
Öğüdünü tutabilsek
Kütüphane, kütüphane

Bize anne kadar yakın
Ayrılmayın ondan sakın
Cimri değildir inanın
Kütüphane, kütüphane

Oturana gidin demez
Misafire küfür etmez
Kim demiş ki buyur etmez
Kütüphane, kütüphane

Veysel’in toprağı gibi
Niye deştin demez beni
Esirgemez insanlardan
Yardımını, desteğini

Evlat sana tavsiyem
Son armağanım, hediyem
En kıymetli hazinem
Kütüphane, kütüphane



GÜZEL KİTABIM- İ. HAKKI TALAS

Sayfaların bir pınar,
Bilgi sunar, nur sunar.
Bütün içenler kanar,
Benim güzel kitabım.

Her sıkılan başvurur,
Gerçekler saklı durur.
Sende kaynar ışık, nur,
Benim güzel kitabım.

Bilgi, görgü hep sende,
Medeniyet sayesinde,
İşte yetiştim ben de,
Benim güzel kitabım.



25-KİTAPLAR - RIFAT ILGAZ

Üç odalı bir ev kiraladığım gün,
kurtulacak kitaplarım
merdiven altındaki şeker sandığından.
Belki de gün geçtikçe,
tabanında halı döşeli
bir kitaplığım olacak.
Benden söz açıldı mı
önce kitaplarımın sayısı söylenecek
sonra baremdeki derecem?
Bense her şeyden uzak,
kitaplarımın ortasında kendimi unutacağım!
Evde bulunmadığım günler
“Meşgul!” diyecek beni soranlara
güler yüzlü hizmetçim.
Başka bir gün masamın başında
en kalın kitabımı okur görünürken
bastıracak misafirlerim?
En yakın dostumun bile
dalgın dalgın bakıp yüzüne
ismini soracağım!
Çıkarırken gözlüğümü
eski mahalle arkadaşıma
“Nerede tanıştıktı,
yabancı gelmiyor yüzünüz?” diyeceğim;
dalgınlığım onları güldürmeyecek.
Sorarlarsa dünyanın gidişini
duvardaki büyük adam resimlerine bakarak
Eflâtun’dan satırlar okuyacağım.

Yarenlik adlı şiir kitabından 1943



KİTAP ve BİZ - HÜSREV HATEMİ

Bütün olaylardan önceydi Kitap,
Hayli uzun zaman yumağı bir de
Bir ölüm gecesi... doğum ve nice
Ölümler, doğumlar, yine ölüm...
Yürek çöküntüsü ya da sevinç haberi,
Gördüm yüzünde ışıyan yazları,
Yüzünde kazılmış kışları gördüm.
Sözler serpilmişti sazlıklara,
Sızan ışık altında sözler nemli,
Sözler serpilmişti sıcak kumlara,
Güneş altında da sözler gördüm
Duydum...
Kuşkuların yoğun kedere, kederin yasa
Yasın yıkıma dönüştüğünü
Kitap aslında çok önceden bir muştuydu
Neden öyleyse çocuk, neden
Yüzünün taç yaprağından çekilmiş su?
Küçük bir çiçek için ne uzun...
Ne hazin bir öykü bu.



ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI-CEMAL OĞUZ ÖCAL

Çocuk kitap haftası
Safa geldi, hoş geldi!
Alanındadır yaftası
Sanmayız boş geldi:
Çeşit çeşit kitaplar,
Türlü türlü dergiler..
Radyolarda kitaplar,
Okullarda sergiler..
Unutmayın şu sözü:
Yağmursuz nisan olmaz
Her şeyin odur özü
Kitapsız insan olmaz
Hikaye, roman, masal
Hepsi burada sergide
Ümitler tek sevgide!
Ne Hint’teyiz, ne Çin’de,
Türk Marşı’nı çalalım!
Bu haftanın içinde,
Bol bol kitap alalım



KİTABIN SERÜVENİ-MEHMET NECATİ ÖNGAY

Bir dere boyunca ben,
Upuzun bir kavaktım.
Ta dipten doruğa dek,
Işıl ışıl yapraktım.

Bir sabah bir testere
Beni de serdi yere.
Kendimi birden bire
Majinelerde buldum.
Çok şey geçti başımdan,
Bembeyaz kâğıt oldum.

Şimdi kitabım işte,
Yine yapraklarım var.
Yükselir yıldızlara,
Beni, seven çocuklar.
Sıkıntılı da olsa,
Benimle tatlı geçer,
En uzun yolculuklar


KİTAP SEVGİSİ -MUSTAFA KAPLAN
 
Zamanımı hep gezmekle harcardım
Ya sahile çıkar tur atardım,
Ya da çarşı içinde dükkânlara bakardım
Kendimi bir şey yapıyor sanardım.

Bir hayli böyle geçti benim vaktim
Bu gidişle ne olacaktı benim halim
Her gün bir yaprak azalıyordu takvim
Geze geze hiç kalmadı takatim.

Artık bıktığımdan gezmeyi bıraktım
Yanıma pek tanımadığım bir arkadaş taktım
Ne yapalım diye şöyle etrafa baktım
Onunla kafelere takılmaya başladım.

Bir akşam kafenin birini duyuyor gidiyorduk,
Öbür akşam onu beğenmiyor diğerine giriyorduk
Gönlümüzce kafelerde bol bol eğleniyorduk
Belki de kendimizi eğleniyor zannediyorduk.

Bir ayda girmediğimiz kafe kalmadı şehirde
Tabi bunun için dolaşmıştık şehirde her gece
Böylece halim dönmüştü sanki bir kepazeye
Bu kafelerde olmamıştı bana bir çare.

Önce o arkadaşla gezmeyi bıraktım
Kendime çekidüzen vermeye çalıştım
Evde derin derin düşünmeye başladım
Yavaş yavaş ağrımaya başladı başım.

Bir gün raftaki kitaplara takıldı gözüm,
Neden onları hiç görmemiştim bir düşündüm
Sonra onlarda ne var ki deyip, arkamı döndüm
Ama belki de onlar olabilirdi bana bir çözüm.

Hemen o kitaplardan birini elime aldım,
Okurken kitabın derinliklerine daldım,
Ne kadar da güzelmiş bu kitaplara bayıldım,
Şimdi anlamıştım bu zamana kadar hep aldandım.

Şiir, roman, tarih ne bulursam okuyordum
Okurken de kendimde bir tat buluyordum
Artık ayaklarımda bir ağrı duymuyordum!
Kendimce şiir yazmayı bile beceriyordum.

Kitap okumakla dünyamın değiştiğini anladım,
Düşüncelerimi bile değiştirmeye başladım,
Kimi görsem, ona bu yaşadıklarımı anlatırım,
Kitap okumayı sizlere de öneririm sevgili dostlarım.




30-KİTAPLARIM- MELİH ÖZER

Uygarlığın yoludur,
Bilgilerle doludur,
Sayfaları hep aktır,
Kitap bize bayraktır.

Okulumun süsüdür,
Bilgimin türküsüdür,
Yücelmenin yolunda,
İnsanın ülküsüdür.

Taşırım ben başımda,
Toprağımda, taşımda,
Bir arkadaş o bana,
Okurum her yaşımda.

Kıymetini bilene,
Hazinedir evrene,
Mutluluk kucak açar,
Ona gönül verene.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER

 





SAYFA:4/ 31-40


31-HAZİNEDİR BİZE KİTAP- ATİLA ÇAKIROĞLU

Işık saçar her bir yana,
Bilgi verir okuyana,
Gerçek dosttur arayana,
Cehaleti yener kitap.

Kültür, sanat hepsi onda,
Hem evinde, hem okulda,
Eşi yoktur mutlulukta,
Rehber olur bize kitap.

Şiir, öykü, masal, roman,
Pişman olur okumayan,
Okudukça doyulmayan,
Hazinedir bize kitap.


KİTAPLAR VE ÇOCUKLAR-- ATİLA ÇAKIROĞLU

Çok samimi dostturlar
Kitaplar ve çocuklar,
Kitaplarla yaşanır
O engin mutluluklar.

Öğretimde temeldir
Ders kitapları bize,
Ansiklopedi, sözlük
Kaynaktır hepimize.

Masal, hikâye, roman
Ne çok ilgi çekerler,
Anı, şiir, tiyatro
Hepsi başka değerler.

Okumaktır ilacı
Cehaleti yenmenin,
Doyum olmaz tadına
Kitapları sevmenin.


CAHİL İLE KİTAP- İBRAHİM ALAADDİN  GÖVSA

Bir çöplüğü eşelerken
Horoz inci bulmuş yerden.
Horoz inciden anlar mı?
Demiş şunu alan var mı?
Arpacıya götürerek
Bana versen bir yiyecek,
Diye satmış onu ahmak;
Horoz aklı ne olacak.
Babasından kalmış olan
Kitapların arasından
Güzelini alıp cahil
Bu bana hiç lazım değil
Birkaç kurşun alsam diye
Onu satmış kitapçıya.
Elbet cahil bilmeyerek
Horoz gibi düşünecek;
Cahil, horoz kadar boştur,
Kitap inci gibi hoştur.



KİTAPLARIN YARARLARI- KASIM TÜRKSAVAŞ

Ne para ne yaşam yeter
Tüm dünyayı dolaşmaya
Kitaplarla çalışırız,
O yerlere ulaşmaya

Bizden önce yaşayanlar,
Neler yapmış bilir miydik?
Kitaplara geçmeseydi,
Şimdi onlardan geriydik

İyi kitap, iyi dosttur
Her zaman bize çocuklar
Hem hoşça vakit geçirtir,
Hem de bilgimiz çok artar.



35-KİTAPLARI SEVEN ÇOCUK - KASIM TÜRKSAVAŞ

Harçlığımdan artırarak,
Resimli bir kitap aldım.
Bir köşeye çekilerek,
Onu okumaya daldım.

Böyle böyle çoğalacak,
Dolabımda kitaplarım.
Boş yerlere gitmeyecek
Elimdeki harçlıklarım.

Temiz temiz tutacağım,
Gerektikçe bakacağım.
Kitaplardan yararlanıp,
Çok bilgili olacağım


BİL BAKALIM NEREDE - YILMAZ ÖZDEMİR

Bir varmış, bir yokmuş…
Anlatılan masalmış
Evleme, develeme
Evvel altı elma yedi
Tekerleme, sayışma
Bil bakalım nerede?
Ya şundadır, ya bunda
Kitapların içinde



KİTAPLAR- YILMAZ ÖZDEMİR

Hikâyeler, romanlar
Anlatılan masallar
Destanlar, efsaneler
Anılar, manzumeler
Yan yana dizildiler
Birer kitap oldular
Çocuklar okudular
Bilgiler kazandılar


KİTAP DİYOR Kİ- İBRAHİM ŞİMŞEK

Mini mini çocuklarım
En değerli varlıklarım
Sayfam dolu bilgilerle,
Sizi candan kucaklarım

Çalışmaktan hiç yılmayın
Derslerden geri kalmayın
Teker teker okuyun da
Çözümlerde yanılmayın

Çok okuyan, çok şey bilir
Çalışkandır hep sevilir
Uzaydaki yıldızlara
Üstün teknikle gidilir

Sen ki bir Türk çocuğusun
Ulusun tek umudusun
Eğer çokça çalışırsan
Ömür boyu hep mutlusun



KİTAPLARIM- ŞÜKRÜ ENİS REGÜ

Ben çok severim kitaplarımı
Onlardır en iyi arkadaşım
Bütün bu irili ufaklı harfleri
Ben hep onlardan öğrendim

Onlar yazmasaydı nereden bilecektim,
Dünyanın yuvarlak olduğunu?
Nasıl yüzdüğünü vapurun?
Başkası söylese inanmazdım
Yağmur yağdırdığına şu bulutun

Hiç sevmez olur muyum kitaplarımı?
Hepsi güzel resimlerle süslüdür
Biri hayvanları tanıtır
Öbürü masallar anlatır bana
Kimi ağlatır, kimi güldürür;
Hepsi bir şeyler söyler insana!



40-KİTAP SEVGİSİ-PERİHAN KARAKAŞLI

Kitaplar bir başka sevgilidir gönlümde
Kendimi yalnız hissederim onlarla
Onları bulurum içimde

Okuma aşkı yaşar kalbimde
Her şey’den çok zevk duyarım onlar olursa elimde
Hayatı anlatan, tecrübe süzgecinden geçen bir dost

Onlardır hakikati öğretir, bizi olgunlaştırır, zevki çok hoştur
Severim kitapları ayrılmak istemem bir an,
Kıymetli sevgilimdir rehberlik eder her zaman

Bir deniz gibi engindir dalarsan derinlerine,
Bulurum hazineler, taşırlar kıymetli içlerinde
Sayfaları benzetirim inci dizisine,

Onlar kadar güzel durular, fikirler işlenmişcesine
Değerli olan kitaplara bu sözlerim
Onlar kıymetli dostumdur görmesem çok özlerim




SAYFA:4 /41-50

41-KİTAPLAR - Fethi BOLAYIR

İçi bilgi doludur,
Kafamızın süsüdür,
Hep okuyalım kitapları,
Adam olmanın yoludur.
 
Yolun aydınlığını,
Kitaplar gösterir bize,
İçimizin karanlığını,
Atarak, bizi çıkarır düze.
 
Hediyeniz kitap olsun,
Kafalara bilgi dolsun,
Kitapları ezip, bozmayalım,
Kuşaktan kuşağa kalsın.
 
Okuyan millet yükselir,
Biz de okuyarak yükselelim,
Atatürk'ün isteği bu,
Milletçe geri kalmayalım.


OKUMA SEVGİSİ- S.HAZAL DAĞ

Okuyarak seversin
Bitirmek istemezsin
Anlayarak okursun
Kitabı çok seversin

Öğretici bilgiler
Güzel çok değerliler
Rahatça öğretirler
Emekle çoğalırlar

Annem yat der hep bana
Okul vardır yarına
Okuduğum kitapla
Uyumuşum masamda

Kaldırmış annem beni
Yatağıma yatırmış
Bakmış bir kitabıma
Başlamış okumaya

Kitap çok değerlidir
Bize bilgiler verir
Bol okuyun kitabı
Sevin hep okumayı!



OKUMA SEVGİSİ- BAYSE HATİPOĞLU

Ben küçükken, bazen soruyorlardı:
Düşünmeden "Ne var bu kitaplarda? "
Aslında, bilmeden, üzüyorlardı
Nedense, cevabı yok hatırımda.

Elimdekiler aydınlık anlardı
Yarınla bugün, dündü yazılarda.
Doluyla kar yağsa, gönlüm bahardı
Lale, sümbül açardı duygularda.

Okuyana, neden gülüyorlardı?
Bu, etmektir hep, cahilliğe veda.
Yapılana dudak büküyorlardı
Onlar iken, acınacak durumda.

Anlamsız tükenen vaktin feryadı
Sokakta veya o ufak odada,
Sessizce kulaklarımda çınlardı:
Koşmalısın bilgiye şu dünyada.

Yaşamdan iz taşır kitabın adı,
Göz atmazsan içine etmez fayda
Eser; düşüncenin iki kanadı
Hoşgörüdür ülkeler arasında.

Böyle çıkar nefes almanın tadı
Kelimenin ışığıyla akşamda.
Kırılır umutsuzluğun inadı
Kaybolur o güzelim satırlarda.

Geçti günler, yıllar takvimde kaldı
Yanar içimde hiç sönmeyen sevda.
Daima uyanık duran sabrımdı ;
İnsanlığı ararken sayfalarda.



İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNMEK İLE İLGİLİ ŞİİRLER

AY ŞİİRLERİ

MARŞLAR

ÇOCUK ŞİİRLER